Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

İran, İran..

25 Haziran 2009 Perşembe 07:00A+A-

Seçimler bitti ama, gösteriler, olaylar bitmedi. 20'den fazla insan öldü olaylarda, yüzlerce tutuklu var. Bu ara, Nida’yı reform şehidi ilan etmek isteyenlerin gayreti de boşa çıktı..

En vahim iddia, seçimlerde yolsuzluk yapıldığı iddiası.. Şimdi soruşturma ve inceleme derinleştiriliyor..

İlk incelemede, yaklaşık sandıkların %10’unun yeniden sayılmasına karar verilmişti ve bazı sandıklardan, seçmen sayısından daha fazla oy çıktı..

Bu önemli bir konu.. Tabii, sandıklara bu oylar daha sonra da konmuş olabilir..

Bu işi iktidar yandaşları da yapmış olabilir, ortalığı karıştırmak isteyenler de..

Gerekirse seçim de yenilenir.. Bir yanlışlık varsa, kesinlikle bu işin üzerine gidilmesi gerekir..

Kesinlikle sokak çatışmalarının durdurulması gerekir.. Bu süreç kimseye fayda sağlamaz. Bu işten en çok İsrail memnun olur.. İran halkı düşmanını güldürmemeli..

Önemli olan bağcıyı dövmek değil, üzüm yemekse, önemli olan bir haksızlığa karşı çıkmaksa, yöntem bu olmamalı.. Burada iktidarın da, muhalefetin de daha sorumlu hareket etmesi gerek..

Gösterilere mani olmak değil, şiddeti önlemek gerek..

İran hükümeti olaylardan İsrail, ABD ve İngiltere'yi sorumlu tutuyor..

İran yönetiminin kriz yönetimindeki başarısının ne düzeyde olduğunu gösterecek bu olaylar bize..

Olayları çıkaranlar Tahran'a hapsolmuş gibi.. Olaylar üniversite ile sınırlı gibi.. Esnaf destek vermiyorsa, yani Bazar destek vermiyorsa protestoların sonuca ulaşması zor..

Mollalar ve Bazar önemli. Ordu zaten böyle şeylerin dışında..

İran yönetiminin, Polisin kontrolsüz şiddet kullanmasını önlemesi gerek. Bir de iktidar yanlılarının, devrim muhafızları çizgisindeki güvenlik görevlilerinin kontrol altında tutulması gerek.

Kesinlikle bu olayların Ahmedi Nejat için ders olması gerek.. Kesinlikle aşırıya giden resmi kuvvetlerin temsilcileri derhal cezalandırılmalı. Seçimlerde bir hile ve usulsüzlük varsa (ki, bazı bölgelerde, muhalefetin iddia ettiği kadar olmasa da, usulsüzlük olduğu tesbit edildi) ortaya çıkarılmalı ve sorumlular cezalandırılmalı. Bu konuda sokaktaki insana güven verilmeli..

Az uz değil, %30'luk bir kitleden söz ediyoruz. Ve eğer muhalefetin haklı taleplerine olumlu cevaplar verilmezse, bu oran artmaya devam edecektir..

Olaylarda Rafsancani’nin kızı da gözaltına alınmış. Sonra serbest bırakıldı.

Bizim Media, karşı tarafı hep Laik ve seküler kesime mensup gibi gösteriyor.. Muhalefetin lideri Musavi böyle biri olmadığı gibi, Rafsancani'nin kızı da karşı kampa mensup biri değil..

Bu bir iç hesaplaşma.. Halkın Mücahidleri ve diğer muhalefet grubları bu durumu fırsat bilerek iktidara yüklenmeye çalışıyor..

Ahmedi Nejat şimdi oturup bu işleri bir daha düşünmesi gerekiyor..

Ahmedi Nejat bir yanı ile Erdoğan'a, öteki yanı ile Putin'e benziyor.. Ama sanırım kendi aydınlarını, içeriden yükselen eleştiri ve talepleri fazla önemsemiyor..

Bakın İranlı ünlü düşünür Abdülkerim Suruş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tartışılan manipülasyonu kınadığı zehir zemberek bildirisinde, göstericilere nasıl sesleniyor: “İsmi-i azamın hakikati adına sizler Süleymân’ın tahtına kurulan kara bahtlı şeytanı alaşağı eden ve Mûsa’nın asasıyla Firavun devletini yerle bir eden, Samiri’nin hokkabazlığını bozan hak taraftarlarısınız. Korku, hile ve nifak hükümetini korkusuz feryatlarınızla yerle bir ediyorsunuz.”

Ahmedi Nejat’ı Laikçilerin muhalefeti değil ama, Suruş'un eleştirileri zor durumda bırakır..

“Dinî istibdat gururunuzu ve şuurunuzu ayaklar altına alıyor, alay ediyor. Hakkın emaneti ve değerli reyleriniz gasıpların elinden alınarak emin ellere teslim edilmedikçe sizlerin mukaddes hışmı sönmeyecek ve dinmeyecektir. Eleştiri, siyasetin takvasıdır. Hakkı talep etmek hak taraftarı olmak da zamanımızın fazileti ve erdemidir. Sizler bu erdemi asla bırakmayacaksınız” diyor Suruş..

Suruş, muhalefet kanadından Kerrubi'yi destekliyordu. Mollaların bugünki hükümete karşı çıkmamasını eleştiriyor ve bazı yolsuzluklardan söz ediyor.. Bu yolsuzluk ve rüşvet konusu, uyuşturucu ve ahlaki zaafiyetler son zamanlarda çokça konuşulur olmuştu..

İran yönetimi bazı olayların konuşulmasını yasaklarken de bir yandan da şiddet dozunu artırıyordu. Öte yandan da bu işler olmaya devam ediyordu..

Bana göre, iktidar muhalefetin çağrısına kulak vermeli.. Ama muhalefet de İran düşmanlarının ekmeğine yağ sürmemeli.. Muhalefetin haklı talepleri, şer odaklarının karanlık planlarına malzeme olmamalı.. Ne iktidar, muhalefeti yabancıların kucağına itmeli, ne de muhalefet hükümeti yola getireyim derken birilerinin tuzağına düşmeli..

Bu olaylar İran'da yeni bir başlangıç için hayra vesile gelişmelere vesile olabilir..

Konuşulmayan birçok şey bu şekilde gün yüzüne çıktı.. Kirli ilişkiler ortaya döküldü. Bu işin geri dönüşü de yok..

Muhalefet kendi içinde yarım düzine fraksiyondan oluşuyor.. Her şeye rağmen Ahmedi Nejat'ın toplumsal desteği büyük.. Bu gelişmeler tabanı rahatsız etse de Kum ve Pazarın sessizliği anlamlı. O zaman çözüm Ahmedi Nejat'la yola devam, ama muhalefetin meşru taleplerinin dikkate alınması şartı ile.. Rejim ve iktidar sorunu yok.. Bir yürütme ile ilgili Reform sorunu var..

Tahran şiddetten kaçınarak yüzünü toplumsal taleplere çevirmesi gerek.. Yine İran yönetiminin şunu görmesi gerek; macun tüpten çıkmıştır. Geri dönüşü yok.. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!

İran'ın içindeki gizli devlet ve İran rejiminin derin devleti hükmündeki güç odakları da erken zamanda bu şekilde gün yüzüne çıktı.. Eğer İran bu krizi sağlıklı bir şekilde aşacak olursa, içini kemiren kurtlardan kurtulmak, halkı ile barışık bir rejim olarak dış tehditlere karşı yeni bir başlangıç yapabilir.. Yoksa bu süreç bu iktidar için sonun başlangıcı olur. Kriz daha da derinleşecek olursa bu ülke ve rejim açısından daha da tehlikeli bir hal alabilir..

İran vicdani red ve sivil iteatsizlikle tanışacak.. Her tür protesto gösterisinin, "devrimci müdahaleyle" bastırılacağı belirtildi. Oysa haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Aşırı şiddet, korumaya çalıştıkları değere zarar verir.. Halkla inatlaşılmaz.. Tamam "sabotaj ve isyan eylemlerinden kaçınılması" şart. Ama "direnenlerin İran'a karşı komplo içinde olmakla suçlanacakları" doğru bir tercih değil.. Bu kadar gözaltı doğru değil, gözaltına alma biçimi ve gözaltındakilerin durumu önemli..

İran'da göstericileri tekmeleyen polis de, etrafa saldırıp, yakıp yıkan gösterici de yanlış yapıyor.. Hükümetin, ben-o ayırımı yapmadan yanlış yapan kimse ona karşı çıkması gerek. Bakalım bunu yapabilecek mi?

Ha bu olaylar, Tahran için ders olsun!.. Selâm ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT