İslamcılığın kökü İslam'dadır ve islamcılık bitmez
Daha önce de oldu, bugünlerde de "islamcılık" adı altında İslam tartışılıyor. Bütün mesele İslam'ın şümulü (kaplama alanı) ve müminlerden talepleridir. Bu konuda bir anlama birliğine varmadan kör döğüşüne benzer anlamsız tartışma sürüp gidecektir.
Eski ve yeni islamcıların talepleri, peşine düştükleri dava ile İslam'ın Kur'an'da, sünnette, icmâda, ilmihalde yer alan taleplerini mukayese ederseniz "İslamcılığın kökü dışarıdadır" diyemezsiniz, doğru cümle "İslamcılığın kökü İslam'dadır" cümlesidir. İslamcılık, "İslam'ın müminlerden taleplerini en geniş manada idrak etmek ve bunu dava edinmek" olunca aslında her Müslümanın aynı zamanda islamcı olması gerekirdi. Ama nasıl her Müslüman namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, bazı haramları işliyorsa aynı şekilde islamcı olmama kusurunu/günahını da işliyor.
Bugün islamcılığı tartışanların bir kısmı "İslam'ın kapsamını tartışma konusu yapmaya cesaret edemedikleri için" bunu islamcılık üzerinden yapıyor, aslında İslam'da mevcut olmayan taleplerin bazı Müslümanlar tarafından -hatta dışarıdan sokulan bir fikir, bir cereyan olarak- benimsendiğini, uydurulduğunu, İslam'a maledidiğini söylemeye çalışıyorlar.
Gelin açıkça ve mertçe İslam'ın kapsamını tartışalım. "İslam'da siyaset yok, devlet yok; sosyal, hukuki, ekonomik düzen yok" diyorsanız bunu açıkça söyleyin, delillerinizi serd edin, bunu tartışalım.
Bize göre İslam hayatın her alanını kaplıyor, her alanı ile ilgili irşadları, emirleri, tavsiyeleri, yasakları... var. Baştan beri -adı konsun konmasın- İslam'ın taleplerini ferdin ve toplumun hayarında var kılmayı, korumayı ve İslam'ı yaymayı dava edinenler islamcıdır; bu manada islamcılık her devirde var olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Bir daha yazayım;
İslâm bugüne kadar bilinen ve uygulanan siyasî sistemlerden birini isim vererek ve tanımlayarak öngörmemiş, emretmemiştir. Ancak bu, her siyasî sistemin İslâm'a uygun düşeceği mânâsına da gelmez. İslâm'ın ortaya koyduğu, iman edenleri bağladığı esaslar, kurallar, amaçlar siyasî sistemlerin de İslâm'a uygun ve meşrû olup olmadıklarını belirlemede yol göstericidir, belirleyicidir. İslâmî siyaset sisteminin ve devletin yapısında, her biri Kur'ân'da defalarca zikredilen ve Kur'ânî anlamları da belli olan şu unsurlar vardır: Tevhîd, itâat, hilâfet, bey'at, şûrâ, emir bi'l-ma'rûf nehiy ani'l-münker, velâyet, mülk, hüküm, adâlet, ehliyet ve emanet.
İslamcılığın niçin bitmeyeceği düşünce ve inancını da sevgili İsmail Kara'dan aktarayım:
"İslamcılık bitti diyenler sanki bitmesini istiyormuş gibi davrananlar galiba. Ömrünü tamamlayan İslamcılıklar var tabii, ayrıca bu tarihte yeni bir şey de değil. Fakat İslam dünyasının, Müslümanların, bu arada Türkiye'nin bu kadar büyük tehdit ve tehlikelerle, baskı ve şiddetle, soğuk savaş sonrası yeni emperyalizmle karşı karşıya olduğu bir dönemde İslamcılığın biteceğini düşünmek kafaları bir tarafa doğru yönlendirmek değilse safdillik olur. Yakın tarihte İslamcılığı doğuran şartlar bugün ziyadesiyle ve ağırlaşarak mevcuttur. Unutmayınız ki bütün tarihi boyunca İslamcılığın yeniden yorumlayarak bayraklaştırdığı temel kavramlardan biri cihaddır. Bugünkü sönüklüğü aldatıcı olabilir. Ayrıca İslamcılığın yeni bir dindarlık ve hayat arayışı ve iddiası var. Bu inançlara ve ahlaka kadar uzanıyor. Dini, kaynakları yeniden okumak, anlamak ve yorumlamak istiyor. Bir ölçüde felsefi problemler ve yoklamalar bunlar. Dolayısıyla iktidara gelip gelmemekle hallolacak düzeyde veya ortadan kalkacak tipte değil. Bir şey daha var: Anlaşılan o ki hem uluslararası sistem hem de yerli siyasi odaklar daha uzun müddet İslam meselesini kuşatmak, biçimsizleştirmek, yönlendirmek, tahrik etmek için çaba sarfedecekler. Bu da kaçınılmaz olarak İslamcılığı, İslamcılıkları diri ve canlı tutacaktır."
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT