1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İslâm’a ters düşen ne varsa kimden gelirse gelsin reddedilir
İslâm’a ters düşen ne varsa kimden gelirse gelsin reddedilir

İslâm’a ters düşen ne varsa kimden gelirse gelsin reddedilir

Yaşar Değirmenci, kimlik ve kültür inşasında İslam'ın temel referans olması gerektiğini savunurken İslam ile ters düşen Atatürk devrimlerini ve seküler yaklaşımları Yeni Şafak yazarı Ali Saydam'ın son yazısı üzerinden eleştiriyor.

28 Aralık 2024 Cumartesi 23:30A+A-

Yaşar Değirmenci /Yeni Akit

Millî kültür Kur’an’a ve sünnete göre biçimlenir

Bazı yazıları, makaleleri okurken düşülen hataları görünce ses çıkarmamak, tavır koymamak, sessiz kalmak “emri bil maruf nehyi anil münker” sorumluluğu taşıyan herkesi ilgilendirir. Okumayı, düşünmeyi, yazmayı hayatının bir parçası hâline getiren bir kardeşiniz olarak

24.12.24 Salı günkü Yenişafak gazetesinde Ali Saydam’ın ‘Neden Atatürk?’ yazısını okuyunca bu satırları yazmam gerekti.

Vahyin inşa ettiği bir tasavvura sahip olan için problem yok. Onlar probleme doğru teşhis koymayı bilirler. Diğerleri ise problem hakkında en azından tereddüdedüşerler. Bir ‘acaba’ oluşur. Değerleriyle ilişkisini değil, değerlerini sorgulama yanlışını tercih eder. Önce, düşünce yapımızı yoklamamız gerekiyor. Ondaki istikamet sapmalarını tesbit etmemiz şart. Bu sapmaları doğru ölçüye göre yeniden kontrol etmemiz ve düzeltmemiz gerekiyor. Bunu yapması gerekenler elbette kitleler değil. Âlimlerden, entelektüellerden, aydınlardan ve önder konumundaki insanlardan bekleyeceğiz bunu. Müslüman kimliğinin ve kişiliğinin inşası en ziyade ihmâl ettiğimiz hususlardandır. Din, kimliği oluşturan önemli bir aidiyet olduğu kadar diğer aidiyetlerin değerini de belirleyen ana unsurdur. Zira din, kimliğin inşasında en temel kabulleri, değerleri, tasavvurları, anlamları ve sembolleri belirler. Dinin çizdiği anlam haritası insanlara kılavuzluk eder, onlara hayatın tamamını kuşatacak şekilde bir ahlak düzeni sunar, kimlik ve şahsiyetin oluşumuna yön verir. Buna gelişme, ilerleme, çağdaşlaşma vb. gibi kavramları da ilave edebilirsiniz. Bu kavramlar İslam dünyasını yöneten kadrolar için büyülü kavramlardı. Maddi imkânların getirdiği sömürü bile medenileşme/uygarlık, ezberletilen ‘çağdaşlaşma’ olarak yutturuldu. Medenileşme aslen manevileşmedir. Gelişimin ve değişimin yönü de budur, medeniyetin tarifi de. Millî kültür bu çerçeve içindedir. Bünye kendinden olmayan kanı kabul etmedi. Fakat bünye üzerinde mühendisliğe kalkışanlar, ona zor yoluyla kabul ettirmeye kalktılar. Bunu hâlâ da yapıyorlar. Bünyeye kendinden olmayan kanı zerk edenler, bu yolla kan grubunu değiştireceklerini sandılar. Allah’a karşı savaş açtılar, tanrılıklarını ilan etme safhasına gelerek son yüz yıldır bu milleti millet yapan her değere düşmanlığı yerleştirdiler. 

Batı uşaklığı da uygarlık oldu. Bize düşen bu yapıyı (Kemalizmi, sekülerizmi, paganizmi, vs.) iyi tanımak ve bünyeyi korumaktır. Gelelim Ali Saydam’ın yazısına.

Bu affedilmez hataya düşen, okuyucularından gelen uyarılara rağmen hatasını savunmakla da kalmayıp “Neden Atatürk?” başlıklı yazıyla da güya cevap veriyor. Üstelik basında, yayında büyük hizmetleri olan, bünyesinde kaliteli, seviyeli ilim ve fikir adamları bulunduran Yenişafak gazetesinde. Muhafazakâr olarak bilinen aydınlarımızdan kabul edilen Ali Saydam’a “yazıklar olsun!” diyorum. 

Okuyucusunu üzen cümleleri: “Ali Bey, Allah aşkına her konuşmanıza, her yazınıza gereksiz yere Atatürk’ü neden katıyorsunuz. Yani insan her konuşmasında Allah diyebilir, ama her şeye Atatürk’ü katmak nedir ya.” 

Verdiği cevaba bakın: 

“Araştırma Şirketi Areda’nın bu ay yapılmış son araştırmasında, toplumun en önemli değerleri olarak, sırasıyla üç kavram ortaya çıkmış: 1. Atatürkçülük, 2. Milliyetçilik, 3. Muhafazakârlık...

Mademki Atatürkçülük bu toplumun en değer verdiği kimlikler arasında başı çekmektedir. Mademki Atatürk’ün imzasını taşıyan Cumhuriyet’in temel ilkelerini ülkemizde sonuna kadar savunan bir Cumhurbaşkanımız ve AK Parti lideri vardır. Devrimci Atatürk döneminin tüm ilkelerini savunan AK Parti, bunu ne kadar etkili kullanırsa azdır.Millî kültürün yapı taşlarını baş tacı etmeli.” 

Yazısını bitirirken doğru mu söylüyorum haklı mıyım? Diye soruyor. “Ve bu yaklaşımı tüm toplumsal üretimlerde defaatle dile getirmelidir!” Diyor. 

Ben de  yalan söylüyorsun haksızsın. Tüm ilkelerini, yaptıklarını savunuyorsan, Ayasofya’yı müzelikten kurtaran kim? Allah demeyi yasak eden, dinî hiçbir faaliyete yer verdirtmeyen, dini vicdanlara hapseden bu yapıyı değiştiren, hayata sokan kim? Devrimci Atatürk dönemini derken devirdiklerini düzeltmeye çalışan kim? Bu kadar saptırma, yanıltma sana yakışıyor mu? Kültürümüzün yapı taşlarında ilkeler ölçü olmaz, baş tacı edilmez bu yaklaşım tüm toplumsal üretimlerde defaatle dile getirilmez. AK Parti’nin yanlışları doğru kabul edilmez. Cumhurbaşkanı söyledi diye otomatik tasvip ve tasdik edilmez. Bizim kültürümüzde, yaşayışımızda ölçü olarak aldığımız her husus vahye dayanır. Sen bu yaşta, entelektüel birikiminle ağırlığınla bundan habersiz olman sana yakışmıyor. Hayatında ve getirdiği rejiminde İslâm’a hayat hakkı tanıdı mı? Kendi özümüz, değerlerimiz, kutsallarımızla, getirdiği ‘Batı Uygarlığı’ yer değiştirmedi mi? Yaptığı inkılaplarla/devrimlerle de bu millet hâfıza kaybına uğramadı mı? Sadece harf inkılabı ile hayat tarzımıza yerleştirilen kanunlar; millî kültürümüzün ve medeniyetimizin kaldırıldığını göstermeye yeter. İsviçre’den alınan kanunla evlenen, İtalya’dan alınan ceza kanunu, Almanya’dan alınan yargı, Fransa’dan alınan idare ve ‘dokunulamaz’ dedirtilerek kutsallaştırılan Laiklik! Kaldırılan hilafetle “baş”sız hâle sokulan Müslümanlar, İstiklâl Mahkemeleri’nin idam kararları, İngilizlerin emrine girerek gizli maddelerle imzalanan hezimetin adının konulduğu ‘Lozan Zaferi’ ve ecdada yapılan ihanetler. İlmî, fikrî yönü olan seviyeli bir Kemalizmi, ilkelerini tartışalım.

Öncelikle size bir “kültür ve medeniyet” dersi vermek gerekiyor. Bu hususta ölçü şudur: İslâm’a uymayan beyanlar ve tavırlar, kimden gelirse gelsin reddedilir. Millî kültürün ve medeniyetin, Mümin kimlik, kişilik ve şahsiyetinin inşası ile iç içe olduğu unutulmamalıdır. Bu inşa da Müslüman kimliğini ve şahsiyetini doğru bir şekilde inşa etmekten geçtiğini bilmektir. Müslüman kimliği Kur’an’a ve sünnete göre biçimlenir. Millî kültürün yapı taşları vahye dayanmalı, Peygamberimizin sünneti ve hadis-i şerifleriyle döşenmeli ve bu yolda yürümelidir.

Size düşen de Yenişafak’ta değil, Millî kültürümüzle kavgalı Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinde bu yazdıklarını yazmaya devam etmek. 

Böylece Suriye’deki Esed zulmünü bitiren mücahidlere sahip çıkan, devletlerin temsilcilerinin görüşmek için sıraya girdiği lider Recep Tayyip Erdoğan’a karşı olanlarla da beraber olursun. Bizler ikaz görevimizi yaparken de Kemalizme  “Dur!” demek, doğruları yazmaya devam etmek.

HABERE YORUM KAT

7 Yorum