“İslamcılık ve Gelecek Tasavvurumuz”
“İslamcılık ve Gelecek Tasavvurumuz” başlıklı seminer Akhisar Özgür-Der’de gerçekleştirildi.
Haksöz Haber
Akhisar Özgür-Der ‘de Kenan Alpay’ın sunumuyla “İslamcılık ve Gelecek Tasavvurumuz” konulu seminer gerçekleştirildi.
Kenan Alpay konuşmasında özetle şunlara değindi:
“Biz müminlerin gelecek tasavvuru nasıl olmalıdır? Müminler olarak kendimize bir çerçeve çizmemiz gerekiyor. Bu çerçeveyi çizerken temel aldığımız temel kaynaklar Kur’an ve Sünnettir. Bu kaynaklar ışığında baktığımızda bizim için iki şekilde gelecek tasavvuru ortaya çıkar. Bu dünyaya ve ahirete ilişkin gelecek tasavvuru.
Bu dünyaya ilişkin gelecek tasavvurumuz mümin olarak dünyanın pis ve ahlaksız işlerinden arınmış, bireyciliği terk etmiş, lüks ve israftan uzak durmuş bir şekilde olmalıdır. Çünkü bizler müslüman toplumlar kurmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de diğer din ve seküler ideolojiler gibi sadece bu dünyada hesap vereceğiz diye değil, aynı zamanda bir de ahiret hesabımızın da olduğu bilincinde olmalıyız. Dünyamızı inşa ederken ahiretimizi de inşa etmek gibi bir idealimizin olduğunu unutmamalıyız.
Günümüzde müslümanlar olarak bazı sorunlarla karşı karşıyayız. Bunlardan en önemlisi sekülerleşme-dünyevileşme fırtınası. Etrafımızda birçok insan Müslümanım demesine rağmen, oruç tutup namaz kılmasına rağmen herkesten çok lüks içerisinde yaşayabiliyor. İslami konularda duyarsızlaşıp banane diyebiliyor. Giyimi kuşamını, söylemini İslam değil seküler adetler belirliyor.
Bir başka önemli sorun da mezhep ve ırk çatışmalarıdır. İnsanlar mezhepleri uğruna Müslümanlara karşı kâfirlerle işbirliği yapar hale geldi. Aynı şekilde Türk ve Kürt milliyetçiliği üzerinden Türkiye Müslümanlarının beyinleri yıkanıyor, kimliğimiz İslami kimlikten uzaklastırılıyor.
Bir başka önemli sorun da dinin aslından uzaklaştırılarak şekil ve ritüellere hapsedilmiş olmasıdır ki bu dini doğru anlayıp yaşamada çok önemli bir engeldir. Biz müminlere düşen bu sorunlar var diye pes etmek değil. Bu sorunların nedenlerini doğru bir şekilde tespit etmek ve adaletli bir şekilde yaklaşarak çözümler bulmaktır.
Peki, bu gelecek tasavvurunu kim yapacak? İslam düşmanı zalimler mi yapacak, yoksa biz mi? Düşüncenin ufkunu ya biz çizeceğiz ya da onlar çizerek bu topluma takdim edecekler. Ancak bunu yaparken biz İslam medeniyetini kuracağız, hilafeti ilan edeceğiz tarzında sadece laftan ibaret söylemlerde bulunmak bizi hedefe götürmez. Bu bir süreçtir ve yürünmesi gerekilen zahmetli, meşakkatli bir yoldur. Aynı şekilde bu noktada biz çok iyiyiz bizden iyi müslüman yok deyip övünmeye ya da biz çok kötüyüz bizden bir şey olmaz deyip kendimizi ümitsizliğe sürüklememize gerek yoktur.
Tasavvur olustururken bizlerin iktisadi ve siyasi alanlar başta olmak üzere her alanda alternatif ve örneklik olusturma gibi bir sorumluluğumuz var. Bizler müslüman olarak iyi şeyler söylemeli iyiyi tavsiye etmeli ama ondan önemlisi yaşantımızla bu iyilikleri ve güzellikleri insanlara göstermeli ve yaşatmalıyız. Zira müslüman lafta değil yaşantıda ve hayatın içinde farkını ortaya koyan kendini belli edendir.
Bugün Türkiye müslümanları açısından baktığımızda bizim tasavvurumuz ve ufkumuz öyle bir noktada olmalı ki bütün dünyayı kuşatmalı. Bangladeş’ten Cezayir’e, Filistin’den Pakistan’a Afrika’ya kadar olan bölgede ki müslümanların, insanların dertleriyle dertlenmeli ve onlara çözüm bulmak için çaba göstermeliyiz. Bugün hamd olsun bu noktada gerçekten belli bir seviyeye ulaşmış durumdayız. Bunu daha da ileriye götürmek için sürekli bir çaba içerisinde olmalıyız.
Tasavvur ufkumuz geniş olmalı ve bizler kendimizi belli sınırlar içerisine hapsetmemeliyiz. Daha geniş düşünmeli, hep daha iyisini hedeflemeliyiz. İmam hatipleri kurtaralım yeter dememeliyiz. Anadolu, fen liselerine de el atmalı, doktor, hâkim, polis, memur yetiştiren yerleri de değiştirmeli dönüştürmeliyiz. Ancak bunun gerçekleşmesi için önce insanların kalplerine ve zihinlerine bunun olabileceğini yerleştirmeli, insanlara özgüven aşılamalıyız.
Tüm bunları yaparken insanlara bir şeyler anlatırken önce kendimizi ve en yakınlarımızı, çevremizi düzeltmemiz gerektiğini unutmamamız gerekir. Vermiş olduğumuz mücadeleye ailemizi, yakın çevremizi dâhil edemezsek o mücadele eksik kalacaktır. O yüzden bizler bu okuma ve paylaşma eylemini sürekli hale getirmeliyiz.
İnşa süreci deneme-yanılma yoluyla olacaktır. Bu sayede mükemmele ulaşacağız. Her şeyin bir anda olup bitmesine imkân yoktur. Düşe kalka, tökezleyerek yürüyecek olduğumuz bu yolda kararlı ve sabırlı olursak Allah’ın izniyle zafer bizlerin olacaktır. Ama her zaman başarıya ulaşmak mümkün olmayacaktır. Önemli olan ilkeli tavrımızı sonuna kadar muhafaza etmeliyiz. Rabbimiz elbette çabamızın karşılığını verecektir.”.
Seminer Kenan Alpay’a yöneltilen sorularla sona erdi.
HABERE YORUM KAT