İslâmî çözüm
Örnek olarak çözülecek mesele (anlaşmazlık, çatışma sebebi) 'etnik ayrışma' olsa demokrasilerde ve İslâm'da çözüm nasıl olur?
Demokrasilerde eşitlik, düşünceyi açıklama, kültürü koruma, siyasi özgürlük gibi insan hakları tanınmış olacağından (olması gerektiğinden) bir etnik grup bu haklardan yararlanmak isteyebilir. Demokrasi ulus devlet ve toplumda uygulanıyorsa çoğunluğu oluşturan hakim ulusun (etnik grubun) adı, dili, kültürü, siyasi hakları… baskın çıkar, neredeyse kaçınılmaz olarak eşitlik diğer grupların aleyhine bozulur. Ve o gruplar eşitlik isteyince dananın kuyruğu kopar, ihtilaf kapanmaksızın devam eder, huzur ve asayiş geçici ve güce dayalı olarak, ayrıca rıza ile değil, çaresizlikten tahammül psikolojisi ile sağlanabilir.
İslamî çözüm söz konusu olduğunda önce ayrılıkçı talep ve kalkışmaların önemli sebeplerinden üçünü ele alalım: Kavmiyetçilik/ırkçılık, adaletsizlik, din farkı.
İslam'da hakim unsur etnik bir özelliğe dayanamaz. Yöneticiler de belli bir kavim mensuplarından değil, makama ehliyetli olanlar arasından seçilir. Ehliyet 'dindarlık, ahlak, bilgi, beceri, yetişmişlik' vasıflarına dayanır. Bu vasıfları taşıyan ümmet fertleri, hangi kavimden geliyor olurlarsa olsunlar yönetime seçilirler veya tayin edilirler.
Adaletin kurallarını (mevzuat, yorum, yargı, gelir dağılımı) hakim unsur değil, vahiyden ilham alan alimler açıklarlar. Bu kurallar arasında, peygamber soyu bile olsa belli bir etnik aidiyete imtiyaz tanınmak yoktur. Herkes, son tahlilde Yaradan'ın ve mülkün asıl sahibinin belirlediği hakkını alır ve –O'nun belirlediğini bildikçe- buna razı olur. Vahyin yorumunda ve uygulanmasında beşeri hatalar olabilir; ama bunlar bir yandan tartışmaya açıktır, diğer yandan hatası bile bağışlanmış olan ictihada dayanır; grupçuluğa değil. Haklar ve hürriyetler ümmeti bölünmeye, parçalanmaya, birbirine düşmeye asla götüremez; çünkü bunlar bir nevi anayasa suçudur; kardeşliğe dayanan birlik esastır, birliği bozmak icmaya dayalı suçtur, günahtır; bu sebeple kimse buna teşebbüs edemez. Hakların ve hürriyetlerin yorumu ve kullanılması kardeşlik ve birlik esasına aykırı olamaz.
İslâmî çözüme bütün Müslümanlar imanları gereği razı olurlar. Ümmet içinde farklı dinden olanlar da bulunabilir. İslam farklı din mensuplarının, temel insan haklarından yararlanarak İslam devleti içinde yaşamalarına imkan tanımaktadır. Onlar da bu hakkı kötüye kullanmadıkları, kendileri de bir parçasını teşkil ettikleri ümmetin birlik, dirlik ve menfaatine ters düşen davranış ve teşebbüslerde bulunmadıkları sürece İslam'ın adalet ve rahmetinden yararlanırlar.
Etnik ayrışma dahil birçok meselenin çözümsüz kalmasının suçu/vebali İslam'da değil, onu ya anlamayan, ya uygulamayan ya uygulamayı engelleyen veya islâmî çözüme razı olmayanların boynundadır.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT