1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. İslamcılara Yön Veren Mecmua: Sebilurreşad
İslamcılara Yön Veren Mecmua: Sebilurreşad

İslamcılara Yön Veren Mecmua: Sebilurreşad

Bilgi ve Düşünce Derneğince düzenlenen seminerde Yrd. Doç. Dr. Ercan Çağlayan, İslamcılık hareketinin en önemli yayın organı olan “Sebilurreşad / Sırat-ı Müstakim Dergileri”ni anlattı.

09 Mart 2014 Pazar 18:29A+A-

Bingöl Bilgi ve Düşünce Derneği’nin ‘Son Dönem İslami Hareketler ve Uyanış Çabaları’ üst başlığı düzenlediği seminerler dizisinin bu haftaki konusu “Sebilurreşad ve Sırat-ı Müstakim Dergileri” oldu.

Muş Alparslan Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ercan Çağlayan’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerde “Sebilurreşad ve Sırat-ı Müstakim Dergileri” ele alındı.

Çağlayan, Sırat-ı Müstakim sonraki adıyla Sebilurreşad’ın 1908’den başlayarak 1966’ya kadar çeşitli aralarla 58 yıl boyunca 1107 sayı yayımlandığını söyledi.  Sebilurreşad’ın  İslamcılık Hareketi’nin tezlerini oluşturduğu bir yayın organı olduğunu belirten çağlayan, “İslamcılık; Batı-merkezciliğin dünyaya çeki düzen vermesine karşı başlatılmış bir direniş, bir diriliş ve bir varoluş hareketidir. Meşrutiyet döneminde vücut bulan İlamcılık akımı, Meşrutiyetle başlayan ve son bulan bir düşünce akımı değildir. Aksine, İslamcılık II. Meşrutiyet döneminde toplumun bütün yönleriyle ilgilenen ve bütünsel bir değişimi savunan bir akım haline gelmiştir” dedi.

II. Meşrutiyetin Osmanlı toplumunda siyaset ve düşünce alanında olduğu gibi basın ve yayın alanında da büyük ve kalıcı dönüşümlerin yaşanmasını beraberinde getirdiğini belirten çağlayan, “II. Meşrutiyet’in Osmanlı toplumunda düşünce alanındaki etkisi ise çok sayıda fikir akımının etkili olmasıdır. Şüphesiz II. Meşrutiyet dönemindeki en önemli fikir akımları Batıcılık, Türkçülük ve İslamcılık oldu. Söz konusu akımlar kendi paradigmalarım sırasıyla İçtihad, Türk Yurdu ve Sıratımustakim/ Sebilurreşad dergilerinde ortaya koymaktaydı.” . Çağlayan, II. Meşrutiyet döneminde tek İslamcı derginin Sebilürrcşad dergisi olmayıp mezkûr dergi dışında çok sayıda İslamcı dergi yayınlandığını söyledi.

Sebilurreşad’ın yayın içeriği

Din, felsefe, edebiyat, hukuk, siyasiyat ve ulumdan bahis haftalık mecmua-i İslamiye” ibaresiyle çıkan Sebilürreşad’ın Ebul Ula Zeynel-Abidin Mardin ve Eşref Edib Fergan tarafından 14 Ağustos 1908 de yayına başladığını hatırlayan Çağlayan, “Sebilürreşad mecmuasının birinci kısmı ilmi, ikinci kısmı ise siyaset ve Hayal-ı İslamiyye başlıklarından oluşuyordu. Bilinci kısımda Tefsir-i Şerif, Hadis-i Şerif, Fıkıh ve Fetva, Hutbe ve Mevaiz. Talim ve Terbiye, İçtimaiyat [Sosyal Bahisleri, Felsefe, Edebiyat, Tarih ve Makalat konuları yer alırken, ikinci kısımda ise Siyasiyat, Hayat-ı Akvaın-ı, fikriye gibi konularda yazılar yer alıyordu.”

Sebilurreaşd’ın ilk çıktığı dönemde Abdulhamid aleyhtarı ve meşrutiyet yanlısı bir yayın politikası benimsediğini belirten Çağlayan, “Diğer taraftan Sebilürreşad II. Meşruiyet’in başında İttihat ve Terakki partisini desteklemekle kalmamış, bütün Müslümanların iktidarı desteklemesi iyin çağrılar yapmıştır. İslamcılık akımının yayın Organı olması hasebiyle mecmua, tüm dünya Müslümanlarına hitap etmiştir. Bunun bir neticesi olarak mecmua, Mısır, Hindistan, Balkanlar, Kuzey Atrika ve Müslüman Rusya’da çıkan yayın organlarını çok iyi takip etmenin yanı sıra İslam dünyasının çeşitli bölgelerine geçici ve daimi muhabir göndererek İslam dünyasının tamamına dönük yayın politikası benimsemiştir. Mecmuanın İslam dünyasının farklı coğrafyalarına ulaştığı, mecmuaya gelen mektuplardan ve mecmuada çıkan haberlerden anlaşılmaktadır. Aynı zamanda mecmua, Pakistan, Endonezya, Cezayir, Mısır ve Irak'taki Müslüman aydınların makalelerini de yayınlanarak İslamcılık ideolojisinin fikren yaşanırlılığını tesis etmeye çalışmıştır” dedi.

“İslam referanslı bir çözüm…”

Çağlayan, Sebilurreşad’ın imparatorlukların çözüldüğü, milliyetçilik ve ulus-devletlerin kutsandığı, biyolojik materyalizm, pozitivizm ve sosyal-darvinizmin etki alanlarının genişlediği ve modernizmin/Batı-merkezciliğin tek doğru olmak kabul edildiği bir dönemde Müslümanca bir tavrı ve hayatı benimseyen İslamcıların yayın organı olarak Müslüman dünyanın sorunlarını tespit ederek bu sorunlara İslam referanslı bir çözüm getirmeye çalışmanın diğer adı olduğunu söyledi.

“Din terakkiye mani midir?”

Mecmuanın, XIX. asrın sonu ve XX. asrın ilk yarısında Osmanlı/Türk aydınları arasında çokça tartışılan “din terakkiye mani midir?” konusunda İslam’ın ilerlemeye mani olmadığını, geri kalmışlığın dinin yanlış yorumlanmasından, içtihat kapısının kapatılmasından, cehalet ve tembellikten, eğitim ve yönetim sisteminden ve devlet yöneticilerinden kaynaklandığını açıkça ortaya koyduğunu belirten Çağlayan, mecmuanın, topyekûn Batılılaşmaya rezerv koymakla birlikte Avrupa'nın ilim ve tekniğinin alınmasını, dinde öze dönüşü, kadınların eğitimini, medreselerin ıslahını, atıl ve çürümüş eğitim sisteminin kökten değiştirilmesini savunduğuna dikkat çekti.

“Mecmuada ‘İslam kardeşliği ve birliği’ ön planda yer aldı”

Çağlayan, “Mecmua, geç Osmanlı döneminde ‘istibdat’ yönetimine karşı çıkarak şura, meşveret ve icma gibi İslami kavramları referans alan bir yönetim biçimini savunurken. Cumhuriyet döneminde ise ‘dine hadim kılma’ gerekçesiyle demokrasi ve parti kavramlarına daha ılımlı yaklaşmıştır. Son olarak Sebilurreşad mecmuası, İslamcı kimliğinin yanı sıra milliyetçi bir kimliğe de sahip olup 1913 yılma dek Türkçülerle bir ittifak içerisinde olmuşsa da bu tarihten sonra Türkçülerle yollanın ayırmıştır. Bununla birlikte mecmuanın milliyetçilik anlayışında ırk ya da kavim değil, din önemli bir yer tutmakla ve ‘İslam kardeşliği ve birliği’ ön planda yer almaktadır. Bu anlayışın bir tezahürü olarak mecmuada Milli Mücadele yıllarında ‘İslam'la birleştirilmiş milliyetçilik’ veya ‘İslamcı-Türkçülük’ fikri geniş ölçekte kabul görmüştür. Cumhuriyet döneminde de milliyetçilerle işbirliği yapan mecmua ‘milliyetçi-mukaddesatçı cephe’ içerisinde yer almıştır” dedi. 

HABERE YORUM KAT