Islah Partisi: "Halkımızın Seçtiği Meclisi Koruduk"
Tunus Islah Cephesi Partisi lideri Muhammed Hoca ile Tunus üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Murat Özer / Haksöz-Haber
Ulustan Ümmete Programı çerçevesinde Tunus'a yaptığımız ziyaret esnasında tanıştığımız İslamcı "Islah Cephesi Partisi lideri Muhammed Hoca ile bir toplantı sebebiyle geldiği İstanbul'da buluştuk. İMKANDER'den Ömer Bezirgan ve İmram Abdülazimov ile birlikte ziyaretine gittiğimiz Muhammed Hoca İstanbul'da İslami cemaat ve partilerin bir toplantısı sebebiyle bulunuyordu. Toplantılarının son gününde Moritanya'dan, Yemen'e Libya'dan Mısır'a irili ufaklı İslami grupların temsilcileriyle de tanışma imkanı bulduk. Yemen Reşad İttihad Partisi'nden Salim Abad Hüseyn, Libya Risale Partisi'nden Muhammed Akila, Mısır Adalet ve Kalkınma Partisi'nden Tamer Meky gibi kıymetli kardeşlerimizle sohbet etme imkanı bulduk.
Adeta yıllardır tanıştığımız bir dostun sıcaklığıyla bizi kucaklayan Muhammed Hoca'ya, Tunus ziyaretiyle ilgili Türkiye medyasında yayınlanan haberlerin küpürlerini götürüyorum. Haksöz Dergisi'nde kendisi ve hareketi hakkında yazdığım makaleyi görünce memnuniyetini gizlemiyor. Muhammed Hoca ile Tunus'daki son siyasi gelişmeler üzerine kısa bir söyleşi talebinde bulunduk, bizi kırmadı.
Murat Özer: Solcu Şükrü Belayid'in bir suikast sonucu öldürülmesi üzerine Tunus'ta hükümet ciddi olarak sarsıldı. Yeni bir hükümet kurulana kadar Tunus sokak gösterilerine sahne oldu. Bu suikast hükümeti yıpratmak için mi tezgahlandı?
Muhammed Hoca: Şüphesiz, bu hükümeti yıkmak için eski rejimin adamları ve onların peşine takılan solcu çevreler tarafından yürütülen planlı bir hareketti. Fakat, Hükümeti yıkma projesi yeni değildi. Daha önce de benzeri provakatif girişimlerde bulundular. Müslümanları, Nahda'nın taraftarlarını özellikle de ülkemizde Selefi kesimleri tahrik edecek girişimlerde bulunuyorlar daima.
Bu konuyu biraz açar mısınız?
Hz. Peygamber'e (sav) hakaret içeren filmi Tunus'ta yayınladılar. Böylece Batı'ya karşı "hoşörülü bir İslami anlayışı" savunduğu imajı çizmeye çalışan Nahda Hükümeti'ni test etmeye çalıştılar. Biz ABD Elçiliği önünde ciddi eylemler organize ettik. Bu eylemlerde eski rejimin adamları olduğu daha sonra açıkça tesbit edilen bazı kişiler ölçüsüz hareketlerde bulunup bizi halkın gözünde "aşırılık ve şiddet yanlısı bir hareket" olarak göstermeye çalıştılar. Fakat şükür ki, başarılı olamadılar.
Belayid suikastı sonrası yapılan protestolar Hükümeti ve en genel anlamda Müslümanları nasıl etkiledi?
Sol çevreler işçi sınıfı üzerinde sendikalar aracılığıyla nüfuz sahibi. Bu sebeple kitleleri harekete geçirebildiler. Hükümetin politikalarını, işsizliği vs. protesto eden gösteriler devrimin kazanımlarına yönlendirildi. Tabi Hükümetin burada hataları yok değil. Fakat Nahda Hükümeti bir koalisyon hükümetidir. Ve çok güçlü olduğu söylenemez. Hala eski rejimin adamları güçlü yerler işgal ediyorlar. Mesela, Bakanların bazıları Başbakanla uyumlu hareket etmedi. Pek çok bürokrat ise Bakanlara asla itaat etmiyordu. Bu sebeple hükümet yıkıldı.
Siz Nahda'nın çağrısıyla yapılan eylemlere katıldınız mı?
Elbette. Bu devrim, bir İslam devrimi ya da başka bir ideolojinin devrimi değil. Tunus devrimi gençlerin devrimidir. Sahibi de onlardır. Fakat devrimin Müslümanlar açısından çok ciddi kazanımları oldu. Biz Nahda'yı, ya da hükümetin olumlu-olumsuz her icraatını desteklemek için değil, halkımızın seçtiği meclisin meşruiyetini savunmak için Nahda'nın çağrısına icabet ettik. Solcu çevrelerin bir kısmı ve laikler eski köhnemiş zulüm düzeninin devamından yanalar ve halkın taleplerine düşmanlar. Bu sebeple halkın meclisini savunmamız gerekir diye düşündük. Eylemlerimize on binlerce insan katılınca eski rejimin sahipleri geri adım atmak zorunda kaldılar.
Tunus'un geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Nahda devrim sürecine hazırlıksız yakalandı. Bundan dolayı halka sunabildikleri bir projeleri yok. Yeni hükümette Savunma, İçişleri, Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları herhangi bir partinin kontrolünde olmayacak. Bu sayede istikrarın sağlanması hedefleniyor. Tunus'un ya da diğer İslam ülkelerinin kaderleri artık birbirinden çok bağımsız değil. Ortadoğu'daki devrimleri İslami hareketler için büyük bir kazanım olarak görmemiz gerekiyor. Daha yolun başındayız. Fakat açık olan bir şey var ki, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
HABERE YORUM KAT