1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. İnternet devrimleri mi?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

İnternet devrimleri mi?

07 Şubat 2011 Pazartesi 16:49A+A-

Mısır'da zafere doğru yürüyen diktatörlük karşıtı toplumsal mücadeleden herkes kendi payına bir şeyler çıkarmaya çalışıyor. Görülenler kadar gösterilmek istenenler de hatta gösteriliş biçimi de son derece önemli.

Enteresan bir biçimde ABD ve İsrail işbirlikçisi bir zorbalık rejimini sokaklarda abluka altına alan insanlarla Türkiye'deki darbe yanlısı çevreler arasında özdeşlik kurmaya çalışılıyor. Tahrir Meydanı ile Tandoğan Meydanını, adalet ve özgürlük isteyenlerle cunta örgütlemesiyle sokaklara inenleri paralelleştirerek Mısır üzerinden meşruiyet arayışları gözden kaçmıyor. Öyle ki, muhaberat ve polisle sürdürülen mücadelede halkın (en azından) askeri tarafsız kalmaya yöneltecek tutumundan dahi Ergenekon ve Balyozcu subaylar adına pay çıkarmaya kadar götürüldü iş.

Liberal ve Batıcı çevrelerin de Tunus ve Mısır'daki toplumsal dönüşüm süreçlerinden pay kapma yarışında oldukları muhakkak. ABD ve Avrupa adına halklarına karşı mücadele yürüten askeri cuntaların yıkılış sürecini yine ABD ve Avrupalıların geliştirdiği teknolojik imkanlara bağlama tutkusu bu pay kapma yarışının sadece bir veçhesi. Tunus ve Mısır'da Batılılar adına askeri cuntalar eliyle bastırılan, zindanlara tıkılan, sürgün edilen, katledilen Müslüman halkların mücadelesini görmezden gelmenin, inkar etmenin en kolay yolu twitter ve facebook güzellemelerinden geçiyor.

Özetle bizlere söylenen şu: "twitter ve facebook gibi imkanları o çok beğenmediğiniz, karşı olduğunuz ABD ve Avrupalılar üretti de şimdilerde diktatörlerle mücadele şansına sahip oldunuz." Tunus ve Mısır'da meydana gelen ve inşallah diğer işbirlikçi zorba rejimlerin de başına gelecek olan yıkım lütfedilen teknolojik imkanların eseri olarak sunuluyor adeta. Yani Batı sömürgeciliği başınıza bir bela, musibet musallat etmişse kurtuluş reçetesini yine onda arayın deniliyor adeta.

Milyonlarca insanı asırlardır motive eden, adalet ve özgürlük mücadelesinde ayakta tutan İslami birikimi ve direniş hareketlerini internet gibi teknolojik gelişmelerin destekleyicisi, dekoru konumuna indirgeyen temelsiz ve küstahça bir propaganda ile karşı karşıyayız. İhvanı Müslimin, Nahda, Cemaat-ı İslami, Hamas, Hizbullah, İslami Cihad ve daha pek çok hareketin sabırla, azimle ve büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kazanımları sıfırlamanın kolay fakat çirkin yöntemlerinden biri de bu teknoloji güzellemeleri olsa gerek!

Tunus ve Mısır'da Batılı yaşam tarzını dayatan zorbalık rejimlerini yıkmak üzere mücadele eden İslami hareketleri ve kazanımlarını düne kadar dergi, gazete, tv, radyo var etmedi ki şimdiden sonra twitter ve facebook var etsin ya da büyütsün! Teknolojik araçlar nerede bir hareket ve mücadele yaratmış ki İslam coğrafyasında kendi başına bir adalet ve özgürlük mücadelesi yaratsın. Orta Doğu coğrafyasında öğrencileri, işçileri, kadınları, doktorları, avukatları, mühendisleri, yardım kuruluşlarını örgütleyip toplumsal dayanışmayı yükselten İslami cemaatler oldu her daim. Mücadele azmi teknolojik imkanları üretti, teknolojik imkanlar mücadeleyi değil.

Her türlü baskıya onurla direnmiş ve bu yolda Hasan el Benna'dan Seyyid Kutup'a, Abdulkadir Udeh'ten Ahmet Yasin'e, Abbas Musavi'den Fethi Şikaki'ye birçok önderini şehit vermiş İslami mücadelenin halklar nezdinde gördüğü teveccühün basit teknolojik imkanlara hapsedilmesi en hafif ifadeyle miyopluktur. Sosyal bilimlerin ve iletişim teknolojilerinin imkanlarından yararlanarak toplumsal hareketleri isimlendirmeye ve çerçevelendirmeye yönelik çabalara yabancı değiliz. Bu tür girişimler temelde sömürgeciler adına yürütülen zihin yönlendirme ve psikolojik savaş mantığından beri değildir.

Diktatörlere, işgalcilere, ifsat merkezlerine karşı adalet ve özgürlük mücadelesi yükseltmiş İslami hareketlerin kazanımlarını tanklarla, savaş uçaklarıyla yok edemeyenler şimdi de propaganda yoluyla pasifize etme, tali konuma itme ihtimalini zorluyorlar. Sürecin zorlu geçeceği muhakkak. Sömürgecilik tecrübe ve imkanlar bakımından oldukça donanımlı. İslami cemaatler ve hareketler uzun yılların tecrübesi ve imkanlarıyla baskıcı diktatörlere karşı olduğu gibi, sömürgeci zihinlerle de hesaplaşmayı sürdürmeli.

Mısır cezaevlerini dolduran binlerce Müslüman tutsak, on yıllardır sürdürülen mücadelede ödenen bedeller, halk ayaklanmasında Cuma'nın, mescidin, namazın merkezi rolü, meydanlarda yankılanan tekbirler görmezden gelinip, sosyal paylaşım siteleri üzerinden toplumsal hareketlilik meydana getirildiği iddia ediliyor. Örgütlü mücadeleyi hafifseyip, basite indirgeyip toplumsal hareketliliği neredeyse bireysel internet erişimine bağlamanın arka planında Batılı-kapitalist hayat tarzı dayatmasının yansımalarını görmemek mümkün mü?

Bu Makale 7 Şubat 2011 Tarihli Yeni Akit Gazetesinde de Yayınlanmıştır 

YAZIYA YORUM KAT