1. YAZARLAR

  2. ŞUAYB MEKEÇ

  3. İman ve istikamette tutarlılık!
ŞUAYB MEKEÇ

ŞUAYB MEKEÇ

Yazarın Tüm Yazıları >

İman ve istikamette tutarlılık!

01 Şubat 2022 Salı 10:00A+A-

 

  • وَمِمَّنْ خَلَقْنَٓا اُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهٖ يَعْدِلُونَ

‘’Yarattıklarımızdan (kullarımızdan), hakka sarılarak hidayeti gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır’’ (Araf /181 )

Allah’ın kulları içinde aklını, fıtri melekelerini vahyi çerçeveye uygun kullanan; basiretli, ahlaklı, tutarlı ve İslam yolunda titiz davranan, insanları hakka; hidayet yoluna ulaştıran kullar vardır. Hakkı tanıyan, hak ile insanları hidayete davet eden ve hak ölçüsüne göre adaletli davranan bir ümmet/topluluk vardır ve her zaman olacaktır.  

Ayette, Allah’ın kulları için hedef tayin ettiği o hakka ulaştırmak için çabalayan, her konuda adaletle hükmeden bu topluluk için ümmet kavramının kullanılması ilgi çekicidir. Hak ve hidayet yolu birdir. Bu yol; kaynağı ilahi olan hakikat yoludur: Kur’an-ı Mübin’in uygulaması ve Rasulullah (sav)’ in örnekliğidir. Mütevatir sözlerdir. Tek yol olan İslam’dır. Hak kelimesi; “gerçek, doğru olan, bâtılın zıddı anlamındadır. Doğru inanç; ölçüsü tam, zamanlaması uygun hikmetli iştir. (-el-Müfredât, “ḥḳḳ” md./Lisânü’l-ʿArab, “ḥḳḳ” md.)

Hak kavramı; varlığın bilgisine ait ve inanç alanını tanımlayan, vahiy kaynaklı bir kavramdır. Adalet kavramı; ahlâka, fıtrat alanına ait bir kavramdır. Ayet bütünlüğünde Müslüman ümmetin her zaman bilgi, inanç, amel ve ahlakta; hayra, hakka, güzele yönelen bir topluluk olmalarının gerektiği vurgulanmıştır.

Hak; her türlü münkir tutumu, batıl inanış, eylem ve ahlakı ve şirk kalıntılarını reddeden bir anlam yekûnuna sahiptir. Anlam çerçevesini Kur’an’daki tanımlar belirler. Buna göre Kur’an’da geçen hak kavramı; kesin inanç değerleri, ahkâma dair hükümler, emirler nehiyler, kıssalarda anlatılanlar ve ahlaki umdelerle kastedilen manayı ihtiva eder.

‘’Yarattığımız kullar içinde insanları hakka ileten ve hak ile adil hükümler veren bir ümmet vardır“

İnsanlar arasında en zor şartlarda bile, “ümmet” olarak adlandırılan bir topluluk olmasaydı, beşeriyet asla ilahi kaynaklı bir lütfa, yardıma ve onurlandırılmaya hak kazanamayacaktı. Ümmet İslami inanç ve değerler üzerinde müttefik olan topluluğun adıdır.

 “Hak ile hidayeti gösterenler ve adil hükümler verenler vardır”

Bu din haktır, sağlamdır ve apaçıktır. İslam’ın hakikat seviyesi karışıklığa fırsat vermez. Din-i Mübin’in istikametini bozmak isteyenler, onu hevalarına göre yorumlayanlar hep olacaktır. Bu yeni bir şey değildir. Ayetleri günümüzdeki sistemler ve kültürlerin etkisiyle sentezlemek isteyenler de bulunacaktır. Ama muttakiler, rasihun ehli, adil şahid kullar bu müdahaleye hiçbir zaman müsaade etmeyeceklerdir. Yaratılmışlar içindeki bu hak ve adalet ehli her zaman görevleri başındadır. Onlar ibadetlerine düşkündürler. Kur’an ahlakıyla ahlaklanmaya çalışırlar. İslam’ın yayılması, Müslümanların güçlenmesi, mümin ahlakının ve şahsiyetinin kalplere nüfuz etmesi için gayret ederler. Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad ederler. Onlar zorluklardan kaçmazlar.

Allah’ın ayetlerini yalan sayanların hesaba katmadıkları asıl kuvvet budur. Onlar bunu idrak etmezler. Kendilerine verilen ömrün Allah tarafından verilen bir mühlet olduğunu düşünmezler.

Allah’ın tuzağının çetin olduğuna inanmıyorlar. Birbirlerine verdikleri destekle yeryüzünde sadece kendilerinin ve bakış açılarının güçlü olduklarını zannediyorlar.

Onlar insanlar için fikri, ahlaki, kültürel yönlerden tuzaklar hazırlarken, hep galip geleceklerini zannediyorlar. Üstün teknolojiye sahip ordular sahibi olduklarına inanıyorlar. Onlar yenilmez ordulara, bilime, paraya, sisteme sahip olduklarını zannederlerken yeryüzünde onları kuşatan kimdir?

“Onlar tuzak kurarlarken onları kuşatan mutlak irade sahibi kimdir acaba?”         

O, yegâne kuvvet sahibi Cebbar olan Allah’tır. Ama onlar bundan habersizdirler! Nihai zafer, hak ile hidayet yoluna ileten ve adaletli davranan takva sahiplerinindir.

Nitekim yukarıdaki ayetin devamında Araf 182, 183’de ‘’Ayetlerimizi yalanlayanları, onları bilmeyecekleri bir yönden derece derece (yükseltip sonunda çok acı ve alçaltıcı akıbetlerine) yaklaştıracağız. Ben onlara belirli bir mühlet veriyorum. Benim “keyd”im (planım ve tuzağım) sapasağlamdır’’ buyurulur.

Müslüman ümmet içinde küçük büyük öbekler her zaman İslam yolunu korudular, onun değerlerini yaşattılar. Kazanımları, şer’i fıkhı, maslahatları, ortak aklın müktesebatını muhafaza ettiler.
"... Enes bin Malik (ra)'den; şöyle demiştir:

‘Ben, Rasulullah (sav)'den şunu işittim! "Benim ümmetim, dalâlet üzerinde şüphesiz toplanmaz (birleşmez). Bu itibarla siz (ümmetim içinde) bir ihtilaf gördüğünüz zaman büyük Müslüman topluluğundan ayrılmayınız."1

Bu rivayet çağrıştırdığı mana itibariyle hikmetli çağrışımlar yapan bir sözdür/hadistir.  

Müslümanların tarihinde tevhidi şiarlara bağlı, vasat ümmet olmak hedefinde bir topluluk veya topluluklar her zaman olageldiler. Bunlar muvahhid ve maruf geleneğin takipçileri oldular. Din-i Mübin İslam onların salim ellerinde ve şahid tavırlarıyla bizlere intikal etti. Onlar Tevhid, Davet, Ümmet, Kur’an-ı Mübin’in  sadık muhatapları ve Rasulullah (sav)’ in samimi takipçileri oldular.  İslam’ın şiarlarına sadık kaldılar; her türlü mefsedet, batıl, şüphe, zann, batıni her türlü yorumlardan uzak kaldılar. Şüpheli kabulleri dışarda tuttular. Hamdolsun.

Allah Teâlâ’nın toplumsal yasaları; sünnetullah ilkeleri vardır. Bu yasalar Kur’an’da belirtilmektedir. Yeryüzüne salih kulların mirasçı olacakları ilkesi onlardan birisidir. Yeryüzünde Allah Teâlâ’nın tanımlarını yaptığı hak adalet merhamet ve Müslüman ahlakının temsilcileri olmaya çalışan kullar her zaman vardır. İki dünyada gerçek felah onların olacaktır. Kur’an-ı Mübin’de geçen ayetlerden bir diğeri de şudur;

Enbiyâ Suresi - 105;

  • وَلَقَدْ كَتَبْنَا فِي الزَّبُورِ مِنْ بَعْدِ الذِّكْرِ اَنَّ الْاَرْضَ يَرِثُهَا عِبَادِيَ الصَّالِحُونَ 

‘’Andolsun, biz Zikir´den sonra Zebur´da da: «Hiç şüphesiz Arz´a salih kullarım varisçi olacaktır» diye yazdık’’

Buradaki “arz” kelimesiyle, yeryüzü kastedilmektedir. Rabbimiz dünyaya müminleri vâris kılmıştır. Bu bir sünnetullah yasasıdır. Bu yasanın ilk merhalesi dünyalık başarıya için değil Allah’a kulluk için çalışmaktır. Asıl olan dini yaşamaktır. Yasanın tecellisi Allah’ın iznine; müminlerin iradeleri ve eylemlerine bağlıdır. Müminler eğer hak ederlerse yüce Rabbimizin vaadi geçmişte olduğu gibi bu gün de mutlaka gerçekleşecektir.

“Allah, sizlerden iman edip salih ameller işleyenlere yeminle şunları vadetti: Kendilerinden önceki Müminleri kâfirlerin yerine geçirip hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır…” (Nur 55). Mûsâ (as)’nın dilinden: “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin! Şüphesiz bütün yeryüzü Allah’ındır; ona kullarından dilediğini vâris kılar” (Araf 128) aynı müjde verilmektedir.

Allah Teâlâ, önceki kitaplarda ve Kur’an’da (Tevrat, Zebur’daki yasalar Kur’an ayetleri arasında yer aldıklarında Kuran’ın yasası haline gelirler), zalimlerin ve tuğyanın yeryüzünde ilelebet hükümran olamayacağını haber vermektedir. İyilik asıl, kötülük arızidir. Allah’ın salih kulları zulme karşı direndiklerinde hâkimiyet eninde sonunda iyilerin eline geçecektir.2

-Allah Rasulü (sav) yeryüzünde adalet, merhamet ve güzel ahlakın öncüsüdür

  • لَقَدْ جَٓاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزٖيزٌؗ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرٖيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَؤُ۫فٌ رَحٖيمٌ 

‘’Andolsun, size içinizden öyle bir rasul gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür, müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur’’ (Tevbe 128)

‘’Nûn. Kaleme ve (yazanların) onunla yazdıklarına andolsun ki sen -rabbinin lutfu sayesinde- asla deli değilsin. Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir ödül vardır. Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin’’ (Kalem 1-4)

Allah Teala Din-i Mübin’in önderini biz insanlar arasından seçti. O, faziletli, ahdine sadık, mütevazı bir insandı. Hikmet ve liyakat öncüsüydü. Merhametliydi, ümmetine çok düşkündü. En güzel ahlaka sahipti. Onun yetiştirdiği Kur’an neslinin varisleri bu örnekliği yeryüzünde yeniden yaşatmak için çabalamaktalar. Bu gün ‘’Müslüman Ümmet’’ olmak istikametinde yürüyüşlerini sürdürmekteler.

-Özü sözü bir olmak Kur’an’la ahlaklanmanın temel vasfıdır

İslam bütünlük temelinde bina olan bir dindir. İmanla ahlak, salih amellerle sosyal hayat bu bütünün parçalarıdır.

Saff Suresi - 2-3. ayetler

  • يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُون كَبُرَ مَقْتاً عِنْدَ اللّٰهِ اَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ 

‘’Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır’’

Ayetlerde, gerçekten iman etmekle birlikte söz ve eylemleri arasında uyumsuzluk bulunan Müslümanlar ikaz edilmektedir.

Saff Suresi 4. Ayet

  • اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الَّذٖينَ يُقَاتِلُونَ فٖي سَبٖيلِهٖ صَفاًّ كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ 

‘’Bilin ki Allah kendi yolunda sağlam örülmüş bir duvar gibi kenetlenmiş saflar halinde çarpışanları sever’’

“Bünyânün mersûs” tamlaması, “kurşun” la kaynatılmışçasına örülmüş ve sıvanmış duvar anlamındadır (Râzî, XXIX, 312). İman, amel, cihad ve tutarlılık (ahlak) birbiriyle bünyânün mersûs gibi kaynaşmalıdır.

Söz üreten değil yaşayan olmalıyız. İslam bir bilim konusu olarak sürekli araştırma konusu bir nesne değildir. Teorik tartışmaların odağı haline gelmiş, sürekli üzerinde konuşulan, izafi kabullere sahip bir ideoloji, tartışılan bir felsefe konusu değildir.

İslam hayat dinidir. Yaşanan, kimlik olarak benimsenen bir dindir. Hayata şekil veren, hayatın tüm ayrıntılarında rüzgârı hissedilen; inanca, amellere, hislere, davranışlara ve ahlaka yön veren bir hakikat olgusudur.

‘’O kimseler ki boş söz ve işlerden yüz çevirirler.” (Mü’minûn 3) 

‘’Hayâ ve az konuşmak imandan iki şubedir. Gereksiz ve boş söz konuşmak ise münafıklığın iki şubesidir’’ (Tirmizi)

“Allah, bir topluluğa şer murat ederse, onlara tartışma kapısını açar ve onları amelden alıkoyar.” (İmam Evzâî)

Yaşanmayan; zihinlere, vicdanlara hapsolmuş bir din ve iman sadece bir iddia olarak kalacaktır. Müslüman toplum, yani ‘’hayırlı ümmet’’ sadece gereksiz konuşmalarla, boş uğraşlarla, ehli keyif vakit israfıyla ve hedefsiz gevezeliklerle asla bina olmayacaktır.

İmanı, salih ameli ve mümin ahlakını bozan, bulandıran vesveseleri, boş işleri, gereksiz vakit israfını terk etmeliyiz.

Cahili bir yaşamı davet eden modern dayatmaları, ifsadı elimizin tersiyle itmeliyiz. Vahyin yeryüzüne son müdahalesini milat kabul etmeliyiz.

Yeniden Kur’an ve Sünnet ile durumumuzu gözden geçirmeliyiz. İmanla arınmalıyız. Aklını, dilini, kültürünü, hukukunu, ahlakını, şahsiyetini Kur’an ve Sünnet temelinde inşa eden bir hayat projesini yürürlüğe koymalıyız.

Necm Suresi – 39,40

  • وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙ 
  • وَاَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرٰى

‘’İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir’’

Allah ve Rasulü’nün (sav) koyduğu ölçülerden uzaklaştıkça buhran ve dalalet artıyor. Bilgi, akıl, kalp bundan nasibini alıyor. Vurdumduymazlık, gaflet bizim hasletimiz olamaz!

Bilgi, vakit, imkân, sağlık tüm bunlar nimettir, lütuftur. Unutulmamalıdır ki; kıymeti bilinmeyen nimetten hesaba çekileceğiz!

Felaha ermek istiyorsak yol azığımız ‘’takva’’ olsun. Dünya elbisemiz, duruşumuz ‘’takva elbisesi’’ olsun.

  • يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اِنْ تَتَّقُوا اللّٰهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَاناً وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْؕ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِ 

‘’Ey iman edenler! Allah’a takvalı olursanız, O size iyiyi kötüden ayırt etme/furkan kabiliyeti verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir’’(Enfal 29)

Rabbimiz bizleri imanımızın ve takvanın hakkını verenlerden eylesin…

 

 

[1] (İbn Mâce, Fiten, Bab 8, Hadis no: 3950) (Bu hadis için hasen derecesindedir denilmiştir. Yine hadis muhakkiki Heysemi, Taberanî’nin ümmetin dalâlette birleşmeyeceklerine dair bu rivayetinin (Taberani, Kebir, Hadis no: 3440) sahih olduğunu belirtmiştir. (Nuraddin el Heysemi, Mecmau’z-zevaid, 5/218/ Hadis no: 9100)

[2] Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:3 Sayfa: 703-705

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum