1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. KİTAP

  4. Iskalanan ve görmezden gelinen kitap: Türk’e Tapmak!
Iskalanan ve görmezden gelinen kitap: Türk’e Tapmak!

Iskalanan ve görmezden gelinen kitap: Türk’e Tapmak!

"Kitabın konusuna gelecek olursak; ulus-devletin ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde, devrimlerle zayıflayan dinî inancın yerini alan milliyetçiliğin Türk’ün yeni dini haline gelişiyle, geleneksel dinden Kemalizme nakledilen kutsiyete yakından bakıyor."

22 Mart 2025 Cumartesi 23:45A+A-

Nur Öztürk / K24kitap

Iskalanan ve görmezden gelinen kitap: Türk’e Tapmak

Uzun zamandır hakkında yazı yazacak kadar beni heyecanlandıran, bu denli zengin kaynakçaya sahip, ilginç bir kitap okumamıştım. Doktora tezinden kitaplaştırılan eserin henüz ilk yirmi, otuz sayfasını okuduğumda Atalay’ın eğitimi, eserleri ve fikirleri hakkında araştırma yapma ihtiyacı hissettim. Başta YouTube’da, sonra internette tek bir fotoğraf karesine, katıldığı programa, videoya veya ses kaydına rastlamadığım akademisyen beni başka bir konu hakkında daha düşünmeye sevk etti. Akademisyenlerin her gün artan sayıyla YouTube kanalı açmaları ve fikirlerini anlatmaları, internet üzerinden canlı yayınla yapılan soru-cevap oturumlarına katılmaları, bolca podcast ve videolarının olması ‘beklediğimiz’, olağanlaşan bir durumdu.

Kitabın konusuna gelecek olursak; ulus-devletin ve Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde, özellikle 1930’lu yıllar boyunca, devrimlerle zayıflayan dinî inancın yerini alan milliyetçiliğin Türk’ün yeni dini haline gelişiyle, geleneksel dinden Kemalizme nakledilen kutsiyete çeşitli alanlardan çarpıcı örneklerle yakından bakıyor. Milletin inşa sürecinde söylemlerin, kavramların ve simgelerin dönemin totaliter rejimleriyle etkileşim içinde nasıl şekillendiğini, Osmanlı’dan ve geleneksel inanç sisteminden kopuşun yarattığı manevi boşluğun dolduruluş şeklini, devletin ve zamanın laiklik anlayışının kamusal alanda dini tatbik etmemek üzerine kurulmasını ortaya koyuyor. Dönemin edebiyat, sanat ve siyaset hayatının önemli isimlerinin Mustafa Kemal’in mitleştirilmesine olan katkıları, zengin kaynakçayla desteklenerek ortaya konuyor. Sadece modernleşme sürecinin ve Cumhuriyet’in ilk yıllarının değil, bugünün sosyolojik, siyasi ve psikolojik ortamının da anlaşılmasına yönelik önemli katkı bu. Kemalizm örneği üzerinden mitleştirmeyi de konu edindiği için öncelikle mitlerin oluşumu, tartışılamazlığı üzerinden konuya biraz yakından bakmakta fayda var.

Mitlerin tartışılamazlığı üzerine

Mitler toplumun dünya görüşünü, değerlerini ve kimliğini şekillendiren, tartışılamaz, sorgulanamaz özellikler gösteren büyük anlatılardır. Tartışılamaz ve sorgulanamaz olmalarının ardında yatan farklı sebepler bulunur. Mitler otorite, hâkim olan güçlü ideoloji, ülkenin ileri gelenleri tarafından desteklendiği için, temel inanç sistemine yerleştikten sonra onu sorgulamak, inanç sisteminin bütününü sorgulamak anlamına geleceğinden, eleştiriden otomatik olarak muaf tutulurlar. Toplumun ve bireyin kimliğinin bir parçası veya önemli bir öğesi haline gelen miti sorgulamak, toplumu bir arada tutan, inanılan değerlerin de sorgulanması anlamına geleceğinden aidiyet duygusuna tehdit haline gelir. Rasyonel bir tehditten çok sosyolojik ve psikolojik temelleri olan bir korkuya evrilir. Medya, eğitim sistemi, edebiyat, sanat mitleri sürekli tekrar ederek hafızaya kazınmasına neden olur. Eğitim sistemiyle sadece şu an yaşayan nesil değil, gelecek nesiller de mitlerin ışığında oluşturulmuş ideolojik eğitim sisteminin çarklarından geçirilirler. Dolayısıyla tartışmaya kapalı, değişmez gerçek olarak mitler transfer edilir. Mitlere ait anlatılar ve ritüeller tekrarlandıkça pekiştirilir, bu yönleriyle de geleneksel dinlerin ibadet ritüelleriyle çok benzerlik gösterirler. Tekrar edilenin sorgulanamazlığı daha da pekişir, hakikat haline gelir. Mitlerin devamlılığı kolektif hafıza sayesinde sağlanır. Sosyal baskılar ve dışlanma korkusu tartışmayı ve sorgulamayı engelleyen en önemli sebeplerden biri olmaya devam eder.

Kitaptan mitleştirmeye dair çarpıcı alıntılar

Şeref Aykut’un Kamâlizm adlı eserinden yapılan alıntı:

“Kamâlizm yalnız yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensiplerini ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir.”

İlerleyen sayfalarda yapılan farklı bir alıntı:

“Kamâlizm bir dindir ki, onun en büyük ve ana sıfatlarından birisi de devrimci olmasıdır.”

Cumhuriyet gazetesinde 15 Kasım 1938 tarihinde yayınlanan yazıdan:

“Dolmabahçe Sarayı Atatürk’ün mübarek naaşını kolları arasında tuttuğu günden beri hakiki bir türbe halini almıştır. Bu türbeyi her gün on binlerce kişi tavaf edip etrafında ağlaşmaktadır… Büyük ölüyü görebilenler üzerine atılıp ağlaşmakta ve bazıları düşüp bayılmakta oldukları için, Atatürk’ün naaşı kimseye gösterilmemektedir. Birçok kimseler şırınga esnasında onun kanının sürüldüğü bezleri istemektedir.” (s. 315)

Devlet adamı, siyasetçi, asker ve yazar Hasan Cemil Çambel’in 1929 tarihindeki yazısından yapılan alıntı:

“Yüksek başının üstünde zaferlerinin nurdan haleleri dalgalanarak –efsane Allah’larının değil– fakat Türk milletinin babası, oturacağı koltuğa doğru ilerledi.” (s. 291)

Resmî olarak da devlet tarafından sahiplenilen şair ve yazarlardan, İngiltere’ye gönderilen, eğitim için Paris’e yollanarak ödüllendirilen ve mezuniyetinden sonra da üç dönem üst üste milletvekilliği yapan Behçet Kemal’e aittir:

“Bir ebedi güneşle doğdu burada gazi

Yaprak yığını gibi burada yandı mazi

Burada erdi Musa

Burada uçtu İsa

Bülbül burada varsa hürriyet için öter

Şehit kanı buranın rüzgârlarına tüter

Ne örümcek ne yosun

Ne mucize ne füsun

Kâbe Arabın olsun

Çankaya bize yeter.”

“Atatürk’ün sağlığında iki tarih kongresi düzenlenmiş, (Temmuz 1932, Eylül 1937) ortak ezber ve söylemi kuracak kitaplar yazdırılmıştır. Öncelikle 1930 yılında TTT’de geliştirilecek görüşler doğrultusunda 100 adet basılıp tarihçilerin ve aydınların incelemesine sunulan Türk Tarihinin Ana Hatları çıkar. Bu kitapta geliştirilmeye başlanan tarih tezinin hızlıca dolaşıma sokulması amacıyla, kitaptan yararlanılarak, okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulmak üzere Türk Tarihinin Ana Hatlarına Methal kitapçığı yazılır ve bu sefer yüksek miktarda basılır. Fakat elbette asıl kurucu metin, yine Türk Tarihinin Ana Hatları merkeze alınarak liselerde okutulması için Türk Tarih Tetkik Cemiyeti tarafından hazırlanan 4 ciltlik Tarih kitabıdır. Kitap kısa sürede hazır edilir ve 1931-32 ders yılından itibaren liselerde okutulmaya başlanır. Burada bizi ilgilendiren temel husus bu tez vasıtasıyla Türk’ün kutsanışıdır, TTT’nin ayrıntıları değil. Bu bağlamda TTT ile amaçlanan üç hususun izini takip edeceğiz. 1) İslam’ın ve onunla irtibatlı Osmanlı geçmişinin, “yeni Türk”ün tarihinden silinişi, 2) İslam’a alternatif, mistifiye edilmiş yeni bir büyük anlatının aktarımı, yani Türk’ün kurgulanışı ve yeni bir kutsal tarih içine yerleştirilişi, 3) Süreçte “gerçeklerin” anlamsızlaşması, fantezinin bilinçli tasarlanışı. (s. 203)

Türk’e Tapmak eseri üzerinden günümüze bakmak

Modernleşme sürecinde yapılan kanunlar sosyolojik, psikolojik, ekonomik alanda milletle uyumu değerlendirilmeden, Batı Avrupa’nın ilerici, homojen, aydın yapısı bir bütün olarak ele alınarak düzenlenmiştir. Türkiye’nin modernleşme sürecinde yapılan tüm değişiklikleri pür-i pak olarak kabul etmek, atılan adımların hepsinin doğruluğunu ve yerindeliğini peşinen kabul etmek kolektif bilinç üzerinden mitleştirilmenin devam etmesini sağlamaktadır. Cumhuriyet ile gelen değişimin halk üzerindeki etkilerini ideolojik propaganda yapmadan anlatan, edebi değeri yüksek, başarılı dönem romanları, halkın modernleşme sürecinde neler yaşadığını yakından görebilmek, bugün yaşanan kutuplaşmayı da anlayabilmek açısından çok büyük katkı sağlamışlardır. Atalay’ın eseri de aynı fonksiyonu sağlamaktadır. Günümüzde devleti yönetmeye kim talip olursa olsun, Kemalizme ve Mustafa Kemal Atatürk’e sadakatle bağlı olduğunu göstermek zorundadır. Resmî tören ve bayramda mezarının ziyaret edilmesiyle, ölüm yıldönümleriyle bağımlılık sürekli sınanır. Halkın bir kesimi bu sınamayı görünür biçimde takip eder, aksama olursa mutlaka hesabını sorar. Toplum sosyolojik olarak değişebilir, yönetimler seçimle değişebilir ama devletin paradigması değişmez. Dolayısıyla kitabın ana konusu olan Kemalizm ve Mustafa Kemal mitleşmesinin etkilerini gündelik hayatta ve siyasi tartışmaların ekseninde tekrarlayan biçimde görürüz.

Ülkenin siyasi atmosferinde de mitleşmenin etkileri halen görülmektedir. Uzun yıllar boyunca Kemalist yönetici ve bürokratların hâkim olduğu ve üsttenci bir tutumla halka nasıl giyinmeleri gerektiğini, nerede çalışıp çalışamayacaklarını, hangi mevkilere yükselip hangilerine yükselemeyeceklerini dikte ettikleri dönemin neticesi olarak bugün içinde bulunulan siyasi tablo oluşmuş, görünürde etkileri giderilmiş gibi görünse de, var olan ayrışma temelde keskinleşmeye devam etmiştir.

“İslam’ın dışsallaştırılmış her göstergesi, (mesela başörtüsü) modernitenin getirdiği “görsellik ve şeffaflık üzerine temellenen yeni bir kuramsal iktidar biçimine” meydan okuma anlamına geldiği kadar, elitin olmak istemediği her şeyi (Doğulu, geleneksel, dindar) ve unutmak istediği geçmişini de hatırlatır onlara. Üstelik hatırlatmakla da kalmaz, “Batılı göz” karşısında, vazifesini başaramamış bir sahne sanatçısının mahcubiyetini hissettirir. (s. 128)

Besim Dellaloğlu’nun Sosyolojik Marifet kitabında da dikkat çektiği gibi: “Burada Carl Schmitt’i hatırlamam gerek, çünkü teoloji-politik kavramını da ondan yola çıkarak kullanıyorum. O şöyle der mealen: ‘Modern siyasetin bütün kavramları ilahiyat kavramlarının sekülerleşmiş halidir.’ Ne modernlik ne aydınlanma ne pozitivizm aslında teolojiyle politika arasındaki ilişkiye tam anlamıyla evrensel bir algoritma gösterebilmiştir.”[2]

Gündelik siyasette halen siyasi aktörler kendini Kemalist veya anti-Kemalist olarak tanımlayarak konum alıyor. Anti-Kemalist olarak kendini konumlayanların kendilerini konumlandırma gerekçeleri hakkında geçmişe nazaran daha serbestçe konuşabildikleri görülse de, sosyal baskı ve linç kültürü özgürce tartışabilmeyi engellemektedir. Kitabın savunduğu tezin geçerli olduğunun ve transfer edilen kutsallığın etkilerinin bugüne dek sürdüğünün doğrulaması olarak algılanabilir bu olgu. Türkiye siyaseti Kemalizme transfer edilen mitleştirmenin etkisi olmadan nasıl olurdu, doğrusu merak konusudur. Siyasi tartışmalar Kemalist, anti-Kemalist düşünce ve yaşam tarzı ekseni etrafında değil, farklı düşünce, olgu veya vizyonlar üzerinden üretilebilir, genişletilebilirdi. Siyasi aktörlerin tüm taraflarının bu ayrımı canlı tuttuğu ve beslediği inkâr edilemez, ancak onları suçlamak ne derece doğru, bilmiyorum. Neticede taraflar kendilerine taraftar, üye, sempati toplamak ve güce sahip olmayı amaçlıyorlar ve eldeki en önemli kutuplaşma, gruplaşma konusu halen Kemalizm. Kemalizme yapılan kutsiyet transferinin etkileri devam etmeseydi, devlet ve toplum ilişkilerinde daha esnek bir yapı sağlanabilirdi. Bugün halktan gelen farklı toplumsal talepler daha esnek bir biçimde değerlendirilebilir, toplumun farklı kesimlerinin kamusal hayata yönelik talepleri daha erken dönemlerde tartışılabilir, çözüme kavuşturulabilir ve aşılabilir durumda olabilirdi. Ulusal kimliğin de mitleştirilmesi toplumdaki etnik çeşitliliğin kabullenişini geciktirmiş, yer yer engellemiştir. Türkiye’de etnik ve kültürel kimliklerin daha az dışlandığı, daha fazla görünürlük kazanabildiği ortam oluşturulabilirdi. Kemalizm ideolojisinin resmîleşmesi, merkezîleşmesi koşulsuz savunulması gerektiği inancını da pekiştirdiğinden, eksen kayması durumunda yönetimin demokratik olmayan yollarla devralınması ve darbe teşebbüsleri de tekrarlayan biçimde gerçekleşmiştir (1960, 1971, 1980, 28 Şubat).

Yalnızca siyasi arenada ve tarihsel kişilerin değil, tarihsel olmayan toplumsal figürlerin, sanatçıların, edebiyatçıların, önemli bilim insanlarının bile yaptıkları, eserleri, fikirleri günümüzde Kemalizmle kurdukları bağa göre sınanıyor. Kişiler Nobel dahi kazansa, halkın önemli bir kısmı tarafından Kemalizme olan mesafeleri üzerinden değerlendirilmektedirler. Görüşleri, yaptıkları, katkıları, diğer konulardaki fikirleri geri planda kalmaktadır.

Kitaba yapılan eleştiriler

Eser hakkında yapılan olumsuz ve eleştirel yazıların içeriğinin birkaç nokta üzerinde odaklandığını görmek mümkün. Bunlardan biri de Kemalizme transfer edilen kutsiyet örneklerinin dönemin siyasetçilerinden veya o dönem kişisel çıkarlarını korumak ya da genişletmek isteyen kişilerden oluştuğuna, sınırlı kaldığına ve kitapta iddia edildiği gibi farklı kesimlere yayılmadığına yöneliktir. Oysa edebiyat, sanat, siyaset dünyasından, dönemin entelektüellerinin ve halkın bir kesiminin de örneklerde yer aldığını ve referans olarak kullanıldığını, metnin tamamını incelediğimizde görebiliyoruz. Eserdeki alıntılardan da anlaşılacağı üzere, mistik şiir ve yazılarından dolayı kınanan veya kariyer basamaklarında tökezleyen olmamış, kültleştirme faaliyetlerinden rahatsızlık duyulmamış, bilakis kültün oluşmasında çaba gösterenler daha sonra yönetimin parçası yapılarak ödüllendirilmişlerdir. Mustafa Kemal’e yapılan mesih/mehdi/kurtarıcı vurgusunun en yoğun hissedildiği gruplardan biri olan entelektüel kesimden Türkçüler, örneğin Yakup Kadri, Ziya Gökalp gibi isimler ve halktan da çok sayıda örnek verilmiştir. Eserin en güçlü olduğu yönüne, çok sayıda ve farklı alanlardan örnek barındırmasına ve zengin kaynakçasına rağmen yapılan bu eleştiri ancak eseri okumamış olmakla açıklanabilir.

Gelen eleştirilerden haklılık payının yüksek olduğunu düşündüğüm ve belki de kitabın zayıf, anlatmak istediğini tam aktaramayan kısmı olarak gördüğüm husus, dönemin Hitler, Mussolini, Lenin gibi isimlerinin Mustafa Kemal sevgisi hakkında örnekler verilmesidir. Tam bir bağlama oturtulamamış, döneme hâkim olan genel atmosfer, ruh ve faşizmin öğeleri üzerinden ortak bir zemin oluşturma çabası kitapta cılız kalmıştır.

Kitaba gelen eleştiriler, hakkında yazılanlar ve eleştiri videoları içerik olarak incelendiğinde, mitleştirilmenin etkisinin güçlü olarak devam ettiği görülebilir. İdeolojik yüklerden kurtularak, bizden olanlar ve olmayanlar olarak bakılmadığında, kökleri geçmişe dayanan, bugün de milletçe etkilerine maruz kaldığımız birtakım sorunların aşılması kolaylaşacak, gerçek sorunları gündemimize alabileceğiz.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum