İnternet düzenlemesi ve komplo
Hükümet torba yasanın içine bir de internet düzenlemesi koydu. Önemsenen ve tartışılan iki temel konu var. Birincisi erişim sağlayıcı şirketlerin trafik bilgilerini saklama zorunluluğu.
Eskiden bunun asgari süresi altı ay iken şimdi bir yıla çıkarılmış ve azami saklama süresi de iki yıl yapılmış. Trafik bilgilerinden kasıt herhangi birinin hangi siteleri ziyaret ettiği ve ne kadar o sitede kaldığı. AB ülkelerinde bu bilgi çok daha uzun süreler için saklanıyor… İkinci konu TİB’in herhangi bir sitedeki herhangi bir haberi kaldırma tasarrufunda bulunabilmesi. Şahısların müracaatları veya TİB’in kendi inisiyatifiyle, özel hayatın gizliliğini ihlal eden veya ettiği düşünülen bir haber yayından kaldırılacak. Ama bu kesin bir işlem değil, çünkü yayınlayan site mahkemeye giderek yeniden yayın kararı aldığında yasaklama kalkıyor. Ayrıca artık sadece haber kaldırılabiliyor ama siteyi kapatma cezası verilemiyor. Eskiden herhangi bir haberi yayından kaldırmak isteyenin mahkemeye gitmesi gerekiyor ve bu işlem en hızlı haliyle dört gün sürüyordu. Genelde mağduriyet yaşayan şahısların bu konuda deneyimsiz oldukları dikkate alındığında, işlemin ortalama on güne doğru sarkması söz konusuydu. Oysa şimdi kabaca bir gün içinde yayın durdurulabilecek ve mahkeme kararı beklenecek. Ya da zaten bu tür haberleri yapan siteler manipülasyon peşinde oldukları için mahkemeyi kazanamayacaklarını bilerek müracaat bile etmeyecekler…
‘Sansür’ diye konuşulan mesele bu… Diğer taraftan çıkartılan düzenlemenin tümüyle siyaseten ‘masum’ olduğunu söyleyemeyiz. TİB’in tasarruflarının soruşturulması ve denetlenmesi hükümetin iznine tabi kılınarak bu kuruma dokunulmazlık getiriliyor ki bu kabul edilebilir değil. Çözümün asgari koşulu TİB’in sivil toplum ayağı ile çoğullaştırılması olmalı. Açıktır ki bu müdahale 17 Aralık sonrasındaki ortamın ‘yönetilmesini’ hedefleyen bir adım. Belli ki hükümet muhtemel gelişmeler karşısında kendi siperlerini tahkim ediyor. Hoşlanmadığı yayınların olabildiğince hızla engellenmesini ve mahkeme kararına kadar zaman kazanarak karşı hamlelerle o yayınların etkisiz kılınmasını sağlamak istiyor.
İnternet yasası aslında hükümetin stratejisini anlamak açısından iyi bir örnek… Binlerce polisin yer değiştirmesinin anlamı da burada. Yani olmuş olan bir şeyi değiştirmeye değil, olacak olan bir şeyi engellemeye yönelik bir tedbir. Bazı yazarlar Emniyet’teki bu tayinlerin yolsuzluk soruşturmasının üstünü örtmeyi amaçladığı türünden epeyce mantık dışı bir önermeyi tekrarlayıp duruyorlar. Oysa yine aynı yazarlar yolsuzlukların üstünün niçin kapatılamayacağını da anlatıp durmaktalar. Gerçekten de açılmış olan dosyalar mahkemeye intikal ettiği gibi, yeni kurulan mahkeme heyeti bile zanlıları tahliye etmedi. Diğer bir deyişle yolsuzluk dosyaları kendi mecrasında sonuna kadar ilerleyecek. Binlerce polis tayininin bununla bir ilgisinin olduğunu öne sürmek epeyce mizahi bir durum. Peki, o zaman hükümet niçin böyle bir tasarrufta bulundu? Çünkü kendisine karşı bir operasyonun olduğuna ve bu operasyonun devam ettirileceğine inanıyor. Hükümetin artık bu noktada derdi yolsuzluğu unutturmak değil ama tabii ki eline fırsat geçtiğinde gündemi değiştirmeye çalışıyor. Ancak asıl tedirginliği geleceğe dönük…
Anketlerde AKP oyunun düşmediğini görüp de gördüğüne inanamayanların, hükümetin bu tedirginliğinin dindar muhafazakâr kesimde büyük ölçüde karşılığı olduğunu kavramalarında yarar var. İnsanlar kendilerini özdeşleştirmiş oldukları bir partinin yara almasını, hele bir komploya kurban gitmesini istemiyorlar. Başbakan’ın ‘komplo’ sözcüğünü kullanmasının nedenlerinden biri büyük ihtimalle kendi tabanındaki bu endişenin farkında olması ve onları teyakkuza geçirme isteği. Batı’dan veya laik kesimin içinden bakıldığında komplo suçlaması, hele Başbakan’ın kullandığı dille, hiçbir inandırıcılık taşımıyor olabilir. Muğlak ifadelerle süslenerek sınırları belirsiz bir suçlamaya dönüşen böyle bir değerlendirmenin saygı görmeyeceğini öngörebilir ve haklı da oluruz. Ama Başbakan’ın topluma hiç de anlamsız olmayan bir uyarı mesajı verdiğini atlamamak gerek. Basitçe söylersek dindar muhafazakâr kesim bu ‘komplo’ lafından tek bir şey anlıyor: Yaşananlar ‘normal’ değil, AKP üzerinde oynanan bir oyun var ve bunun arkasında ‘bize’ yabancılaşmış olanlar bulunuyor.
“Türkiye’de halk kolay kandırılamaz” diyerek hükümetin oy kaybedeceğini sananlar, bunun gerçekleşmediğini gördüklerinde kendi beyanlarını hatırlamak ve nihayette o sözün doğru olduğunu teslim etmek durumunda kalabilirler…
Zaman
YAZIYA YORUM KAT