İran devlet televizyonu Kanal 5’de canlı yayınlanan programda edilen dua içerisinde ilk 3 Halife’ye lanet okundu ve Resulullah’ın (s) hanımı ve Müminlerin annesi Hz. Aişe’ne saldırıldı.

İran devlet televizyonunun yayını ülkede yaşayan Sünni halk ve ulemanın öfkesine yol açtı. Büyüyen tepkiler neticesinde soruşturma başlatmak zorunda kalan İranlı yetkililer sözde dua merasimi adı altında ashabın önde gelenlerine hakaretler yağdıran şahsın gözaltına alındığını açıkladılar. Bilahare söz konusu kişinin kefaletle serbest bırakıldığı, kanalın müdürünün ise görevden alındığı öğrenildi. 

Müslümanların değerlerine yönelik İran’da sık sık bu tür hakaretler, lanet okumalar yaşanıyor. Şüphesiz bu durumun spontane bir olay olmadığı ve bir densizin boşboğazlığından ibaret de sayılamayacağını Şii kültürünü yakından tanıyan herkes bilir. Ayin ve ritüellerinde Müslümanların değerlerine saldırmayı ibadet bilen, tarihte kalmış olaylar üzerinden dini kurgulayarak Müslüman çoğunluğu ötekileştiren bu hastalıklı bakış açısı kökten değiştirilmeden bu tür hadiselerin yaşanması da kaçınılmaz.

İranlı yetkililerin tepkiler üzerine yaptıklarının ise göstermelik adımlar olmaktan öteye gitmesi beklenemez. Aslında dertleri, sıkıntıları ashaba bu düşmanlığın neden yapıldığı değil, niçin televizyonda, herkese açık bir ortamda bu tür bir yayının yapılarak sorun çıkartıldığıdır. Yoksa sorunun köküne inmek ve hastalıklı durumu tedavi etmek gibi bir çaba asla gündeme gelmemektedir. Çünkü sahabe karşıtlığı söz konusu mezhebin temel kimliğidir adeta.

Bu yüzdendir ki, İran’ın Kaşan şehrinde Hz. Ömer’i şehid eden Ebu Lü'lü Firuz’un türbesi kitlelerden ilgi görebiliyor. Ve aynı kafa yapısı Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de, Lübnan’da Müslümanları, mustazaf halkı hedef almakta zorluk çekmiyor.

Gayet ilginç ve ikiyüzlü bir şekilde, kendi has ortamlarında Müslümanların değerlerine rahatlıkla hakaret eden, söven, lanet okuyan bu anlayış Ümmet nezdinde marjinal kalmamak için vahdet söylemini de tepe tepe kullanmaktan çekinmiyor. Aynı mantıkla Ümmetin hassas meselelerinden olan Kudüs’ün muhafızı ve Filistin’in hamisi pozuna bürünmeyi de elden bırakmıyor.