1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. İRAN

  4. İran açısından 'şiir' kriziyle başlayan gerginlik hangi tarihi köklerden besleniyor?
İran açısından 'şiir' kriziyle başlayan gerginlik hangi tarihi köklerden besleniyor?

İran açısından 'şiir' kriziyle başlayan gerginlik hangi tarihi köklerden besleniyor?

İran’ın çok sert tepki gösterdiği şiir, Türkiye ile ilişkileri açısından ne anlama geliyor?

15 Aralık 2020 Salı 11:58A+A-

HAKSÖZ HABER

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Azerbaycan’da okuduğu şiir İran tarafından tepkiyle karşılandı. Aşırı olarak değerlendirilebilecek tepkinin kaynağını anlamak için şiirde ne söylendiği hatırlayalım: "Aras'ı ayırdılar / Kum ile doldurdular; / Ben senden ayrılmazdım / Zor ile ayırdılar, / Ay Lâçin, can Lâçin, / Men sene kurban Lâçin"

İran’ın şiirden rahatsız olmasının sebebi şiirdeki Aras Nehri'nin kuzeyinin daha önce Kaçarlara ait olmasından kaynaklanıyor. İran bunu ‘Erdoğan’ın Osmanlıcı yayılma politikasının’ dışavurumu gibi değerlendirdi. Günlerdir İran basınında Erdoğan ve Türkiye ile alakalı haberler yapılıyor, olumsuz karikatürler yayımlanıyor.

İran’ın dış politikası; tarihi, mezhebi ve etnik birçok faktör etrafında şekilleniyor. Zikredilen şiirin İran tarafından nasıl anlaşıldığını anlamak için söz konusu faktörler etrafında şekillenen perspektif üzerine düşünmek gerekiyor. İran Cumhurbaşkanı Ruhani son konuşmasında, "Bu şiirin İran’daki anlamı ile yurt dışındaki anlamı aynı değil. Erdoğan’ın İran’ın toprak bütünlüğüne hakaret kastı olduğunu düşünmüyorum" diyerek tansiyonu bir nebze düşürmeye çalıştığını belirtmek gerek.

Öncelikle İran’da yaklaşan seçimlerin ‘şiir krizi’ ile başlayan tartışmaları alevlendirdiğine şüphe yok. Yani bu tartışmanın İran’ın iç politik durumu ile yakında ilişkisi var. Bu sebeple biraz ‘suni’ bir zeminden beslendiğini söylemek mümkün. İkinci olarak ise İran’ın gösterdiği aşırı tepki, oluşturulmuş bir tarih düşüncesinden neşet ediyor. Belki de meselenin en can alıcı noktası burası.

İran’ın özellikle Suriye’de yaptıkları Müslüman halklar ile arasında kapanması zor yaralar açtı. Durum böyleyken İran zaten oldukça güçlü köklere sahip olan ‘öteki’ düşüncesine daha fazla sarılıyor. Şii dünyanın ötekisini ise Batı, Haçlılar vd. değil Sünni Müslümanlar oluşturuyor. Şiiler, itikadi açıdan çok fazla anlam yükledikleri tarihi şahsiyetlerin katili olarak Sünnileri görüyorlar. Burada bir analoji kurmak gerekirse, Hıristiyanlığın Yahudilikle kurduğu ilişkinin bir benzerinden bahsetmek mümkün.

İran’dan başka kimsenin çözemeyeceği bu düşünme biçimi ‘öteki’ ilişkisi üzerinden benlik algısını da oluşturan şeylerin başında geliyor. İnsanlar doğaları gereği kendilerini karşıtları üzerinden tanımlayan bir eğilime sahipler. Bu durum bir noktaya kadar anlaşılabilir bir şeyken hukuk üzerine kurulmayan ilişkiler ise gerilimlere ve çeşitli cürümlere yol açabiliyor. Yani İran kendisiyle olan meselesini halletmedikçe bu tarz gerginlikler de daha çok yaşanacağa benziyor!

1667058.jpg

HABERE YORUM KAT

1 Yorum