İran'ın Şam acısı dinmiyor: Manşet manşet Erdoğan ve Fidan’ı hedef aldılar
Suriye'de kanlı Baas rejiminin yıkılması, müttekifi Beşşar Esad'ın Suriye'nin evlatlarınca ayaklar altında çiğnenmesi, ülkede eskisi gibi at koşturamayacağını anlayan İran, medyasından Türkiye'ye kin kustu. İran basını, Erdoğan ve Fidan''ı hedef aldı.
Orta Doğu, eli kanlı diktatör Beşşar Esed'siz 8. sabahına uyanırken İran, Suriye üzerinden kurduğu ekonomik ve siyasi politik nüfuzunu kaybetmesinin yasını tutmaya devam ediyor. Suriye'deki son gelişmeleri analiz eden Farisi gazetelerin manşetleri, Esad rejiminin bütün beceriksizliklerini Türkiye'ye mal etti.
İran'ın önde gelen siyasi politik gazetelerinden Farhikhtegan ( "فرهیختگان" ), pazar günü manşetinde "Sultan ve Çoban" başlığıyla Başkan Erdoğan'ı ve Türkiye'yi hedef aldı.
Yayınladığı analizde "Erdoğan'ın Suriye'deki iddialı projesine ekonomik ve güvenlik açısından devam etmesi mümkün mü?" sorusuna yanıt arayan gazete, Türkiye üzerinden bir dizi yalan ve iftirayı okurlarına servis etti. Dünya basınında Suriye'deki gelişmelere ilişkin yayınlanan analizlerde İran'ın hep kaybedenler hanesine yazıldığına gözlerini yuman gazete, "Bugün Türkiye, ciddi bir fırsat olmadan, kendisine ağır bedeller ödetecek kritik bir durumda." dedi.
Farhikhtegan, ülkesinin yıllar boyunca muhaliflere karşı Esed rejimi ayakta tutmak için harcadığı milyar dolarları görmezden gelirken, raporunun devamında Türkiye'nin Suriye'deki sözde ağır ve artan maliyetlerinden bahsetti.
"RADİKAL İSLAMCI GÖRÜŞLER SİYASİ BEDEL ÖDETECEK"
Farisi gazete, İran'ın, başta Irak'ta olmak üzere tüm Orta Doğu'da Sünni -Şia mezhep savaşlarının körüklediği politikalarını unutarak "Türkiye'nin güney sınırlarına komşu olan İdlib'de radikal İslamcı görüşlerin siyasi maliyeti , özellikle Türkiye'nin geleneksel olarak Arap nüfusa sahip olması nedeniyle ülke açısından sonuçlar doğurabilir." dedi.
SURİYELİ GÖÇMENLER ESED REJİMİNDEN KAÇMADI YALANI
Gazete, Suriyeli göçmenlerin Esed rejiminin misilleme korkusu nedeniyle değil, genel güvensizlik ve ekonomik kriz nedeniyle geldiğini iddia etti. Türkiye'ye gelen Suriyeli sığınmacılar arasında eski rejimin destekçilerinin ve askerlerinin bolca bulunabileceği gibi skandal sözlere imza attı.
"YENİ YÖNETİM ANKARA'DA BASKIN BİR LOBİ OLUŞTURACAK"
Farhikhtegan, "Türk devlet kurumlarının ve İslamcıların gelecekte Tahrir el Şam'ın (THŞ) görüşlerinden ve Selefi düşüncelerden etkilenmesi, Şam'ın mevcut yöneticileri için Ankara'da bir lobi oluşturulmasını gerektiriyor." dedi.
FİTNEYE KATAR'I DA DAHİL ETTİLER
THŞ'nin İdlib çevresindeki yoğun askeri konuşlandırmanın büyük maliyeti olduğuna dikkat çeken Farhikhtegan, şu skandal sözlere imza attı:
"Elbette İdlib'i korumanın tüm masraflarını Türkiye tek başına karşılayamazdı ve Katar muhtemelen masrafların büyük bir kısmını ödedi.
"TÜRKİYENİN BÖLGEDE 20 BİN ASKERİ VAR"
Türk ordusunun askeri harcamaları Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ta geniş çapta konuşlandırılmıştır. Türk ordusuna ait birlikler zırhları, tankları, topları, insansız hava araçları ve helikopterleriyle bu bölgelere konuşlanmış ve kalıcı üsler kurmuştur. Tahminler Türkiye'nin Suriye'de 10.000, Irak'ta ise 5.000 ile 10.000 arasında askeri bulunduğunu gösteriyor. Toplam sayı 20 bin kişiye ulaşıyor."
EKONOMİ ÜZERİNDEN İRAN FİTNESİ
Türkiye'nin bölgedeki rejim güçleri ve PKK/YPG ile savaşmak için insansız hava araçları, kapsamlı ve pahalı hava transferleri ve sürekli mühimmat ve silah kullandığını öne süren Farisi gazete, Ankara'nın sınırları dışındaki askeri işlere daha fazla fon ayırması gerektiğini savundu. Bu maliyetlerin ne Türkiye tarafından ne de Suriye'deki yeni kurulacak yönetim tarafından karşılanamayacağını iddia etti ve Türkiye'ye Afganistan Pakistan üzerinden şöyle dil uzattı:
"Suriye'deki halkla ilgili, ekonomik, siyasi ve güvenlik sorunları ve terörün güçlenmesi Türkiye'yi ilgilendirecektir. Dolayısıyla uluslararası toplum, nasıl ki Afganistan'daki askeri, siyasi çöküş ve huzursuzluğun sorumlusu olarak Pakistan'ı görüyorsa, Suriye'de gelecekte yaşanacak sorunlardan da Türkiye'yi sorumlu tutacak."
TÜRKİYE'NİN PRESTİJİNE VE ONURUNA HADSİZ SÖZLER
Gazete, Türkiye'nin Suriye'nin yerli halkının kanlı rejime karşı başlattığı ayaklanmayı desteklemesinin İsrail ve ABD'nin işine yaradığını öne sürdü. Türkiye'nin prestijine dil uzatan gazete, "Suriye siyasi sisteminin çöküşü bugüne kadar Türkiye'ye çok fazla prestije mal oldu ve bu ülkenin Siyonist rejimle işbirliği yapmakla ve Amerika'nın piyonu olmakla suçlanmasına neden oldu. Türkiye'nin bu desteği, ateşkes sırasında Lübnan'ın Siyonistlere karşı direnişini zayıflatma girişimi olarak değerlendirildi; Bu işbirliğinin sonuçları Türkiye'nin onuru açısından ağır olsa da, bir sonraki olay durumu daha da kötüleştirdi." diyerek skandal açıklamalarına yer verdi.
İSRAİL'İN SALDIRILARINI TÜRKİYE'YE FATURA ETTİ
İran'ın İsrail'e attığı füzelerin bir İsrailliyi bile öldürememesi beceriksizliğini göz ardı eden gazete, Kaçak Esed'in rejiminin çökmesinin ardından Suriye topraklarında saldırılar başlatan İsrail'den Türkiye'yi sorumlu tuttu. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca Suriyelinin yaptığı kutlamaları görmezden geldi ve Türkiye'nin onuruna bir kez daha şöyle dil uzattı:
"Siyonist rejimin bu fırsatı kullanarak Suriye'nin askeri ve siyasetini yok etmesi Türkiye'nin onuruna vurulan darbenin bir boyutudur. Ülkelerinin yok edilmesinde Türkiye'nin oynadığı rolden memnun olmayan Suriye halkı, teröristlerin işlediği suçları ve ortalığın dağıldığını gördükten sonra teröristlere karşı gösterilere başladı. Geçtiğimiz günlerde Şam'dan Humus'a, hatta İdlib'e kadar bu gösteriler yapılıyordu. Teröristleri destekleyen medya, bu toplantı ve protestoları sahte bir şekilde Suriye siyasi sisteminin çöküşünün bir kutlaması haline getirmeye çalıştı."
ESED REJİMİ DÖNEMİNDE ŞAM TOPRAKLARINDA İRAN'A DARBE
Gazete, Esed rejimi döneminde Suriye'nin İsrail için bir tehdit olmadığı algısını yaratmaya çalışırken, Esad rejiminin çökmesinden kısa bir süre önce İsrail savaş uçakları 1 Nisan'da İran'ın Şam Büyükelçiliği yerleşkesi içerisindeki konsolosluk binasını bombalamış, Devrim Muhafızları Ordusu, Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahidi ile Tuğgeneral Muhammed Hadi Hac Rahimi dahil 7 yetkilinin hayatını kaybettiğini duyurmuştu.
Diğer taraftan İsrail, 25 Aralık 2023'te Suriye'nin başkenti Şam'da üst düzey bir İranlı general olan Rezi Musevi'ye ve 20 Ocak 2024'te Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nde istihbarat subayı olan Tuğgeneral Sadegh Omidzadeh'e suikast düzenlemişti.
TÜRKİYE'YE ÇİRKİN TEHDİT
Türkiye'nin giderek Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarını canlandırdığını öne süren gazete, Türkiye'nin hegamonik bir hükümet olarak tanınması halinde, bunun sonuçlarından birinin de Türkiye karşıtı koalisyonların oluşacağını ve başkalarının Türkiye'ye müdahale etme girişimleri olacağını söyleyerek Türkiye'yi örtülü tehdit etti ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) hedef gösterdi:
"Bazıları, Abu Dabi'nin 2016'daki Türk darbesi sırasında Erdoğan'ı devirmeye çalışmasının BAE ile Türkiye arasındaki bölgesel rekabet sırasında olduğuna inanıyor."
HAKAN FİDAN'A ALÇAK İFTİRA
Geçtiğimiz perşembe günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın'ın birlikte Suriye'de olduğu iddia edilmiş, Fidan'ın iddiaları yalanlayarak Ankara'da olduğunu belirtilmişti.
Fidan'ın Şam'da olduğu yalanına ilişkin paylaşımda bulunan İran Silahlı Kuvvetleri, resmi X hesabı Iran Military üzerinden Fidan'a dil uzattı. Iran Military, 2 gün önce yaptığı paylaşımında "DEAŞ'ın fikir babası Hakan Fidan, kutlama yapmak ve daha fazla anarşiye göz yummak için Şam'a gidiyor." dedi.
ABD'nin 47. başkanı olmaya hazırlanan Donald Trump, 2020 yılında mevcut ABD Başkanı Joe Biden'a karşı başlattığı seçim kampanyasında DEAŞ'ın kurucusunun Barack Obama ve Hillary Clinton olduğunu söylemişti.
"İRAN ARTIK GÖZÜNÜ AÇMALI"
İran'da yayınlanan önemli günlük gazetelerden Shargh, ( شرق) ise "Recep Tayyip Erdoğan ve Osmanlı Rüyası" başlığıyla Türkiye'nin Suriye'deki nüfuzunu analiz etti. Gazete "Mevcut durumda Erdoğan ve iktidardaki ekibi kendilerini her zamankinden daha fazla Suriye sahasının Fatihleri olarak göstermeye çalışıyor." dedi.
Radikal Liberal bir gazete olarak bilinen Shargh, İran'ın artık gözünü açması gerektiğini belirtti. İran için artık önemli olanın "Başkan Erdoğan liderliğindeki Türkiye'nin İran dış politikası için ne gibi tehditler oluşturduğu"na dikkat çekti.
Orta Doğu ve İslam dünyası konusunda uzmanlaşmış İran asıllı Amerikalı akademisyen ve Barack Obama'nın eski danışmanı Veli Nasır ile röportaj yapan gazete, Ankara'nın Tahran'ın en önemli müttefikinin düşmesiyle bölgede oluşan güç boşluğunu doldurmaya çalıştığına vurgu yaptı.
"USTACA BİR GÜÇ OYUNU"
Nasır, Shargh'a verdiği demeçte, Şam'ın Suriyeli muhalifler tarafından ele geçirilmesiyle sonuçlanan 12 günlük yıldırım saldırısının, Türkiye'nin müttefik güçlerinin yerini Türkiye'ye bırakacak ustaca bir güç oyunu olarak değerlendirilebileceğini söyledi ve şöyle devam etti:
"Türkiye'nin Suriye'deki kazanımlarının zamanla nüfuzunu Lübnan ve Irak'a kadar genişletebileceğine de işaret ediyor; özellikle de Suriye'nin kaybıyla birlikte İran'ın bu iki ülkedeki konumunun zayıflayacağı düşünüldüğünde. Bu gerçek bölgedeki güç dengelerini önemli ölçüde değiştiriyor, bu bir yandan İran için büyük bir darbe ama aynı şekilde Türkiye'nin kazanımlarının bölgedeki diğer aktörler için de sonuçları olacak ve muhtemelen tüm bu aktörler kendi durumlarını buna göre ayarlayacak. "
"İSRAİL'İN SINIRLARINA YENİ TEHDİT ANKARA"
Nasır, Filistinlilerle olan Arap ve Sünni bağların, İran ve Hizbullah bağlantılarından daha güçlü olduğunu öne sürdü ve İsrail sınırlarına yönelik yeni tehditin artık Ankara'nın desteklediği Şam'da oluşan yeni siyasi düzende yatıyor olabileceğine dikkat çekti.
Veli Nasır'ın analizinin önemli bir bölümünde İran'ın Suriye'yi kaybetmesi, bölgesel stratejisine vurulan bir darbe olarak değerlendirildi. Nasır bu durumun Tahran'ın ABD ve İsrail karşısındaki pozisyonunu zayıflattığını ancak İran'ı destekleyen siyasi yelpazedeki gözlemcilerin Esed'in düşüşüne tepkisinin, Türkiye'nin Suriye'deki kazanımlarının Tahran için acil bir endişe kaynağı olduğunu gösterdiğini dile getirdi.
"İRAN TÜRKİYE'Yİ MEYDAN OKUYAN BİR RAKİP OLARAK GÖRÜYOR"
Nasır'a göre İran, Türkiye'yi Orta Doğu ve Kafkaslar'daki nüfuz alanlarına meydan okuyan bölgesel bir rakip olarak görüyor. Nasır, Eylül 2023'te Dağlık Karabağ bölgesinin, Ermenistan'dan geri alınmasına yönelik girişim de dahil olmak üzere, Türkiye'nin Azerbaycan'a güçlü desteğiyle, iki bölgesel gücün daha fazla nüfuz için uzun süredir rekabet ettiği yer olduğunu belirtti.
"İRAN FİİLEN KAYBETMİŞ DEMEKTİR"
Nasır Farisi gazeteye şöyle konuştu:
"Türkiye, Suriye'deki sonuçtan aldığı cesaretle, Azerbaycan ile Ermenistan'ı Türkiye'ye bağlayan Zengezur Koridoru'nun ticaret yolunun kontrolünün Azerbaycan'dan onaylanmasını isterse, İran bu rekabeti fiilen kaybetmiş demektir. Kafkasya ve Türkiye'den daha ciddi bir tehdit gelmesi İran'ın ekonomik, ticari ve transit koridorlarıyla ilgili konularda fark yaratmasını sağlayacaktır. Artık Esad hükümetinin devrilmesiyle birlikte Türkiye, ekonomik ve ticari nüfuzunu daha ciddi bir şekilde ikiye katlamak için Irak'tan Suriye'ye kalkınma koridoru olarak bilinen geçiş koridorunu açmaya çalışacak. Aynı zamanda Suriye denklemlerinin değişmesiyle Erdoğan daha güçlü bir Semba ile Kafkasya'daki gelişmelere daha ciddi bir giriş yapabilir ve Zengezur projesini hayata geçirebilir. "
Analizde son olarak İran limanlarının altyapısına yer verilirken şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"İran'ın liman altyapısı gelişimini ihmal etmesi ve İran'ın ulusal ekonomisine yönelik tek taraflı ve çok taraflı Batı yaptırımları, İran limanlarının ve Shahid Beheshti Chabahar Limanı ve Shahid Rajaei Limanı Kalkınma Planı gibi stratejik projelerin marjinalleşmesine yol açacaktır. Böyle bir durumda Irak, Basra Körfezi bölgesini Türkiye'ye bağlayacak bir kalkınma yolu koridor hattı şeklinde İran'ın yerini alırken, Basra Körfezi'ni Akdeniz bölgesine bağlama süresini de kısaltacaktır. Süveyş Kanalı'na yapılan tarama nedeniyle dev gemileri kabul etme kapasitesine sahip. İranlı yetkililer yolcu taşımacılığı için Şalamçe-Basra demiryolu bağlantısından memnun olurken, Bağdat ve Ankara iki ülkenin demiryolu altyapılarını birbirine bağlamanın peşinde. "
HABERE YORUM KAT