İran'da değişim ne kadar mümkün?
Taha Kılınç, İran'da rejim değişikliği ihtimalleri üzerine abartılı beklentilerin anlamsızlığına dikkat çekiyor.
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Rızâ ne diyor?
İran’ın devrik şahı Muhammed Rızâ Pehlevî’nin oğlu Rızâ (63), geçtiğimiz günlerde bir video mesaj yayınladı. İkamet ettiği ABD’den dünya kamuoyuna İngilizce seslenen Rızâ Pehlevî, özetle şunları söyledi:
“Peygam-berlerden krallara ve filozoflara, Ortadoğu halkları olarak dünyaya çok sayıda vizyoner lider kazandırdık. Enver Sedat, Kral Hüseyin, Menahem Begin, Kral Faysal ve babam da aynı şekilde vizyoner liderlerdi. Fakat 45 yıldır, birçoğumuz korku içinde yaşamak zorunda bırakıldık, sıradaki terörist saldırının korkusu içinde… Ülkem 45 yıl önce radikal bir rejim tarafından esir alındı. Bu rejim sadece halkımı zincirlemekle kalmadı, aynı zamanda diğer ülkelere de devrim ihraç etti. Tahran’daki rejim, -İranlı, Arap, İsrailli, Hristiyan, Müslüman ve Yahudi- yüzbinlerce masumun ölümünden sorumludur. 7 Ekim saldırısını da bu rejim organize etti. Aynı rejim Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da ve Yemen’de mezhepçi çatışmaların fitilini ateşledi. Ürdün Hâşimî Krallığı’nın altını oyuyor, Suudi Arabistan’ı itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Filistinlileri canlı kalkan olarak kullanıyor. Bütün dünyaya ilan ediyorum: Bu, İran halkının savaşı değildir. Bu Ali Hamaney ve rejiminin savaşıdır. İran İslâm Cumhuriyeti, bölgemizde barış isteyen herkesin düşmanıdır. Yarım asırdır ülkemizi rehin alan bu rejim, gitmek zorundadır. Değişimin kaos getirmesinden korkmanızı anlayabiliyorum. Ama korkmayın! Vatansever İranlıların oluşturduğu geniş bir koalisyon var, İran asla kaosa sürüklenmez. Bu koalisyon, görevi devralmaya hazır. Ben de bu süreçte bana düşen bütün vazifeleri üstlenmeye ve barışçıl bir değişime öncülük etmeye hazırım.”
Katıldığı toplantılarda “Majesteleri” unvanıyla ağırlanan Rızâ Pehlevî, anlaşılan o ki, İran’ın ve İran halkının kendisini hasretle beklediğini zannediyor. Ancak dedesi Rızâ Şah ve babası Muhammed Rızâ Pehlevî’nin sıradan halka uyguladığı baskılar ve imza attığı suçlar İranlıların şuur altında o kadar taze ki, bir avuç tuzu kuru İranlı seküler hariç, insanların 1979 öncesini özlediğini düşünmek zor. İran’da bugünkü mevcut yönetimi, Pehlevî saltanatında işlenen korkunç insan hakkı ihlalleri ve halka reva görülen zulmün meydana getirdiği öfke doğurdu. İranlılar, “molla” yönetiminden ne kadar şikâyet ederlerse etsinler, eski rejimin geri gelmesini isteyecek kadar balık hafızalı değiller.
Rızâ Pehlevî’nin 4,5 dakikalık konuşmasının Batı medyasında meydana getirdiği heyecan dalgasının da gösterdiği gibi, İran’a dışarıdan bakanların, İran’da değişimin an meselesi olduğu şeklinde bir yanılgıya sıklıkla sürüklendiği görülüyor. Hatta “rejim muhalifi ılımlı” kadroların tamamen Batı yanlısı bir yönetim sergileyecekleri yönünde tuhaf ve nahif beklentilere de şahit olunuyor. Oysa Âyetullah Humeynî’nin attığı ideolojik temeller üzerinde şekillenen bugünkü İran devlet organizasyonu, 1979’dan günümüze -hem içeride hem dışarıda- kendi insan tipini üretmeyi başardı. Suriye, Irak, Yemen, Lübnan, Nijerya gibi coğrafyalarda Şiîlik üzerinden çok ciddi bir taban oluşturdu. Dünya sistemiyle aşk-nefret ilişkisi içinde, halkına siyasal bir bilinç kazandırdı. Azınlık bir mezhebi mensuplarına “ana akım” gibi benimsetti, tarihteki ihtilafları yeniden kaşıyarak ve kanırtarak etrafına aşılmaz bir zırh ördü. Kadîm Selçuklu mirasının üzerini bile kalın bir Fars perdesiyle örten İran devlet aklı, halktan tamamen kopuk sefih ve seküler bir rejimin izlerini silmekte elbette zorlanmayacaktı.
Tavrı “Aç tavuk, kendini buğday ambarında zannedermiş” sözünü hatırlatan Rızâ Pehlevî’nin hesaba katmadığı bir nokta daha var üstelik:
Devrik Şah Muhammed Rızâ Pehlevî, yanında karısı Farah ve çocukları Rızâ, Farahnaz, Alirızâ ve Leylâ ile birlikte 16 Ocak 1979 günü İran’dan apar topar kaçarken, tonlarca altın, nakit para, mücevher ve kıymetli eşyayı da beraberinde götürdü. İran halkından çalınan bu millî servet sayesinde, Şah’ın aile fertleri ABD, Fransa ve İngiltere’de hâlâ müreffeh biçimde yaşıyor. 1925-1979 arasında Pehlevî hanedanının ikamet ettiği şatafatlı saraylar, bugün müze olarak ziyarete açık İran’da. Halk akın akın buraları ziyaret ederek, kendileri sürünürken Şah ve ailesinin nasıl safa sürdüğünü tekrar tekrar hatırlıyor.
Her kriz döneminde kafasını çıkararak “Göreve hazırım” konuşmaları yapan Rızâ Pehlevî, iktidarı boyunca babasını kollayan Batı’nın, devrildikten sonra Şah’a nasıl bütün kapıları kapattığını da unutmuş görünüyor. “Majesteleri” bu haliyle, “ibret” kavramının canlı bir timsaline dönüşüyor.
HABERE YORUM KAT