Islah Tasavvuru, İnkılâb ya da Köklü Değişim
Fatır Sûresi’nde Kur’an’ın miras bırakıldığı zümrelerden bahsedilir.
Bugün Müslüman ümmetin hali hem kimliksel tutsaklığı yaşamaktadır; hem de ümmetin büyük bir çoğunluğu kendi nefsine zulmedenler zümresini ifade etmektedir.
Tarihi süreç içinde itikadi ve siyasi algı ve uygulamalardaki fıtri ve vahyi ölçüleri yitirişimiz veya “nimet”ten uzaklaşmamız sonucunda Müslümanlar I. Dünya Savaşı itibariyle Avrupalı sömürgeci güçlere tutsak düştü. Tüm ümmet coğrafyası seküler ve Batı menşeli ulusal devletlere bölündü. Ulusal ideolojiler ekseninde vahyi değerlerden daha çok uzaklaşmaya başladık, zaaf ve ihtilaflara düçar olduk.
İç zaaflarımızın sonucu olarak son yüz-yüz elli yıldır ümmet coğrafyasında yaşanan bozulma, çözülme, ihtilaf ve yabancılaşmalar Kur’an’da sünnetullah çerçevesinde kullanılan “ifsad” kavramına tekabül ediyor. Bozulan zihni ve sosyal yapımızı Adem Aleyhisselam’dan sonraki tüm Resuller gibi yeniden vahyi ölçülerle düzeltip köklü bir dönüşüme ve dirilişe tâbi tutmanın Kur’an’daki kavramsal karşılığı da “ıslah” olarak karşımıza çıkıyor.
Islah ve ifsad kavramları Kitab-ı Kerim’de belirtilen “tevhid” ve “şirk” kavramlarının adeta programatik açılımını ifade etmektedirler.
İfsad kavramı hayatın bütün alanlarında her türlü bozukluğu ve bozulmayı tanımlar. Seyyid Kutub’un 14 asır sonra yeniden güncellediği cahiliyye kavramı, bugün ifsad bağlamında küresel cahiliyyenin veya kapitalizmin dayattığı liberal veya sol fikri ve ameli hayat tarzı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Islah kavramı Osmanlıca kullanımında Kur’an’daki bağlamından uzaklaşmış bir içerikte ele alınıyordu. Uzlaşarak iyileştirme, hasenat, idâre-i maslahat, reform, tecdit gibi terkipler ve kelimelerle ifade edilen anlamlar büyük ölçüde ıslah kavramı ile eşleştiriliyordu.
Oysa ıslah, bozulmuş yani ifsad olmuş her türlü itikad ve ameli vahyi ölçülerle düzeltmek keyfiyetidir. Islah kavramının, bir sabiteye dayanmayan “reform” kavramıyla eşleştirilmesi nedeniyle de İslami tebliğ ve tanıklık kaygısı taşıyanlar bu kavrama ve bu kavramla ekolleşen ıslahat öncülerine ve hareketlerine tereddütlü yaklaşmaktaydılar.
Oysa ıslah kavramını ne reform, ne devrim, ne inkılâb kavramları karşılar.
Reform, Rönesans’tan sonra vahyi özü yakalama cehdini ifade etse de yaslandığı ilahi bir sabitesi yoktur. Çözümü de beşeri ve izafidir.
Batılı bir kavram olan “revolution”ın Türkçe karşılığı olan devrim ise, kötü iktidarı yıkmak anlamına gelir. Ancak yıkımdan sonrası için veya yıkım sırasında kullanılan ölçüler itibariyle genellikle fıtri ve vahyi ölçülere aykırılıklar yaşanabilir. Devrim sonrası için uygulanmakta veya uygulanacak olan bir ıslah projesi yoksa kapıda bekleyen rüzgâr buhran ya da anarşizmdir.
İnkılâb, ise Kur’an’da zulmedenlerin devrileceğine (26/227) dair güç merkezli şer’in def’i ile ilgili sınırlı bir kullanımdır.
Islah kavramı lügatte düzeltme, doğru olana köklü dönüşüm-değişim anlamında kullanılırken; terim olarak da bozulanı yeniden fıtrat ve vahiyle buluşturma kararlılığı anlamına gelmektedir. Düşüncede ve sosyal hayatta inkılâbımız ıslah tasavvuruyla başlar.
Her türlü zulme, zorbalığa, ifsada ve şirke karşı ıslah görevini yüklenenlere de Rabbimiz Kitab-ı Kerim’inde “muslihun” demektedir. Muslihun’dan olabilmek ümmetin güvenliği için de önemlidir. Zira Hud Sûresi’nde belirtildiği üzere “Halkı ıslah ediciler (muslihun) olduğu sürece Rabbin kentleri yok edici değildir.” Islah edici yani “muslih” olmak, İslam’ı nefsimizde yaşamak ve tanık olarak bulunduğumuz ortamda şahidlik ve şehidlik ederek hayatta adaleti yükseltmektir.
Kur’an alemlere rahmet olan ve içinde evrensel hakikatleri taşıyan ilahi bir kitaptır. 21. yüzyılda da gerek ümmeti yeniden imana davet etmek, gerek küresel cahili karanlığı aşmak ve vahyin uygulanabilir aydınlığına ulaşmak için dareyni kazandıracak olan en temel görevimiz bilgi-amel ve takva temelli ıslah sorumluluğumuzdur.
--------------
Kur’ani Hayat’ın Ocak-Şubat 2016 sayısında yayımlanan “Düşüncede ve Sosyal Hayatta İnkılâbımız Islah Tasavvuruyla Başlar” başlıklı söyleşimde işlediğim konuları Haksöz Haber sitesinde beş farklı başlığa bölerek yayımlamak istedim. Bu yazı ilk bölümdür.
YAZIYA YORUM KAT