Irak İsyanı ve İran’ın ‘Erbain’ Kâbusu
Irak’ta devam eden sokak olaylarını değerlendiren İran uzmanı gazeteci Taha Kermani “Tahran karşıtı protestolar, Erbain Yürüyüşünü İran için bir karşı hamleye çevirebilir” diyor.
Analiz: Taha Kermani / Karar
Etnik ve mezhep fay hatları üzerinde inşa olan Irak’ta bu kez itirazların motivasyonu bambaşkaydı. Saddam’dan sonra en büyük çatışmalara yol açan protestolar ilk başta başkent Bağdat’ta başlayıp kısa süre sonra çoğu büyük şehre de sirayet etti. Sistemin her tarafını sarmış yolsuzluklar halkla yönetimin arasını iyicene açmışken sokakta halka karşı gelen kuvvet anlaşılan bir tek Irak hükümeti değildir. Güvenlik güçlerinin sert müdahalesi sonucu onlarca kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce yaralı halkla hâkimin arasını daha da çok açmıştır. Bugünkü Irak’ta Şiilerin eli güç yarışında üstün görünse de Necef gibi Şii mezhebinde simgesel öneme sahip kentlerde dahi itiraz sesleri daha da yüksekti. Yükselen itirazlar arasında en dikkat çeken konulardan biri İran karşıtı sloganlar ve bilhassa Tahran’ın müdahaleci siyasetlerini hedef alan halk isyanıydı. Irak yönetimi protestolar başladıktan sonra başta internet olmak üzere iletişim araçlarını engellese de, sahadan paylaşılan görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla halk daha önce hiç söylemediği kadar İran’ın ülkelerinin iç işlerine karışmasından rahatsızdır. Sosyal Medyada ve bazı televizyon kanallarının paylaştığı görüntülerde halk İran’ı güvenlik güçlerinin şiddet uygulamasından bile bizzat sorumlu tuttuğu anlaşılır. Bu zaman zaman öfke patlamasına da yol açıp, örneğin Necef’te Irak Hizbullah’ının ofisinin ateşe verilmesiyle tezahür etti. Bununla birlikte Irak Şii liderleri özerkliklerini korumaya çalışırken yönetimin sayısız yanlışlarının ortaklık zannında kalmaktan kaçınmaya çalıştıkları gözüküyor. Bilindik Şii din adamı Ali Sistanî’nin temsilcisi halkın taleplerini desteklediğini açıkladı ve Mukteda es-Sadr hükümeti istifa etmeye çağırdı. Ancak eğer şimdi Irak’ın temel sorunları ve halkla hâkimiyetin ilişkilerini ki ayrıca özenle incelenmesi gerekir bir kenara bırakırsak, bu arada İran’ın konuyla alakalı tavrı çok önemlidir. “ABD ve bölge ülkeleriyle sıcak çatışmanın bir adım gerisinde olan İran, Irak’ta toplumsal destek yerine nefret mi kazandı? Saddam sonrası adeta Irak’ı altın tepside İran’a sunan ABD verdiğini geri mi alıyor? Tahran’la arası açılan Şii sıyası gruplar sorunlardan bıkmış usanmış halkın önünde durma riskine bundan artık girerler mi?” tarzı soruların en doğru cevabını zaman gösterecek, ancak şimdilik son yaşananların Tahran’da nasıl yankılandığına bakmak geleceği okumak açısından yararlı olacaktır.
BİLİNDİK KOD İSİM
“Fitneci”, “Münafık”, “Dış Güçlerin Unsurları” gibi isimler İran hükümetinin siyasi muhaliflerine taktığı adlardır. Dış politikadaki diğer konularda olduğu gibi Irak meselesinde de sistem kesinlikle farklı yorumun ortaya çıkmasına müsaide etmiyor. Irak’ta başlayan itirazların nereye varacağını tahmin etmek için henüz erken belki ama, Tahran’ı endişelendiren biri de oluşan boşluğun başkaları tarafından doldurulmasıdır. Bu yüzden de ABD ve Suudi Arabistan gibi bölgesel rakiplerin ismi sık sık dile getirilir. Protestolardan paylaşılan görüntülere göre İran’ın himayesi altında olan “Haşdi şabi” gibi silahlı Şii örgütlerinin itirazlara sert müdahalesini de bu bağlamda okumak olur. Ancak eğer bu kanlı bastırmalarda İran’ın adı fazla öne çıkarsa hesaplar değişebilir, ABD askerleri yerine İran milisleri ilk etapta işkalcı olarak anılabilir. Bu durumun hem klasik dini şahsiyetleri hem de İran’ın fazla müdahalesini kendine rakip gören siyasi aktörler tarafından tahammül edilemeyecek dereceye gelebilir. Her ne kadar bu sene Muharrem ayının matem merasimlerinde Mukteda es-Sadr’şn Ali Hamaney ve Kasım Süleymani ile ortak pozu açılan arayı kapatmaya bir adım olarak değerlendirilse de gerçek şu ki meydanları dolduran yüz binlerce genç Iraklı aç karınla ideolojik mezhepsel davaların peşini bir yere kadar tutacak ve nihayetinde pratikte sorunlarını bilfiil çözen birine yönelecektir ve doğal olarak da onu Tahran’da değil Bağdat’ta araması şaşırtıcı olmayacaktır.
Ancak bütün bunlara rağmen anlaşılan İran hala ısrarla aynı rotada yürümeye devam ediyor. Ali Hamaney’e yakınlığı ve sert üslubuyla bilinen ‘Keyhan Gazetesi’ protestocuları ABD-Siyonist-Suudi üçgeninde sıkıştırarak yazdığı reçete İran’ın 40 yıl önce yaptığından farklı değil. Keyhan bir makalesinde Iraklı gençlere seslenerek onları fitnenin kökünü, ABD Büyükelçiliğini işkal ederek sökmeye davet etti. Sokaklarda İran karşıtı sloganları da buna malzeme niyetine kullanarak “provokatörleri Amerika Birleşik Devletler yerine İran’ı hedef göstermekle” suçladı.
İRAN DA ZARARLI ÇIKABİLİR
Irak’ta halkı sokaklara getiren temel istekler hayat pahalılığı, işsizlik ve yönetimin yolsuzluklarıdır. Yani kısaca halkın sabrı taşmış takati bitmiş durumda. Nüfusunun yüzde 70’dan fazlasını 35 yaş altı gençler oluşturan Irak’ı ise anlaşılan daha hararetli günler bekliyor. Hükümet ilk andan itibaren diyalog yollarını kapatarak çelik yumruk politikasıyla halkı bastırmaya çalışıyor. Ölenlerin sayısı 100’den fazla ve yüzlerce yaralı şehirleri adeta savaş alanına çevirmiştir. Bağdat’ın valisinin istifası bir yumuşama alameti olmasa bile geri oturma sayılır fakat ateşi körükleyen faktör çok daha fazla görünüyor. Sosyal medya’da paylaşılan görüntülerde İran’a ait simgelerin yakıp yıkılması alışık hale gelirken Kerbela’da Hamaney’in posterlerini indirme görüntüleri Tahran’ın endişelerini daha da anlaşır hale getiriyor. İran için Devrim Muhafızları hele hele dış politikası ve Ali Hamaney dokunulmaması gereken kırmızı çizgi sayılır. Kısaca Tahran’da, Tebriz’de, İsfahan’da, Meşhed’de halk bu tabuların yıkılmasını gördükçe istenildiği kadar korku otoritesi yaratsalar dahi öfkesi birikmiş kitlelerde harekete geçme cesareti kazandırır. Yıllar geçip baştan çok olaylar atlattığımıza göre unutuldu belki ama Arap Baharının özellikle Suriye’ye yetiştiği zaman da İran’da muhalif kitleleri baya bir umutlandırıp cesaretlendirmişti. İşte bu sebepten Tahran Irak’ta halk isyanından alınacak her türlü başarıyı özellikle karizmasının çizildiği bir ortama karşı pozisyonda yer alır düşman gözüyle bakıyor. Ancak bu hadisenin bir başka önemi de içinde bulunduğumuz zaman diliminde gerçekleşmesidir. Erbain’e sayılı günler kala halk isyanı İran’ın alabileceği en kötü haber olabilirdi herhalde…
KARŞI HAMLE TEDİRGİNLİĞİ
İran yıllardır her sene gerçekleşen geleneksel Erbain yürüyüşünü kapsamlı bir propaganda olarak kullanıyor. Erbain yürüyüşü Hz. Hüseyin’in şahadetinin 40. gününden birkaç gün evvel Necef’ten başlar ve Erbain (40. gün) günü Kerbela’da düzenlenen matem törenleriyle sona eriyordu. Merasimde bir çok ülkeden gelen çok sayıda Şii inancına mensup, Necef ve Kerbela arasındaki 85 km mesafeyi yürüyor. Irak’taki milislerin yardımıyla dev bir organizasyonla bölgesel rakiplerine meydan okumaya çalışıyor. Ayrıca terör saldırıları haberlerine alışık olan Irak’ta milyonların katıldığı büyük karnavalın güvenliğini sağlamakla stratejik derinliğinin de şovunu yapmaya çalışıyor. İran bu sene 15-19 Ekim tarihleri arası gerçekleşecek olan Erbain Yürüyüşü için hazırlıklara aylar öncesinden başlasa da gidişatın pek istedikleri gibi olmadığını söyleyebiliriz. İki ülke arasında karşılıklı olarak vize uygulamasının kalkması, diğer ülkelere gidenlerin aksine çıkış harcının alınmaması ve üstelik düşük kurdan yürüyüşe katılmak için Irak’a gidenlere döviz tahsis edilmesi Tahran’ın karnavala İran’dan katılanlar için sağladığı imkânlardan sadece birkaç tanesidir. Ancak şimdi halk isyanının başlayıp giderek yürüyüş rotasındaki şehirlerde de etkin olması ve Tahran karşıtı protestolar, Erbain Yürüyüşünü İran için bir karşı hamleye çevirebilir. Özellikle Haşdi Şabinin sosyal tabanında yaşanan ciddi düşüş ve Sadr Harekatının tüm çabalara rağmen İran’dan uzaklaşması bu seneki programın risklerini iyicene artırmış vaziyette. Bu endişeyi İran tarafından doğal olarak çok daha bariz bir şekilde görmek mümkün; öyle ki son anda İran tarafından programa katılım iptal olunursa şaşırmamak lazım. Tek cümlede ifade etmek istersek, her yıl Hac merasiminden bile üstün tutulan Erbain Yürüyüşü’nün bu sefer zararı karından fazla olup Tahran’ın kâbusuna bedel olabilir.
HABERE YORUM KAT