1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İşgal rejimi büyük bir algı operasyonundan ibaret!
İşgal rejimi büyük bir algı operasyonundan ibaret!

İşgal rejimi büyük bir algı operasyonundan ibaret!

Ali Osman Aydın, işgalci Siyonistlerin en ciddi sorunun "gerçeklik" algısı olduğuna dikkat çekerken kurgusal hakikatlerle bir yere varmanın çok mümkün olmadığını vurguluyor.

08 Aralık 2023 Cuma 14:45A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Muhammed Ali mi, Sylvester Stallone mi?

İsrail balon bir devlet. Aslında balon değil, tepeden tırnağa kurgu bir devlet, demeliyim. Truman Show filminde Truman’ın etrafındaki kişiler gerçek satıcılar, memurlar, komşular değildi. Hatta limandaki tekne arızalandığında bir oyuncu kaptan kostümü giyinmiş diğerine, “hadi tekneyi çalıştır” diyordu ama kaptan kostümlü, “ben sadece bir oyuncuyum, teknenin nasıl sürüleceğini bilmiyorum” diye cevap veriyordu.    

İsrail de böyle bir devlet! Devlet gibi ama aslında değil. Cismi var, ama aslı yok. Mesela geldi Gazze’ye saplandı. Beceriksiz, niteliksiz ordulara has bir stratejiyle Gazze’yi 60 gündür en gelişmiş patlayıcılarla tepeden bombalıyor. Kara harekâtı için gereken motivasyondan, askeri disiplinden, stratejiden, cesaretten yoksun. Yoksun çünkü ortada köklü gelenekleri olan bir ordu, devlet yok.  

Daha çok bir “algı” var!  

Şöyle durun ve İsrail ile ilgili neler bildiğinizi zihninizden geçirin... Bildiğinizi sandığınız şeylerin büyük kısmının bir algı olduğunu fark edeceksiniz muhtemelen. Holokost meselesi... Mossad... İsrail’in kuruluşu...  

Holokost deyince aklıma hemen, şu günlerde manidar bir sessizliğe bürünen insan hakları savunucusu, Yahudi asıllı hümanist yönetmen Steven Spielberg geliyor! Onun Schindler’in Listesi filmi, bir başka Yahudi yönetmen Roman Polanski’nin “Piyanist”i olmasaydı, Holokost’u böyle bilmiyor olabilirdi, sıradan izleyici. Onları izlememiş olanlar da Hollywood’un bütün 60’lar, 70’ler 80’ler boyunca yaptığı Nazi filmlerini muhakkak izlemişlerdir.  

Bir dönem furya haline gelen, Mossad'ın her şeyi önceden bildiği o ajan kitapları ve Hollywood işi gizli servis filmleri olmamış olsaydı; o filmlerde Mossad gizemli ve herkesten bir adım önde bir örgüt olarak gösterilmemiş olsaydı, bugünkü Mossad imajına sahip olmayabilirdi insanlar.  

İsrail’in kuruluşu ile ilgili belgeselleri getirin gözünüzün önüne ya da kitapları. Dramatik tarafı ağır basan bu anlatılarda bir tür yeniden varoluş hikayesi vardır. Aynı Türk mitolojisindeki Ergenekon’dan çıkış miti gibi... Ya da Amerikan rüyası gibi... İzleyen ya da okuyan, kurucu kişilerin “özverilerini, cesaretlerini, başarılarını” takdir etmeden geçemez! Eldeki düpedüz bir mittir aslında. Gerçekle çok az ilgisi vardır. Her yanı düşman dolu bir coğrafyada bir elde silah, kelle koltukta yeni bir toplum kuruluyor! Ne hikâye ama... En az bir Hollywood hikayesi kadar ilgi çekici ve gerçek dışı... Ne arkalarındaki İngiliz varlığından bahsedilir bu tip hikayelerde ne de Siyonist bankerlerin sağladığı finansmandan!  

İsrail, hiç film izlememiş, ajan kitapları okumamış biri için, bu tip algılarla dolu hikayelerin ezici ağırlığıyla büyümüş dünya toplumları için olduğundan daha alelade bir devlet olurdu muhtemelen.  

İsrail’in sadece Yahudi olmayanlara değil, vatandaşı Yahudilere yaptığı propaganda bile mitlere, manipülasyonlara kirli yalanlara dayanıyor.        

Aslında İsrail dediğimiz şey tam anlamıyla bir prodüksiyon şirketidir. Harika savaş filmleri yapar ama savaşamaz. Sarhoş eden kahramanlık hikayeleri anlatır ama kahramanlığın gerektirdiği cesaret ve asaletten yoksundur. Böyle bir devlet için en uygun devlet başkanı Steven Spielberg ya da Roman Polanski olabilirdi belki. 

Fakat şu da var ki, prodüksiyon ne kadar güzel veya yönetmen ne kadar başarılı olursa olsun, izlediğimiz nihayetinde bir filmdir. Titanik hakkındaki filmin Titanik’in kendisi olmadığını bildiğimiz gibi İsrail adlı devletin de gerçek bir devlet olmadığını biliriz. O olsa olsa bir devletin simülasyonu falandır. O lüks ofislerde, sömürgecilerin arzularına cevap vermek için tasarlanmış tiksindirici bir markadan fazlası değildir. Bir üründür. Bir tüketim malzemesidir. Pil ya da vida gibi bir nesnedir. Ve asla özne olmayacaktır.  

Avatar’dır yani. Fosforlu bedeni görkemli, göz alıcıdır; hikayesi sürükleyici ve cezbedicidir ama gerçek insan bedeni uyku kapsülüne girmeden yaşayamaz. Hatta insan alıkonduğunda Avatar beden bir cesede dönüşür.  

Gözümüzün önünde canavarlıklar yapan İsrail bir algı, bir imaj, karanlıklarla dolu bir dekordan ibaret... Gerçek dünyadaki başarısızlığı, barbarlaşması bundan... O bir Godzilla ya da onun kadar vahşi sahipleri tarafından mağarasından koparılarak kente getirilmiş bir King Kong...   

Ama Hamas öyle değil. O gerçek. O insanıyla, acısıyla, felsefesiyle, motivasyonuyla bir gerçek. Var olmak için yalanlara, prodüksiyonlara ihtiyacı yok. Kitlesini etkilemek için onlara manipülasyon yapmasına gerek yok.  

İsrail Rocky’i canlandıran Sylvester Stallone’yse Hamas Muhammed Ali’dir! 

Bu, gerçekle yalanın bir mücadelesi aynı zamanda. Yalan ne kadar kalabalık ne kadar güçlü görünürse görünsün, temeli olmadığı için bir hiç hükmündedir. Yalan “örümceğin evi” gibi zayıf, temelsiz ve yarınsızdır. İsrail gibi... Gerçek ise ne kadar az, zayıf ve sahipsiz görünse de aslında tam tersidir. Az da olsa o güçlü, haysiyetli ve bereketlidir.  

Bunu zamanla göreceğiz. İsrail dekoru yıkıldığında, yalanın barbarlığı mağlup olduğunda, Gazze'deki minik mezarlardan taptaze bir hayat fışkırıp, dünyanın kirini kardan bir manto gibi örttüğünde, göreceğiz…    

HABERE YORUM KAT