Irkçı atmosferi oluşturanlardan hesap sorulmayacak mı?
Altındağ’da yaşananların öncesinde insanları provoke edenler hakkında işlem başlatılmayacak mı?
HAKSÖZ HABER
Altındağ’da yaşanan toplumsal infial hali aslında bir şeylerin neticesinde gelişti. Türkiye’de yıllardır bazı kişi ve çevreler mülteci düşmanlığını söylem ve eylemleriyle yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bu bağlamda Altındağ sadece bir sonuçtur!
Altındağ’dan öncesine gitmek sorunun kaynağını bulmak için faydalı olabilir. Siyasetten medyaya kadar uzanan ırkçı teamüller Türkiye toplumunun kronik sorunlarına da işaret ediyor.
Ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu her fırsatta Suriyelileri geri gönderilmesi gereken bir nefret objesine dönüştürdü. Kılıçdaroğlu “misafirleri güle güle ülkelerine uğurlayacağız” derken söylemini ne kadar yumuşatmaya çalışırsa çalışsın “mülteci rahatsızlığı” çağrışımında bulunarak kitlesini buna hazırladı.
CHP Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan da aynı şekilde mültecilere yönelik nefret ve ayrımcılık söylemleriyle toplumda bu işin “olağan” bir şey haline gelmesine katkı sağladı. Her fırsatta mültecilere geri göndermekten bahseden Özcan en son "mültecilere fazla vergi" uygulamasıyla kantarın topuzunu iyice kaçırarak çatışma ortamını alevlendirdi.
Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ise bilindik “bayramda giden geri dönmesin” metaforuna sarılarak mültecileri katil rejime geri gönderme vaadinde bulundu. Mültecilerin bayram ziyaretleri hakkında uydurulan dezenformasyon işe yaramış gözüküyor!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise geçtiğimiz günlerde mültecileri “beka sorunu” olarak tanımladı. Erzincan’da esnaf ziyaretinde mültecilerin işsizlik yarattığını da ifade eden Akşener bir tartışmanın ortasında kalmış ve Yusuf Budak’ın insani tepkisi akıllara kazınmıştı.
Televizyonlarda sabah akşam tartışma programlarında ırkçı nefretini kusanları da unutmamak gerekiyor! Her konuya hakim, televizyonun dahi ismi Ersan Şen “hukukçu” sıfatıyla mültecileri hedef aldı. “Bunlar kim, nasıl geliyorlar bu ülkeye?” diyerek söze giren Şen, Suriyeliler de dahil olmak üzere ülkemize gelen göçmenlerin “kamu barışını” bozduklarını iddia etti. İktidarı da bu konularda bir politika geliştiremediği için eleştirdi.
Altındağ’daki hadiseden sonra çıktığı bir başka televizyon programında ise mültecilerin geri gönderilmesi gerektiğini söyleyerek mülteciler eliyle Türkiye’nin “parçalanmak” istendiğini de ileri sürdü. Popülist söyleme arkasını yaslayan Ersan Şen bir hukukçu olarak savaştan kaçan insanları savaşa geri yollamanın gereğini anlatarak tarihe geçti. “Mülteciler geri yollanmazsa gelecek nesiller bizim mezarımıza küfreder ve tükürür” sözleriyle Ersan Şen ırkçı teamülleri medya yoluyla yaygınlaştırmaya çalışan isimler arasında zikredilebilir.
Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk’ü anmadan geçmek olmaz. Muhafazakar isimler arasında açıktan mültecileri hedef alma cüretini gösteren Öztürk daha önce “kültürümüzü bozuyorlar” saçmalığıyla mültecilerden rahatsızlığını dile getirmişti. Her hafta Ülke TV’de genellikle Esed’ci Aydınlık çevresinden bir isimle birlikte mültecilere duyduğu nefreti kusan Öztürk de ırkçılığın toplumsallaşmasına katkı sağladı.
En hafifi “misafirler ülkelerine barış içinde dönsün” şeklinde olan mülteci karşıtı söylemler işin özünde nefretin olağanlaşmasını sağlayarak şiddeti normalleştiriyor. Irkçılığın toplumsal meşruiyet bulması ve linç hadiseleri de bu sayede gerçekleşiyor. Bu bağlamda Altındağ'da yaşananlarda mültecileri bir şekilde hedef alan herkesin payı olduğunu söylemek de abesle iştigal olmayacaktır!
Bu listeye eklenebilecek daha çok isim var. İlay Aksoy, Sinan Ogan, Lütfü Türkkan, Ümit Özdağ vd. ırkçılar hep aynı şeyi yapıyor bir topluluğu zan altında bırakarak dezenformasyon yoluyla kaos ortamı oluşturuyorlar.
6-8 Ekim Olayları’nı hatırlayan herkes Selahattin Demirtaş ve HDP’nin rolünü de hatırlayacaktır. 6-8 Ekim’in hesabı HDP’li isimlerden büyük oranda soruldu. Devlet ve savcılık makamları Altındağ’da yaşanan hadiseleri hazırlayan, ırkçı nefreti yaymaya çalışan isimlerden de hesap soracak mı?
Altındağ’da yaşanan meşum olaylar Türkiye’de normalleştirilmeye çalışılan düşmanlık ve nefret atmosferinin tavan yapmış halidir. Olayların -birçoğu zaten sabıkalı- faillerinin tutuklanması önemli olmakla birlikte sivrisineklerle uğraşmak yerine bataklığı kurutmak lazımdır. Ersan Şen, Kemal Kılıçdaroğlu veya Hasan Öztürk fark etmeksizin ırkçı söylemleri yaygınlaştıran isimlerin hukuk önünde hesap vermesi yeryüzünde insanca bir yaşam sürme derdi olan herkes için büyük bir kazanım olacaktır!
HABERE YORUM KAT