1. YAZARLAR

  2. BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

  3. İran: İntihar Eden Devrimin Ülkesi...
BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER

Yazarın Tüm Yazıları >

İran: İntihar Eden Devrimin Ülkesi...

31 Aralık 2009 Perşembe 22:31A+A-

Dost acı söyler, o zaman sözü söylemenin vaktidir...

 

İdeallerle kurulan bir devrim rejimi süreç içinde baskıyla ayakta duran bir resmi ideoloji totalitarizmine dönüşüyor. Bu baskıcı ve boğucu sistem de muhalefetini kendini ifade edebilecek alanlar aramaya itiyor. Sistem içi özeleştiri yapanlar daralan alanları sebebiyle doğrudan sistemin kendisini eleştirmeye başlıyorlar...

 

80 küsur milyonluk bir ülkede herkesin tektip olmasını beklemek kadar akıl dışı bir şey yok... İranlı sosyalistler, liberaller, milliyetçiler, İslamcı ıslahatçılar, aydınlar, muhalif Ayetullah-i uzmalar, Sünniler, Azeriler, Kürtler ve Beluçlar...

 

Herkes “Derin” Ayetullah Misbah Yezdi'nin hücceti şiiliğine, onun öğrencisi Mahmud Ahmedinejad'ın fikirlerine katılmak zorunda değil...  İranlılar soruyor; bugüne kadar neden istihbarat bakanlarının çoğu Yezdi'nin okulu Hakkaniye'den mezun? Hakkaniye ekolü'nün temsil ettiği “Hüccetiye” tartışılabiliyor mu?

 

Abdulkerim Suruş'un resmi web sitesinde Veliyy-i Fakih İmam Hamanei'ye yönelik yayınlanan mektuplu tepkisi ajitatif, abartılı ve duygusal olsa da İran'da yaşanan böyle bir rahatsızlığı ifade ediyordu. İran sistemi Sovyetlerin yaşadığı acı kaderi yaşıyor.

 

Kendi kuruluş amaçlarıyla çelişen bu baskı siyaseti ise karşıdevrimin doğmasına yol açıyor.

 

Bu açıdan İran elitleri artık tarihin bu kadim yasasından ders çıkartıp "açılım" yapmalılar...

 

İran İslam Devriminin mimarlarından olan Muntazari'yi uğurladık geçen hafta...

O, "Velayet-i Fakih" kurumunun baş teorisyeniydi. Kaderin garip bir cilvesidir ki bir zamanlar inşası için teorize ettiği kurum onun hayatını olumsuz yönde etkileyecek yegane kurum oldu.

 

Muntazari özgürlükçü tutumuyla ülke içindeki farklı kesimlerle diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini savunuyordu.

 

Diyalog yerine dışlayıcı, yaftalayıcı ve baskıcı yöntemlerin Devrim idealleriyle çeliştiğini savunuyordu. Bu sebeple muhalif birçok kesimin sistem içinde tutulmasına çaba gösterdi ama olmadı... Kişiye endekslenen bir sistem de olamazdı zaten...

 

Bugün İran sisteminin adı maalesef hak ve özgürlüklerle değil baskı ve sansürle anılıyor.

Şayet İmam Humeyni'den sonra Muntazari imam olsaydı çok daha farklı bir İran'la karşılaşabilirdik, Ancak İran şaibeli seçimleriyle pandoranın kutusunu açmış oldu...

 

Peki, İran'ın temel sorunu ne?  İran'ın bizzat kendi kimliğini analiz ederek cevaba ulaşabiliriz.

 

Temel sorun Türkiye'de olduğu gibi “resmi ideoloji” sorunu. Bu sorunu besleyen Merhum Şeriati'nin tanımlamasıyla “Safevi Şiiliği” İran'ın din anlayışını belirlediği sürece “kişi merkezli” “lider kutsayıcı” bir anlayış yaşamaya devam edecek. Takiyye'yi ahlak, türbeyi kıble edinecek... Yas tutma altında üzüntüyü bile resmiyete dönüştürecek...

 

Bu anlayış doğası gereği totalitarizmini beraberinde getirecektir. Din adamları sınıfı ihdas eden ve bu din adamlarının velayetini “mutlak bir velayet” olarak kutsallaştıran bir devlette doğal olarak tepeden inmeci ve şuraya kapalı, farklı sesleri sindiren bir yapı oluşacaktır. Bu bağlamda Safevi Şiası içinde büyük bir reform niteliğindeki “Velayet-i Fakih” kurumunun kendisi de -öze yönelik bir değişimi barındırmadığından- totalitarizmin kaynağına dönüşmektedir.

 

Velayet-i Fakih kurumunu daha özgürlükçü bir yoruma tabi tutan Ayetullah Uzma Sanii gibi taklid mercileri ise Resmi İdeoloji Uleması tarafından etkisizleştirilmekte.

 

Devrimi yapan ulema siyasi bağımlılığı olmaması sebebiyle özgür düşünebiliyor bu özgürlüğü ile halkla bağlantı kurabiliyorlardı. Özgürlüğün olduğu yerde dinamizm, hak ve adalet vardı...  Ama Devrim sonrası süreçte ulema devletin resmi ulemasına dönüştü, özgürlükler belirli çerçevede, izin verildiği kadarıyla mümkün hale geldi...  Sistem bekası uğruna kendi ilkelerini çiğnedi. Şah'ı sansürcülükle suçlayanlar, baskıyla itham edenler benzeri yöntemler kullanmaktan çekinmediler. Herkesin hukuka hesap verebildiği açık bir adalet toplumu olmak yerine ruhban oligarşisini tercih ettiler. Bu yanlış tercih “Devrim adına” karşı-devrimin iktidarını getirdi. Devrime karşı çıkan çoğu ruhban devrim sonrası iktidarı ele geçirmek için ateşli devrimciler oluverdiler. İktidar hırsı öyle bir şeydi ki devrim ilkelerini çiğnemek kadar Şiiliğin kendi kurallarını bile takmaz oldular. Eleştirenler “Merci-i Taklid” ve “Ayetullah-i Uzma” bile olsalar sarıklarına basılıp geçildi üzerlerinden... Veliy-i Fakih olabilmek için Ayetullah bile olamayanlar bir gecede Ayetullah-i Uzma olabildiler!

 

Özgür olmak isteyenler, İmam dâhil olmak üzere herkesin hukuka ve adalete tabi olduğunu söyleyerek eleştiriye gidenler ya hain ve münafık ilan edilerek susturuldular ya da “tövbe ettirildiler”.

 

İran İslam Devriminin İran Dini İstibdatına dönüştürülmesi Şeriati'nin “Din'e Karşı Din”de anlattığı kadim diyalektiğin tekrarından ibaret...

 

Gazete kapatmalar, fail-i meçhuller, keyfi idamlar, cezaevinde işkenceler ve tecavüzler normalleşti hem de İslam İnqılabı adına (!) Kelhizedek Hapishanesinde yaşananlar ortada. İşkence ve tecavüz iddiaları sebebiyle kapatıldı. Kapatılmakla kalmadı her ne hikmetse hapishanenin gardiyanları teker teker ecelleriyle ölüverdiler...

 

Milyonlarca insanın şaibe kuşkusunun olduğu bir seçimde hem de iddia edildiğine göre 10 milyon oy fark attıysanız neden oyları tekrar saymıyorsunuz?! 10 milyon oy fark atan taraf gayet rahat biçimde tekrar oylarını saydırır ve tüm kuşkuları gidererek zaferini güçlü bir biçimde ilan eder! Değil mi ama...

 

İslam İnqılabının muhafızı olduğunu iddia eden Ahmedinejad'ın iki bakanı İran mahkemelerinde yolsuzluk yaptıkları tescillenmiş iki kişi... İslam ve yolsuzluk... Enteresan... Sormak lazım kim Devrimci kim hain?

 

Dini İstibdat, paradoksal olarak Düşmanı olan Emperyalizm ve Siyonizm’e bol miktarda imkan alanı açıyor. Ayrıca İslam/Safevi Şiiliği adına yapılan baskının, sansürün, fail-i meçhul cinayetlerin, işkencelerin “İran laikliğinin” doğumuna ön ayak olduğunu da görüyoruz. Ahmed el-Katib'in kitapları ve eleştirileri bunun için önemli... Muhammed Taqi Şeriati'nin, Taleqani'nin, Ali Şeriati'nin düşünsel çizgisi bunun için önemli...

 

İran'da yaşanan olayların tümünün dış güçlere fatura edilmesi sorunu çözer mi, yoksa erteleyerek büyütür mü? İmam Humeyni'nin Fransa'da korunması, ABD'ye karşı bazı Avrupa ülkeleri ve Sovyetler tarafından en azından hareketine/liderliğine “göz yumulması” tarihi bir gerçekken ülke muhalefetinin doğrudan ajan, dış güçlerin kontrolündeymiş gibi lanse edilmesi ne kadar ahlaki?

 

Mir Huseyn Musevi'nin özeleştiri çağrısı “Yeşil Rasyonalizm” sistemin kendini yenileyerek canlandırması için bunun için önemli...  Onların hatası yok mu; elbette ve de oldukça var. Ama sonuçlara değil sebeplere bakmak lazım...

 

Velhasıl-ı kelam, açılım sadece Türkiye'ye değil daha acil biçimde de İran'a da şart...

 

Çünkü baskı ve zulmü çıplak bir kötülük adına yaparsanız kötü bir şeydir

 

Ama baskı ve zulmü iyilik adına, İslam adına yaparsanız bu hem kötü ve hem de iğrenç bir şey olur...

 

Tuzu kokutanların vebali bunun için çok büyük. İnsanların vicdanlarındaki umuda leke sürmek kadar büyük katliam var mı?

YAZIYA YORUM KAT

57 Yorum
  • Sadık AYDIN / 05 Ocak 2010 18:03

    İran da muhalifler için sorun soruyu kendinize kim bunlar
    1- Arkasında dış güçler olanlar
    2- Gaflet içindeki guruplar
    3- Uzun vadeli problemi görenler ve devrimin evlatları
    İlk gurup için buyrun işran hukuku işlesin, Musavi, Kerrubi, Puran şeriati yada Muntezeri için. Buldukları deliller medyatik ve doğrudan bu kişilerle bağlantılı değil yoksa çoktan tutuklanırlardı. Ama ne yapılıyor “Seçim ve karalama malzemesi”
    İkinci gurup için, buyrun aydınlatın onları. Aydınlatmak ve kazanmak için ne yapılıyor. Baskı, yasak ve özgürlük kısıtlaması mı?
    Üçüncü gurubu anlamak basiret ister Ulul Elbab, Rasihun olmak ister bu slogan değil Bu İmam Hüseyin olmak ister.
    Muhaliflerin hataları yok mu? Elbette var. Ve burada yazan kimse, kimseyi kutsamaz, onlarda dillendirilir.
    Emperyal kuşatmaya karşı Ahmedinejat dahil, bütün İran’ın yanındayız. Slogan düşmana karşı atılır. Dosta karşı değil.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 05 Ocak 2010 18:03

    Hatırlarım 1980 lerin ikinci yarısında Buharideki “Küçük cihad bitti, büyük cihad başladı. O de nefisle cihaddır.” hadisini kıyasıya eleştiren şimdiki iktidar yanlısı kardeşlerimdi. Ve bunu haklı bir argümanla yapıyorlardı. Humeyni’nin “Küçük cihad bitti, şimdi devrimi kökleştirmenin zamanıdır, bu daha büyük cihaddır.” Tesbiti ile karşılaştıklarında “Yanılmışız olayın daha ince boyutu varmış.” dediler. Ama içselleştirememişleri sadece tekrarlamışlardı. Aynı kişilerin bu tekrarı yapmak için İran’dan basiretli bir ses mi bekliyorlar?
    Humeyni bugünkü şartları yaşasaydı yada öngörebilseydi sanırım Muntezeri ye bir yönden hak verirdi. Kısa vadede hatalar yapabilen bir Muntezeri orta ve uzun vadede gördüğü bir şey vardı ve onları kısmen yaşamaya başladık. Bu Ali Şeriati’nin de belirttiği husustu.
    Klasik bir itirazdır “Arkadaki dış güçler” Elbette dış güçler ortalığı karıştıracak. Bozguncular araya sızacak. İmam Ali’nin ordusunda Hariciler yokmuydu?
    İkinci bir klasik itiraz “Sen ne yapıyorsun?” dur. İran İnkilabı öncesi bu soru onlara da soruluyordu sanırım.

    Yanıtla (0) (0)
  • ayhan / 05 Ocak 2010 16:56

    Dünyanın emperyalist/müstekbir güçlerinin islam cumhuriyetine fiili saldırırlarının an meselesi olduğu şu günlerde devrime ve önderlerine ve kazançlarına bu kadar keskin yıkıcı ve adeta dışardan biriymiş gibi saldırılıyor olması en basit deyimiyle büyük bir talihsizliktir. İslam cumhuriyetinin ulusal ve uluslararası düzlemde desteğe en çok ihtiyacı olduğunu düşündüğüm bu şartlar altında inadına devrim inadına imam inadına rehber inadına ahmedininejad.!!! rabbim devrimimizi rehberimizi korusun ayaklarını sağlam kılsın..

    Yanıtla (0) (0)
  • necip / 05 Ocak 2010 16:13

    humeyninin kitaplarını okuyunca derin bir tasavvuf anlayışının olduğunu görmekteyiz. özellikle m.ibni arabi ekolünün 20 y.y. daki temsilcisi kim diye bakarsak cevap humeyni diye çıkar. vahdeti vücut anlayışının koyu bir savunucusu olan humeyninin rusyanın kurtuluşunun kuranı değilde m. arabiyi anlamak olduğunu gorbaçova yazdığı mektuptan biliyoruz.size humeyninin islamda devlet kitabından bir alıntı yaparak devam ediyorum....
    ....'' imam rıza semaya bakarak haykırdıki yeryüzünde ne meleki mukarrebe ne mürsel peygamber nede mümin yokturki ahirette hz. muhammedin ve 12 imamın şefaatine muhtaç olmasın, yine yeryüzünde ne meleki mukarrebe ne mürsel peygamber nede mümin yokturki dünyada başları sıkıştığında müşküllerinden hz. muhammedi ve 12 imamın yardımıyla kurtulmuş olmasın....''
    buna benzer örnekleri arttırabiliriz sünni tasavvufi anlayışı şirkin inanç sistemi olarak kılmasını yıllarca eleştirirken tasavvufun nesilleri müşrikleştirdiği söylenirken aynı sistemi sahiplenen humeyni ekolü neden baştacı edildi neden bu şirk sözleri nin üzerine gidilmedi neden irancı kardeşlerimiz uyarılmadı... devrim bu şirkleri afmı ettirecek allaha bakın bakalım kuranda allah şirki affediyormu hatta içinde şirk olan amelerin heba olduğunu vurgulayan ayetler varken neden kuran dikkate alınmadı. içinde tevhid olmayan hiçbir hareket kalıcı ve kurani olamaz.saygılar

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 05 Ocak 2010 14:53

    Şimdi Sadık bey, Muntazari'ye karşı bu bağlılılığı bir türlü çözemedim ben. "Ama sonuçta O da bir insan ve devrimi tıkayacak hatasını Muntezeriye olan tavrı ile yaptı." Niye, İmam burada hata yapmış? İmam'ı bu kadar öfkelendirmiş birisi? Bize, muntazari'yi toz pembe anlatanlar, bu mektubu detaylı bir şekilde sunmayarak, bizi yönlendirdiler. Muntazari'yi köşeye çekmek neden hata oluyor? Bugün meydana gelen sorunları, İmam'ın Muntazari'ye olan tavrına bağlıyorsanız. yanılıyorsunuz Sadık bey. Bugünkü sorunun temeli, İran'ı yıkmak isteyen Amerika ve İsrail'in varlığıdır. bunu görmemiz lazım artık.
    Hem Muntazari devrimin ikinci adamı diye bayraklaştırılıyor hem de devrimin bir numaralı isminin uyarıları görmezden geliniyor. İmam Humeyni'nin açıklamalarına göre Muntazari siyasal alanda sorunlu birisi. Türkiye'den birileri bunu kabullenmemiş, İmam'ın açıklamalarını, eleştirilerini göz ardı etmiş, Ve sözde bizim önümüze pandorayı açıyorlar. İmam Humeyni'nin bu mektubu ve Muntazari hakkındaki görüşleri tam olarak bizden neden gizlendi şimdiye kadar?
    Değerli kardeşim Sadık, İmam'ın masumiyetine inandığım yok. Fakat birilerinin, Muntazarari'ye tavır alanları, devletçilikle suçlaması saçmalağına karşı çıkıyorum.
    Aslında bu mektupla, tartışmaya son nokta da konmuş oldu. kim bilir daha bilmediğimiz nice gizli belgeler var bizden gizlenen.
    Son olarak: BUGUN İRAN'DA, MUNTAZARİ'YE KARŞI ÇIKANLARI, MUNTAZARİ'YE TAVIR ALANLARI DEVLETÇİLİKLE SUÇLAYANLAR KAYBETTİLER, YANILDILAR. EĞER BUGÜN MUNTAZARİ'YE KARŞI OLANLAR DEVLETÇİYSE, BU DEVLETÇİLERİN BAŞI HAMANEİ DEĞİL HUMEYNİ'DİR. Bu durumda da ben size "orada bir durun" derim. İmam Humeyni ve İran'daki kardeşler, devrimin böylesini yapmışlar.
    Türkiye'deki müslümanlar ne yapmış? Yanıtlasın, ağabeylerimiz bu soruyu: Dünün devrimci kalemleri, bugün devrim değerlendirmecileri mi oldu? Herkes, İran'daki devrimi eleştiriyor. E kardeşim bir de siz kendinize bakın. Hele bir şu aynayı alın ve bakın kendinize. Sonra da İran'a bakarsınız.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 05 Ocak 2010 12:50

    Metin Çevik kardeşim. Son yüzyılın en başarılı ve vakur alimi olan Humeynini tespitlerinde elbette gerçeklik payı var.
    Bir yerde takılan kalan, kişileri tabulaştıranlar kim?
    Ama sonuçta O da bir insan ve devrimi tıkayacak hatasını Muntezeriye olan tavrı ile yaptı.
    Humeyni'nin Masum olduğunu iddia ediyorsan hiç tartışmayalım. Kimse kusursuz değildir.
    Zaten bu konuda tıkanıklık körü körüne biat anlayışından doğmuyor mu? Kendisi olarak destek verenlerle, iradesini teslim edenler arasındaki fark bu. İran'daki linç'in yansımasını temsil edenlere bir baksana!.

    Yanıtla (0) (0)
  • ibrahim karaman / 05 Ocak 2010 09:34

    ıslam devrımı onca kusatma baskı yalnızlastırma polıtıkalarına karsı hala ayakta sayın yazar cok ıyı bılıyorkı bu durumun tek sebebı ıranın filıstin davasına olan acık destegı 30 yıllık baskı savas kusatmayı iran dısında teslım olmadan asacak bır ulke varmı halka dayanmadan sahı hıc dusundunuzmu ıranın yoksul halkı devrıme canı gonulden baglıyken zengın cenah neden kıyametı koparır bulent bey ıranı degerlendırırken dın anlayışı ve ınternet makalelerıyle taraflı bır tavır ortaya koyuyor...

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 05 Ocak 2010 09:20

    Çok ilginç gerçeklerle karşılaşıyoruz bugünlerde. Bakın göklere sığdıramadığınız Muntazari hakkında İmam Humeyni, neler demiş:
    Benim ardımdan bu ülkeyi ve İran’ın Müslüman halkının aziz İslam İnkılâbı’nı liberallerin eline, onlar kanalıyla da münafıklara teslim edeceğiniz belli olduğundan nizamın geleceğinin önderliği salahiyetini ve meşruiyetini kaybettiniz. Siz, mektuplarınızın, sohbetlerinizin ve mevzi alışlarınızın çoğunda liberallerin ve münafıkların ülkede hükmetmelerine inandığınızı gösterdiniz.
    ....
    Örneğin İslam ve İnkılâb karşısında silahlı mücadele veren ve bu yüzden idama mahkûm olmuş olan çok az sayıdaki münafığın savunması olarak yazdığınız mektuptaki rakamı, münafıklar sizin ağzınız ve kaleminizden on binlere çıkardılar. İstikbar için ne değerli bir hizmette bulunduğunuzu görüyorsunuz. Katil Mehdi Haşimi meselesinde de, onun bir katil olduğu sizin için sabit olmasına rağmen sürekli olarak “onu öldürmeyin” diye mesajlar gönderdiniz. Mehdi Haşimi türünden olaylarınız pek çoktur ve benim de bunların hepsini masaya yatırmaya halim yok. Siz artık bundan sonra benim vekilim değilsiniz.
    ....
    Eğer siz benim görüşüme uymayı Şer’i olarak kendi görüşünüzden öncelikli görüyorsanız, akıbetinizi daha da harap edecek şeyler yazmakla meşgul olmayın. Size birkaç nasihatim var, artık siz bilirsiniz:
    1. Büronuzdaki insanları değiştirmeye çalışın ki İmam-ı Zaman’ın humus paraları münafıkların, Mehdi Haşimi ekibinin ve liberallerin boğazına akıtılmasın.
    2. Saf olduğunuz ve hemen tahrik olduğunuz için HİÇBİR SİYASİ FAALİYETE KATILMAYIN, belki Allah kusurlarınızdan geçer.
    3. Artık ne bana bir mektup yazın, ne de münafıkların memleketin bütün sırlarını yabancı radyolara vermelerine izin verin.
    4. Münafıkların sizin vesilenizle kitle iletişim araçlarından halka ulaşan mektupları ve konuşmaları, İslam’a ve İnkılâb’a ağır darbeler vurmuştur ve İmam-ı Zaman’ın gizli askerlerine edilen büyük bir olmuştur. Artık hatalarınızı ve günahlarınızı itiraf edin.
    ...

    Yanıtla (0) (0)
  • Herhangi Birisi / 05 Ocak 2010 07:42

    1- Cumhurbaskanligi seciminde oy kullanmadik.
    2- Hubregan Meclisi seciminde oy kullanmadik dolayisiyla Rehberi denetleyecek veya yeni Rehberi ataycak kisileri de belirlemedik.
    3- Milletvekili secimine de istirak etmiyoruz.
    4- Giriste pasaport lazim.
    5- Calismak istesek TC'ye ait tum belgeleri, savcilik kagidini isteyecekler.
    6- Iltica etsek kimlikte vermeyecek, pasaportta. (20-30 yildir kalanlara vermediler)
    7- Dolayisiyla vatandasi da olamayacagiz.
    8- Dernek kurmadik.
    9- Vakif acmadik.
    10- Gazete, dergi cikarmiyoruz
    11- Askere de yazilmadik. IIC icin savasa da gidemiyoruz.
    12- 16 tane Muhazakar grup, 20 kadar reformcu grup var.
    13- Kadrolasmalar, ayak kaydirmalar, iftiralar, tasfiyeler, yolsuzluklar, faili mechuller yasaniyor.
    14- Gitsek yabancisiyiz kalsak zaten yabancisi.
    15- Adalet mekanizmasindan sikayetler var.
    16- Issizlik fazla.
    17- Egitimli genclerin/yetiskinlerin yaridan fazlasi reformcu veya karsi devrimci. Egitim sisteminden sikayet var.
    18- Siyasi temsiliyet dersen izne bagli. Izin verilenler de ABD ve Bati ajani cikiyor.
    19- Oligarsi gittikce kok saliyor. Sikayetler var.
    20- Butcenin yaridan fazlasi Devrim Muhafizlari kontrolundeki vakiflar araciligiyla kontrol ediliyor, sosyal adalet mekanizmasi calismiyor. Ekonimiden ciddi sikayetler var.
    21- Petrol ihrac ediyor ama benzini disardan aliyor karne ile satiyor.
    22- Nukler silah uretiyor ama benzin bile yapamiyor.
    23- Turkiyedeki Islami sitelerde Iran taramasi yapin en fazla haber fuze denedi silah denedi roket denedi, savas ucagi yapti vs. Askeri goruntu veriyor sanki cumhuriyet degil Askeri Cunta devleti.
    24- Mehdi Bazergan, Rafsancai, Hatemi, Kerrubi, Rizai, Musevi vs. Fakihlerin guvenilir deyip secim izni verdigi adamlarin hepsi ABD usagi, bati isbirlikcisi olarak yaftalanip ya gorevden alindi yada suclamalar devam ediyor.
    25- Sistem sanki munafik ve isbirlikci uretim mekanizmasi olarak calisiyor.

    Hicbir surecine dahil olmadigimiz ve de olmayacagimiz bu IRAN'dan bize ne..

    Yanıtla (0) (0)
  • Vedat / 04 Ocak 2010 20:35

    B.Şahin Erdeğer'in eleştirilerini önemsiyorum. Katılmadığım bazı hususları ise dile getirmek istiyorum:

    *** Önce Eleştirilerim Muhalif Cepheye:

    1- İran'daki muhalefetin ortaya koyduğu eylemler ne kadar İslamidir? Bunu yeterince sorguladık mı?.Protesto edeyim derken ortalığı yakıp yıkmak,kırıp dökmek ne kadar doğru? Bu yapılanların doğru olmadığını muhaliflerin önde gelenleri bilmiyorlar mı?
    2- ABD,İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin İran'a olan baskıların ve İran' ı etkisiz hale getirip kuşatma çabalarının yoğunlaştığı bir zaman diliminde, muhaliflerin gösterileri inadına yaygınlaştırması ne kadar sağlıklıdır?
    3- Muhaliflerin ABD ve İsrail'e karşı belirsiz ve net olmayan tavırlarını nereye koyacağız? ABD ve İsrail'in emperyalist saldırılarına neden yeterince seslerini çıkarmazlar?
    4- Demokrasi,Liberalizm,Özgürlük gibi sloganların çokluğu ve İslamın temel esaslarına muhalifler tarafından yeterince vurgu yapılmaması ne anlama gelmektedir?
    5- Muhaliflerin taraftarlarının, Ayetullah Muntazeri'nin ismini istismar etmelerine ne demeli? Muntazeriyi kendi basit emellerine bir malzeme yapmalarını ve onun isminden yararlanarak İslami açıdan pek net olmayan hareketlerine güç kazandırmaya çalışmalarına sessiz mi kalmalıyız?

    *** Gelelim İktidar cephesine:

    1- İslamın tanıdığı özgürlük neden daraltılmaktadır.En basitiyle bir ifade hürriyeti neden basit gerekçelerle kısıtlanmaktadır? Yapıcı tenkitler, neden düşmanlık olarak algılanmakta ve bu tenkitleri yapanlar neden en ağır etiketlerle yaftalanmaktadır?
    2- Muhalefetin bazı makul talepleri neden yerine getirilmeyip gereksiz yere gerginliğe sebep olunmaktadır?
    3- Neden hâlâ şia vurgusu,daha doğrusu mezhepçiliğe vurgu yapılıyor? Bundan ümmet olarak,vahdet olarak çıkarımız nedir? Şia vurgusu yapmak dış politikada İran'ı yalnızlaştırmaz mı? Bu durum ABD ve İsrailin eline koz vermez mi?
    4- Şia geleneğini Kur'an eleğinden geçirip eleştiren akademisyenlere neden baskı yapılmaktadır?

    Selam ve dua ile

    Yanıtla (0) (0)
  • Anka Ateş Kuşu / 04 Ocak 2010 19:38

    ebukerem: "bir gün umarım anlaycaksınız, TEK YOL DEVRİM falan değil, TEK YOL ALLAH'A TESLİM OLMAK."

    Katılıyorum size,

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet / 04 Ocak 2010 19:10

    Bülent Şahin yazılarının takipçisiyim. Birilerinin yazmaya cesaret edemediği gerçekleri yazmaktan kendini alıkoymuyorsun.Tabi halabi böyle olunca da daha önceki yazılarını takip eden ve eleştiren bir kesim seni tetikte bekliyor.
    Yapılan eleştirler yazdığın konuların yanında kişisel mevzulara ve hırslara dönüyor senin de gördüğün üzere.Onun için sen kimseyi dinleme ve kaldığın yerden yazmaya devam et derim ben.

    Yanıtla (0) (0)
  • kiyam / 04 Ocak 2010 17:58

    Metin Cevik kardesim Allahu tealaya dua etmemiz gerek sizin gibi hala Müslümanlarin oldugu icin, bugün maalesef batinin yayin organlari ile koskocaman bir Islam Devletini bir kalemle silebiliyorlar, lakin biz bu müslümanlari 28 Subat ta da gördük gücü görünce nasil da cin yavrusu binbir tarafa dagildilar, bugün cikip haktan hukuktan bahsediyorlar, kendi ülkende zulümü kaldirmak icin parmak bile oynatamayacaksin ama evde klavye basinda büyük büyük laflar edeceksin. Hayir dostlar müslümanlik bu olmasa gerek, Iran da yanlis var ise bunu Islami rejimin sinirlari icinde kalarak cözecegiz yoksa kendimizi bilmez sekilde kamu malina zarar vererek polislere saldirip sucsuz insanlari sehid ederek degil.

    Tekrar dan Metin kardesin mantiki aciklamalarini benim daha cok aklima yattigini söyleyerek Allahtan ilk önce herkesin kendisine bakip sonra baskalarini elestirmesi dilegiyle diyorum.

    selametle...

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 04 Ocak 2010 16:34

    Kuran Nesli Dergisi'nden bahsetmedim. Derginin kapandığını da senden öğreniyorum. Projeden bahsettim. Kuran nesli projesine tavır almadım, hakaret etmedim, saldırmadım. Usulde yapılan bir hatadan sözediyorum.
    Kuran Nesli'nden rahatsız oldu sevgili kardeşim benim. O halde sahabe dönemine gideyim ben. Belki, anlatmak istediğimi anlar.
    Sahaba döneminde ciddi hatalar yapıldı. Sahaber birbirlerine kılıç çekti. Yaşanan gerginlikler.. savaşlar...
    Hangi biriniz, sahabe döneminde işlenen bu hataları İslam'a mal etti? Birisinin çıkıpda bu işlenen hatalardan ötürü "İslam bitti" demesi ne kadar mantıklı? "Mekke: İslam'ın intihar ettiği yer..." gibi şeyler..
    Eğer, siz bugün, İran'da birilerinin yaptığı hataları, devrime mal eder ve devrimi siler atarsanız, bir gün de birisi çıkar, aynısını size karşı yapar. Kuran nesli projesiyle ilgili olan mevzu mu? Şimdi bu kurduğum bağlantıda ne sakınca var?
    Hamanei, cezaevlerini kapattırdı ve sorumlular en şiddetli şekilde cezalandırılsın" emrini verdi mi vermedi mi? Verdiği halde, sanki Hamanei'yi de cezaevlerinde işkenceyi destekliyormuş gibi sunmanın anlamı nedir?
    Ne demek istedim şimdiye kadar? Rıdvan abini kendi uslubunca anlatmak istediklerini. Beni unutun, Rıdvan abinin dediğine bakın. Onu itibara alın. Kazanan hem siz olursunuz hem de ümmet. Gidin dinleyin Rıdvan abiyi. Anlatsın size ne demek istediğini, sizi neden sakındırmak istediğini..
    Selam ederim..

    Yanıtla (0) (0)
  • Kur'an Nesli Dergisi / 04 Ocak 2010 13:12

    Tarafgirlik insanın gözüne perde gibi indi mi orada hak ve adaletten bahsedilemez. Mütevazi bir yerel Kur'an çalışması ile Koskoca bir devleti mukayese edebilecek kadar belden aşağı vurma çabasını esefle karşılıyoruz.

    Demek ki insan cevap vereyim derken kırıp dökebiliyor hiç alakası olmayan kişilerin yüreklerini sızlatabiliyor.

    İran devletinin yaşadığı bunalım, siyasi gerginlikler bir devlet içinde kümelenen zümrenin yanlış politikaları ve bu politikalardan faydalanan emperyalizmin kışkırtmalarıyla alakalıdır.

    Kur'an Nesli dergisi ise mali sebepler dolayısıyla yayın hayatına ara vermiş yerel bir dergidir. Bir devletin ideolojik/politik sorunu ile mali yetersizlik sebebiyle dergi çıkartamayan gençleri mukayese etmek ne kadar akıllaca bir yöntem...

    Birbiriyle alakası olmayan iki konu hakkında sırf makale yazarı o dergide yer aldı diye bağlantı kurmak ne islami ne de ahlakidir. Bu yorumu yapan kişiyi Allah'a havale ediyoruz.

    Yanıtla (0) (0)
  • ömer bitlis / 04 Ocak 2010 12:13

    Yatanların oturanları, oturanların yürüyenleri, yürüyenlerin koşanları eleştirmeye hakkı yoktur.

    Birileri cemaat olamazken, devlet olan İranı mı eleştiriyor.

    Hz Ali'nin dediği gibi "Kendisi ile şer murad edilen, haksöz." olmasın sonu bu eleştirinin...

    Yanıtla (0) (0)
  • fahrettin yazıcı / 04 Ocak 2010 11:27

    müslüman şahsın görevlerindendir iyiliği emredip kötülükten men etmek.
    her şartta hakkı haykırmak haksızlğa boyun eğmeden dik duruşunu muhafaza etmek ve zülmü açığa vurmak.
    ancak öyle görülüyorki müslüman bireyde olması gereken bu hassasiyetler birileri tarafından dillendirildiği vakit bizdeki 'FAŞİST' ve'LAİK KEMALİST'lerin yaftaladığı gibi 'HAİN' 'MÜNAFIK'lıkla suçlanabilmektedir.
    A.kerim Suruç'un makalesini okuduysanız Bülent bey'in eleştirisini gayet oturaklı bir eleştiri olduğunu görürsünüz.
    Evet İranda birtakım sıkıntılar var ve bu sıkıntıları İslam'i açıdan masaya yatırıp değerlendirmek ve -yapıcı bir üslupla- eleştirmek gerekir. korkmayın İslam inkılabına bir halel gelmez kimilerin dediği gibi 'emperyalist' ve 'siyonistler' bundan kaznçlı çıkmaz sadece biz müslüman hassasiyetiyle bu sıkıntıları dillendirdiğimiz için kazançlı çıkacak olan müslümanlar olacaktır. aksi halde haksızlık yandaşlarımızca yapıldığında sesimizi çıkarmayıpta karşıt olduklarımız bunu yapınca en yüksekten zulmü haykırmak bir paradoks olmazmı? Allah için hakkı ayakta tutan şahitler olalım.

    Yanıtla (0) (0)
  • Anka Ateş Kuşu / 04 Ocak 2010 10:33

    Devrimle gelen devrimle gider."Devletler doğar, büyür ve ölürler" der İbnu Haldun.İran çöküşüne giden yolu çok çok hızlandıran adımlar attı, bir diktatorya kurdu.Gerçi ABD'nin ajanlarının cirit oynadığı bir saha, onu da göz ardı etmemek gerekiyor. Her ne kadar adı İslam olsa da olmuyor işte, Emevilerde dine dayandırıyorlardı kendilerini.Devrim aşıkları örnek gösterdikleri İran'ın durumunu görüyorlar mı, özellikle İran'ın İslam ile alakası olmayan baskıcı yanlarını.Devrim mevrim boş laf.İktidar için oynanan oyunlardan birisidir sadece.Her şey mubah değil.
    İslam En Yüce!

    Yanıtla (0) (0)
  • çawşin / 04 Ocak 2010 09:57

    tahran'da milyonlar tarafından atılan
    sloğanlar deyince sevgili METİN ÇEVİK

    cumhuriyet mitinglerini hatıladım.
    hani bu mitingler 80 milyonluk türkiye olarak resimlenmişti.

    daha sonra ne olduğu anlaşıldı bu mitinglerin.

    Yanıtla (0) (0)
  • mürsel bahar / 04 Ocak 2010 09:36

    bülent kardeşin yerinde ve haklı tespitlerini okuyunca Elhamdulillah dedim...Elhamdulillah ki "kol kırılır yen içince kalır" demeyen insanlarımız var,kafamızı kuma gömelimcilere itiraz eden yanlarımız hala duruyor.dış güçlere yardım ve yataklık ediyorsunuz yaftalamalarına rağmen konusan yürekler var...Elhamdulillah.yeryüzünde islam devleti olmakla-korumakla değil adaleti tesis etmekle imtihan edildiğimizi anladıgımız gün gerisi çorap söküğü gibi gelecek inşallah.bir kardeşin dediği gibi "tek yol devrim" değil.Tek yol Allaha teslim olmak...Vesselam

    Yanıtla (0) (0)
  • Hüseyin Uslu / 04 Ocak 2010 07:30

    İrandaki secim, Batı Medyasında öyle yürütüldü ki...
    Seçimin galiplerini kendileri önceden belirlemişlerdi bile.

    Seçim sonuçları Batının beklediği gibi çıkmayınca, adeta Batının yüzüne bir şamar gibi indi.

    Asil seçimin mağlubu birinci sırada Batı oldu.
    İkinci sırada ise, Batı yanlısı Eğitimli sınıf oldu. Genelde ABD de ve Avrupa da eğitim almış sınıf (Tabiri caizse İran‘ın jöntürkler‘i)

    Kazanan ise emperyalist karşıtları oldu, Iran halkı oldu.

    Ahmedinejad 2005 seçiminde Rafcancani’ye karşı yine benzeri oy oranıyla kazanmamışımıydı?

    Neden simdi bir daha kazanmış olamasın ki?

    Bülent kardeş, tüm tezini „şaibeli secimden“ hareketle kurguluyor.

    Aşağıda ki linklere bakmasını tavsiye ediyorum.
    Belki hareket noktasını, dolasıyla eleştiri şeklini de değiştirir.

    http://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/article/2009/06/14/AR2009061401757.html

    Secim öncesi kamuoyu araştırmasını detaylı bir şekilde aşağıda ki linkte görebilirsiniz. Özellikle 8.sayfaya bakın. Incelediginiz de de göreceksiniz ki, Ahmedinejad 34% birinci sırada Mussavi 14% le ikinci sırada.

    http://www.terrorfreetomorrow.org/upimagestft/TFT%20Iran%20Survey%20Report%200609.pdf

    Ayrıca Velayet-i Fakih’in resmi sitesinde ki açıklamaya göre, hile edildiği iddia edilen yerlerdeki seçimler iptal edilse bile, seçim sonuçlarında bir değişikliğin olmayacağını beyan ediyorlar ilgili link aşağıda.

    http://www.shora-gc.ir/portal/Home/ShowPage.aspx?Object=News&CategoryID=4d425fd9-748e-4826-8378-24118396b087&LayoutID=d87e74e2-bb58-412e-9af1-ac48f0efd470&ID=f90261e4-eabb-4ecf-adf6-75b23022a3a1

    Yanıtla (0) (0)
  • Yaşar / 04 Ocak 2010 07:02

    Rehberin bir gecede seçilmesi iddası yanlıştır.O nu İmam Humeyni tavsiye etti.youtubda seçim videosu var.

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 04 Ocak 2010 04:59

    Paylaşmak istediğim önemli bir analiz ve haber var. İran'daki devrim karşıtı Yeşil dalgayla ilgili. Yeşil dalga içerisindeki devrim karşıtlarının varlığından habersizce, meydanlarda olay çıkaranları, sadece bir hak talebi olarak okumak, İran'daki gelişmelere hatalı okumaktır.

    http://yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=7066

    http://www.israhaber.com/enis-nakkas-iran-daki-reformcularin-akibetini-acikladi-7835-haberi.html

    Hepinizin affına sığınıyorum. Fazla yorum yazdım. Fakat dikkatli olmalıyız. Bunları sadece İran için söylemiyorum. Çünkü bugün aynı oyunlar Müslüman Kardeşler için de oynanıyor. Müslüman Kardeşler, lehinde haber yapmayan sözümona İslami haber sitelerimiz, ne zaman Müslüman Kardeşler, aleyhin bir haber olsa, doğrumudur yanlış mıdır demeden mansete çekiyor. Neden diye soruyorum?

    Bugün, İran, Müslüman Kardeşler... yarın da kimbilir kim olacak?

    Selam ederim..

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 04 Ocak 2010 04:02

    "Rıdvan bey'in Şükrü Hüseyinoğlu'nun tavrı da anlaşılır değil. Allah aşkına bu meseleler İran kamuoyunda çok daha sert ifadelerle tartışılırken, Dünya Haber ajansları bu gelişmeleri tüm dünyaya duyururken biz neden bunları konuşmayacağız?"
    Hangi, dünya basınından bahsediyorsun kardeş? İran'da 200-300 kişi yürüyünce, flash haber olarak dünyaya duyuran ama İran'da milyonlar İslam İnkılabı için yürüyünce gözleri kapatan dünya basınından mı bahsediyorsun? İslam İnkılabı aleyni propaganda yapan ama İslam İnkılabı lehine bir tek yayın dahi yapmayan dünya basınından mı bahsediyorsun?
    İslam İnkılabi alayhindeki haberler, yeşil akımın haberleri, bizim İslami medyanın mansetlerini süslerken, İran'da milyonların İnkılaba destek yürüyüşünün sümen altı edilmesi ne anlama geliyor?
    Bak, değerli dostun Çawşin bile aldananlar arasında. Ne diyor Çawşin:
    "yıl 1979. yer tahran.
    ABD elçiliğini basan ön saflarda öğrenciler
    '' Hükümet-i İslami, Cumhur-i İslami ''

    devrimin çocukları.

    yıl 2009-2010. yer tahran. yine ön saflarda öğrenciler.
    “Ya adalet devleti ya da yeniden devrim”

    süreç Bülent Şahin Erdeğer vurguladığı gibi
    intihara doğru gidiyor."
    Dostum Çawşin, senin duyduğun bu sloganları atanlar, 200-300 hadi diyim 100... hadi diyim 10 bin..
    Ama senin neden duymak istemediğine anlam veremediğim bir de milyonlar var. Daha yeni atıldı bu sloganlar Tahran'da.. Bak şu sloganlara: "Hepimiz Senin Emrindeyiz Ya Hamanei"
    Milyonlar bu sloganı atıyorsa, sen tezini sayıları 10 binler üzerine kuruyorsan, bu demektir ki sen değerli dostun apaçık bir yanılgı içerisindesin
    Selam ederim...

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 04 Ocak 2010 03:53

    İslam İnkılabı liderliğinin kabul etmediği hataları, İslam İnkılabı'na mal etmek ne kadar adil dostlar?
    Diyorum ki eğer siz bugün, İran'da birilerinin yaptığı hataları İslam İnkılabı'na mal ederseniz, yarın da birisi çıkar ve sizin Kuran Nesli projesi için aynı şeyi söyler.
    Kuran Nesli Projesi, hayat bulduğu zaman bunu daha net olarak anlayacaksınız. Kuran Nesli içerisinden sahtekarlar, dolandırıcılar da çıkacaktır zamanla. Sonra birisi çıkıp derse ki "Kuran Nesli ve yolsuzluk.. Enteresan"..
    Beni konuşturmayın A Dostlar! Biliriz biz birbirimizi hem de çok iyi biliriz!
    İran'daki hatalar konuşulmasın demiyorum. Konuşulsun ama hatalar İslam İnkılabına mal edilmesin. Bu büyük hatadır. Rehber, işkence iddialarının olduğu hapishaneyi kapattırdı mı? Kapattırdı. O halde, Bülent kardeşe düşen yazısında Rehber'i takdir etmesiydi. Etmedi. Neden acaba? Dost sadece acı mı konuşur yoksa iyiliği de takdir eder mi? İran'daki hatalar konuşulsun ama ne Suruş ve Eşdeğer gibi alayvari bir uslupla değil. Konuşulsun ama delilleriyle.. İnkılabın, seçimlerde hile iddialarıyla başlayan büyük bir komployla (laik basına bakın. Hamanei hakkında ne tür haberler çıkıyor.) karşı karşıya olduğunu idrak ederek konuşulsun.
    Bülent Kardeş, diyor ki "kendisinden emin olan, oyları yeniden saydırır." Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok kardeşim. Seçimlerde hile yapıldığını iddia edenler, iddialarını ispatlar. İddialarını ispatlayamayanlar da zelil olacakları günü beklerler. Musevi ve Kerrubi, seçimlerde hile yapıldığını iddia etti. Ama ispatlamadılar. Anayasa Koruyucular Kurulu, Musevi ve Kerrubi'ye çağrıda bulundu. Gel ve ispatla! Ama bu iki adam gitmedi. Neden, ispatlayamadılar? Kerrubi, ilan ediyor. Cezaevlerinde tecavüz var. Soruyorlar Kerrubi'ye "emin misin". Kerrubi, yanıt veriyor: "Emin, değilim". O halde adama demezler mi: Amacın ne Kerrubi? (...)

    Yanıtla (0) (0)
  • mehmet tekin / 04 Ocak 2010 00:56

    aslında yazının geneline bakıldığında yanlış şeyler içermiyor. ancak kanatimce yanlış anlaşılıyor(örneğin metin çevik kardeş tarafından. ancak o da daha büyük bir hatayla konuyu Kuran nesli projesine dönük yanlış benzetmeler yapıyor.)
    yanlış anlaşılmasının nedeni yalnızca okuyucudan kaynaklanmıyor bence. bülent kardeş yazıyı kaleme alırkenki kullandığı usul ve değerlendirmesinin yalnızca günceli içermesi buna sebep oluyor sanki. elbetteki bir kitap içeriğindeki gibi çok detaylı açıklamalar yazıda olamaz ancak iran hakkında en azından yazarın olaya bakışındaki durumu(tarafını) okuyucuya hissettirebilmeliyidi daha net olarak. yani içerden yandaş bir bakış açısından iran değerlendirilmesi yapıldığı vyrgulanmalıydı.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 03 Ocak 2010 22:25

    Çawşin kardeşim, sendeki adalet anlayışını seviyorum. Ama çok tez canlısın kardeşim, zamanın seni olgunlaştırmasını ve zaaflarını aşmanı bekliyorum.
    Doğru ve acı tespit dileğimiz olmasın sakın.

    Yanıtla (0) (0)
  • çawşin / 03 Ocak 2010 20:50

    yıl 1979. yer tahran.
    ABD elçiliğini basan ön saflarda öğrenciler
    '' Hükümet-i İslami, Cumhur-i İslami ''

    devrimin çocukları.

    yıl 2009-2010. yer tahran. yine ön saflarda öğrenciler.
    “Ya adalet devleti ya da yeniden devrim”

    süreç Bülent Şahin Erdeğer vurguladığı gibi
    intihara doğru gidiyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • çetin yıldırım / 03 Ocak 2010 17:32

    İranda olanları dikkatle okuduğumuzda.Muhaliflerin gösterileri 79 dan beri yapılan en büyük çaplı organizasyonlar.Bu gösterilere rejim içinden destek olmasa bizdeki gibi kısa sürede sert bir şekilde ezilirlerdi.Olaylar özgürlükler yanında ekon omiktirde.Ahmedinejad kendinden öncekilerin hepsini yolsuzluk yapmakla suçlamıştır.(hatemi ve rafsancani dahill)
    Devrim zengiliklerine zenginlik katanlarla hesaplaşırken,özgürlüklerinde önünü açabilecekmi...Devrimin çoçukları savaşıyor bakalım kim kazanacak işte savaşanlar...Her şeyden önce çekişen isimler devrimin asıl yiğitleri: Hamaneyi, Ahmedinejad, Musevi, Kerrubi, Rezai, Hatemi ve Rafsancani. Musevi, Humeyni’nin ilk yıllarındaki başbakanıydı. Seçimdeki dört adaydan Mehdi Kerrubi iki dönem Meclis Başkanlığı yapmış bir isim. Diğer aday Muhsin Rezai ise nerdeyse Rejimin belkemiğini oluşturduğunu söyleyebileceğimiz Devrim Muhafızları Ordusu’nun komutanıydı.Şimdi bu el mi yaman bey mi yaman göreceğiz.Asıl mesele rejimdeki değişim yapılması kadar rejimdeki değişimin karşı devrime dönüşmeden gerçekleştirilebilecek mi?asıl soru bu cevap gerek?

    Yanıtla (0) (0)
  • habbap.. / 03 Ocak 2010 16:52

    Ortadoğu halklarının ortak kaderi midir?Bilinmez ama şu gerçek bir kez daha vuuku buldu.İran da devrim kendi çoçuklarını yedi,yemektede ısrarlı.İran daki iktidar hem otoriter olmayı aşıp totaliter kimlik kazandığı gerçeğini görmek gerek.Erdemlerini yitiren devrim duygusallıkla gözlemlenme alışkanlığından vazgeçmiyen türkiyeli müslümanlar tarafından okunamamaktadır.İranda kideğişime direkt devrim demekte aslında hata idi.Devrim mevcudun yıkılması demekse bu ganel kabul görür.Ama degişim sosyal tabanda ciddi sıçramaları ortaya çıkaramıyorsa,eleştirilere tahammül olmuyıorsa,muhaliflere vebalı olarak tövbeye çağrılıyorsa burada ki değişimin devrim olmadığının isbatıdır.Şahı özleten zulumler işlenirken birileri ABD VE İSRAİLİ gösteriyorsa ülkede hem soygun hemde ifsad kol geziyor demektir.Ahmedinajad protestolar ingiliz ve amerikan işi olduğunu söylüyor.İranda kimse kolay kolay devrim muhafızlarının karşısına çıkma cesareti gösteremez.Bıçak kemiğe dayandığının göstergesi budur.Muntazari vefatından önce medresisin yakılması hameneye biat etmemesi ve bu göreve onu layık görmemesi ciddi bir rejim krizine neden olmuştur.İrandaki iktidar YEZİDLEŞEREK çözüm araıyor.yani inkar ediyor.eleştirleri duymuyor,bunun bedelinide ödemekten korkuyor çünkü işte asıl devrim o zaman olacak.Cübbeli ve sarıklıların saltanatı yıkılmalı ki yalın ayaklıların iktidari gerçekleşsin.Cübbe heryerde zulmü semboleştiriyor.Türkiyede olduğu gibi komşuda da.İstisnalar olsa bu gerçek.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Şiası / 03 Ocak 2010 14:43

    Kimse Bülent Şahin'e kızmasın. Erdeğer gibiler sadece sizi gerçeklerle yüzleştiriyor. Oradaki işkencecileri, fail-i meçhul2ün faili kontr gerillayı değil de bunlardan bahsettiği diye Selahaddin Eş ya da Bülent Şahin'i suçlayacaksınız vicdanınızla hesaplaşın derim ben...

    Kimse bana İsrail'den de bahsetmesin. Ahmedinejat'ın 1. dönemde bakanı olan 2. dönemde de Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak seçtiği zat "İsrail halkı dostumuzdur" dememiş miydi? Demişti. Hamaney'in tüm ısrarına rağmen Ahmedinajt bu şahsı görevinden almamakta diretmemiş miydi? Diretmişti... O zaman kimse İsrail üzerinden İran siyaseti yapmasın ayıp oluyor...

    Rıdvan bey'in Şükrü Hüseyinoğlu'nun tavrı da anlaşılır değil. Allah aşkına bu meseleler İran kamuoyunda çok daha sert ifadelerle tartışılırken, Dünya Haber ajansları bu gelişmeleri tüm dünyaya duyururken biz neden bunları konuşmayacağız? Biz yazmayınca biz konuşmayınca bu vakıa ortadan mı kalkıyor? Biz sadece başımızı kuma sokmuş olmuyor muyuz? Bu savunmacı ve kol kırılır yen içinde kalır tavrı "İlkeler"i önceleyen genel hattımıza ne kadar uygundur?

    Özeleştiri bilinci'ni içselleştirmiş bir zihin Türkiye'deki hurafeleri, türkiyedeki sorunları rahat rahat eleştirebilirken neden o hurafelerin on katını yaşayan bir yeri eleştiremesin? Sırf tabelasında İslam cumhuriyeti yazıyor diye mi sırf ABD tehdit ediyor diye mi?

    Peki ABD tehdidini besleyen ve bundan beslenen bir politik çizgi Müslümanların ıslah ve tecdidine ne fayda sağlar ne götürür? Türkiye'deki cübbeli ahmetlerden hiçbir farkı olmayan iranlı cübbeli ahmetlere neden bu hoşgörü?

    Ali Şeriati'nin Anne Baba Biz Suçluyuz kitabının güncel bir yansıması olmuş bence yazarın ifadeleri. Konuyla ilgili yazılarının devamını bekliyorum selam...

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 03 Ocak 2010 14:02

    Evet, Bülent kardeşim.. Ölçüsüz eleştirine karşı bir gün de başkası çıkar karşınıza. İçinizden birilerinin yaptığı hatalar, Kuran Nesli projesine mal edilir. Siler atarlar projenize düşünmeksizin sonuçlarını, neye mal olacağını. Kuran Nesli projesinin hiçe sayıldığı, silinip atıldığı yazının başlığı da aynen şöyle olur: İzmit: İntihar Eden Kuran Nesli Projesinin Şehri
    Neden diyeceksin? Çünkü sen, İran'da işlendiği varsayılan hataları devrime, Hamanei'ye mal ettin. Ve sildin attın devrimi. Hamanei olmasaydı da falanca olsaydı.. felandı filandı...
    Senin zikrettiğin hataların hiçbirisini Hamanei onaylamadı Bülent Şahin kardeşim..
    Senin intihar ettiğini zannettiğin devrim hala baki. Senin aklın Aşura törenlerindeki bir kaç yüzde kaldığı için Çarşamba günü İran caddelerini dolduran milyonların ne anlama geldiğini idrak edemedin.
    Sen intihar ettiğ zan etsen de devrim hala baki.. Hamanei, hala İmam Humeyni'nin yolunda.. Hakkı ve sabrı tavsiye ediyor. Bazı yaramaz çocuklar onu dinlemiyor o ayrı.
    MÜCADELE VE MUHASEBE kitabından alıntılar yaptım. Ama senin alıntılara değil, kitabın tamamını okumaya ihtiyacın var. Okuduysan, eksik kalan noktalar var. Bir kez daha, tedebbür ederek inşaallah.
    Selametle kal Bülent kardeşim...

    Yanıtla (0) (0)
  • Metin Çevik / 03 Ocak 2010 13:49

    "Ölçüsüz", "özensiz" ve "hedef" gözetilmeksizin yapılan eleştiriler, olumlu değişimlere zemin oluşturmayacağı gibi bireyler arasında mesafe ve buğzun ortaya çıkmasına, giderek yapıya karşı güvensizlik ortamının gelişmesine neden olabilir. sf.58

    Genelde muhafazakar geleneğin eleştiriyi tümüyle dışlayan, olumsuzlayan tutumuna tepkisel bir karşılıkla, "radikal" olarak adlandırılan İslami çevrelerde eleştiri olgusuna "ölçüsüzce" yaklaşıldığı ve çok kere aşırılıklara gidildiği bir vakıadır. sf.60

    Gerçekten de bazen öylesine insafsızca eleştiriler yapılabilmekte, o kadar karamsar tablolar çizilmektedir ki pek çok insan üzerinde tam bir umut kırımı etkisi yapmaktadır.

    Sorumsuzca yapılan bu tür eleştiriler, özellikle daha yeni, daha tecrübesiz ve yeterli bir dava bilincine sahip olmamış unsurlar arasında güven erozyonlarına sebebiyet vermektedir. sf.61

    Her çeşit eksik, zaaf, aksaklık ya da yanlışa ilişkin eleştiri gündeme alınmalı, yapıcı olmak kaydıyla gündeme getirilen her türlü eleştiri, ucu kime dokunuyorsa dokunsun hüsnü kabulle karşılanmalıdır. Eleştiride saygı unsuruna dikkat ise eleştiriyi gündeme getiren açısından asla gözden kaçırılmaması gereken bir husus olmalıdır.

    Eleştirinin yararlı olabilmesi için mutlaka "duyarlı" ve "özenli" olunması gerekmektedir. Ama öncelikle dikkate alınması ve ısrarlı olunması şart olan nokta eleştiride "yapıcı" olmaktır. Eleştirinin amacı, ortaya konuluş tarzı ve değerlendirilmesi mutlaka yapıyı eksik ve zaaflardan arındırmayı ve mücadeleyi geliştirmeyi hedefleyen bir zemine oturtulmalıdır. sf.62
    (MÜCADELE VE MUHASEBE, RIDVAN KAYA, EKİN YAYINLARI)

    NOT: Bu kitap camiamızdaki özellikle de gençlerin el kitabı olmalı. Her satırı, en ince ayrıntısına kadar okunmalı.

    NOT2: Bir kurum içerisinde yapılan hatalar, kuruma maledilmemeli. Aksi takdirde, bir gün üzerinde durulan Kuran Nesli projesi gerçekleşir. Proje içerisinde yer alan kişiler bir takım hatalar işler. Sonra da biri çıkar ve tüm projeyi siler atar!

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa ALP / 02 Ocak 2010 23:50

    Mitinglerde İmam Humeyni'nin fotoğraflarını yırttıklarını, ABD'YE ÖLÜM, İSRAİLE ÖLÜM sloganlarını kaldırdıklarını, ne filistin ne lübnan canımız irana feda olsun diye slogan atarak ümmetçi çizgi yerine faşizan bir anlayışı tasvip eden, Aşura günü müminler bu günü idrak ederken fitne fesat çıkarmalarını da yazın ,milyonlarca dolarlık kamu malına zarar veren devrimcileri(!)yazın ... (...)

    Yanıtla (0) (0)
  • necati türkoğlu / 02 Ocak 2010 21:55

    bülent şahin bey, her ne kadar dost acı söyler ifadesi altında eleştirisini yapmışsada dış güçlerin de işine gelecek türden yapmış eleştirisini.doğruların söylenmesinden rahatsızlık duymayız bunun nasıl izah edilmesi gerektiğini rıdvan bey izah etmiş. bildiğim kadarı ile seçimler konusunda hile yapıldığı konusunda sizin gibi düşünmediğimi söylemek isterim . kardeşim bir seçimdede on milyonu aşkın bir hile yapılamaz diyorum bu hilenin yapıla bilmesi için seçimlerden çok daha önceden bir plan yapılması gerekmezmi seçim anına kadar hiçbir itirazda bulunulmamış hep kendilerinin kazanacağı yönünde bilgiler sunuyorlardı ama yanlış hesap bağdattan dönünce bunu hazmedemeyenler durumu bu hale soktular. şimdi soruyorum eğer muhalefet davasında doğru ise neden dış güçlere bu bizim iç işimizdir size ne oluyor bizim sizinle işimiz yoktur diye rest çekmiyorlar. israilin abd nin yani dış güçlerin işine gelecek ama müslümanları zora sokacak işlerle uğraşıyorlar bu gün iran olmasa allah bilir ama ne olurdu müslüman ülkelerin veya toplumların hali birazda böyle düşünmek gerekmezmi selamlar tüm müslümanlara.

    Yanıtla (0) (0)
  • çawşin / 02 Ocak 2010 18:47

    iran'la ilgili hak ihlallerinin onlarcasını okumaya başladık her gün.
    müslüman kimlikle öne çıkan hemen hemen tüm ülkelerde adaletsizlik
    ayyuklara çıkmış.
    sayın bülent şahin, tesbitleriniz yerinde. katılıyorum.
    yolun sonu iran için oldukça yakın görünüyor.
    bu yol yalnız iran için değil elbette.
    şiilik, vehabilik,sunnilik. v.s v.s
    bölük börçük edilip mikroorganizmalar gibi yaşamaya mahkum edilen müslümanlar artık
    kablarına sığmıyor.
    dünyada hızla büyüyen ve gelişen müslüman topluluklar taleplerine cevap arıyorlar.
    her şeyin küreselleşmeye başladığı bir dünyada
    müslümanlarda binlerce yıldan beri olmaları gerektiği gibi olabilme sürecindeler.
    süreç müslümanların lehine işliyor.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa ALP / 02 Ocak 2010 17:47

    Muharremde Aşura, zalime karşı onurlu duruşun sembolize olduğu güne ihanet eden , inanca saygı duymayan , ortalığı terör eden dindar vatandaşlara saldıran ,Kuranları yakan ,mescidlere ve medreseleri talan edenleri savunanlar bu ayıplarını nasıl örtecekler bakalım ,halkın münafıkları , marksistler ,islam düşmanları , ajanlar ve kandırılmış bir avuç insanın avukatlığına soyunan aydın(!) kardeşlerimiz acaba bunlara karşı milyonların eylemlerini izleme zahmetinde bulundular mı?Hiç zannetmiyorum... obama , israilli yetkililer ,vahabi gruplar bizzat açıklamalarıyla bu protesto eylemlerini desteklediklerini ifade ettiler ,eğer musevi ,kerrubi adam olsalardı ,bunlara kalsa yine de tavırlarını koyarlardı ,hele hele kur'anları yakan ,dindarlara saldıran Aşuranın kutsallığını çiğneyen ,mescitleri talan edenleri dahi kınayıpta onlardan beri olduklarını açıklamıyorlarsa ne denilebilir ,merhametli rehber daha ne yapsın...Kardeşler boşuna umutlanmayın her çalkantı döneminde biraz umutlanıyorsunuz ,belki diye fakat İlahi yardım yetişiyor inkılaba ne yapalım ...Yazık ütopyacı islamcılar ,gerçeklerle yüzleşemeyen ,neyi savundukarını bilmeyenler yazık...Eleştirmek obektif olacak ,hak olacak ; ama savunmak ise duygusallık ,tarafgirlik olacak vallahi artık böyle düşünmüyoruz hamd olsun ...Bu asrın furkanı İnkılaptır, saflar ona göredir ... Ve şunu da bilin Ali ŞERİATİ ,KIZIL BİR ALİ ŞİASIDIR , EHLİBEYT ŞİASIDIR...

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 02 Ocak 2010 10:41

    Gerektiğinde fethi geciktirerek (48 Fetih 24) insanlara zulum yapma tehlikesini (48 Fetih 25-26) gideren anlayış, fetih günü insanların gönüllerini akın akın fetheder (110 Nasr 1-3). Birbirlerine merhameti olmayanlar bunu anlamaz (48 Fetih 29), genç nesli de kaybeder.
    Ali Şeraiti Kur-an’ın mesajını içselleştirmiştir. Adnan Haktanır kardeşte Ali Şeriati’yi özü ile anlamış, bir farkla (Elbette gerçek adalet hesap günüdür. Bunun yanında Allah, basiret-ehil-rusuh sahibi müminlere yeryüzünde daha adil fetihler de nasip eder.) umutsuz olmayınız.

    Yanıtla (0) (0)
  • ozan kemal / 02 Ocak 2010 00:49

    Ayetullah Beheşti "Şeriati genç nesli İslam'a kazandıran kişidir" demişti. Ayetullah Hamenei de Rahmetli Şeriati'nin çok sevdiği bir kişidir.Rehberin Şeriati hakkında ne düşündüğünü öğrenmek istiyorsanız bendenin çevirdiği bu konuyla ilgili yazıya bakabilirsiniz. (Ayrıca kırkı aşkın kitabını okumuş biri olarak da Şeriati'ye referans yapmak için kimseden icazet alacak değiliz, izninizle!)

    Puran Şeriatiye gelince, ne demeli? En azından Puran Şeriati'nin kimseyi kurtaramayacağını söyleyebiliriz.)

    Bir de hamiş: Yazdığım önceki yorumun tamamı yayınlanmamıştır.

    Yanıtla (0) (0)
  • ebukerem / 01 Ocak 2010 21:38

    bir gün umarım anlaycaksınız, TEK YOL DEVRİM falan değil, TEK YOL ALLAH'A TESLİM OLMAK.

    Yanıtla (0) (0)
  • Adnan Haktanır / 01 Ocak 2010 19:51

    Ali Şeriati'nin dediklerini yasaklayan bir anlayış için Ali Şeriati'nin dediği gibi demenin kimseyi kurtarmayacağını hatırlatmak isterim. Ali Şeriati'nin bazı kitaplarına yasak getiren bir anlayış. Puran Şeriati şöyle diyordu:

    "Ali Şeriati’nin amacı İran’da bir devrim gerçekleştirmek değildi. Şeriati, İran toplumunun şuurlu bir hale gelmesini, İran’da yönetimden önce düşünce alanında bir devrim gerçekleşmesini istiyordu. Şah’a karşı çıkmasının sebebi de Şah’ın insanların düşünmelerini, akletmelerini engellemesiydi. Eşim yönetimlerin değişmesini çok önemsemiyordu. Onun için daha önemli olan toplumun değişmesiydi. Ali Şeriati, toplum bilinçlenmeden gerçekleşecek bir devrimin sonunu iyi görmüyordu. Onun bu öngörüsü de doğru çıktı."

    Oysa, bu ütopya'dan başka bir şey değildir, hiç bir zaman da olmayacaktır.

    Muntezeri Ali'nin adalet devletini kuracaktık diyordu, koskoca bir hayal.

    Biz, sünniler Ömer'in adalet devletini unutalı çok oldu.

    R.İ.Eliaçık Adalet Devleti diye kitap yazarken yanılıyordu.

    Kuran'dan öğrendiğim hakikatlerden biri şudur: "Hani, Rabbin meleklere, "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, "Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler, Allah da, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti."

    Bozgunculuk, kan, göz yaşı, kin, nefret hiç bir zaman bitmeyecek...

    Zindanlarda tecavüze uğrayan muahlifler bitmeyecek.

    Allah, bizim bilmediklerimizi biliyor, biz yaşadıkça bazılarını öğreniyoruz. Adalet, hesap gününe kaldı!

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 01 Ocak 2010 18:11

    Ozan kardeşim Allah sana rahmet versin.
    Sıffın'de mızrağın ucuna kuran takanları azarlamak İmam Ali'ye yakışan bir tavırdır.

    Yanıtla (0) (0)
  • ozan kemal / 01 Ocak 2010 16:33

    İran'daki temel sorun "hat ve yön" meselesidir. Asıl çelişki; anti siyonizm, anti emperyalizm ve anti kapitalizmin bayraktarı İmam Humeyni çizgisi ile (tüm hatalarına ve eksikliklerine rağmen), seçmen kitlesinin düzenlediği bir gösteride, elinde Filistin bayrağı olan bir genci azarlayan Musevi'nin, "biz Filistin için yaptığımızı yaptık işimize bakalım" diyen bu mantığın, "canım Lübnan ve Filistin'e değil İran'a feda olsun" diyen Soros beslemesi taraftarlarının asli "Safevi" çizgisi arasındaki savaştır. Bu ana çelişkiyi görmezden gelen, ve tartışmanın odağını İran'daki iktidarın hataları üzerinden sürdüren her bakış Şeriati'nin dediği gibi "çok söyleyip hiçbir şey dememek" veya "Hakkı söleyip batılı murad etmek"tir.

    Ayrıca hüccetiye meselesi söylentiden ibarettir , bu magazinel iddiaları yüzde yüz gerçeklerlermiş gibi sunmak da ahlaki değildir.

    Devrim intihar etmiyor, bazı vagonları devriliyor belki, belki bazıları yoruldu ve "serabın yeşil vadilerinde" inmek istiyorlar. (....)

    Yanıtla (0) (0)
  • Şükrü Hüseyinoğlu / 01 Ocak 2010 16:04

    Allah razı olsun Rıdvan abi. Bu uyarılarınız ve belirttiğiniz ölçüler, kalem oynatan tüm kardeşlerimiz/hepimiz için çok önemli dersler içermektedir.

    Yanıtla (0) (0)
  • Hüseyin Behesti / 01 Ocak 2010 15:34

    Muntazarinin vefat etmesi Irani tekrar belli insanlarin gündemine oturttu.Selahattin Esin ve sizin yazinizda duygusal olarak belirtilen meselelerin cogunda ayni retorik var.Asil niyet yazida görülmeyip,bir takim dogrular, kendi görüslerinizle karistirilip edebi bir seklide yaziya aktariliyor.Gelelim konuya Hüccetiye ekolü tarihte coktaaan kaybolmustur.Simdiki durumla yakindan uzaktan hicbir alakasi yoktur.Iranin kendi sinirlarinin disina cikarak dünyaya Evrensel Islam adaletini bir ideoloji olarak sunup bunu Ahmedinejadin her ortamda dillendirmesi,Iranin bir Stratejisidir..Sia ekolünde bunun imam Mehdi eliyle gerceklesecegine dair bir inanc vardir..Amerikanin Küresellesmeyi dünyaya dayattigi bir zamanda,tek ideolojik rakip olarak Iranin böyle bir Strateji gelistirmesi cok dogru ve yerinde bir istir.Ha siz Imam Mehdiyi kabul etmiyorsaniz o sizin sorununuz... (....) Dis imtihanlarin yaninda tabii ki ic imtihanlardanda gececektir.Selahattin Esin ve bu yazida verilen Asiri örneklemelerle kötü bir delillendirme yoluna gidilmistir.Muntazari meselesinde yada simdiki meselede taraflarin birbirlerine karsi söyledikleri ve yaptiklarinin devletin genel yapisiyla degerlendirilmesi cok yanlistir.Taraflarin birbirlerine karsi verdigi asiri tepkiler heryerde olan islerdendir.Halkin yada cogu avamin verdigi tepkilerdir bunlar.Iran kültüründede bizde olmadigi sekilde bazi kavramlarin kullanilmasi cok yaygindir..Hain ve Münafik gibi..bu kavramlarda asli istilahi manadan ziyade,yalanci,iki yüzlü gibi kelime anlamlari kastedilir.Bunun yaninda Ridvan Kayaninda yaziniza cevaben belittigi gibi Iranin ablukaya alindigi bir zamanda,icerde ve disarida yapilan bu tip isler dogru bile olsa,Islamin Hayrina kullanilmayacaktir.S.A.

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 01 Ocak 2010 11:13

    Anlatılanların pek çoğu doğru olabilir, hatta belki içeriden birileri daha da eklemeler yapabilir bu anlatılanlara. Mamafih bu tarz İran değerlendirmelerinin hangi hayra hizmet ettiğini, kimlerin değirmenine su taşıdığını da görerek, bilerek yazmak lazım.

    Ben söylerim, kim ne maksatla kullanırsa kullansın olmaz! Bugün İran emperyalist kuşatma çabalarının tam odağındaki bir ülke. Saflar bu derece ayrışmışken, adeta bir sohbet ortamında soğukkanlı analiz mantığıyla İran sorununa yaklaşılamaz. Bu sanki düşman yok demektir, mücadele yok demektir, İslam dünyasının yaşadığı bunca zulmü, kaosu, komployu görmezden gelmek demektir.

    Şüphesiz Bülent kardeşim İran'a düşmanca bakmıyr ve eleştirilerini üzüntüyle ve düzeltilmesi kaygısıyla ifade ediyor ama niyetimiz kadar üslubumuz da önemli.

    Peki yanlışları görmeyelim mi, üzerini mi örtelim? Elbette, hayır! Görelim tabi ki, ama içeriden baktığımız belli olsun, evimizdeki aksaklıkları, hatalarımızı teşhis eder gibi, tartışır gibi tartışalım. Babamızın, eşimizin, çocuğumuzun hatalarını yanlışlarını hangi üslupla gündemleştiriyorsak bunda da aynı tavrı takınalım.

    Yanlışlarımızı konuşurken evimize göz dikenlerin işine gelecek tavırlardan, söylemlerden kaçınarak yapalım bunu. Ve mutlaka cephemiz zalimlere, emperyalistlere dönük olsun! Mızrağın sivri ucunu dalgınlıkla da olsa kendimize döndürmeyelim!

    Yanıtla (0) (0)
  • alifurkani / 01 Ocak 2010 10:40

    Ahmedinejat'ın Seçim başarısı aylar önce haber verilmişti !!! Terror Free Tomorrow kuruluşu başkanı Ken Ballen ile American Strategy Program adlı düşünce merkezi müdür yardımcısı Patrick Doherty isimli iki Amerikalı, 11-20 Mayıs arasında 30 İran vilayetinde yaptıkları bir saha araştırmasında, Ahmendinejat’ın oylarının Musavi’ninkinden bir kat fazla olacağını (yüzde 3.1 hata payını hesaba katarak) belirlemiş; bu görüşlerini, 15 Haziran tarihli Washington Post gazetesinde yayınlamışlardı.

    Profesör Walter Mebane (Michigan Üniversitesi-ABD), 2005 yılı İran başkanlık seçimlerini temel alarak 366 bölgedeki örnekleme üzerinden bilgisayarda ayrıntılı inceleme yapmak suretiyle, Ahmedinejat’ın bugün aldığı yüksek oy oranının genel eğilime ters olmadığını; seçimin sosyolojisiyle uygunluk gösterdiğini gösterdi.

    Musavi Tahran ve Erdebil’de Ahmedinejat’tan fazla oy aldı; dört büyük şehirde eşitlik sağlandı; diğer yerlerde Ahmedinejat açık farkla öndeydi.

    İran’da yaklaşık 3600 il, ilçe; şehir, kasaba ve belde bulunuyor. Reformcuların seçim itirazları ise, sadece 170 bölgeyle sınırlı kaldı. Demek ki hile var ancak 10 milyon oyu götürecek kadar abartılı değildir

    Dış etki ve yönlendirme, yüksek öğrenimli gençler ile Batı hayranı orta ve üst gelir kümesi arasında geçerlidir. Üniversite gençliği (Musavi yandaşı), esasen İran toplam gençlerinin yüzde 30’unu oluşturuyor ki; yüzde 70’lik bu kesim, bırakın internet izlemeyi, yoksulluk nedeniyle bilgisayara yaklaşamıyor bile.

    Yanıtla (0) (0)
  • Aykut / 01 Ocak 2010 08:59

    Umuyorum ki, eleştirileriniz ve isabet ettiğini zannettiğiniz teşhisleriniz yerinde değildir. Hangi delillerle bunları aktarmaya cesaret ediyorsunuz bilemiyorum.
    Yorumlarınız da çok sert ve kesin...
    Yinede "puslu havada" yaptığınız acımasız yorumlar için vakit değildi diyorum. İslam Cumhuriyeti yöneticilerinin zamanla ne gibi tedbirler aldığını gözlemeye ihtiyaç vardı...Bundan sonra "dost" acı söyleyebilirdi......
    Allahûmme Sâlli âla Muhammed ve âlî Muhammed.

    Yanıtla (0) (0)
  • cem / 01 Ocak 2010 02:54

    30 yıldır aslında inqılapla zihinsel pürüzleri olan öyle olmaz böyle olur diyemeyecek derecede ezik psikolojiyle "eskiden iyiy di ama giderek kötüleşiyo" taktiğini yedirmeyi çare gören dost görünümlü ,tarafsızlar gibi yazmışsınız.
    O "bir gecede" ordaymış gibi nasıl yazabiliyorsunuz,ve benden fazla bir şey bilmiyorsanız niye yazıyorsunuz .O bir gece de torpille makama getirilen kim nerden gelmiş oraya.belediyede iştirakler daire başkanı atmasından bahsetseniz bile başınız ağrır (...) 10 milyon oyun çalınabileceğine bu kadar kolay inanmanıza sebep gerçekte nedir?Allahtan az bi fark olmadı yoksa bbc ye iş kalmazdı bizimkilerden.
    İtiraf etmeliyim yazınızdan sonra S.E.çakırgilin kıymeti daha bi arttı gözümde dost ça yazabilmek bir sanatmış .
    aşağıdaki dizeleri size armağan ediyorum

    Ey devrim ben seni hiç sevmedim ki
    ben seni eleştirmeyi sevdim..
    sağlıcakla

    Yanıtla (0) (0)
  • Ahmet Örs / 01 Ocak 2010 01:46

    şiilik içinde tarihten bu yana devralınan ciddi problemler yok mu, var.
    velayet-i fakih, şu, bu derken bir yenileşme çabası.
    eskisi yenisi derken iç içe geçmiş süreçler; yani sonu gelmeyecek...
    muntazerisi, hamaneyi derken kur'an temelli islam düşüncesinin neresinde duruyorlar? buraya kadarı din temelli değerlendirmeler.
    tamam baskı felan var diyorlar, gelen haberler bir şeyler söylüyor da neden sokaktakilerden daha çok kalbimiz ahmedinejat'tan yana? [en azından benimkisi :) ]
    beklentiler yazıda vurgulananlar doğrultusunda mı, yokas hata ve sevaplarıyla sistemin İslami karakterine mi dönük?
    konjöktüre bakarsak şüpheye davetiye çıkıyor kaçınılmaz olarak.

    Yanıtla (0) (0)
  • el mudhazid / 01 Ocak 2010 01:06

    bu yorumumu yayınlamayacağınızı biliyorum.çünkü farklı görüşlere yer vermiyorsunuz.
    ama gene de okursun diye yazıyorum;
    İslam dünyasının haklarını savunduğunuzu söylüyorsunuz.ama sitede daha çok gördüğüm batılı-hristiyan-haçlı-siyonist kültürünün bir ürünü olan,demokrasiciği savunduğunuz.demokrasinin bir küfr nizamı olduğunu unutuyorsunuz.İslamin yönetim sistemi şeriattır.ve şeriatta kemalizme,laikliğe yer olmadığı o çok sevdiğiniz,batılı demokrasiye de yer yoktur.bunların ikisi de batıl,şer yollardır.siz sadece,bu batıl,şer yollardan bir tanesini eleştiriyorsunuz.diğerini ise islama aykırı bir şekilde yüceltiyorsunuz... sitenizde,İslam düşmanlarının ve Avrupa-Amerika hayranlarının yorumlarına,yer vermenize çok üzülüyorum.
    en son irandaki,bu yorumunuzu görünce,demokrasi-insan hakları edebiyatına İslami bir düzenden çok daha önem verdiğinizi anlamış bulunuyorum.avrupa-amerika-israil destekli projelerle,türkiye ve iranın parçalanmasını,ve İsrailin desteği,himayesi altında bir kürdistanın kurulmasını,savunuyorsunuz.bu tür yayınlarla bidata kaçtığınızı gözetmiyor musunuz?

    Editör:Hergün bu tür onlarca yorum gelmektedir. Okuyucularımız bizi eleştirerek, bu tür yorumlara neden izin verdiğimizi veya neden cevap vermediğimizi soruyorlar. Yorum onaylanmadığı zaman, yorum yapan kişi hemen "neden sansür uyguluyorsunuz?" diye soruyor. Ve iftiralar ile bzenmiş yorumunun çok değerliymiş izlenimi sunmaya gayret ediyoruz. Yoruma cevap vermeye gelince işi gücü bırakıp bu tür yorumlara cevap vermeyi doğrusu gereksiz görüyoruz

    Yanıtla (0) (0)
  • Haydar / 01 Ocak 2010 00:22

    Yazar çok önemli bir konuya değinmiştir.Dünya Müslümanları için bir nevi "yeni sosyal nizam laboratuvarı"olan iran toplumu hakkında gerçekçi değerlendirmede bulunmak gerekir.yoksa islama dayalı siyasal talepler için iran hep menfi örnek olarak tanıtılır.böylelikle insanların islama yönelik kuşkulu yaklaşımları ve laikliğin ne kadar gerekli(!)olduğuna yönelik inançları dahada artar.oysa iran adalet ve hakkaniyete dayalı bir sosyal nizam tesis edebilirse,ortadoğuda ve dünyada örnek olarak sunulablir..yoksa biz müslümanlar "islamın iktidarı ve siyasal talebi baskıya ve zorbalığa dayalıdır" diyen","laik müslümancıklar"karşısında gözümüz yerlerde mahcup edayla suskun kalırız.

    Yanıtla (0) (0)
  • murat tuzcu / 01 Ocak 2010 00:15

    selamun aleyküm

    bilinenleri yazıyorsunuz.
    ve ne yazık ki bilinmeyenler bilenlere kalmış oluyor.
    yazdığınız için de kimlerin diktiği aşikar olan ''kanlı gömlek''leri rejimin bekası adına birileri ötekileştirdiklerinin üstüne atıyorlar.
    sonrası malum.
    ''haini islam'' ve ''münafık'' oluveriyorsunuz.
    acıyı hissedip dostluğunuzu ilan etmek mi?
    sakın ha.
    bir ''hain'' etiketi almak mı istiyorsunuz?
    bırakınız işler tıkırında gitsin.
    ikide bir çomak sokmayın şu çarka.
    gün gelir önce çomak sonra da sizi kırarlar.
    yeni masumlar yaratmış bir ideolojinin pek de masum olmayanları tarafından.
    adaletin olmadığı yerde neyin olduğunu herkes bilir.
    ''innallahe meas sabirin'' rüzgarına selam oldun.
    TEVHİD ADALET ÖZGÜRLÜK

    Yanıtla (0) (0)
  • şljk / 31 Aralık 2009 23:35

    "Dost acı söyler" diye başlanılmış ama acaba düşman nasıl yazardı?

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık AYDIN / 31 Aralık 2009 23:34

    Bülent kardeşim, şimdi senide hain ilan edecekler... Yedikleri sermayeyi tüketirlerken acı gerçekleri söyleyerek uyaran hakiki dostlarını da dinlemeyecekler.
    Katı bir taasupla, özeleştiri yapamayacak olanlar, çöküşün gerçek müsebbibi olurlar.
    Yine de umut var. Ya Muhammed Taqi Şeriati'nin, Taleqani'nin, Ali Şeriati çizgisinin takipçileri Öze Dönüşün çarkını yeniden ele geçirirler yada Hadari/bedevi zihniyetliler iflasa kadar sloganlarına devam ederler.

    Yanıtla (0) (0)
  • aliavize / 31 Aralık 2009 23:21

    Once hos geldin diyelim bulent bey, bir kayip oldun pir kayip oldun.
    ...
    Bulent bey, simdi birakin iranin seklini semalini, tarafgirligini, yazinizin satirlara dokulusundeki bukadarda ferasetsizligi, sizin tarafgirliginize yormak gerek herhalde.

    turkiyede okadar gelisen, arkasina yetisilemeyen gundemler varki, adaleti, hakki hukuku, yada gasbedilen haklari bu ulkenin icerisinde teshis etseniz sanirim daha iyi olur.

    Cunku buralar bizim kendi acilarimiz vede kendi yaralarimiz. ayni cesaret vede samimiyyeti guncel konular uzerindeki tashislerinizdede gormek istiyorum.

    Sizin anladiginiz yada ozlemini cektiginiz, ozgurlugun sinirlarini ve seklini dogrusu merak ediyorum.

    Bulent bey idareci olmak, makale yazmaya benzemez....

    Siz sanirim basettiginiz o yerlerdeki acilimin neden ve kimler tarafindan istendigini farkedemediniz.
    (...)

    Sanirim bugun ordaki olusan fitnelere koruk cekenler, o fitnenin akabinde olusacak daha sedid bir zulum duzeninin farkina varmiyorlar.

    vede o kendilerini muhalifler olarak tanitanlara rejimi teslim edeceklerini saniyorlar.
    ...
    Sanirim tekerrur dedikleri tarih bu olsa gerek. Allah sonumuzu hayreyleye.

    Yanıtla (0) (0)
  • rabia / 31 Aralık 2009 22:54

    din adına baskı altında olmaktansa
    dinsizlik adına baskı altında olmayı tercih ederim
    Allah ile aldatılmak en acısı olsa gerek
    benim ülkemde karşısına dikildiklerimiz
    en azından karşı alanen tarafta...
    ya İran...tam da yürek yaran cinsten...
    Dine Karşı Dini bugün bitirmiştim tevafuk oldu...
    zafer her zaman mutluluk getirmiyor...
    galip ülkenin mağlup sayılan çocuklarıdır devrimci müslümanlar...ta ki cennete kadar..

    Yanıtla (0) (0)