İnsanlık için yeni bir eşik aşılırken...
Gökhan Özcan, Avrupa devletlerinin Filistin'i tanıma kararının modern teorilerden bazılarını kökten tartışmaya açacağını vurguluyor.
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
İnsanî küreselleşme
Küreselleşme ile başlayan ifadelere ilk telaffuz edildiği günlerden bu yana daima mesafeli durdum. Aslında olması gereken bir şey bu. Bu yüzyılda olagelen hemen her şeyi Müslümanların ve aslında insanlığın da aleyhine kurgulayan güç odaklarının değişim motivasyonu adına ürettiği her türden isimlen-dirmeye, her çeşit kavram-sallaştırma çabasına şüpheyle bakmak icap ediyor. Genellikle bu türden çabaların neticesinde insanlarda birtakım algılar oluştuğunda ve yerleşik hale gelen bu algılardan geri dönemez bir duruma düştüğümüzde, çoktan iş işten geçmiş bulunuyor ve kalemizi savunmasız bıraktığımız ya da bakmamız gereken yerlerin dışında bir yerlere baktığımız için gafilce avlanıp goller yediğimiz gerçeği ortaya çıkıyor. ‘Bilgi çağı’ falan gibi çok daha iyi huylu, daha masum görünen birtakım kavramsallaştırmalar için bile bu ön muhakeme sürecinin işletilmesi gerekiyor. Çünkü bugünlerde bir çok kötülük, özellikle masum görünümlü kelime ve kavramların ambalajına sarılarak yediriliyor bize. Üşenmemek, Pollyannacılık oynamamak, kaleyi boş bırakmamak, sadece gösterilen yerlere bakmamak gerek, bu bizim için değerli olan her şeyi savunmanın önde gelen stratejisi olmalı.
Lafı uzattım, sadede geleyim... Küreselleşme laflarının çıktığı ilk zamanlardan beri başımıza gelenler zaten herkesin malumu... Böyle laflardan işkillenenlerin haklı çıkmadığını da herhalde hiç kimse söyleyemez. Ancak yine de hayata girdi bu laflar... Domates satan da, proje satan da, akıl veren de satışa bu kelimeyle başlıyor. Önce değişim lafları vardı, şimdi küreselleşme alegorileri var. Sosyal meselelere ilişkin afili kelam etmek isteyen hemen herkes, açtığı her paragrafa bu ‘küreselleşme’ tekerlemesiyle başlıyor neredeyse. Daha ciddi ve etkili görünüyor sanıyorum bu şekilde, arkasından gelen bütün o havalı ama boş laflar silsilesi... Önünü almak da pek mümkün görünmüyor maalesef, işin aslını gözlerden uzak tutan bu nevi laf kalabalığının.
Dursun o zaman, dursun ve biz kendi kulpumuzu takalım bu kavrama... Onlar dünyayı kocaman bir köy haline getirip kendi tezgahlarından yiyip içmeye mahkum ettiler ya herkesi, gelin biz de kendi operasyonumuzu çekelim. Bunun tam sırası, çünkü karşı dalga nihayet ortaya çıkıyor. Gazze bu fitili ateşledi. Ben bu yazıyı yazarken İspanya, İrlanda ve Norveç’in Filistin’i bir devlet olarak tanıdığına dair haberler geçiyordu ajanslar. Beklenen bir şeydi, devamı da gelecektir. On yıllardır posta koyan siyonist lobilerin baskılarıyla devletlerin yanaşmadığı bir şeydi bu. Şimdi bentler kırılıyor. Sadece devletler değil çözülen, insanlığın zihinlerindeki buzlar da çözülüyor.
Doğudan Batıya, Kuzeyden Güneye bütün insanlık, siyonistler, siyonizmin oyuncağı olanlar ve kalbi kararmışlar hariç bütün dünyalılar Gazzeli bugün. Küreselleşme başlığı altında toplanabilecek bütün güdümlü yalanların son kullanma tarihi gelmiş görünüyor. Hemen herkes israil terörizminin, , finans, medya, istihbarat kollarıyla ülke yönetimlerini sımsıkı kuşatmış siyonizm belasının farkına varıyor yavaş yavaş. Öyle bir noktaya geliyoruz ki, otomatik olarak, refleks olarak, israil ve suç ortağı yardakçısı yönetimlerin her söylediğinin anında tersine inanmaya başlıyor insanlar.
Farklı coğrafyalar, farklı kültürler, farklı inanışlar, farklı yaşayışlar arasında belki tarihte örneği olmayan bir ‘anlama’ ortaklığı, bir kanaat birliği var bugün. Ben buna ‘İnsanî küreselleşme’ diyorum. Önerim bu kavramın her yerde, her dilde bol bol kullanılmasıdır. Yerine geçebilecek ama aynı anlamı taşıyan başka bir kavramsallaştırma da olabilir. Önüne ya da sonuna hangi kelimeyi koyacağımız önemli değil ama bu kavramsallaştırmada mutlaka ‘küreselleşme’ kelimesi bulunmalı. Çünkü mesele dara düşen akrep gibi ‘küreselleşme’ retoriğini kendi zehrini kendi bedenine akıtacak hale getirmek, algı madrabazlarını kendi laflarıyla düğümlemektir.
HABERE YORUM KAT