Irak, Yeni Bir Kanlı Boğuşmaya Yuvarlanırken
Yapılan değerlendirmeleri, sadece basit bir tarafgirlik veya karşıtlıkla izaha kalkışmayıp, müslüman toplumların ve İslam adına oluşan sosyal bünyelerin bugün dışarıya nasıl bir görüntü verdiğinin sebebleri üzerinde durulmalıdır..
Selahaddin E. ÇAKIRGİL, Ölen Kuzey Kore Diktatörü Kim İl Sun'un arkasından dökülen gözyaşlarını(!) ve Irak’ta Tarık Haşimi için verilen tutuklama kararını analiz ediyor.
Kuzey Kore’de ilkel gözyaşlarının; Irak’da ise, göz kararmasının getirdiği körlük..
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Kore yarımadasının bir iç savaş sonunda komünistlerle kapitalistlerin elinde Kuzey ve Güney diye ikiye bölünmesi ve Kuzey’de Kim İl Sun liderliğinde 45 yılı aşkın süren komünist diktatörlüğün, Sun’un 1994’de ölümüyle yeni bir düzenlemeye geçebileceği sanılıyordu.. Ama, Kuzey Kore’de milyonların bugün bile, heykelleri önünde selâm durdukları ve rukû halinde eğildikleri Kim İl Sun, komünist yönetim tarzında bir ilki gerçekleştirmiş ve yerine oğlu Kim-Jong İl’in geçmesinin kanunî zeminini hazırlayıp, hanedan usûlünü getirmişti..
Junk ise, babasının ’ebedî devlet başkanlığı’na, (TC.deki benzer şekliyle, Ebedî Şefliği’ne) gölge düşmemesi için, kendisini Devlet Başkanı Vekili olarak isimlendirmiş ve ülkenin komünist hanedan sisteminde değişiklik olmamış ve o kapalı kutululuk hali devam etmiş ve sonunda da, onmilyonların açlığı pahasına bile olsa, Kuzey Kore, bir nükleer güce de dönüşmüş ve 25 milyonluk bu ülkenin ’kapalı kutululuk’ hali sürmüştü..
Lider ise, babasından bile daha bir esrarengiz kimlik sergilemişti..
Ama o, ’halkının sevgilisi’ imiş.. Babası ise, ’Eşsiz Önder, Başöğretmen, Büyük Lider, Başkomutan, Zaferlerin Babası’ gibi resmî sıfatlarla anılıyordu.. Yerine ise, en küçük oğlu Kim-Jonk Un getirildi.. (Bakalım, ona ne sıfatlar verilecek?)
18 Aralık 2011 günü, Kim-Jong İl’in öldüğünün açıklanması üzerine bu 25 milyonluk kapalı kutu ülkeden dünyaya yansıyan ağlama, döğünme sahneleri, hepimize ne kadar komik geliyor değil mi?
İnsanları öylesine bir köleleştiriyorlar ki, insanlar kendi ana-baba, çocuk veya eşlerinin ölümüne o kadar ağlamazken, lider öldüğünde, dünyanın batacağını sanıyorlar.. (atv’nin konuyla ilgili haberinde, Kuzey Kore’nin merhûm lideri denilmesi de ise, laik kafaların halkımızın ölçülerine ne kadar yabancı olduklarını göstermektedir.)
*
Kim-Jonk İl’in ölümünden sonra kitleler iyi ki, yırtınırcasına ağlaştılar.. Ya, bir de, ’artık başımızdaki ’sevgili lider’imiz gittiğine göre, birbirimizin boğazına sarılabiliriz..’ deselerdi..
*
Bu satırların yazarken, Taha Akyol’un 21 Aralık tarihli Hürriyet’teki, ’Diktatöre ağlamak’ başlıklı yazısı da ulaştı..
HABERE YORUM KAT