Irak'ta Sadr'ın ve Barzani'nin zaferi, İran yanlılarının hezimeti
Seçimlerden bir süre önce boykot kararı alıp yeniden meydanlara dönen Sadr’ın galibiyetinin temelinde, Irak’ın en güçlü Şii dini liderlerinin yetiştiği ailesinden devraldığı mirasın yanı sıra hem İran’a hem de ABD’ye karşı geliştirdiği söylem yatıyor.
Mehmet Alaca / Anadolu Ajansı
Mayıs 2018’de yapılan önceki seçimlerden bu yana ülkede ağırlaşan ekonomik krizin yanı sıra ABD ile İran arasındaki gerilimin ülke sahasında artması, 2019’da patlak veren hükümet krizi ve İran karşıtı protestolardan kaynaklı siyasi, güvenlik ve toplumsal sorunların baş göstermesi seçime katılım oranını etkiledi. Erken seçimlere katılım oranı yüzde 41 seviyesinde kaldı. Bu oran 2003’teki ABD işgali sonrası en düşük seçime katılım oranı olarak kayda geçerek toplumsal rahatsızlık ve ümitsizliğin boyutlarına dair önemli ipuçları veriyor.
Buna karşın seçimlerde Irak genelinde Şii lider Mukteda es-Sadr’ın desteklediği Sadr Grubu, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) ise Mesut Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) birinci parti olarak parlamentoya yerleşirken, İran yanlısı partilerin yaşadığı büyük hezimet ülkede yeni döneme dair önemli işaretler sunuyor.
Toplumun siyasetten beklentisi kalmadı
Seçimlere katılım oranı son beş seçimin en düşük seviyesinde kaldı. 2005 seçimlerinde yüzde 78 olan oran kademeli olarak düşüş gösterdi. 2018’de yüzde 44’e; bu seçimlerde ise yüzde 41’e düştü. 26 milyon kayıtlı seçmenin bulunduğu ülkede ilk kez uygulanan yeni dar bölge seçim sistemiyle oluşturulan 83 seçim bölgesinde 9 milyondan fazla kişi oy kullandı.
Elektronik sistemle yapılması hasebiyle geçmişe nazaran nispeten güvenli olduğu gözlemlense de seçimlere katılım oranı konusunda manipülasyon olduğu tartışmaları da yapılıyor. Bu analizin yazarının uluslararası gözlemci olarak takip ettiği seçimlerde Bağdat’ın belirli bölgelerinde seçim sandıklarının neredeyse hiçbirinde katılım oranı yüzde 20’yi geçmedi.
Irak, Dünya Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre 180 ülke arasında 160’ıncı sırada. 2003 sonrası kurulan yeni düzenin etnik ve mezhepsel kota sistemi çerçevesinde belirlenmesi, siyasi rekabeti canlı tuttuğu gibi nepotizm ve ekonomik yolsuzluğu da sistemin parçası haline getirdi. Nitekim 2003’ten bugüne kadar neredeyse 450 milyar dolarlık kamu fonu buharlaştı.
Dünyanın beşinci büyük petrol rezervine sahip Irak'ta kaynaklar belirli kesimler arasında bölüşülürken, yüzde 70'i 35 yaş altı nüfus bulunan ülkede işsizlik oranı yüzde 30’ları aşmış durumda. Yolsuzluk, işsizlik ve başta elektrik ile su kesintileri olmak üzere kamu hizmetlerinin yetersizliği nedeniyle toplumdaki artan hükümet karşıtı öfke oldukça diri.
DEAŞ ile savaşın ardından yolsuzluk daha da artarken, ülkenin yeniden inşası konusunda güçsüz veya isteksiz politikacıların varlığı da öfkeyi artırıyor. Bunların yanı sıra ülkede giderek belirginleşen İran hegemonyası ve Tahran destekli siyasetçiler ve milis grupların baskıcı tutumu da sisteme duyulan öfkeyi körüklüyor. Mevcut elit siyaset ve mezhep merkezli çıkar ağı, kaynakları toplumla paylaşmadıkça toplumun sandıkla barışması zor görünüyor.
Sadr kazandı, İran yanlıları kaybetti
Yeni seçim sisteminin avantajıyla gücünü artıran Mukteda es-Sadr’ın liderliğindeki Sadr Grubu, 329 kişilik parlamentoda 73 sandalyeyle birinci olurken, bir önceki seçimde ikinci büyük parti olan İran yanlısı Fetih İttifakı koltuğunu, sürpriz biçimde oyunu artıran eski Başbakan Nuri el-Maliki’nin 37 sandalye elde eden Kanun Devleti Koalisyonu’na bıraktı. 2018 seçimlerinde 48 sandalye kazanan Fetih İttifakı, bu seçimlerde desteğinin üçte ikisinden fazlasını kaybederek hezimete uğradı. 2018 seçimleri sonrası hükümetin, 54 sandalye kazanan Sadr Grubu ile Fetih öncülüğünde kurulduğu dikkate alındığında, yeni dönemde güç dengelerinin tamamen değişeceği görülüyor.
Seçimlerden bir süre önce boykot kararı alıp yeniden meydanlara dönen Sadr’ın seçim galibiyetinin temelinde, Irak’ın en güçlü Şii dini liderlerinin yetiştiği ailesinden devraldığı sosyal ve siyasal mirasın yanı sıra hem İran’a hem de ABD’ye karşı geliştirdiği söylem yatıyor. Geçmişteki yakın temaslarının aksine, son dönemlerde İran ile nispeten mesafeli bir imaj veren ve seçimlerden bir gün önce geleneksel Iraklı kıyafetiyle boy gösteren Sadr’ın, “Irak milliyetçiliği” vurgusuyla yeni dönemde İran’a mesafeli gruplarla yakınlaşması muhtemel.
Sadr Grubunun bu seçimde de birinci olması, hükümet kurma görevini alması anlamına geliyor. Bu anlamda Barzani liderliğinde 32 sandalye kazanan KDP’nin Sadr ile hareket etmesi kuvvetle muhtemelken, ciddi çıkış yakalayan Sünni lider Muhammed Halbusi’nin 38 sandalye alan Takaddum Partisi de en güçlü Sünni parti olarak bu ittifaka katılabilir. Özellikle Sünni kimliğine rağmen mezhepçi bir tutum sergilemeyen Halbusi’nin pragmatik tarzı, Sadr gibi, komünistlerle dahi ittifak yapabileceğini düşündürüyor.
Sadr’ın hükümet kurmak için bazı aktörlere daha ihtiyacı olacak. Ancak bu aktörlerin İran yanlısı Fetih ve son yıllarda İran ile yoğun ilişkileri olan Maliki’nin olmayacağı tahmin ediliyor. Sadr’ın seçim sonuçlarının geç açıklanması üzerine yaptığı açıklamada “iç ve dış mihrakların müdahalesi” ifadesini kullanmasındaki asıl hedefin, seçimlerden bir gün sonra Bağdat’a gelerek İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani olduğu anlaşılıyor. Zira Kaani’nin Bağdat’ta seçim pazarlığı yapması nedeniyle sonuçların geciktiği iddia edildi.
Öte yandan Sadr’ın, 2019’da ortaya çıkan protesto hareketinin İran karşıtı öfkesini ve İran yanlısı grupların güneydeki çoğu Şii vilayette hiç vekil çıkaramamasını dikkate alarak söz konusu aktörlerle ittifak yapmayacağı düşünülüyor. Özellikle de Sadr’ın kanlı bıçaklı olduğu Maliki’nin içinde bulunduğu bir seçeneğe sıcak bakması ihtimal dışı. Ancak çok sayıda milis gücüne sahip İran yanlısı grupların muhalefete itilmesi, ülkede güvenlik endişelerini pekiştireceği gibi siyasi sistemi de oldukça meşgul edebilir.
IKBY’de güç değişimi
Sadr Grubu, Irak genelinde birinci parti olurken KDP de 32 sandalye ile IKBY’nin en güçlü partisi oldu. Tıpkı Sadr Grubu gibi son seçimde yeni seçim sisteminin meyvelerini toplayan KDP, 2018 seçimlerinde de 25 sandalyeyle birinci partiydi. Son seçimde Kerkük ve Musul’da da gücünü oldukça pekiştiren KDP’nin hem IKBY’de hem de Bağdat parlamentosunda pazarlık gücü artık çok daha fazla.
IKBY’nin en büyük ikinci partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) seçime Goran Hareketi ile Kürdistan Koalisyonu adı altında girmesine rağmen ancak 15 sandalye elde edebildi. Celal Talabani sonrası içinden çıkamadığı parti içi krizlerin yanı sıra özellikle 2017’deki bağımsızlık referandumu ve sonrasında KDP ile yaşadığı gerilimin üstüne Bafel Talabani’nin kendisi gibi partinin eş başkanı olan Lahur Talabani’yi parti dışına itmesi, mevcut sonucun nedenlerinden. KYB’nin zayıflaması hem bölgede hem de Irak siyasetinde KDP’nin elini güçlendireceğe benziyor.
KYB giderek güç kaybederken Goran Hareketi adeta eridi. KYB’den koparak 2009’da kurulan ve bölgedeki KDP-KYB merkezli iki partili müesses nizama meydan okuyan Goran, kısa sürede ikinci büyük parti olma başarısını gösterse de önce KDP sonra da KYB ile yakınlaşması ve yanlış politikaları nedeniyle, seçmen tarafından cezalandırıldı.
Buna karşın, son seçimlerde tıpkı KYB ile Goran gibi Süleymaniye merkezli Yeni Nesil Hareketi’nin gücünü artırdığı görülüyor. KDP’ye sert muhalefetiyle bilinen Yeni Nesil’in 9 sandalye elde etmesiyle birlikte yeni dönemde KDP’ye yönelik muhalefette öne çıkması bekleniyor.
Sonuç olarak, Irak’ta yeni hükümet, seçimde birinci olan Şiilerin, Sünnilerin ve Kürtlerin en büyük partileri öncülüğünde kurabilir. Seçimlerden sonra paylaştığı mesajda Irak’ın en büyük Şii dini mercii Ayetullah Ali es-Sistani ve Başbakan Mustafa el-Kazımi’ye teşekkür eden Sadr, yeni dönemde de Kazımi’ye şans verebilir. Kazımi’nin seçimden bir gün sonra DEAŞ’ın eski lideri Ebubekir el-Bağdadi’nin yardımcılarından Sami Casim el-Cuburi’nin yakalandığını açıklaması, ikinci dönem başbakanlık beklentilerine dair bir işaret olarak okunabilir. Gerek ülkedeki Sünni ve Kürtler gerekse de ABD ile İran tarafından kabul görebilen Kazımi, aynı zamanda Arap ülkeleri ve Türkiye ile de iyi ilişkileri nedeniyle en olası seçenek olarak öne çıkıyor.
Fakat her ne kadar Sadr’ın Barzani ve Halbusi ile beraber hükümet kuracağı değerlendirilse de Irak’ta yerleşmiş çıkar siyaseti, bütün hesapları değiştirebilir. Özellikle beklenmedik dönüşleriyle bilinen Sadr’ın duruşu hesapları alt üst edebilir.
HABERE YORUM KAT