"Irak dışında başka ülkede olsaydı buna darbe girişimi derlerdi"
Irak'ta hükümetin Haşdi Şabi Anbar Vilayeti Komutanı Kasım Muslih'i tutukladıktan saatler sonra serbest bırakmak zorunda kalması ülkede deprem etkisi yarattı.
Ola Karakurt / TRT Haber
Halk ayaklanmaları ve aktivist suikastlarının devam ettiği Irak'ta geçtiğimiz günlerde hareketli saatler yaşandı. 26 Mayıs'ta Şii Haşdi Şabii milis gücüne bağlı Anbar Bölgesi Komutanı Kasım Muslih, Irak hükümetine bağlı bir güç tarafından tutuklandı.
Ancak Muslih'in nasıl ve neden tutuklandığına dair haberler birbiriyle çelişkiliydi. AFP, Irak güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde komutanın aktivistlere yönelik suikastlarda rolü olduğu için tutuklandığını belirtirken, Reuters haber ajansı komutanın ABD'nin Irak'taki Ayn el-Esed üssüne düzenlenen roket saldırısında parmağı olduğu nedeniyle tutuklandığını vurguladı.
Haşdi Şabi kaynakları, Muslih'in ABD'nin desteğiyle düzenlenen havadan indirme operasyonuyla yakalandığını belirtirken, Irak Başbakanı Mustafa Kazımi, tutuklama emrini bizzat kendisinin verdiğini açıkladı.
Tüm bu bilgi kirliliği yaşanırken, Bağdat'ta diplomatik temsilciliklerin ve bakanlıkların yer aldığı korunaklı Yeşil Bölge'nin Haşdi Şabi milisleri tarafından kuşatıldığı aktarıldı. Başbakan Mustafa Kazımi'nin konutunun da kuşatıldığı iddia edildi.
Tutuklu bulunan Haşdi Şabi komutanı Kasım Muslih'in akıbetiyle ilgili resmi bir açıklama gelmedi. Bazı kaynaklar onun serbest bırakıldığını iddia ederken, başka kaynaklar Muslih'in Haşdi Şabi'ye bağlı güvenlik ve istihbarat birimine teslim edilerek, tutukluluğunun devam ettiğini öne sürdü.
TRT Haber'in sorularını yanıtlayan uzmanlar, yaşanan gelişmeleri darbe girişimine benzetti ve ABD çizgisine yakın olan Irak Başbakanı Mustafa Kazımi'nin İran tarafından desteklenen silahlı milis gücü Haşdi Şabi ile mücadelesinde başarısız kaldığını belirtti.
Ortadoğu, Avrasya ve Asya-Pasifik Platformu-ODAP Direktörü Ali Semin, Kasım Muslih'in Anbar eyaletinin yani Sünni bir bölgenin sorumlusu olduğunu vurgulayarak, bu tutuklamanın Irak Terörle Mücadele Yasası 4'üncü maddesi kapsamında gerçekleştiğini hatırlattı.
Semin, sadece devlet içinde devlet değil, devlet içinde silahlı devlet niteliğinde olan Haşdi Şabi'nin 2016 yılında onaylanan bir yasa ile bağımsız bir milis gücü olmaktan çıktığını ve resmi olarak Başbakanlığa bağlandığını belirtti:
"Başka ülkede olsaydı buna darbe girişimi derlerdi"
"Aslında Haşdi Şabi baş komutanı, Başbakan Mustafa Kazımi'dir. Burada yapılanmaya baktığımız zaman Haşdi Şabi'nin 72 gruptan oluştuğunu görüyoruz. Bu grupların hepsi İran'a bağlı değil tabii ki ama bir kısmı İran’dan destek alıyor ve bu gücü Irak’ta Hükümete karşı kullanıyorlar.
Irak’ta en korunaklı bölge olan Yeşil Bölge'yi kuşatma hamlesi aslında başka ülkede olsa bir darbe girişimi olarak kabul edilirdi ama Irak söz konusu olunca maalesef Haşdi Şabi Yeşil Bölge'yi kuşattı diye haberleştiriliyor."
"Irak’ta artık devletin bir ağırlığı yok"
"Irak'ta maalesef devletin artık bir ağırlığı yok. ABD'nin Irak'ı işgal ettiği 2003'ten sonra ortaya çıkan devlet yapılanmasında en büyük hata 'Baas Partisinin kalıntıları' olduğu gerekçesiyle güvenlik ve ordu teşkilatının içi tamamen boşaltıldı. Bunun yerine milis güçleri yerleştirilmeye çalışıldı. Bunun sonucunda bugün hem siyasi anlamda, hem de askeri anlamda devlet içerisinde devlet ortaya çıktı.
Bugün olanlar ABD'nin getirdiği bir sistemin sonucudur. Başbakanlığa kim getirirseniz getirin bu durum değişmiyor. Bugüne kadar altı Başbakan geldi gitti ancak bu gerçek değişmedi. Devlet yapılandırılamadı. İranlı komutan Kasım Süleymani’nin 3 Ocak 2020'de öldürülmesinden sonra devlet dışı silahlı milis güçlerinin İran tarafından kullanılarak sürekli Bağdat hükümetine karşı ve ABD üslerine karşı kullanıldı. Bununla mücadele edilemiyor.
Bunun nedenlerinden biri, DEAŞ terör örgütüyle mücadele kapsamında kurulan uluslararası koalisyon, Şii milislere silah ve mühimmat desteği verdi. Neden onlara bu silahlar verildi? Çünkü bu Şii milisler, resmi olarak silahlı kuvvetlerinin bir parçası haline getirildi ve DEAŞ ile mücadelede onlar da yer aldılar. Dolayısıyla ister istemez ABD'nin silahları Haşdi Şabi'nin eline geçti."
ABD'nin DEAŞ'la mücadele için sağladığı silahlar kendine doğrultuldu
"ABD Suriye'de terör örgütü PKK/YPG'yi kendi lehine kullanıyormuş gibi göstererek, DEAŞ ile mücadele adı altında nasıl silahlandırdıysa, Irak’ta DEAŞ ile mücadele için verdiği silahlar kendi aleyhine bir tabloya dönüştü. ABD bugün bunun faturasını ödüyor.
Şii din adamı Ali Sistani'nin fetvasıyla kurulan ve gönüllülerden oluşturulan bu milislerin 2017 yılında yenilgiye uğratıldığı açıklanan DEAŞ'in bitmesiyle feshedilmesi gerekiyordu. Ama bu milisler bu süre zarfında o kadar güçlendi ki... Bir taraftan İran'dan desteklendiler. İranlı komutan Kasım Süleymani onların zaten baş komutanları gibiydi. Diğer taraftan DEAŞ ile mücadele adı altında ABD’nin liderliğindeki koalisyon tarafından desteklendiler. Sonuç olarak onları kontrol altına almak zorlaştı."
Kazımi devlet dışı aktörlerle mücadeleyi benimsemişti
"Daha önce İstihbarat Başkanlığı görevini yürüten Mustafa Kazımi İran çizgisinde değil. Aksine ABD'nin çizgisinde bir isim. Bölge ülkeleriyle de iyi ilişkiler kurmayı başardı. Türkiye ile iyi ilişkileri var hatta 'Erdoğan benim dostum' diyor. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile de iyi ilişkileri var. Bu ülkeler Irak'ta yeniden yatırım yapmaya başladı. Pandemiden dolayı Irak'ta ciddi bir ekonomik kriz söz konusu.
Kazımi Irak'ta devlet dışı aktörlerle mücadele etmek istediğini belirtmişti. Bu aynı zamanda ABD'nin de istediği bir şey. Ancak Haşdi Şabi'nin parlamentonun yasasıyla Başbakanlığa bağlanması nedeniyle ABD Haşdi Şabi'ye karşı topyekun bir adım atamıyor."
"Irak bir milis gücü devletine dünüştü"
"Haşdi Şabi aslında İran'ın etkisinden koparılması için devlet kurumlarına entegre edilmeye çalışılmıştı ancak bu adım da başarısız kalmıştı. Başbakanlığa bağlanmasına rağmen bazı Haşdi Şabi grupları İran ile irtibatını sürdürdü. Devlet 72 Haşdi Şabi grubundan en az 20'sini kontrol etmiyor, edemiyor.
Durum Mustafa Kazımi'nin aleyhine gelişiyor. Irak bir milis gücü devleti haline gelmiş durumda.
Kasım Süleymani'nin suikastından sonra İran'ın Irak'taki etkisi biraz zayıflamış olabilir. Ancak Şii milislerin İran'a biatı devam ediyor. Bu süreçte yaşananlar Irak'ın geleceğinin daha kötü bir yere gittiğine işaret ediyor."
"Kazımi'nin yolsuzlukla mücadelesi ona karşı eylemleri hızlandırdı"
"Kazım’ı ayrıca göreve geldiğinde yolsuzlukla mücadele başlığını ön plana çıkardı. Bunlar Irak’ın içinde izin verilmek istenmeyen şeyler. Örneğin Irak'ta 2003’ten 2019’a kadar 170 milyar dolar değerinde hayalet projeler kapsamında yolsuzluk tespit edildi. Bunun yüzde 70’i ABD’nin Irak’ta bulunduğu sürede yaşandı.
Toplam yaklaşık 500 milyar doların ülke dışına kaçırıldığı değerlendirmesini yapan Irak hükümeti geçtiğimiz dönemde yurt dışına kaçırıldığı tespit edilen 150 milyar doları geri almak için harekete geçmişti. Bu hamlelerden sonra Kazımi, zor durumlarla karşılaşmaya başladı.
Irak’ın içindeki duruma bakacak olursak durumun çok kötü olduğunu görüyoruz. Yüksek işsizlik ve iktisadi anlamda ciddi bir kriz var. Ekonomi bir türlü kalkındırırlamadı. Elektrik sorunu ve su sorunu devam ediyor."
Hesabı sorulmayan suikastlar Kazımi'nin konumunu zayıflatıyor
"Ancak tüm bunları bir kenara bırakırsak Kazımi'nin iktidarını en çok olumsuz etkileyen şey, aktivistlerin suikastları olduğunu görüyoruz. Suikastların hiç birinin hesabının sorulmaması halkın öfkesini daha çok körüklüyor.
İran, kendisinden bağımsız bir dış politika yürütmeye çalışan Kazımi'yi sıkıştırmak için halkın öfkesine neden olan suikastları silahlı milislerinin eliyle artırarak devam ettiriyor. Nitekim bu İran'ın istediği sonucu veriyor. Haşdi Şabi'nin Yeşil Bölge'yi kuşatması değil, asıl Kazımi'nin konumunu zayıflatan olay suikastların devam etmesidir. Sokağa dökülen aktivistler tek tek öldürülüyor. İran yanlısı Haşdi Şabi güçleri tarafından susturucu silahlarla ya da farklı yöntemlerle öldürülüyor.
Şu ana kadar hiçbir cinayetin hesabı sorulmadı. Iraklı analist Hişam Haşimi de suikasta kurban gitmişti. Kazımi onun ailesini ziyaret edip katillerin bulunması konusunda söz vermişti. Ancak cinayetle ilgili adı geçen şüphelilerin hiçbiri tutuklanamadı."
Tutuklanan Haşdi Şabi komutanı suikastlardan sorumlu tutuluyordu
"Son tutuklanan Haşdi Şabi Komutanı Kasım Muslih, zaten bu suikastların arkasındaki isim olarak görüldüğü için tutuklanmıştı. Kazımi riski göze aldı ve onu tutukladı. Ancak tekrar serbest bırakmak zorunda kaldı. Halkın karşısında suikastların faillerinin peşine giden bir imaj vermek istiyor.
Irak’ta eğer ertelenmezse 10 Ekim'de bir seçim düzenlenmesi planlanıyor. Irak’ta bazı taraflar bu seçimi yaptırmak istemiyor bu yüzden suikastlar git gide artıyor. Çünkü Kazımi yönetime geldiğinde halk onu İran yanlısı olmayan, denge politikası uygulamaya, terör ve yolsuzlukla mücadele etmeye çalışan biri olarak gördü. Halk bunun için ilk başta onu olumlu karşıladı.
Ancak bunların hiçbirinde sonuç alınamadı. Bu yüzden Kazımi'nin halk nezdinde desteği azaldı. Dolayısıyla önünde 2 seçenek var ya başbakanlıktan istifa edecek ya da ABD’nin aksi yöndeki baskısına rağmen gelecek seçimde kendini aday göstermeyecek. Hatta ben seçimin ertelenebileceğini bile düşünüyorum.Çünkü kimse sandığa gitmeyecek."
Kazımi'nin başarısız kaldığını kabul etmekte fayda var
Ülkede İran'a karşı tepkinin giderek arttığını belirten Semin 'İran dışarı' sloganlarının ülkede atılmaya devam ettiğini kaydetti:
"Bunlar Şii bölgelerde yaşanıyor. Bu süreçte Kazımi'nin başarısız olduğunu kabul etmekte fayda var.
Kazımi gücü yetecek kadar bir şey yapabilecek mi? Yapamayacak. Çünkü Irak'ta devlet diye bir şey kalmadı. Güvenlik güçlerini kontrol edemiyorsunuz. Sözde baş komutanı olduğunuz Haşdi Şabi'ye sözünüz geçmiyor. Ve hatta onlar sizin başbakanlık binanızı kuşatabiliyor. Kazımi'nin bu gelişmelere karşın istifa etmesi beklenirdi. Kazımi'nin suikastların arkasındaki isimleri adalet önüne çıkaramaması onu büyük bir destek kaybına uğrattı."
"Kazımi göz dağı vermek istedi ancak başarılı olamadı"
Haşdi Şabi komutanı Muslih'in tutuklanmasıyla, ilk kez Haşdi Şabi'nin içerisinde bir komutanın terör suçlamaslıyla içeriye alınmış olduğuna işaret eden Semin, "Kazımi İran'a yakın milislere bir şekilde göz dağı vermiş oldu. Ancak bunun etkili olması için uzun sürmesi gerekiyordu. Komutanın hemen serbest bırakılması girişimi etkisiz bıraktı" ifadesiyle Kazımi'nin Haşdi Şabi ile mücadelesinde başarısız kaldığını belirtti.
Irak Stratejik Araştırmalar Merkezi Danışmanı En-Nasır Dureyd'in de benzer bir görüşü var.
TRT Haber'e konuşan Dureyd, Başbakan Mustafa Kazımi'nin en baştan itibaren Haşdi Şabi'ye karşı kazanma şansının olmadığını belirtti:
"Başbakan Mustafa Kazımi'nin Haşdi Şabi'yi kontrol altına alma çabaları başarısız oldu. Zaten en baştan itibaren başarısızlığa mahkum bir hedefti. Çünkü Kazımi bu 'savaşa' zaten korkarak girmişti. Göreve gelir gelmez hatırlarsanız Haşdi Şabi'ye yakınlık göstermeye çalışmıştı. Onların üniformalarını giydi. Bu yakınlık gösterme çabaları elbette ki yalandı. Bunu herkes biliyordu. Açıkçası bu kendisi için de hiç iyi bir başlangıç değildi.
Kazımi, Haşdi Şabi tarafından defalarca aşağılandı. Geçtiğimiz günlerde yaşananlar ise Haşdi Şabi ile bir mücadele değildi. Aksine Haşdi Şabi tarafından planlanan bir provokasyondu.
Washington'un, Haşdi Şabi'yi kontrol altına alma çabalarına kınama ve basın açıklamalarının dışında bir katkı yapmadı.
ABD'nin tek yaptığı, Haşdi Şabi'nin Irak'taki ABD karargahlarına yönelik saldırılarına ve tacizlerine karşılık vermekti. Ki ABD, Irak hariç dünyanın herhangi bir yerinde kendi karargahlarına yönelik sürekli düzenlenen saldırıları göz ardı ettiğini ben şahsen duymadım.
Elimde tam olarak istatistikler olmasa da medyadan takip ettiğim kadarıyla Irak'ta ABD'nin karargahları veya diplomatik temsilcilikleri ayda en az bir kere Haşdi Şabi tarafından saldırıya uğruyor.
Haşdi Şabi milisleri bu saldırıları artık açık bir şekilde duyuruyor. Daha önce duymadığımız uyduruk örgütler bu saldırıları üstlense de ABD, neyin ne olduğunu biliyor. Irak'taki en sıradan vatandaş bile ABD'ye ait diplomatik temsilciliklere ve karargahlara kimin saldırdığını biliyor.
ABD bazen de uğradığı bombardımanlara misilleme yapıyor. Ancak bu misillemeler herhangi bir şey değiştirmiyor.
Dolayısıyla Kazımi ve arkasındaki ABD'nin Haşdi Şabi'yi kontrol altına alma çabaları kesinlikle büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmış durumda. Irak devleti tamamıyla Haşdi Şabi tarafından yutulmuş durumda, ele geçirilmiş durumda."
"Kasım Muslih önemli bir isim değildi"
Terör yasasının 4. maddesi kapsamındaki suçlarla tutuklanan Haşdi Şabi komutanı Kasım Muslih'in çok önemli bir komutan olmadığını belirten Dureyd, ilk sırada yer alan bir komutan olmadığını vurguladı.
Kazımi'nin özellikle önemsiz bir isimi seçtiğine işaret eden Dureyd, "Böylece Haşdi Şabi ile daha kolay bir uzlaşı sağlayabileceğini ve mevcut krizden bir çıkış yolu sağlayabileceğini düşünmüştü" ifadesiyle olayın iç yüzüne ışık tuttu ve şunları ekledi:
"Suikasta kurban giden İhap Vezni başta olmak üzere Irak'ta devam eden protestoların önde gelen aktivistlerinin suikastlarından sorumlu tutulan Kasım Muslih'in tutuklanmasıyla Kazımi, Haşdi Şabi yönetiminin tepkisini çekmeden göstericilerin ' hesap verme' taleplerini yerine getirmek istedi.
Ancak gerçek şu ki, Kasım Muslih, İhap Vezni'yi öldürdüğünde, o eylemi kafasına göre yapmamıştır. Emirler üst komutanlarından ve arkasından İran'da geliyor. Başbakan Mustafa Kazımi, göstericilerin karşısına çıkıp 'adalet yerini buldu' diyebilsin diye tüm suçu bu ismin üzerine yüklemek istedi. Bütün mesele formalite idi."
"Haşdi Şabi küçük bir komutan ile dahi olsa Kazımi'ye taviz vermedi"
"Ancak Haşdi Şabi, bunu bile kabul etmedi. Bağdat'ta kıyameti kopardı. Darbeyi andıran bir hamleyle korunaklı Yeşil Bölge'yi kuşattı. Haşdi Şabi'nin iletmek istediği mesaj, küçük bir komutan dahi olsa Mustafa Kazımi'ye hiç bir taviz verilmeyeceğiydi.
Kasım Muslih'in serbest bırakılıp bırakılmadığı ile ilgili çelişkili haberler çıkmıştı. Önce serbest bırakıldığı öne sürüldü ardından Haşdi Şabi'nin güvenlik ve istihbarat birimine teslim edildiği belirtildi ki bu da serbest bırakılmasıyla eş değer bir şey.
Kasım Muslih'in akıbeti ne olursa olsun, bu raunt da daha öncekiler gibi Haşdi Şabi'nin kazanmasıyla sonuçlandı.
Bu gelişmelerden sonra hiçbir şeyin değişeceğini düşünmüyorum. 'Ekim ayaklanmaları' adını alan protesto hareketinin önde gelen aktivisitlerine yönelik suikast eylemleri devam edecek. Hatta benim şahsi beklentim suikastların hızlanacağı yönünde.
(İran destekli) silahlı milisler, olan bitenlere karşın şiddetin dozunu artırabilir. Çünkü gücünün azalmadığını, kanatlarının kırpılmadığını kanıtlamak isteyebilir. Aktivistlere yönelik korkutma ve yıldırma politikaları, gerek suikastlar gerek kaçırılmaların aynen devam edeceğini düşünüyorum."
HABERE YORUM KAT