1. YAZARLAR

  2. M. HASİP YOKUŞ

  3. İran’ın Erbil saldırısı ve İsrail’le savaşın psiko-patolojik arka planı
M. HASİP YOKUŞ

M. HASİP YOKUŞ

Yazarın Tüm Yazıları >

İran’ın Erbil saldırısı ve İsrail’le savaşın psiko-patolojik arka planı

16 Mart 2022 Çarşamba 14:13A+A-

13 Mart günü saat 01 sıralarında Kürdistan Federe Bölgesinin Başkenti Erbil’de iki ayrı mahalleye füze saldırıları gerçekleşti.

IKBY Hükümetine bağlı Terörle Mücadele Birimi (CT); Erbil’i hedef alan saldırıda 12 balistik füzenin kullanıldığını ve füzelerin Irak dışından, ülkenin doğu sınırından fırlatıldığını açıkladı. “Ülkenin doğu sınırı” esasında İran’ı ima ediyordu. Nitekim bu haberlerden birkaç saat sonra İran Devrim Muhafızları (IRGC) yaptığı yazılı açıklamayla saldırıyı üstlendi. Açıklamada, saldırının hedefinin MOSSAD’a ait 'Stratejik Merkez' olduğu belirtildi.

İki gün sonra ise İran Sipahiler Ordusu bir bildiri yayınladı. Bildiride; İsrail'in Irak'taki üslerinin nokta vuruşu yapan füzelerle hedef alındığını, İsrail'in her saldırısına daha güçlü ve daha yıkıcı misillemelerde bulunacakları ifade ediliyordu. Hızını alamayan Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kani ise “Bir zamanlar Nil'den Fırat'a slogan atan cani Siyonist rejim, şimdi o kadar aşağılanmış ki, geceleri korkarak ve titreyerek uyuyorlar. Uyandıklarında işgal altındaki toprakların bir kısmını kaybedeceklerinden endişe ediyorlar” dedi.

Irak Kürt Federe Bölgesi yetkilileri ise saldırıyı sert bir dille kınayarak bazı sivil yerleşim yerlerinin hedef alındığını, saldırıda K24 Televizyonu ile  Kar Group CEO'su iş insanı Şeyh Baz Kerim Berzenci'nin evinin isabet aldığına dair görüntüleri paylaştı.

Hatırlayınız, 8 Ocak 2020’de Ukrayna Uluslararası Havayolları’na ait Boeing 737 tipi uçağı Tahran İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı’ndan havalandıktan kısa bir süre sonra İran Hava Savunma Birimi tarafından “ABD füzesi” zannedilerek düşürülmüş, İranlı yetkililer ise uçağın teknik arıza sebebiyle düştüğü yönündeki ısrarını günlerce sürdürmüştü.

Saldırıda isabet alan ‘ev’in gerçekten MOSSAD merkezi mi olduğu, yoksa bir iş adamına ait sivil bir mekan mı olduğunu kanıtlama imkanımız yok. Dahası, saldırıyı gerçekleştiren ve saldırı yapılan yerin MOSSAD merkezi olduğunda ısrar eden İran’ın da kanıt sunma gibi bir niyet veya ahlaki kaygı taşımadığı görülüyor.

Saldırının muhtemel sebepleri hakkında bazı analizler yapmak elbette mümkün.

Birincisi, saldırının gerçekleştiği Erbil kenti KDP’nin kontrolü altında. Bilindiği gibi bu yıl yapılan Irak genel seçimlerinden sonra KDP ile İran’a muarız bir tutum takınan Sadr arasında bir koalisyon hükümetinin kurulması kuvvetle muhtemel görülüyor. İran’ın kendi yandaşı grupların iktidarı kaybetmesi ihtimalinden son derece rahatsız olduğu bilinen bir gerçek. Dolayısıyla İran bu koalisyon çabalarını sabote etmek istiyor. Saldırı bu anlamda KDP’ye bir gözdağı olabilir.

İkincisi, Saldırının Neçirvan Barzani’nin Türkiye’de bulunduğu bir sırada gerçekleşmiş olması Türkiye ile Kürdistan Bölge Hükümetinin yakınlaşma çabalarına bir meydan okuma şeklinde okunabilir. İran, Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerden her zaman rahatsız olmuştur.

Üçüncüsü, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında Batı’nın Rus petrol ve doğalgazına yönelik ambargosu bir arz ihtiyacını ortaya çıkarıyor. Bunu da İran’la ilişkileri kabul edilebilir bir seviyeye çıkararak İran üzerinden temin etme girişimi var. Bu girişim henüz başlamadan İran içerisindeki Rus yanlıları tarafından sabote edilmek istenmiş olabilir.

Görüldüğü gibi saldırının muhtemel sebepleri ve İran’ın bölge politikaları bir bütünlük içerisinde düşünüldüğünde İsrail’e saldırı en düşük ihtimal olarak son sıralarda yer alıyor.

İran’ın Erbil saldırısı, İran’ın İsrail hedeflerine(!) yönelik ilk saldırısı da değil. İran, bugüne kadar Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de gerçekleştirdiği katliamlarının tümünü bir şekilde İsrail’le irtibatlandırarak savundu. Sünnilerin kanı üzerinden tahkim etmeye çalıştığı Şii hilalini yine aynı şekilde utanmadan sıkılmadan ve gözlerimizin içine bakarak İsrail karşıtlığı üzerinden temellendirmeye çalışıyor.

İran gerçekten İsrail üslerini vurmak istiyorsa adamların yeri yurdu belli. Diyelim ki İsrail’e saldırmaya gücü yetmiyor bütün kentlerini tarumar ettiği Suriye’ye ait Golan Tepelerinde ve Lübnan’ın Güneyinde İsrail üsleri var, gitsin orayı vursun!?

1993 yılında bir grup arkadaşımla hac farizasını yerine getirmek için Hicaz’a gitmiştik. İran Devriminin ilk yıllarıydı. İslami bir şiarla gerçekleştirilmiş, Batı emperyalizmine ve Siyonist İsrail saldırganlığına meydan okuyan bir devrim meşalesi bizlerde büyük bir umut ve heyecan kasırgası oluşturmuştu. Hicaz caddelerinde siyah sarıklı siyah cübbeli, vakur bir şekilde önde yürüyen imamlar, arkalarında büyük bir saygı ve sessizlik içerisinde onları takip eden erkekler, çarşaflı bayanlar… Adeta büyülenmiştik. Arkadaşım Yavuz Karaoğlu ile birlikte Şuşa semtinde İranlıların kaldığı otele gittik. Tanışmak istiyorduk. Otel lobisinde sarıklı cübbeli bir grup insanla İran Devrimi hakkında uzun uzadıya bir muhabbet imkanı bulduk. İçlerinde etrafındaki insanların hal ve tavırlarından en kıdemlileri olduğunu tahmin ettiğimiz biri “İsrail’i haritadan silmek için büyük bir çalışmamız var, bu gerçekleşirse siz de katkı sunar mısınız?” şeklinde bir soru sordu. Kendi adımıza “tabiî ki” dedik. İran’ın İsrail’i haritadan silmek için büyük bir çalışma yürüttüğüne gerçekten inanmıştık.

İran Devrimi üzerinden 40 yılı aşkın bir zaman geçti. Bu 40 yıl zarfında en öldürücü silahlarını mazlum müslüman halkı katletmek için kullandı. Gerekçe hep aynı: İsrail’i haritadan sileceğiz!

 

 

 

YAZIYA YORUM KAT

8 Yorum
  • Antikemalist / 18 Mart 2022 15:13

    Hasip Yokuş hocam, aydınlatıcı ve ufuk açıcı yazınız ve yorumunuz için gönülden teşekkür ediyorum. sizden de Allah razı olsun.
    Bir dava ne kadar ehemmiyet arz ediyorsa o derece bu davayı emellerine alet etmek için kullananlar olabiliyor, bu bir vakıa. Ve insanların bir hayrı yapmasının yanında ne niyetle yaptığı da çok önemli elbette, “ameller niyetlere göre değerlendirilir”. Allah bizleri halis kullarından eylesin.
    Filistin davasına en çok sahip çıkması gereken devlet ve millet kimdir diye sorulacak olsa cevabı Türkiye’dir kanaatimce . 1897’de Siyonizm Kongresi toplandıktan hemen sonra Siyonistler Osmanlı devletine müracaat edip Filistinden toprak istedi. Red cevabı gelince önce Sultan Abdulhamid’e darbe yapıldı sonra 1. Dünya Savaşı çıkarıldı. Savaş esnasında 1917’de Balfor deklarasyonu ile bizim toprağımız olan Filistin Yahudilere vaad edildi. İsrailin kurulması için Osmanlı yıkılmalıydı. Biz Araplardan ve Filistin, İrandan çok daha önce Siyonizmin zulüm ve entrikalarına maruz kaldık, Filistin’in tapuları bizde, Kudüs-ü Şerif adını biz verdik. Herkesten daha çok biz sahiplenmeliyiz. Kudüs’ü ilk fetheden adaletli Halife Hz. Ömer’i sırf İran’ı da aldı diye kötüleyen bazılarının Kudüs konusunda ne kadar samimi olduklarının sorgulanması kaçınılmaz.
    İran konusunda açıkçası biraz da Filistin’deki direnişin de ne dediğine bakıyorum. Sonuçta sahada olanlar onlar, en büyük fedakarlıkları yapan ağır bedeller ödeyenler, kimlerden ne gelip gittiğini de biliyorlardır? İran olmasa durum nasıl olacak, daha iyi olur mu, kötü mü olur bu da meçhul gibi? İran ve Suudi gibi rejimlerin niyeti neyse Allah ona göre karşılığını versin inşallah. Allah’a emanet olun

    Yanıtla (0) (0)
  • M. Hasip Yokuş / 18 Mart 2022 12:00

    Antikemalist rümuzuyla yazan kardeşin nezaketi elden bırakmadan samimiyet ve içtenlikle yaptığı hatırlatmalar/itirazlar için kendisine teşekkür ediyorum. Allah razı olsun…
    Açık konuşmak gerekirse üzerinde konuşmaktan rahatsız olduğum mevzulardan bir tanesi de İran mevzusudur. Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle Batı’nın ümmet coğrafyasındaki dini, etnik ve mezhepsel fay hatlarını kaşıyarak aramızdaki çelişkileri daha da derinleştirme ve bundan faydalanma şeklinde bir politika güttüğü bir sır değil. Bu fasid politikaya alet olmama adına İran’ın yanlış bulduğumuz dini/usuli/metodolojik anlayışını ve bu coğrafyada hayatiyet kazandırmak istediği siyasetini çoğunlukla görmezden geldik.
    İran’a dair yaptığınız olumlu/olumsuz tespitlerinize katılıyorum.
    İran ile İsrail arasında bitmek tükenmek bilmeyen dalaşın danışıklı olup olmadığını bilmiyorum. Ancak, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; İran ve İsrail ikisi de bu karşıtlığı bir iktidar alanına dönüştürerek bundan faydalanıyorlar. Başka bir değişle birbirlerinin karşıtlıkları üzerinden oluşturdukları motivasyon, iktidarlarının ve kimi politikalarının devamlılığı açısından araçsal ve meşrulaştırıcı bir işlev görüyor.
    Sonuç itibariyle sizin de ifade ettiğiniz gibi “Her daim ve herkse karşı adaletten şaşmama” ilkesi gereğince Sünni/Şii ayırımı yapmaksızın:
    1. İran’ın mezhepçi/taifeci politikaları, Suud’un Sünnilik üzerinden yürüttüğü politikalardan daha az tahripkar değildir.
    2. İran’ın Rus emperyalizmine payanda olması, Suud’un ABD emperyalizmine payanda olmasından daha masum değildir.
    Allaha emanet olun…

    Yanıtla (0) (0)
  • Antikemalist / 18 Mart 2022 11:25

    Rıdvan Kaya üstad ve Ahmet kardeşimin yazdıklarının çoğuna katılıyorum.
    Esasında asıl demek istediğim yıllardan beri hep İran’ın niyetini ve samimiyetini sorgularken asıl kendi sistemimizn bu konuda neler yaptığına ne vaad ettiğine yeterince odaklanmıyoruz gibi. Kendimizi hep göklere çıkarırken, başkalarını da samimiyetsiz ve sömürücü olarak suçladık. Sonra Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz “israile ihtiyacımız var”! İran’ın böyle bir şey söylediğini tahayyül edebilmek mümkün mü? Velev lafta bile kalsa “israili haritadan sileceğiz” sözü bile önemli bence, bunun lafının edilmesi bile işgalcilerin rahatını bozmaya yeterli. Bu yüzden sabah akşam İranı tartışıyorlar,dünyada en çok yaptırım uygulanan ülke İranın “ümüğünü sıkıyorlar”. İŞİD gibi rotasız ve vahşi bir örgüt bile israil aleyhine tek kelime etmemişti.
    Sünni İslam ülkelerinin Filistin’e sahip çıkmadığını gören İran’ın bu konuda rol çalması, kendi emelleri için kullanmak istemesi de muhtemel. Biz neden sahip çıkmıyoruz ki? Filistindeki Sünni direnişi neden Şii İran’a minnetdar olmak zorunda bırakıyoruz?? Bari Suudi gibi Hamas üyelerini tutuklamasak, Bari Siyonist elebaşını ülkelerimizde…!
    Tabi Filistin konusunda bazı doğruları olması, İran’ın Suriye’de irtikap ettiği cürümleri vahşeti görmemizi engellemeye yetmiyor, İran’da Sünni kökenli kişilerin değil üst makamlara getirilmesi, üniversitede akademisyen olmasına bile imkan verilmediği, İslam dünyasında mezhepçiliği körükleyerek ümmeti böldüğü gerçeğini örtbas etmiyor.
    Adını İSLAM CUMHURİYETİ koymuş diğer yandan Laik, Sosyalist Arap Irkçısı faşist zalim BAAS tağutu yönetimde kalsın diye canını feda ediyor!

    Yanıtla (0) (0)
  • cemil / 17 Mart 2022 15:27

    İsrail, İran'ın o kadar bilim adamı ve askeri liderlerini kendi topraklarında öldürdü.Hizbullah liderlerinide Lübnanda öldürdü.İran ne yaptı? Hiç bir şey, kimseyi kandırmasın

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet / 17 Mart 2022 14:57

    Antikemalist hocam, danışıklı dövüş argümanınıza katılsam da Erbil saldırısında Mossad'ın hedef alındığı yalnızca İran'ın iddiası. Füzeler sivil yerleşim yerlerine ve çevre köylere düştü. Bu sivil yerlerin içerisinde Mossad kullanımında tesisler olması mümkün olsa da buna dair bir kanıt yok. İran'ın Mossad üssü olduğunu iddia ettiği yer, Barzani'ye yakın bir iş adamı olan Baz Rauf Kerim'in villası. Bu isim ise Barzani ile ABD ilişkisinde kilit bir isim olduğu belirtiliyor.

    Ayrıca aynı İran, İdlib'de Hama'da Halep'te sivil bölgeleri bombalarken bu bölgelerdeki Mossad karargahlarını ve bunlarla işbirliği yapanları vurduğunu bol bol söylüyordu. Kısacası İran propagandasını verili bilgi olarak almak bizi yanlış sonuçlara yöneltebilir. Tıpkı İsrail'in iddialarını bilgi olarak kabul etmenin olacağı gibi.

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 17 Mart 2022 12:51

    Antikemalist rümuzlı yorumcunun tespitleri doğru ama bu tespitlerin bu yazıyla ilgisi yok. Çünkü bu yazıda zaten İran ve İsrail arasındaki karşıtlığın danışıklı bir dövüş olduğu şeklindeki komplocu tez dile getirilmiş değil.

    Hasip kardeşimiz İran’ın Erbil saldırısının arkaplanında neler olabileceğini tahlil ettiği yazısında İran’ın gerçekten de hedefi İsrail’e etkili bir darbe vurmak olsaydı bunu yapabileceği çok fazla seçeneği bulunduğunu hatırlatıyor.

    İran samimi değil, tutarlı değil burası çok açık. İsrail (dolayısıyla ABD) karşısında zayıf olduğu bir sır değil ve bundan ötürü de elbette suçlanamaz ama Suriye’de yaptığı zulümler ve ödediği bedeller dikkate alındığında, neden aynı şecaati ve fedakarlığı Siyonist çete karşısında göstermediği elbette sorulmalıdır.

    Aralarında danışıklı dövüş olmaması İran’ın İsrail ile ilgili attığı sloganların gerçek ya da tutarlı görülmesini gerektirmiyor. IŞİD de çok büyük iddialar ortaya attı ama kafirlerden ziyade Müslümanlara zarar verdi, çok az zalimi ama inanılmaz sayıda Müslümanı katletti. En önemlisi de İslam’ın mesajını kirletti.

    Özetle yazarın Hacc anısı bağlamında da hatırlattığı gibi, İran büyük, çok büyük bir hayal kırıklığıdır!

    Yanıtla (0) (0)
  • Antikemalist / 17 Mart 2022 11:32

    İran ve İsrail arasında bir danışıklı dövüş olduğu sürekli söyleniyor. Ben buna pek katılamıyorum.
    Ne İran israilden razı, ne israil İran’dan. İsrailin elinde imkan olsa, batı uşağı şahlık rejimini geri getirmek için 1 dk bile kaybetmez, iranın elinde imkan olsa israilin varlığına pek de imkan vermez.

    Güney Lübnan’daki israil işgali İran destekli Hizbin cidden direnmesi ve israile ağır kayıplar vermesi sayesinde oldu. Gazze’deki “İslami Cihad Örgütü” neredeyse doğrudan İran destekli. Hamas liderleri de iranın katkılarına teşekkür eden konuşmalar yapıyor bazen. Türkiye’den ise tarihinde Filistine gönderilmiş tek kurşun bile yok. İsrailin çaldığı gazı taşımaya niyetlenmişiz? şu sıralar.
    İran’ın en tanınan nükleer uzmanları ör. Muhsin Fahrizade, 2020’de İsrail tarafından uzay destekli suikastle öldürülmedi mi? Kermenşah şehrindeki Devrim muhafızlarına ait İHA üssü İsrail tarafından vurulmadı mı? Erbil’deki saldırı da buna misilleme olarak yapılmış. Bu nasıl danışıklı dövüş? Sn. yazar Erbildeki binanın Mossada ait olduğunun şüpheli olduğunu yazmış. İyi de Mossad binasının girişine tabelasını astıracak değil her halde?
    İran, batılı ülkeler tarafından en çok yaptırım uygulanan ülkeymiş, bu yaptırımları savununanın başında da İsrail geliyor! Bu nasıl danışıklı dövüş böyle?


    Şimdi ben böyle yazdım diye İran muhibbi olduğumu sananlar olacak! HİÇ İLGİSİ YOK. SAHABE'ye dil uzatanlar, İran’da Sünni olmayı neredeyse imkansız hale getirenler, SURİYEdeki cinayetleri ile siyonist israille yarışanlara muhabbet duyma imkanım yok. Bu başka bir vakıa. İran’ın İsrail düşmanlığından samimi olup olmaması başka. “Her daim ve herkse karşı Adaletten şaşmama” ile mükellefiz Ehli Sünnet Müslümanlar olarak.(Maide Suresi-8)
    İsrail düşmanlığında samimi olmayan, konjonktöre, çıkarlara ve tribünlere göre şekil alan birilerini gerçekten görmek istiyorsak çok uzaklara acem diyarlarına dalmamıza gerek yok!

    Yanıtla (0) (0)
  • Faik KAYNAK / 17 Mart 2022 02:36

    Hasip YOKUŞ kardeşimin realiteye uygun ufuk açıcı , perpektif kazandırıcı tesbitleri elbette çok kıymetlidir ..

    İran yarım yy. anyakin zamandır murad olarak,

    ✓ İsrail'i haritan silecegiz nutukları atarak müslüman ahaliye ve kendi vatandaşına suni umutlar pompalamaya,

    ✓ popülist davranışlar sergilemeye ,

    ✓ Tribünlere oynamaya,

    ✓ Yaptıkları iç ve dış mihraklı zulmü örtmek için dikkatleri başka yere çekme gayretlerine şahid oluyoruz ..

    İran ' in entrika, hile, desise dolgulu meşhur " acem oyunlarını " çok iyi oynadığını, kirli algı üretmede mahirliğini, " tavşan kaç tazı tut " minvalinden güzellemelerini ferset sahibi müslümanlar gayet iyi okumaktadır ..

    Bu sebepledir ki,
    Hiç kimse İranlı yetkililerinin bu hamasi sözlerine kanmıyor ve inandırıcı da bulmuyor ..

    Hasip kardeşimin istifademize sunduğu bu güzel yazı için teşekkür ediyoruz, yüreğine kavline ve kalemine sağlık diyorum ..

    Yanıtla (0) (0)