İslâma hakarette özgürlük Atatürk’te ceza!
Patronu onu, önce yazılarını “azaltma” cezası ile cezalandırdı.
Adam, gazetede “istenmediği”ni anlamadı.
Kof kafalıdır biraz..
Sonra, yazılarına tümü ile son verildi.
Köşesinden yaptığı saçmalıklara son verildi ama..
Yazı işlerindeki görevi ve imzasını atmadan çıkardığı başlıklarda pislik saçmaya devam ediyor.
28 Şubatçı bir diğer utanmaz Fatih Çekirge ile arasındaki ilişki sayesinde, Hürriyet’in internet sitesinde, yorumlarını da, patrona çaktırmadan yayınlatıyor.
Dün de Fazıl Say’ın duruşması sonrasında, bir yorumu yayınlandı..
O yorumda, şöyle diyor utanmaz Tufan Türenç:
“Şimdi sıra Fazıl Say’da.
Şimdi onu mahkeme önüne çıkardık. ‘Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılamak…’ filan gibi abuk-subuk suçlamalarla dava açtık ve yargılamaya başladık.”
Say’a açılan davayı eleştiriyor, üstelik “dini değerleri aşağılama” için de, “abuk subuk suçlama” tanımlaması yapıyor, beyefendi…
Dahası, “En acı olanı Fazıl Say’ın bir dünya sanatçısı olduğunu Türkiye’yi yönetenler, ona dava açan savcılar ve onu yargılayan yargıçlar bilmiyor. Düşündürücü ve vahim olan da bu.” diyerek, hakim ve savcıları da tahkir ediyor.
Kısacası, İslâm dinine hakaret sözkonusu olunca, hakaret edeni savunup, “Niye yargılıyorsunuz ki?” diyor, bu utanmaz adam.
Adamın “özgürlük çıtası”nda, her türlü düşünceye “sınırsız özgürlük” olsa..
“Kendi içinde tutarlı” der es geçerim..
Ama bu utanmaz adamın, 28 Şubat’ın tantanalı günlerinde yazdığı bir yazıdan alıntı yapayım.
İşine gelince, insanları konuşmalarından dolayı mahkemeye çıkarmaya ne kadar meraklı olduğunu, sadece mahkemeye çıkarma değil, dünyayı zehir etmek için nasıl çabaladığını gösterip, ahlâksızlığı birlikte tescillemiş olalım.. 30.10.1998 tarihli yazısından: “Birden ekranda kapkara suratlı bir adam belirdi.
Simsiyah, düzensiz, yağlı sakallı, suratından melanet akan bu adam, kenef gibi ağzını açarak, cumhuriyete ve Atatürk’e sövmeye başladı.
Adamın düşüncelerini bir tarafa bırakın, görüntüsü tiksindiriciydi.
2000’e iki yıl kala hem kafasıyla, hem görünümüyle böyle bir çağdışı yaratığın .. Belediye Başkanı olması şaşırtıcıydı.”
Evet, Reha Muhtar’ın, İktisat Bankası’nı hortumlayan televizyonun ekranlarına çıkıp, birilerinin eline tutuşturduğu videoyu izlettirmesi sonrasında yazıyor, bu seviyesiz yazıyı, Tufan Türenç!
Bırakın Fazıl Say’ın İslâm dinine yönelik açık hakaretlerini..
Çok sıradan bir eleştiri; İslâm dinine değil de, Atatürk’e yönelik yapılınca, böyle pis ifadelerle saldırıyor beyefendi..
Hiç demiyor, “Abuk-subuk suçlamalarla insanları mahkeme önüne niye çıkarıyoruz.”
Demiyor. Ve Atatürk’e hakaret ettiğini iddia ettiği siyasetçi hakkında, en ağır küfürleri yaptıktan sonra, yargıyı şöyle göreve çağırıyor: “Bu sapık açıklamalar, Ankara’yı da harekete geçirdi ve kara suratlı adam, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden alındı.
Kuşkusuz yargının önüne çıkarılacak ve hesabını verecek.”
İşte böyle..
Atatürk’e hakaret edildiği ileri sürülürse, muhatap kişinin halk tarafından beğenilerek.. Oy verilerek seçildiği.. Kasetteki konuşmanın, yıllar önce yapıldığı.. İfadelerde suç olsa bile, zamanaşımının çoktan dolduğu.. Eleştirinin hakaret boyutunda olmadığı hiç düşünülmeden..
Hem “görevden alma”..
Hem de “yargının hesap sorması” öneriliyor, bu yönde tahrikte bulunuluyor..
Ama hakaret edilen İslâm dini olunca..
Bu sefer tam tersi bir tavırla ortaya çıkıp, “Ne var yargıya gidecek” deniliyor.
Ahlâksızlık değilse, nedir bu?
İslam dinine karşı bir düşmanlığın izdüşümü değil mi bu?
Atatürk’ü seviyor olabilirsiniz.
Ona “söz söyletmeme” kararlılığında olabilirsiniz..
Ama bırakın da, dünya genelinde milyarların gönül verdiği bir dine hakaret edildiğinde, o küfürbazlardan iki satır ifade alınıversin..
Bir ölmüş “insan” kadar değeri yok mu, milyarların inandığı İslam dininin?
Yoksa, bu halkı siz, hepten aptal mı sandınız?
Onun için mi böyle, ikiyüzlülük yapıyorsunuz..
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT