1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İşgal ne kadar eskiyse direniş de o kadar köklü!
İşgal ne kadar eskiyse direniş de o kadar köklü!

İşgal ne kadar eskiyse direniş de o kadar köklü!

Ahmet Varol, Filistin'de direniş gerçekliğinin Siyonistler tarafından sona erdirilemediğine dikkat çekiyor.

21 Ekim 2023 Cumartesi 16:00A+A-

Ahmet Varol / Yeni Akit

İşgal bitmeden direniş bitmez

İşgalcilerin gayrimeşru yolla kurdukları egemenlikte dayandıkları temel bir teori var: “Büyükler ölür, küçükler de unutur!” Bu teori değişik coğrafya ve toplumlarda tecrübe edilmiştir. Ama tutmadığı yerler var. Filistin’de ise asla tutmamıştır.

Siyonist terör örgütlerini Filistin’de palazlandırdıktan sonra onlara işgal edilmiş topraklarda devlet ilan etme imkanı veren çağdaş emperyalizmin “meşrulaştırma” kurumu olarak kullanılan BM tarafından bu toprakların bölünmesiyle meselenin kapanacağı sanılıyordu.

Ama Filistin halkı haklarından vazgeçmedi. Muhtelif direniş hareketleri ortaya çıkardı. Sonra bunlar FKÖ çatısı altında bir araya gelerek işgale karşı organize direniş yürütmeye başladı.

Siyonist işgal rejimi 1967 Haziran Savaşı’nda o dönemdeki işbirlikçi yönetimlerin kasıtlı ihmallerinden yararlanarak 6 günlük bir süre içinde Mısır’dan Gazze ve Sina’yı, Ürdün’den Kudüs ve Batı Yaka’yı, Suriye’den Golan Tepeleri’ni işgal etti.

Bu işgalle birlikte FKÖ’ye bağlı direniş hareketlerine mensup gerillaları kontrol altına aldığı bölgelerin dışına çıkararak rahatlayacağını umuyordu. Ama onlar Ürdün topraklarından işgal güçlerine yönelik eylemlere devam ettiler.

İşgal rejimi eylemlerden iyice muzdarip olunca o zamanki Ürdün Kralı Hüseyin’i FKÖ gerillalarını ülkesinden çıkarması için sıkıştırdı. ABD’nin de baskıları üzerine Kral Hüseyin bir bahaneyle 1970’te Kara Eylül Hareketi’ni başlattı ve Ürdün’deki FKÖ gerillalarının tümü Lübnan’a sürgün edildi. İsrail artık kurtulduğunu sanıyordu.

Ama FKÖ gerillaları bu kez Lübnan tarafından işgalcileri sıkıştırdı. Sonunda işgal rejimi Londra’daki büyükelçiliğine, MOSSAD’ın planladığı daha sonra İngiliz istihbaratı tarafından ortaya çıkarılan bir saldırıyı bahane ederek 1982’de Lübnan’ı işgal operasyonu başlattı.

Başkent Beyrut dahil Lübnan’ın tüm güney bölgesini işgal eden siyonist rejim FKÖ’yü tüm silahlı elemanlarını Tunus’a taşımak üzere anlaşma yapmaya mecbur bıraktı. Güney Lübnan’da aynı zamanda bir tampon bölge ve bu bölgede Güney Lübnan Ordusu adını verdiği bir tampon güç oluşturdu. Böylece artık FKÖ’nün silahlı mücadelesinden kurtulduğunu ve rahatladığını düşünmeye başlamıştı.

Ama Lübnan işgalinin üzerinden 5 yıl geçmeden 8 Aralık 1987’de Gazze’de yaşanan bir olay üzerine işgal edilmiş bütün Filistin topraklarını saran intifada patlak verdi. İşgalci siyonist ne yapacağını şaşırdı ve intifadaya son verilmesini sağlamak için 1991’de FKÖ ile Madrid Süreci denen gizli görüşmeler, ardından Oslo Süreci adı verilen açık görüşmeler sürecini başlattı ve 1993’te de Oslo İlkeler Anlaşması’nı imzalayarak, daha önce “terör örgütü” olarak tanımladığı FKÖ’nün bir özerk yönetim kurmasını kabul etti.

Ancak intifada sürecinde motor güç İslami Direniş Hareketi (Hamas) idi ve o, bu anlaşmayı onaylamadı. İşgale karşı direnişi sürdüreceğini bildirdi. Dolayısıyla Filistin davasını tarihe gömmeyi amaçlayan ve gasp edilmiş hakları iade etmeyen sözde “barış süreci” de işgalci siyonistin beklediğini sağlayamadı.

Hamas’ın askeri kanadının mücadelesi karşısında, 2005’te yenilgiyi kabul ederek, Filistinlilerden gasp ettiği arazilere özellikle kıyı bölgeye yahudi göçmenler için inşa etmiş olduğu yerleşim yerlerinin ve yalıların tümünü kendi elleriyle yıkarak Gazze’deki bütün askerlerini çekti.

2005 zaferi Hamas’a büyük kitlesel destek sağladığı için bu hareket 2006 seçimlerinden de büyük bir zaferle çıktı. Bunun üzerine işgal rejimi Gazze’yi ablukaya alarak Filistin halkını yıldırmaya çalıştı. Bölgeyi yeniden ele geçirebilmek için farklı tarihlerde geniş çaplı operasyonlar gerçekleştirdi ama başaramadı.

Şimdi Gazze’yi tahliye ederek rahatlamayı planlıyor. Ama bunu başaramayacak ve Filistin’de işgal devam ettiği sürece direniş sürecek. Bu topraklarda 75 yıldan beri kesintisiz bir şekilde devam eden direniş ateşini söndürmek kolay değildir. İşgal son bulabilir ama direnişi bitirmeyi siyonist işgalcinin de arkasındaki küresel emperyalizmin de başarması mümkün değildir.

HABERE YORUM KAT