“İnternetteki Şiddet Cinayetleri Tetikliyor”
Facebook’un zararlı içeriklerini kontrol eden merkezinde görev alan Doç. Dr. Burcu Gültekin Punsmann, sanal alemdeki şiddetin cinayet ve katliamlara ‘esin kaynağı’ olabildiğine dikkati çekti.
Miktad Karaalioğlu’nun Doç. Dr. Burcu Gültekin Punsmann ile gerçekleştirdiği ve Karar gazetesinde yayınlanan röportaj şöyle:
Facebook, zararlı içeriklerin kontrolü amacıyla dünyanın farklı ülkelerinde merkezler kurdu. Şiddet, nefret suçu ve mobbing barındıran içerikler bu merkezlerde, tam olarak bilinmeyen kriterlere göre siliniyor. Bu görev Facebook tarafından genelde başka şirketlere veriliyor. ABD, Filipinler, Polonya, Almanya ve Fas söz konusu içerik tarama merkezlerinin olduğu ülkeler. Açıklanmayan başka merkezlerin de olabileceği tahmin ediliyor. İçerik takip merkezlerindeki ağır çalışma koşulları da zaman zaman gündeme geliyor. Almanya’da Berlin ve Essen’de bulunan merkezlerde farklı ülkelerden yaklaşık bin kişinin çalıştığı belirtiliyor. Berlin’de çalışan Doç. Dr. Burcu Gültekin Punsmann, daha önce Süddeutsche Zeitung’da yayınladığı bir makaleyle bu merkezlerin gizemli dünyası hakkında konuşmuştu. KARAR’a açıklamalarda bulunan Punsmann, içeriklerle Türklerin Facebook alışkanlıklarını ve yaşadığı sorunları anlattı.
Facebook’ta zararlı içerikleri tespit edip silen bir birimde çalıştınız. Bu birimin görevi neydi?
Facebook için ‘içerik moderasyonu’ yapan Berlin merkezli bir firma için 3 ay boyunca çalıştım. İçerik moderasyonu, platform kullanıcılarının yaptıkları şikayetler temel alınarak yapılıyor. Kullanıcıların uygun görmedikleri içerikleri raporlama imkanları var. İçerik moderatörleri bu raporları değerlendirenler. Rapor edilen içeriklerin paylaşım ilkelerine uygun olup olmadığını değerlendiriyorsunuz. Ben Türkçe içerikleri takip ediyordum.
Bu görevi 3 ay gibi kısa bir süre içinde yaptınız. Neden ayrıldınız?
İş şartları, çalışma yöntemi zorlayıcıydı. Fabrika ortamında çalışıyorduk. Takip ettiğimiz içerik de son derece şiddet ve hakaret içeren zor bir içerikti. Günde 8 saat buna maruz kalıyorsunuz. Kendimde çok hızlı bir deformasyonun gerçekleştiğini hissettim. Şiddet içeriğine alışıyorsunuz. Bunun haricinde tedirginlik yaşıyorsunuz. Sanal ortamdaki davranış tarzlarını hayatta da görebilirim endişesi taşıyorsunuz. Şiddet olaylarını normal karşılamaya başladım. Las Vegas’taki katliamı duyunca hiç şaşırmadım. Bu tür olayların normal olduğunu hatta daha da fazla olabileceğini düşündüm. Bunlar beni rahatsız etti.
Türkçe paylaşımları kategorize ettiğinizde ne tür bir ayrım yapabilirsiniz?
Üç ay boyunca ne denli geniş bir küfür potansiyeli olduğunu fark ettim. Normal koşullarda şikayet edilen paylaşımların kim tarafından yapıldığını göremiyoruz. Fakat video ve canlı yayın paylaşımlarında bu kişi görülebiliyor. Her kesim rahatça küfür kullanıyor. Dikkat çekici bir diğer konu ise Türkiye’de diğer ülkelere göre yüksek oranda Facebook’un bir partner arama platformu olarak kullanılması.
Facebook’u mobbing amaçlı kullanlar hakkında ne tür tecrübeleriniz oldu?
Facebook’u mobbing amaçlı en çok gençler kullanıyor. Bütün dünyada liseliler düzeyinde. Bir anne olarak da bundan endişe duyuyorum. Genç kızların yaptığı canlı yayınlar var. Çok acayip şeyler görüyorsunuz. Facebook’ta yaptıkları paylaşımların ne tür sonuçlar doğuracağının bilincinde değiller. Ama başka bir şiddet var. Sadece üzme, rahatsızlık verme amaçlı paylaşımlar. Örneğin bir çocuk yaş günü kutluyor. Bir yetişkin çocuğu hedef alarak ağır hakaretlerde bulunuyor.
Sizi en çok rahatsız eden paylaşım hangisi oldu?
Şiddet içeren fotoğlaflar, kafa kesilen videolar var. Örneğin Latin Amerika’da narkotik operasyonlarda gördüm. Türkiye’den birisi paylaşmış. IŞİD gibi profesyonelce hazırlanmamış. Mizansen yok. Paylaşan kişi ne güzel kan göreceksiniz gibi yorumlarla bu videoları paylaşmış. Ayrıca çocuklara ve hayvanlara karşı şiddet videoları da sıkça karşıma geliyordu.
Facebook’ta izlenen şiddetin günlük hayata yansımaları oluyor mu?
Elbette oluyor. Cinayet ve katliamlara esin kaynağı olabiliyor. Facebook’ta yaşadığı mobbing yüzünden intihar edenler var. Facebook’tan öğrenilen sınır tanımamazlık gençler arasında günlük hayatta uygulanabiliyor. Sorunlu bir alan. Buna karşı önleyici tedbirler konulmalı. Ailelerin duyarlı olması ve okullarda sosyal medya kullanımı hakkında eğitim verilmesi gibi.
BURCU GÜLTEKİN PUNSMANN KİMDİR?
NATO ve BM’ye danışmanlık yaptı
Doç. Dr. Burcu Gültekin Punsmann, bölgeselleşme, sınır çalışmaları ve insani yardım konularında araştırma yapıyor. On yılı aşkın bir süredir hem akademisyen hem de STK çalışanı olarak Türkiye’nin Doğu ve Güney komşularıyla ilgili -özellikle Ermenistan ve Suriye odaklı- ticaret, güvenlik, siyasi reform ve tarihsel uzlaşı alanlarında çalışıyor. Geçmişte NATO, Avrupa Parlamentosu, Birleşmiş Milletler ve Asya Kalkınma Bankası için danışmanlık yapan Punsmann, 2014 yılı boyunca Hatay merkezli Save the Children’ın Suriye programında araştırma ve eğitim sorumlusu olarak görev yaptı.
NEFRET SÖYLEMİ MİLLİYETÇİ YAKLAŞIM ETRAFINDE ŞEKİLLENİYOR
Şiddet ve nefret söylemi siyasi görüşlere göre farklılık arzediyor mu? Yani herhangi bir siyasi grubun şiddet ve nefret içeren paylaşımları daha fazla yaptığından söz edebilir miyiz?
Nefret söylemi çok yaygın. Milliyetçi bir yaklaşım etrafından şekillenen, nefret içeren, belli gurupları hedef alan söylemler. Kürt sorununun yansımaları. Hem söylem hem de görüntü olarak. Ancak bu tür söylemi kullananlar genelde gençler. Kürt tarafı da var Türk tarafı da var. Dindarlar ve karşıtları arasında bir tartışma var. İki taraf da son derece provakatif. Yakın dönem tarihdeki önemli simgeler hedef alınıyor. Atatürk’e karşı söylemler, dine karşı söylemler dikkat çekiyor. Mizah unsurları da kullanılıyor. Belli semboller hedef alınıyor. Bir yandan belki faydalı tarafı da var. Her iki grup da birbiriyle bir şekilde diyaloğa girmiş oluyor. Paylaşımlar genelde organize değil. Bireysel paylaşımlar.
HABERE YORUM KAT