İran kendi ipini çekiyor…
İran, mezhepçilik ekseninde çatışmaları körüklüyor. Esed’in eli kanlı artıklarıyla ve hâlâ Suriye içinde bulunan fanatik günahkârlarıyla Suriye’de iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor.
Mehmet Metiner / Yeni Şafak
İran yanlış üstüne yanlış yapıyor.
Suriye’den ders çıkartacağına kibir ve öfkeyle daha büyük yanlışlar yapıyor.
Suriye’nin içini karıştırıyor.
Mezhepçilik ekseninde çatışmaları körüklüyor.
Esed’in eli kanlı artıklarıyla ve hâlâ Suriye içinde bulunan fanatik günahkârlarıyla Suriye’de iç savaş kışkırtıcılığı yapıyor.
Provokasyonlar yapıyor.
Bir yanda Hristiyanları kışkırtmak için gizli hücre elemanlarına noel ağacı yaktırtıyor bir yanda Nusayrileri sokağa dökecek asılsız haberler yayıyor. Türbe tahribi gibi.
Türkiye’nin varlığından rahatsızlığını düşmanlığa dönüştürmekte bir beis görmüyor.
Bir elini de PKK’nın üstünde tutuyor.
PKK’nın arkasında hizalanıyor.
Dört koldan fitne-fesat yayıyor.
Yeni dönemde sadece Suriye sahasında değil Türkiye’nin içine de oynayacağı mesajını veriyor.
Suriye’deki Alevilere yönelik iç isyan çağrıları düşmanlıkta sınır tanımayacağının göstergesi.
Suriye’den kaçıp Irak’a sığınan Esed ordusunun askerlerini tekrar eğitip gönderme hazırlığı yapıyor. Yanına katacağı kendi milis güçleriyle beraber. Eğit-donat-saldırt hazırlığının içinde.
Irak’ta hazırlayacağı bu unsurları PKK bölgesinden içeri sokacak.
PKK İran’ın şu an her türlü desteğini arkasına almış durumda.
O yüzden silah bırakmayacak.
Asıl hesaplaşma sahası PKK’nın silahlı hâkimiyetindeki bölgede olacak.
İran çok tehlikeli oynuyor.
Bir yanda Alevi-Nusayri kartına oynuyor bir yanda PKK kartına…
Suriye’yi istikrarsızlaştıracak her adımın arkasında bundan sonra İran’ı aramak lazım.
İran Suriye’de aslında Türkiye ile hesaplaşıyor.
Ama yanlış yapıyor.
Hem de yanlışın en âlâsını yapıyor.
Yanlış hesap içinde.
Esed’i onca yıl onca zulüm politikalarıyla ayakta tutamayan İran, Suriye’nin içine yaptığı bu Türkiye’yi de düşmanlaştıran yeni hamleleriyle kendi sonunu hazırlıyor.
Kendi ipini çekiyor.
Son tahlilde aslında kendi içini oyuyor.
Kendi içine hamle yapmak için pusuda bekleyenlere zemin hazırlayan bu yanlış politikalarıyla yüzleşeceği günler uzak değil.
İşte o vakit Türkiye’nin kıymetini anlatacak.
Kendisine yönelik müstekbir güçlerin hamleleri olduğunda kendisini yalnız bırakmayan Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin kıymetini o vakit anlayacak ama nafile!
Esed kibrine yenildi.
Rejimi akıttığı kanda boğuldu.
İran’ın dini lideri Hameney İslam dünyasını birleştirecek bir anlayışın temsilcisi olarak hareket edeceğine mezhepçilik taassubu ve yanlış iktidar hesapları ile hareket ederek kendi ülkesinin geleceğini de riske ediyor.
Esed kibrine yenik düşmeseydi bugün Suriye çok daha farklı olurdu.
İran’ı yönetenler zalim Baas rejimini ayakta tutmak için onca mazlumun kanına girmemiş olsalardı, Suriye halkının derin nefretini kazanmamış olsalardı, tersine Esed’i kendi halkıyla uzlaşı masasında oturtacak ve Esed’i de zulmünden alıkoyacak bir pozisyonda durmuş olsalardı bugün İran’ın Suriye’deki nüfuzu çok daha etkili ve kalıcı olurdu.
Onca cürüm işlediler.
Esed’in zulmüne ortak oldular.
Suriye halkını terörist görüp itlaf etme yoluna gittiler.
Şimdi kalkıp özür dileyeceğine, Suriye halkına kendisini affettirecek davranışlarda bulunacağına kibrine ve öfkesine yenik düşen tehlikeli akılsızlıkların tam orta yerine atıyor kendini.
Bilmiyor ki Suriye’nin içine yaptığı her hamle en fenası Türkiye’yi düşmanlaştıran her siyaset kendi içine yapılacak hamlelerin önünü açıyor.
Yarın kendi içini tutamayacak noktaya gelebileceğini hesaba katmadan attığı adımlar siyaseten akılsızlığın örnekleri olarak anılacaktır.
Ahmed eş-Şara (Colani) Türkiye’nin telkinleriyle “İran halkıyla hiçbir sorunumuz yok” derken ilerde yeni bir normalleşmenin sinyallerini verirken İran’ın düşmanca tutumunu iç isyan kışkırtıcılığına kadar vardırmaktan geri durmaması derin bir siyasi öngörüsüzlüğün diğer adıdır.
İran’ın zerre kadar aklı varsa yol yakın iken bu tavrından dönmesini salık veririm.
Bizim gibi Şah’a karşı verdikleri mücadelelerinde ölümüne destek sunan, İran devrimini en zor zamanlarda korkusuzca sahiplenip savunan insanları bile bugün kendisiyle hasımlaştıran bir İran yönetici aklının ne İslam dünyasına ne de kendine hiç bir faydası yoktur. Tersine zararı çok olacaktır.
1982’deki Hama katliamıyla başlatan Baas yoldaşlığını Esed yıkıldıktan sonra bile sürdürmeye kalkışması, gayrı terk etmesi gereken yanlışların en başında gelmektedir.
HABERE YORUM KAT