1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. IŞİD Sözcüsü Adnani: El Kaide Doğru Yoldan Saptı
IŞİD Sözcüsü Adnani: El Kaide Doğru Yoldan Saptı

IŞİD Sözcüsü Adnani: El Kaide Doğru Yoldan Saptı

IŞİD Sözcüsü Adnani, yaptığı açıklamada El Kaide'yi doğru yoldan sapmakla suçladı.

19 Nisan 2014 Cumartesi 13:25A+A-

HAKSÖZ-HABER

IŞİD Sözcüsü Muhammed Adnani, Furkan Medyası aracılığı ile yaptığı açıklamada El Kaide'nin bir cihad üssü olmaktan çıktığını ve doğru yoldan saptığını dile getirdi. islahhaber.net tarafından yapılan çeviride, şu an için sadece kendilerinin doğru yolda olduğunu iddia eden Adnani mücahitlere taraf seçmesi konusunda uyarılarda bulunuyor.

***

Cihad yolunda yürüyenlerde birçok farklı haller gördük. Bazıları azıcık yürür, ilk virajda bir zorlukla karşılaştıklarında geri dönerler. Bazıları yolun ortasına kadar yürür ancak zorluklar karsısında sebat edemez ve geri kalır. Ve bunların arasında yolun sonuna kadar yürüyüp sabrını kaybedenler ve geri dönenler de vardır. Bunların hepsi cihad yolunda tek bir adım bile atmamış kişilerin hükmünü paylaşır, ki aralarında Şeytan’ın heva ve vesvese ile kandırdıkları da vardır. Böylece o, yoldan sapar ve yanlış yola girer, ancak doğru bir şey yaptığını sanar. Ve bunların arasında Allah’ın verdiği ilim ile yoldan çıkanlar vardır. Bu yolda yürüyenlerin çok azı Allah’ın kendilerine vaat ettiklerine sadık kalarak Allah’la buluşana kadar yoldan sapmadan yürümeye devam eder.

Irak cihadında bizler için birçok ders ve işaret vardı. Biz Kuran’ı okuyor ve yeryüzünde önümüzde yürüdüğünü görüyoruz, ve bunu gerçek olarak her gün, her saat ve her an yasıyoruz, kimse Kuran’ı bir mücahid kadar anlayamaz ve kimse dini bir mücahid kadar bilemez.

Allah bizlere lütufta bulundu ve Irak cihadının kapılarını açtı, muhacirler her taraftan akın akın geldiler ve Tevhid sancağı yükseltildi, cihad pazarı kuruldu. Küçük bir muhacir ve ensar grubu tarihteki en güçlü orduyu Allah’ın kanununu hakim kılmak için zaferden emin bir şekilde eski silahları ve çıplak göğüsleri ile karşıladılar. Bedenleri Irak’ta, ruhları esaret altındaki şehir Mekke’de, kalpleri Kudüs’te ve gözleri Roma’da.

Böylece savaş kızıştı, ateş harlandı, sadıklar yolunda sebat etti, zayıflar çöktü ve Allah mücahidlere zafer verdi. Şeyh Ebu Musab Zerkavi Müslümanları birleştirmek, kafirleri öfkelendirmek ve mücahidlerin moralini yükseltmek için Usame bin Ladin’e biat etti (Allah ikisine de rahmet etsin). Bu kutsal bir biatti ve başka bölgelerde benzer biatler bunu takip etti. İnananlar sevindi, Mücahidlerin endişeleri yok oldu, rüya yaklaştı, savaş kızıştı ve kavga şiddetlendi, saflar ayrışmaya başladı, rezil olan rezil oldu,  sapkınlar yoldan sapmaya başladı, Mücahidler sabretti, Allah onlara zafer verdi ve Mücahidler Sura Konseyi kuruldu. Aylar sonra ise Allah’ın izni ile İslam Devleti ilan edildi, bu ilan her yerde yankılandı ve rüya gerçek oldu. Mücahidler örgüt kısıtlayıcılığından devlet özgürlüğüne eriştiler. Devletin Emiri ve Muhacir (Hamza Muhacir) Mezopotamya El Kaidesi’nin ortadan kalktığını ilan ettiler. İnançsızların kalpleri korku ile doldu, gece gündüz devlete karsı planlar yapmaya başladılar. Tüm bunlara rağmen devlet yalnızca Allah’ın izni ile ayakta kaldı. Liderlerinden bakışlarının netliği ve sözlerinin dürüstlüğü, sancaklarının berraklığı ve menheçlerinin (metod) saflığından başka bir şey sadır olmamıştır. Kimseyi överek veya memnun etmeye çalışarak karşılık bekledikleri de vaki olmamıştır. Asla suçlayıcının suçlamasından da korkmadılar.

Günden güne savaş daha da şiddetleniyor ve Devlet daha da güçleniyor. Muhacir ve Ensar sancakları altında toplanarak hilafet yolunda devam ediyor. Sabırlı ve sert, savaş şiddetlendi ve devlet genişlemeye başladı. Devletin düşmanları ve rakipleri, yoldan sapmışlar, suçlular aynı yaydan birlikte ok atmaya başladılar.

Evet, biz bu cemaati koruduk, gördüklerimiz ve duyduklarımıza rağmen sabırla bekleyerek hürmet ve tazim gösterdik. Yani biz sabrettik, onlar hakkında iyi gördüklerimizi ilan ettik, utanç verici olanların üzerini örttük, ta ki bir yoldan sapma görünceye kadar. Sabrettik ve bu yola bizden önce çıkanlar için mazeretler ürettik, ancak mesele büyüdü ve sapkınlıkları netleşti.

El Kaide liderleri doğru menheç’den sapmışlardır, bunu kalplerimizi keder ve üzüntü kaplayarak söylüyoruz. Bunu söylerken pişmanlık duyuyoruz ve söylememeyi ne kadar isterdik; ancak hakikati söylemeli ve suçlayıcının suçlamasından korkmamayı ilke edindik. Gerçekten sapkınlık ve değişim yeterince açık hale gelmiştir, bugünün El Kaidesi artik Kaidetul Cihad değildir ve bir cihad üssü olmaktan çıkmıştır, insanların en aşağıları onları methetmekte, zalimler onlarla flört etmekte, sapkınlar ve yanlış yola iletilenler onlara kur yapmaktadır.

Sekülerler ve sahvelerin saflarına kendilerini yerleştirenler, dün onlara karşı olup bugün onlardan memnun olanlar ve fetvalarıyla mücahidlere karşı savaşanlar cihadın merkezi olamaz.

Bugün El Kaide cihadın merkezi olmaktan çıkmıştır, aksine liderleri İslam devleti ve hilafet projesinin imha edilmesi için çalışmaktadır.

Onlar menheçlerini değiştirdiler, şüpheli hale geldiler, muhalif kimselerin biatlerini kabul ettiler, mücahidlerin saflarını böldüler, Tevhid ehlinin kanları ve kafatasları üzerine kurulan İslam Devleti’ne savaş açtılar, ki cihad liderleri bu devleti gizliden ve açıktan desteklemiş, yıldan yıla meşruiyetini artırmış, hatta bugün devlete karşı savaşanlar bile onu desteklemiştir. Devletin Emiri ve askerlerini öven, iyiliklerini ve yakin geçmişi kabul eden şiirler yazacak, her müslümanın boynunda onlara borç olduğunu söyleyecek noktaya gelmişlerdi. Ne değişti? Emir ayni Emir, liderler ayni liderler, askerler ayni askerler, menheç ayni menheç. El Kaide liderlerinin bizi Ibn Mulcem’in torunları, Hariciler olarak nitelendirerek bize elem vermesine sebep olan nedir? Kendiniz ve Mücahidler hakkında Allah’tan korkun. İnsanları devlete karşı tahrik etmenizin, kanlarını akıtmanızın, yolunu tıkamanızın ve devleti yıkmaya çalışmanızın delili nedir? Allah için söyleyin, deliliniz nedir? Bu suçlamalar delilsiz yapılmaktadır, bunlar Allah’ın katında sizleri kurtarmayacaktır ve orada sizin yüzünüzden Muhacirler ve Ensar’dan akan her damla kanın hesabi sorulacaktır. Yakında Allah’ın huzuruna çıkacağınızı unuttunuz mu? Fakat düşmanlarınız Muhacirler ve Ensar? Ve onlar sizin yakanıza yapışarak diyecekler ki: “Ya Rab, bunlar bizi Harici olmakla suçlayanlar, bunlar Müslümanları bize karşı kışkırtanlar; bunlar kanlarını senin için akıtan, ruhlarını senin dininin zaferine adayan, Şeriatın için parçalanmış bedenlerini feda eden Tevhid ehli mücahidleri fetvalarında öldürenlerdir”.

Ya Rab, bunlar yaptıklarıyla Mücahidleri zayıflattılar, kafirleri bu talihsizliğe sevindirdiler, onları Müslümanlara karşı güçlendirdiler ve ezilmiş Müslümanların ızdırabını artırdılar.

Ya Rab, bunlar uzak şehirlerde oturdular, gözleriyle bir şey görmediler ve kulaklarıyla bir şey işitmediler ve bizi delil olmaksızın temelsiz iddialarla suçladılar.

Ya Rab, onlar her yerde Mücahidlerin saflarını böldüler.

Ya Rab, kendilerinin yaptıkları işlerle başkalarını suçluyorlar.

Ya Rab, kanlarımızı dökmeyi ve bizi öldürmeyi helal kıldılar, onlara ilişmediğimizde bizi yok ettiler, kendimizi savunup onlara cevap verdiğimizde ise medyanın önünde ağladılar ve bizi Harici diye yaftaladılar.

Ya Rab, onlara Şeyh Abdülaziz’e neden ağlamadıklarını sor, neden onun katilinin kanını istemediler? Devlet onu öldürmediği için mi? Katilinin kim olduğu bilinmeseydi sessiz kalırlar mıydı? Yada devleti suçlarlar mıydı?

Ya Rab, onlara Sina’daki Tevhid ehlini öldürenleri neden kötülemediklerini sor. İnsanları neden onlara karşı kışkırtmadılar? Neden onların zalimlerini övüyor ve onun için dua ediyorlar? (Tercüman Notu: Mısır devlet başkanı Muhammed Mursi kastediliyor)

Ya Rab, onlar Sahveler, otoban soyguncuları ve Mücahidler arasında ayrım yapmıyorlar. Bunların hepsini topladılar, onları Ümmet diye nitelendirip Mücahid diye kutsadılar, desteklediler ve yardim ettiler, böylelikle cihadı senelerce geriye götürdüler.

Ey Müslümanlar, ey Mücahidler. Biz semboller yıkılmasın ve insanlar dinlerinde yargılanmasın diye baskılara dayandık. Saflar bölünmesin diye buna sabredip dayandık, ancak El Kaide değiştiği için, saptığı için bunu yapmanın bir yolunu bulamadık.

El Kaide ile Devlet arasındaki farklılık belli bir kişi yahut belli bir kişiye biat etmek hakkında değildir. Onlarla aramızdaki fark Sahavat ile savaşmak hakkında da değildir, mesele onların çarpık dini ve sapkın menheçleridir; bu Menheç İbrahim’in dininin yerini almış, tağuta karşı gelmenin ve zalimin destekçilerinden beri olmanın yerini almıştır; bu Menheç pasifizme inanmakta ve çoğunluğun peşinden koşmaktadır, bu Menhec cihadı telaffuz etmekten ve Tevhid’i ilan etmekten geri durmaktadır, aksine bunları devrim, popülerlik, isyan, mücadele, cumhuriyetçilik, sekülerlikle ikame etmekte, Rafızi müşriklerine sadece tebliğ yapılmasını ve onlarla savaşılmaması gerektiğini söylemektedir (Tercüman Notu: Rafıziler ile alakalı kısımla Eymen Zevahiri’nin 2005 yılında Ebu Musab Zerkavi’ye yazdığı mektuba atıf yapılıyor).

El Kaide “ümmet” diye nitelendirdikleri çoğunluk treninin arkasına takılmıştır ve dinleri pahasına duruşunu yumuşatmıştır. Mücahidlerle savaşan Müslüman Kardeşler tağutuna, Allah’ın Şeriatından başka kanunlarla yöneten İhvan’a dualar edilmiş ve onlara yakınlık gösterilmiştir, Ümmet’in umudu olarak lanse edilmiş, kahramanların kahramanı denmiştir. Hangi ümmetten bahsettiklerini veya hangi acı sonuçla karsılaşacaklarını bilmiyoruz.

Simdi Hıristiyanlar savaşçı olmuştur, Hindu ve Sih puta tapıcıları ve diğerleri milletin fertleri olmuş, kendileri ile barış ve huzur içinde yasamak gerekli hale gelmiştir. Allah için, hayır! Hiçbir zaman bu Devlet’in menheci olmamıştır, asla da olmayacaktır.  Devlet insanları takip etmez, eğer iyi işler yaparlarsa, iyilik yapılır; eğer fenalık yaparlarsa fenalık yapılır. Devlet’in menheci, tağutu inkar etmek, ondan ve destekçilerinden beri olmak, kılıç ve mızraklarla, delil ve argümanlarla onlarla savaşmak olarak kalacaktır. Bunu kabul edenlere hoşgeldin der buyur eder, bundan farklı düşünenlere kendisini “ümmet” diye adlandırsa da hiçbir önem vermez, dünya bir çadırda toplansa ve kendisi başka bir çadırda yalnız kalsa bile.

Ey Müslümanlar, bu bizim menhecimizdir ve El Kaide bu sebeple bizimle savaşsa, tek bir adam kalıncaya kadar bizi yok etseler bile bundan sapmayacağız. Ey Mücahidler, sizden Sykes-Picot anlaşması örtüsü altında Irak’a dönmeniz istendi. Üç ay öncesine kadar, İslam devleti Allah’a itaat etmekte, Peygamberinin emrine ve eski cihad liderlerinin yoluna uymakta ısrar edene kadar Irak’a dönmemiz isteklerini cilalayıp sunmaya devam ettiler, bu geri dönüşü sağlamak için pazarlık ettiler ve tehditlerde bulundular. Sonrasında ise menhecimiz Harura Haricilerinin menheci oldu. Hayır, hatta daha da kötü. –Devletin- İnsanlara yalan söylediği, takiyye yaptığı ve duruşlarında ikiyüzlü olduğu söylendi. Bize savaş ilan etmek için bir bahane aradılar ve bir adamı öldürmekle bizi suçladılar, binlerce muvahhidin bunun için hicret ettiği rüya projeyi gömecek kapıyı açtılar. Bu Kitap’tan veya Sünnet’ten midir? Bu, sebepten yoksa hikmetten midir? Bu komplo teorilerinin daha ötesinde ne olabilir? Menheç değişmiş ve farklılaşmıştır. Ey Mücahidler, hangi eli tutacağınıza ve hangi safta olacağınıza karar verin!

Birlik olduktan sonra zayıflamaktan Allah’a sığınırız. Ey İslam Devleti’nin mücahidleri, sizi temin ederiz ki bizim yolumuz İmam Şeyh Usame’nin, Ebu Musab Zerkavi’nin, devletin kurucusu Ebu Ömer Bağdadi’nin, savaş bakanı Ebu Hamza Muhacir’in yoludur. Asla bu menheci değiştirmeyeceğiz, ta ki onların tattığını biz de tadana kadar.

Biz Hilafet yolunda yürüyoruz ve hiçbir şey, Allah’ın izniyle bizlere zarar veremeyecektir. Ölü bedenlerimiz, kanlarımız ve kafataslarımız üzerinde hilafeti eski itibarına yükselteceğiz. Muhacirler zincirlerle bağlanmış olsalar bile İslam devletine gruplar halinde gelmeye devam edecekler, onlarla bizim aramıza hiçbir şüphe giremez ve kafası karışmış olanlar veya tağutlar onları yanlış yola sevk edemez. Allah onlara rehber olarak yeter.

Ya Allah, eğer bu devlet bir Harici devleti ise omurgasını kır, liderlerini öldür, sancağını bırak ve askerlerini doğru yola ilet.

Ya Allah, eğer bu devlet Kitabın ve Peygamberinin Sünneti ile idare eden bir devlet ise, düşmanlarınla savaşıyorsa ona güç ver, şereflendir ve zafer ver, yeryüzünde hakim kıl ve nebevi yolda hilafet yap. Amin deyin Müslümanlar.

Ya Allah, Mücahidlerin saflarını bölen, Müslümanların dünyalarını ayıran, kafiri sevindirip mümini öfkelendiren ve cihadı senelerce geciktirenleri sana havale ediyoruz.

Ya Allah, sırlarını ve gizli niyetlerini ifşa et, üzerlerine gazap ve lanetini gönder, bize gücünün mucizelerini göster. Amin deyin Müslümanlar.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum