İşgalcinin Kan Nöbeti
Son dönemde siyonist işgalci yeniden kan nöbetine girdi. 14 Kasım 2012’de yine Filistin tarafından füzeler atıldığı gerekçesine sarılarak başlattığı ve sekiz gün sürdürdüğü savaşta İslâmî direnişin kararlı mücadelesinin kendisine ağıra mal olması üzerine istediği ateşkesi şimdiye kadar birçok kez ihlal etti.
Anlaşmalarına bağlı kalmamaları ve kendilerini biraz güçlü hissettikleri yahut karşı tarafı zorlayan sebepler bulunabileceğini tahmin ettikleri zaman hemen anlaşmalarını bozmaları veya ihlal etmeleri genel karakterleridir. O yüzden Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de haklarında şöyle buyurmuştur: “Bunlar kendileriyle antlaşma yaptığın (şu) kimselerdir ki her keresinde antlaşmalarını bozarlar, hiç sakınmazlar.” (Enfal, 8/56)
İşgalcilerin bu yönlerini Filistin direnişi tecrübeleriyle bildiği için Kasım 2012’deki ateşkes anlaşmasına Mısır’ın kefil olmasını şart koşmuştu. Ama Mısır’da, emperyalist güçlerle işbirliği içinde olan Firavun rejimi kalıntısı grupların çıkardığı fitne bu ülkedeki yönetimin üstlendiği izleme görevini yerine getirmesini zorlaştırdı. Zaten söz konusu fitnenin çıkarılmasının amaçlarından birinin de bu olduğu biliniyor. Fitneci grupların yürüttükleri antipropaganda savaşında özellikle Mısır’daki yeni yönetimin Filistin’e destek siyasetini hedef almaları ve bu amaçla çeşitli iftiralardan yararlanmaya çalışmaları da gerçek niyetlerini açığa çıkarmaktadır.
Anlaşmalarına bağlı kalmamalarıyla ün salan işgalci siyonistlerin ihlalde en aşırı gittikleri hadise ise 30 Nisan Salı günü Gazze’de Heysem el-Mishal adlı bir genci hedef alarak ölümüne neden olan füze saldırıları oldu. Daha önce de muhtelif füze saldırıları, karadan tanklarla sınır aşarak Filistinlileri taciz etmeleri ve normalde ateşkes anlaşmasının balıkçıların avlanma sahasını altı mile çıkarmasına rağmen üç mil sınırını aştıkları zaman onlara denizde saldırıda bulunarak teknelerine el koymaları hatta kendilerini göz altına almaları tarzında ihlaller birçok kez gerçekleşti.
Hava saldırılarında genellikle Filistinli direnişçilerin roket saldırılarını gerekçe olarak kullanmaya çalıştılar. Oysa bu konudaki iddiaların bazıları tamamen asılsızdır. Vuku bulan saldırılar da işgalcilerin saldırılarına ve ihlallerine cevap niteliğindeydi. Çünkü Filistin direnişi ateşkesi kabul ederken işgal yönetiminin ihlallerine misillemede bulunma hakkını saklı tutmuştu. Nasıl siyonist işgalci kendi saldırılarına Filistin tarafından atılan roketleri gerekçe olarak kullanıyorsa. Dolayısıyla burada ihlal eden taraf misillemeye gerekçe oluşturan ilk saldırıyı gerçekleştiren taraftır ki Filistin tarafı zaten içinde bulunduğu mevcut şartlar dolayısıyla işgalcilerin misillemede bulunmalarına gerekçe oluşturacak ilk saldırıyı tercih etmez ve etmemiştir.
Fakat siyonist işgalcinin havanın yeniden gerginleşmesine neden olan bu saldırıları artırmasının Mavi Marmara katliamı konusunda geri adım atmasından sonraya denk gelmesinin bir imaj kurtarma operasyonu olması ihtimali var. Çünkü her ne kadar dünya kamuoyuna yansımasa da Netanyahu hükûmeti, söz konusu geri adımından dolayı kendi kamuoyunda yani işgalci siyonist toplumda bilhassa muhaliflerinin yıpratıcı açıklamalarına da muhatap olması sebebiyle bayağı bir prestij kaybına maruz kaldı. Hatta bazı rakipleri sadece siyasi açıklamalarla yetinmeyerek gazetelere ilan bile vermek suretiyle onu hedef aldılar. Siyonist politikacılar kendi meydanlarında rakiplerinin medyatik yıpratıcı saldırılarına maruz kaldıkları zaman silahlarını Filistin tarafına çevirmek suretiyle imaj kurtarma operasyonuna başvurma ihtiyacı duyuyorlar. Aynı şeyi seçim propaganda kampanyalarında oy kazanma amacıyla da yapıyorlar ki Netanyahu’nun Kasım saldırısı bu amaç içindi. Dolayısıyla Gazze’deki vahşi cinayet iddia edildiği gibi Filistinlilerin füzelerine misilleme değil işgalcinin kendi iç dünyasındaki sebeplerden dolayı girdiği kan nöbeti yüzündendi.
İlginç olan bir gelişme ise işgalci siyonist Gazze’ye yönelik saldırılarının dozajını artırarak havanın gerginleşmesine neden olurken Abbas yönetiminin onunla masaya dönme çabalarını artırması ve güvenlik işbirliği anlaşmasına dayanan ihanetleridir. Bunların ayrıntısından da müteakip yazımızda söz edeceğiz inşallah.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT