“İslam Ülkelerinden 24 Haziran’a İki Farklı Bakış Açısı”
Önümüzdeki pazar günü gerçekleştirilmesi planlanan seçimlerin yalnızca Türkiye’yi ilgilendirmediğini vurguladığı bugünkü yazısında Muharrem Güneş, konuyla ilgili iki farklı bakış açısını gözler önüne seriyor.
Bugün Yeni Akit gazetesinde “İslam Ülkelerinden 24 Haziran’a İki Farklı Bakış Açısı” başlığıyla yayımlanan Muharrem Güneş imzalı yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Türkiye 24 Haziran günü önemli bir seçime gidiyor. Bu seçim 16 yıllık süreçteki güç dengeleri ve tüm çekişmelerden farklı bir seyir içinde sürüyor. Hem katılımcı partiler ve beklentiler açısından hem de bağlam ve yansımalar açısından birçok yeniliği ve riskleri barındırdığı için daha fazla hassasiyet ve önem atfediliyor.
Bu nedenle başta İslam coğrafyası olmak üzere Batı ülkelerinin de gözü önümüzdeki Pazar günü Türkiye’ye kilitlenecektir.
Aslında bir süredir gerek Türkiye üzerinde hesabı olanlar açısından durum pek de gizli saklı değil. Örneğin son dönemlerde ABD’nin İslam coğrafyası üzerindeki politikalarını darbeler, karşı devrimler, ablukalar, ekonomik ve askeri operasyonlarla sürdüren başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır öncülüğündeki koalisyon Türkiye’ye karşı rahatsızlığını ve açıktan desteklediği kesimi gizlemiyor.
Suudi Arabistan medyası bir yandan PKK yayın organı gibi çalışıp, örgütün terörist elebaşlarıyla röportajlar yapıp yayınlıyor. En son Bahoz Erdal’la yapılan röportajı yayınlayarak Ankara’ya gayet açık mesaj vermişti. Özellikle Erdoğan’ı ve Türkiye’yi hedef alan yazılarda “sabrımız tükendi” manşetleriyle tehditler savruluyor.
Tehditlerin gerekçesi ise, Katar’a abluka ile tam da diz çöktürme aşamasına ulaşmışken Türkiye’nin Doha’ya askeri birliklerini göndermesi ve gönderdiği kargo uçaklarla gıda ambargosunu delmesi.
Sadece Katar meselesi mi?
Türkiye’nin Sudan ile Sevakin adasına yönelik yaptığı anlaşma Suudiler ve BAE’lilere çok ağır gelmiş olacak ki, “Bedeli çok ağır olacak” tehditleri savuruyorlar.
Erdoğan bu kadarıyla yetinse iyi!
Kudüs konusunda İslam ülkelerini örgütleyip Amerika’ya karşı çıkmış, Kudüs meselesinde İstanbul merkezli bir birliktelik sağlayıp “Osmanlıcık” fikrini ihya ederek bölge liderliğine soyunmuş.
Aslında Türkiye’nin son yıllarda TİKA, Kızılay vb. devlet kurumlarından STK’larına kadar İslam coğrafyasındaki hizmetlerini “Osmanlı emperyalizmi” olarak değerlendiren bu zihniyetin iç siyasetteki yansıması muhalif adayların seçilmeleri halinde bu hizmet kurumlarının kapatılması ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmesi söylemiyle ciddi anlamda örtüşüyor.
Muhalefet adaylarının kazanmaları halinde vaatlerinin en önemlisi ve tehlikelisinin ülkelerinden gerek darbelerle gerek ölüm tehditleriyle çıkarılan veya çıkmak zorunda kalarak Türkiye’ye sığınan âlimler, siyasetçiler, hareket liderleri ve gidecek başka yerleri olmayan mazlum halk olduğu gözden kaçmamalı.
Bu nedenle birçok İslam ülkesinden siyasetçi, âlim ve kanaat önderi hâlihazırdaki Türkiye’nin himaye politikasının son bulması durumunda karşı karşıya kalacakları riskleri ve endişelerini sıralayarak gerek ferdi gerek gruplar halinde beyanatlarda bulunuyorlar.
Bu açıklamaların özeti sayılabilecek bir tabloyu sunarak bu durumu ifade etmeye çalışalım; Hindistanlı meşhur âlim Selman en-Nedvi yayınladığı videoda İslam alemine ve Türkiye vatandaşlarına seslenerek İslam aleminin yaşadığı bu zorlu süreçte sadece Türkiye için değil tüm İslam coğrafyası için bir umut haline dönüşen Erdoğan’ı destekleme çağrısında bulunuyor.
Türkiye içinde yaşanan birtakım olumsuzluklara ve sıkıntılara sabredilerek olaya sadece Türkiye halkını ilgilendiren boyutuyla değil, daha geniş bir çerçeveden değerlendirilmesi hatırlatmasında bulunan Nedvi, Türkiye’ye boyun eğdirmek isteyenlere fırsat verilmemesi hatırlatmasında bulunuyor.
Arap ülkelerinde seçimle yönetime gelenlere yapılan darbeler neticesinde birçok İslam ülkesinde demokratik süreçler akamete uğratıldı. Batılı güçler ve bölgesel dikta rejimler hiçbir İslami tecrübenin başarılı olmasını istemiyor. Türkiye’nin Erdoğan’ın şahsında belirginleşen son yüzyıldaki alışılmış tecrübeler dışında İslami bir kimlikle uzun süre yönetimde kalması İslam ülkelerine ilham olması açısında ciddi tedirginlik yaratıyor.
Bu seçimler bu iki zıt beklenti yönüyle Türkiye’nin sınırlarını aşan bir etkiye sahip. Türkiye’nin iç meselelerinde son dönemde yaşanan bazı aksaklıklar ve sıkıntıların hacmi meseleye dışarıdan bakıldığında daha da netleşiyor. Uluslararası anlamda değerlendirmeler konuya başka bir boyut kazandırıyor ve öncelikler sıralamasını değiştiriyor.
HABERE YORUM KAT