İsimdeki ‘şefkat’ yetmiyor, faaliyet de ‘şefkat’li olmalı
Serbest avukatlık yaptığım dönemde, hiç boşanma davası almadım.
Ben bu davaları almadım diye, insanlar boşanmayacak mıydı? Boşanacaklar tabii. Ama kendimce, “O çorbada benim tuzum olmasın” düşüncesi ile, böyle bir ilke edindim.
Bu ilkeyi edinmemde, şu olayın da etkisi olmuştu:
Staj yaptığım avukat, bir baba adına boşanma davası açmıştı. Duruşma günü, davalı anne ile birlikte gelen küçük erkek çocuğu, yanında staj yaptığım avukata (biraz da küçüklüğün verdiği cesaretle, ama dudağını da bükerek), “Ben büyüyünce, anneme yaptığınızın hesabını sizden soracağım” dedi.
“Baba mı haklı, anne mi haklı” ayrı bir konu.
Çocuklar üzerinde bırakılan izlenim, çoğu defa bu..
Tarafların çocukları olmasa da, güçsüz taraf olan kadının da olaya bakış açısı, aslında çocuklarla aynı. Büyük ihtimalle, “Ah elime bir fırsat geçse, bu mağduriyetin hesabını sizden sorabilsem” diyorlar..
Ahiret inancına sahip herkes, bu “ah”tan korkmalı..
Ben kendi adıma söyleyeyim, ben korktum..
Korktuğum için de, bu tür davaları almadım.
Dini inancım; o olay başımdan geçmeseydi de, yine aynı ilkeyi edinmemi gerektiriyor.
Ama o küçük çocuğun bu çıkışı, “Karı-koca arasına girmeme.. Yuva bozmama.. Yuva bozulmasına aracılık etmeme” kararı almama etki etmişti.
Bu sebeple, danışmak için gelen birçok kişiyi, barıştırmaya çalıştım. Haklı olduklarına inansam da, kimsenin vekaletini almadım..
Niçin anlatıyorum bunları?
Aile içi tartışmalarda.. Aile içi şiddette.. Aile anlaşmazlıklarında konu hassas.. Tartışma çetrefilli.
Öyle “Kadınlara güvence sağlanmalı. Polisiye tedbirler alınmalı. Şu hak verilmeli, bu hak tanınmalı” denilerek çözülecek bir konu değil.
Hele hele solak feministlerin “Asarız, keseriz” diklenişi ile çözülecek bir sorun hiç değil.
Bu bağlamda, dindar camia içinden bir derneğin söylemini masaya yatırarak, konunun bu ülkede nasıl içinden çıkılmaz hale getirildiğini göstereyim.
O dernek, Şefkat Der.
Derneğe karşı önyargım yok. Hatta ön planda dindar insanlar olduğu için, sempatim olduğu da bir gerçek.
Ama bir derneğin ismine bakın. Bir de şu söylemlerine bakın.. Bakın ve nasıl bir yanlış yola girmişler, siz karar verin.
İnternet sitelerinin ana sayfasındaki birinci etkinlikleri şu..
“Can güvenliği tehdit altındaki kadınlar için; ‘Devlet korumuyorsa, canınızı kurtarmak için kendi başınızın çaresine bakın’ kılavuzu..”
Kılavuzun resmine tıkladığınızdaki anlatım da şöyle: “Eğer risk altındaysanız, boşanma isteğinizi eşinize direk söylemeyin, kendinizin ve varsa çocuklarınızın can güvenliğini aldıktan sonra, boşanma isteğinizi telefonla bildirin. Davayı can güvenliğinizi sağladıktan sonra açın, ailenizin yanına sığınmayın. Ailenizle bağlantı halinde olduğunuzu asla belli etmeyin.. Hatta gittiğiniz şehri vb. ailenize, anne, baba, kardeşinize dahi söylemeyin. Devlet sığınma evine yerleştikten sonra ya da uygun, güvenilir, gizli bir yere yerleştikten sonra, maddi imkanınız elveriyorsa kendi imkanlarınızla tutacağınız avukat aracılığı ile; maddi imkanınız yetersizse, barolardan temin edilebilecek ücretsiz avukat aracılığı ile eşinize boşanma kararınızı ilettirirsiniz.”
Anlatımlar bu minvalde uzayıp gidiyor..
Dindar insanların bu söylemle ne ilgisi var?
Toplumda bu tavsiyeleri yapanlar, mutlaka vardır.. Ama dindar insanların, bir farklılığı olmalı değil mi?
İnsanlara, din eksenli nasihatlerde bulunulmalı değil mi? Kadınlara, “Eşlerinize karşı sinirlendirici hareketlerde bulunmayın, tahrikkar konuşmayın” nasihati yerine, “Boşanma kararınızı telefonla söyleyin. Annenizin babanızın yanına bile gitmeyin. Sığınma evine gidin. Adresinizi kaybettirin” nasihati mi yapılır?
Çözüm bu mudur?
Devam ediyor, isminde “şefkat” olan derneğin, sitesindeki “şefkat yoksunu” tavsiyeler: “Hızlı koşu eğitimi al.. Judo, karate.. Peruk.. Estetik ameliyat.. Yurtdışına kaç..”
Söyler misiniz, nedir bunlar?
Dindar insanların çözüm tarzı mıdır, bunlar?
“Ne yapalım, kocalarının gelip öldürmesini mi beklesinler” ucuzluğuna başvurmayın sakın.
Dün hatırlattım.. Eşini öldürüp, intihar eden kocaları hiç kimse “profesyonel katil” olarak takdim edemez.
Eşi ile birlikte, küçücük çocuklarını da öldüren babalara, “tasarlayarak öldürme” suçlaması yapamaz kimse..
Bir anlık sinirlenmenin sonucudur tüm bunlar..
Çözüm de, “siniri kontrol etme”dedir. “Şefkat” göstermededir. “Judo” yerine, “tasavvuf eğitimi” vermededir.. “Atış poligonunda silah eğitimi” yerine, “Sinirli bir insan, nasıl sakinleştirilir” eğitimindedir.
“Sığınma evine nasıl müracaat edilir” öğretimi yerine, “Mutlu bir aile yuvası nasıl kurulur, nasıl devam ettirilir” eğitimi verelim..
İşe de, Şefkat Der’in, silah meraklısı yöneticilerinden başlayalım.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT