İşgal rejiminin hukuki açıdan mahkum edilmesi mümkün mü?
Muhammed Demirel, Siyonistlerin işledikleri suçların hukuk önünde yargılanmaları için gerekli tüm koşulları barındırdığına dikkat çekiyor.
Doç. Dr. Muhammed Demirel / Düşünce Günlüğü
İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanabilir mi?
Filistin, Roma Statüsü’nün 12/3 maddesine göre Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) bildirim yapmış ve “13 Haziran 2014’ten itibaren Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal edilmiş Filistin topraklarında işlenen suçlara ilişkin Mahkeme’nin yargı yetkisini kabul ettiğini” belirtmiştir. Böylelikle 1 Nisan 2015 tarihinden itibaren Filistin’de işlenen uluslararası suçlar açısından UCM, yetkili olmuştur. UCM yetkisindeki suçları oluşturabilecek fiiller şunlar olabilir:
NÜFUSUN SÜRGÜN EDİLMESİ
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, abluka altındaki Gazze Şeridi sakinlerine “Bölgeyi terk etmeleri” yönünde bir çağrıda bulunması, Hamas’ın bulunduğu tüm bölgeleri enkaza çevireceklerini belirtmesi, grup içindeki çocukları zorla bir başka yere nakletme (6/e) bağlamında soykırım; nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli (7/1-d) bağlamında insanlığa karşı suç; hukuka aykırı sürgün, nakletme ya da hapsetme (8/2-a-vii) bağlamında savaş suçunu oluşturabilecektir.
AĞIR YAŞAM KOŞULLARINA MARUZ BIRAKMA
Orduya talimat verdiğini aktaran İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, “Gazze tamamen ablukaya alınacak. Elektrik, yiyecek ve yakıt sağlanmayacak” ifadelerini kullanması, ayrıca “İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz” şeklinde bir açıklamada bulunması, grup üyelerine ciddi bedensel ya da ussal zarar verme (6/b), fiziksel olarak kısmen ya da tamamen yok etmek kastıyla, grubu ağır yaşam koşullarına maruz bırakma (6/c) bağlamında soykırım; uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal ederek, hapsetme veya fiziksel özgürlükten başka biçimlerde mahrum etme (7/1-e) bağlamında insanlığa karşı suç; hukuka aykırı sürgün, nakletme ya da hapsetme (8/2-a-vii) ve insan onuruna hakaret eder nitelikte, özellikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü davranışlar (8/2-b-xxi) bağlamında savaş suçu oluşturabilecektir.
MABETLERİN VE HASTANELERİN BOMBALANMASI
İsrail savaş uçaklarının Gazze’de misilleme saldırıları başlatmasından sonra Gazze’deki 14 katlı bir konut binasının ve Al-Sousi Camii’nin hava saldırılarıyla bombalanması ve tamamen yıkıntı haline getirilmesi, grup üyelerini öldürme (6/a) ve grup üyelerine ciddi bedensel ya da ussal zarar verme (6/b) çerçevesinde soykırım; öldürme (7/1-a), toplu yok etme (7/1-b) ve zoraki kayıplar (7/1-i) bağlamında insanlığa karşı suç; kasten öldürme (8/2-a-i), çarpışmalarda doğrudan yer almayan sivil bireylere ya da sivil nüfusa karşı kasten saldırı yöneltilmesi (8/2-b-i), askeri olmayan, yani askeri maksatlı olmayan sivil hedeflere karşı kasten saldırı düzenlenmesi (8/2-b-ii), savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri ve binaların bombalanması veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırılması (8/2-b-v) ve askeri amaçlı olmaması koşuluyla din, eğitim, sanat, bilim veya yardım amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi eserlere, hastanelere ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlere kasten saldırı düzenlenmesi (8/2-b-ix) bağlamında savaş suçu oluşturabilecektir.
İsrail askerleri tarafından gerçekleştirilen bir saldırıda Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi’nde 500 kişiden fazla kişinin öldürülmesi, grup üyelerini öldürme (6/a) ve grup üyelerine ciddi bedensel ya da ussal zarar verme (6/b) bağlamında soykırım; öldürme (7/1-a), toplu yok etme (7/1-b) ve zoraki kayıplar (7/1-i) bağlamında insanlığa karşı suç; askeri amaçlı olmaması koşuluyla din, eğitim, sanat, bilim veya yardım amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi eserlere, hastanelere ve hasta ve yaralıların toplandığı yerlere kasten saldırı düzenlenmesi (8/2-b-ix) bağlamında savaş suçu oluşturabilecektir.
BARIŞ GÜCÜ PERSONELİNİ KASTEN ÖLDÜRME
Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA), İsrail saldırıları nedeniyle 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde 29 personelinin hayatını kaybettiğini duyurması, Uluslararası silahlı çatışmalar hukuku çatısı altında, siviller ya da sivil nesnelere sağlanan korumadan yararlanma hakları olduğu sürece, Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne göre, barış gücü ya da insan yardıma tahsis edilmiş görevli personel, tesis, malzeme, birlik veya araçlara kasten saldırı yöneltilmesi (8/2-b-iii) bağlamında savaş suçu oluşturabilecektir.
BEYAZ FOSFOR KULLANIMI
New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW), İsrail ordusunun 10 ve 11 Ekim tarihlerinde sırasıyla Lübnan ve Gazze’ye açtığı topçu ateşinde beyaz fosfor atıldığını videolar ve görgü şahitleri ile doğruladıklarını belirtmesi, grup üyelerine ciddi bedensel ya da ussal zarar verme (6/b) ve fiziksel olarak kısmen ya da tamamen yok etmek kastıyla, grubu ağır yaşam koşullarına maruz bırakmak(6/c) bağlamında soykırım; kasıtlı olarak ciddi ıstıraplara ya da bedensel veya zihinsel veya fiziksel sağlıkta ciddi hasara neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dışı eylemler (7/1-k) bağlamında insanlığa karşı suç; boğucu, zehirli veya diğer gazlar ile benzeri sıvı, malzeme veya cihazlar kullanılması (8/2-b-xviii) bağlamında savaş suçu oluşturabilecektir.
SAĞLIK VE ULAŞIM BİRİMLERİNE SALDIRI
Anadolu Ajansı’nın aktardığına göre, Filistin Kızılayı’ndan yapılan yazılı açıklamada, Gazze Şeridi’ni yoğun bombardıman altında tutan İsrail güçleri bölgenin kuzeyinde bir ambulansı hedef alması, İsrail’in vurduğu ambulanstaki sağlık çalışanları Halil eş-Şerif, Yüsra el-Mısri ve Ahmed Dehman’ın hayatlarını kaybetmesi, Uluslararası hukuka uygun bir şekilde, Cenevre Sözleşmeleri’nin ayırt edici amblemlerini kullanan binalara malzemeye, sağlık ve ulaşım birimlerine kasten saldırı düzenlenmesi (8/2-b-xviiii) bağlamında savaş suçunu oluşturabilecektir.
MEŞRU MÜDAFAADAN SÖZ EDİLEMEZ
İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail devletinin Hamas saldırılarına karşı meşru savunmada bulunduğunu açıklamıştır. Peki bu mümkün müdür? UCM, meşru savunmanın ve orantının bulunup bulunmadığını, her somut olayda kendisi takdir edecektir. Ancak yukarıda sıraladığımız fiillerin tamamı dikkate alındığında, hastanelerin, cami ve kiliselerin bombalanması, BM ve İnsan Hakları Örgütü adına hareket eden kişilerin öldürülmesi, yasak olan fosfor bombalarının kullanılması gibi birçok fiil, sınırın açıkça kasıtlı bir şekilde aşıldığını göstermektedir. Dolayısıyla bu fiiller karşısında artık meşru savunmadan bahsedilemeyecek ve işlenen bütün fiillerin suç teşkil ettiğinden söz edilebilecektir. Ayrıca İsrail askerlerinin “emri yerine getirdikleri” şeklinde bir savunmada bulunmaları da mümkün değildir. Roma Statüsü’ne göre “soykırım veya insanlığa karşı suçların işlenmesine yönelik emirler, açıkça hukuka aykırı” görülmektedir (33/2). Dolayısıyla İsrail askerleri üstleri tarafından verilen emirleri yerine getirdikleri, buna mecbur oldukları yönünde bir savunma ileri sürseler dahi bu emirler açıkça hukuka aykırı olup insanlığa karşı suç şeklinde uluslararası suç teşkil ettiğinden, hiçbir şekilde kabul edilebilir olmayacaktır.
DEVLET YETKİLİLERİ DE ASKERLER DE YARGILANIR
Nihayet gerek Netanyahu’nun gerek Gallant’ın gerekse Katz’ın açıklamaları, kesin olarak İsrail askerleri tarafından işlenen suçlardan sorumlu tutulabileceklerini göstermektedir. İsrail Savunma Bakanı Gallant’ın, 10 Ekim 2023 tarihinde yaptığı, “Orduda tüm kurallar kaldırıldı. Savaşan askerler hiçbir şeyden sorumlu olmayacaklar. Askeri mahkeme yok.” şeklindeki açıklaması dahi tek başına askerlere her türlü emri yerine getirmeleri yönünde bir açıklama anlamına gelmektedir ki nitekim bu açıklamadan birkaç gün sonra İsrail ordusu tarafından bir hastanenin bombalanması ve 500’den fazla sivilin hayatını kaybettiği haberleri dünya gündemine gelmiştir. Kuşkusuz ki Gallant’ın bu açıklaması, Netanyahu ve diğer hükümet yetkilileri tarafından da bilinmektedir ve hiçbiri tarafından düzeltilmemiştir. Bu bakımdan Roma Statüsü’ne göre (28/2) İsrail askerlerinin gerçekleştirdikleri yukarıda yer alan bütün fiillerden üst konumundaki askeri komutanların yanı sıra hükümet yetkililerinin de ceza hukuku anlamında sorumlulukları bulunmaktadır. İsrail devlet yetkilileri, hiçbir şekilde askerlerin gerçekleştirdikleri eylemlerden haberdar olmadıkları yönünde bir savunmada bulunamazlar.
HABERE YORUM KAT