Irak'ta Tartışmalı Yeni Aktör: Haşdi Şaabi
Irak'ta Şii milislerden oluşan Haşdi Şaabiler IŞİD'e karşı savaşıyor. Ancak İran'ın Haşdi Şaabiler üzerindeki etkisi, Irak’taki istikrarsızlığı arttırabilecek nitelikte.
Bilgay Duman / Al Jazeera
2014’ün Haziran ayında IŞİD’in askeri operasyonları karşısında Irak ordusu ve güvenlik güçlerinin etkisiz kalması ve IŞİD’in ilerlemesini durduramaması ülkede büyük bir tehdit yaratırken, IŞİD’in başta Samarra olmak üzere Şiilerin kutsal mekanlarının bulunduğu coğrafyalara yönelmesinin ardından Ayetullah Ali El-Sistani “cihad” çağrısı yaparak, bütün Şiileri ve Iraklıları IŞİD’e karşı mücadeleye çağırması IŞİD’le mücadelenin niteliğini de değiştirdi. Bu çağrıyla birlikte binlerce Iraklı Şii, Türkçe’ye “Millet Yığınları” olarak çevrilebilecek “Gönüllü Birlikler” olarak anılan “Haşdi Şaabi” oluşumunu meydana getirdi. Bu oluşum, Irak güvenlik güçlerine takviye olarak kurulmuş olsa da, daha sonrasında IŞİD'le mücadele sürecinin ön plandaki yürütücüsü haline dönüştü ve sahadaki kontrolü ele aldı. Haşdi Şaabi yapısıyla birlikte Şii milis grupların yeniden aktif hale gelmesi, Irak’ta yeni bir dönemi başlattı.
Haşdi Şaabi ve IŞİD'le mücadeledeki pozisyonu
Haşdi Şaabi içerisinde yer alan grupların sayı ve büyüklüklerine ilişkin net bir sayı ortaya koyabilmek mümkün değil. Ana etkin grupların dışında bölgesel temelde kurulmuş, yerel küçük milis oluşumlar da var. Bu grupların sayısı 40’ın üzerinde. Haşdi Şaabi içerisinde yer alan milis gruplar arasındaki en etkin ve hemen her bölgede yer alan gruplar olarak Bedir Örgütü, Ketaib Hizbullah, Asaib Ehlül Hak, Ketaib İmam Ali ve Ketaib Seyid Şuheda grupları ön plana çıkıyor. Sayısal büyüklük olarak en büyük iki grubun Ketaib Hizbullah ve Bedir Örgütü olduğu söylenmekle birlikte, bu iki gruba nazaran daha az sayıda olan Asaib Ehlül Hak'ın etkinlik ve savaş yeteneği açısında daha etkili olduğu biliniyor. Ayrıca Saray El-Selam, Ketaib İmam Ali ve Ketaib Seyid Şuheda'nın da sayıca diğer gruplara nazaran daha fazla oldukları biliniyor. Bunun dışında sadece Haşdi Şaabi adı altında ve hiçbir milis gruba bağlı olmayan birlikler de oluşturulmuş durumda. Öncü kuvvet olarak IŞİD’le savaşan ve bölgede kontrolü sağlayan milis güçlerin, kontrol ettikleri bölgeleri zaman içerisinde Irak güvenlik güçlerine devrettikleri ya da devredecekleri iddia ediliyor. Bununla birlikte hükümetin desteğiyle pek çok bölgede milis güçler bölgenin güvenlik ve idari açıdan yöneticisi konumuna gelmiş durumda. Ancak Haşdi Şaabi oluşumu içerisinde yer alan milis grupların kendi aralarından ve Irak Ordusu’yla tam bir koordinasyon içerisinde çalışabildiğini söylemek güç. Her grup çatışma sahasında kendi flama ya da bayrağıyla savaşıyor ve kendi liderlerinden emir alıyor.
Bu nedenle zaman zaman operasyonlarda sorun yaşandığı biliniyor. Nitekim Tikrit operasyonunda bunun örnekleri görüldü. Bu durum IŞİD’le savaşta bütüncül mücadeleyi sekteye uğratıyor.
Irak’ta özellikle Şii milis güçlerin sayısı artarken, IŞİD’in hakim ya da etkin olduğu Sünni Arapların yaşadığı bölgelerde maddi ve askeri yardımlar karşılığında IŞİD’e karşı mücadelede Sünni Arap aşiretleri yanına çekme stratejisini de ortaya koyduğu görülüyor. Ayrıca az da olsa Hıristiyan ve Yezidilerin de Haşdi Şaabi bünyesinde IŞİD'le mücadele sürecine katılıyor. Bununla birlikte Haşdi Şaabi içerisinde yer alan Sünni Arap aşiretlerin büyük kısmının Nuri El-Maliki’nin başbakanlığı döneminde Maliki ile yakın ilişkileri olan aşiretler olarak göze çarpıyor.
Bununla birlikte Haşdi Şaabi’yi belki de en tartışmalı noktaya getiren unsur İran’ın Haşdi Şaabi içerisindeki varlığı. Başta İran Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu Komutanı Kasım Süleymani olmak üzere İranlı komutan ve askerlerin Irak’ta IŞİD’e karşı operasyonlarda yer almış olması tartışmaların odak noktası haline geldi. İran'ın maddi, sosyal, siyasal, askeri, lojistik ve operasyonel destek sağlayarak Haşdi Şaabiler üzerinde kontrol sağlaması, bu oluşumun uluslararası ve bölgesel meşruiyetine gölge düşürüyor. Bununla birlikte özellikle Haşdi Şaabi içerisindeki milis grupların giderek çoğalması, hakim oldukları bölgelerde sadece askeri değil, idari olarak da etkin konuma gelmeleri, Haşdi Şaabi içerisindeki bazı grupların zaman zaman girdikleri Sünni Arap bölgelerindeki uygulamaları da meseleyi daha da karmaşıklaştırıyor.
Haşdi Şaabi oluşumuna ilişkin temel tartışmalar
Haşdi Şaabi oluşumunun ortaya çıkması sonrasında hem IŞİD’le mücadele süreci hem de Haşdi Şaabi oluşumuna ilişkin ciddi bir tartışma ortamı oluştu. Bu tartışma ortamı içerisinde; milisleşme, denetim sorunu, Kürtler ve Sünnilerin pozisyonu, mezhepsel boyut, İran etkisi ve Haşdi Şaabi içerisinde yer alan milis gruplar arasındaki mücadele temel tartışma konuları olmuş durumda.
Öncelikle Haşdi Şaabi oluşumuna ilişkin en temel tartışma Irak’taki artan milis grupların varlığı. Haşdi Şaabi ile birlikte 40’tan fazla milis grubun ortaya çıkmış olması Irak halkını tedirgin ediyor. Bu karmaşıklığın giderilmesi ve bu gruplar arasındaki çeteleşmenin önüne geçilmesi amacıyla kurumsallaşma çalışmaları yapılsa da bu kadar çok milis grubun olması yerel çatışma dinamiklerini arttırıyor. Bu gruplar üzerinde hükümetin halen tam denetim sağlayamaması da bir diğer problem. Haşdi Şaabi içerisindeki bir grubun ya da Haşdi Şaabi ismini kullanan çetelerin hırsızlık, gasp, adam kaçırma, haraç alma gibi eylemler yapmaya başlaması, halkı tedirgin ediyor. Bu duruma karşı hükümet halen bir önlem alabilmiş değil.
Haşdi Şaabi içerisindeki milis gruplar ile Kürtler ve Sünni Araplar arasında yerel birkaç olayın dışında bir çatışma yaşanmazken, yine de taraflar arasındaki gerginliğin geniş çaplı bir çatışmaya dönme riski var. Ayrıca her ne kadar sayıları artsa bile Haşdi Şaabi oluşumunun IŞİD’le tek başına mücadele etme gücünün ve yeteneğinin olmadığı bu süreçte görülüyor. Bu nedenle Haşdi Şaabiler özellikle Irak’ın kuzeyindeki Kerkük gibi bölgelerde Peşmerge, asayiş, silahlı Sünni Aşiretler gibi oluşumlarla da işbirliği yapıyor. Ancak Haşdi Şaabi içerisindeki Şii milis grupların mezhepsel söylem ve işaretler kullanarak operasyon yapması, Haşdi Şaabi oluşumunun diğer gruplar açısından inandırıcılığını yitiriyor.
Sünni Arap aşireti ve azınlık gruplardan bazılarının Haşdi Şaabi içerisinde yer almalarına rağmen, Şiiler dışındaki kesimlerin büyük oranda İran'ın Haşdi Şaabi üzerinden Irak’taki etkisini arttırmasını “işgal” olarak tanımladıklarını bile söylemek mümkün. Ayrıca İran'ın Irak'a yardım etmesi nedeniyle açık olarak ve yüksek sesle dile getirilmese bile, milliyetçi Şii Arapların da İran'ın pozisyonundan rahatsız oldukları biliniyor. Bu durum Haşdi Şaabi yapısının Iraklı kimliğinin gittikçe kaybolması riskini beraberinde getiriyor. İran’ın bu etkinliği Irak’ın bağımsız politika geliştirmesinin önüne geçebileceği gibi iç siyasi ve güvenlik dengesini de bozabilecek ve Irak’taki istikrarsızlığı arttırabilecek nitelikte. Hükümetin bu gruplar üzerinde tam kontrol ve denetim sağlayamaması durumunda zaten istikrarsız ve zayıf bir yapıya sahip hükümetin ülkedeki istikrarsızlığın önüne geçmesinin zor olacak.
HABERE YORUM KAT