İnsanlık Dışı Koşullar Ölüme Sürüklüyor!
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, Urfa’da çıkan cezaevi isyanında 13 insanın diri diri yanmasını kınadı.
Özgür-Der Sivas Şubesinden sonra Diyarbakır Şubesi de Şanlıurfa'daki faciayı ve cezaevlerindeki insanlık dışı koşulları kındaı.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Av. Serdar Bülent Yılmaz tarafından Şanlıurfa Cezaevinde yaşananlarla ilgili yapılan açıklamada, sık sık ölüm olayları, sağlık sorunları, işkence ve kötü muamele olaylarıyla gündemden düşmeyen cezaevlerindeki ağır insan hakları bilançosuna dikkat çekildi.
Açıklamanın tam metni:
Cezaevlerindeki İnsanlık Dışı Koşullar Mahkûmları Ölüme Sürüklüyor!
Şanlıurfa Cezaevinde Yaşananlar Aydınlatılmalı Sorumluları Hesap Vermelidir!
21.06.2012
Türkiye'de cezaevleri oldu olası sorun olmuş; buralarda devletin himayesinde olan insanların hakları çeşitli gerekçelerle ihlal edilmiştir. Sık sık ölüm olayları, sağlık sorunları, işkence ve kötü muameleyle gündemden düşmeyen cezaevleri, Şanlıurfa'da yaşanan isyanın neden olduğu yangının ardından 13 insanın diri diri yanarak yaşamını yitirmesiyle yeniden gündemin birinci sırasına yükseldi.
Haftasonu Şanlıurfa'da yaşanan ve 13 tutuklunun hayatını kaybettiği cezaevi isyanının ardından, yine Şanlıurfa cezaevinde isyan çıkmış; bu isyanın da neden olduğu yangından dolayı 14 mahkûm yaralanmıştır. Akabinde Adana, Gaziantep ve Karaman M Tipi Cezaevi'nde de aynı nedenlerle isyanlar çıkmış; hayatlarını tehlikeye atma pahasına buradaki mahkûmlar da yaşadıkları zor koşulları protesto etmişlerdir.
Şanlıurfa'da isyan göz göre göre gelmiş ve 13 mahkûm, bilinmesine rağmen alınmayan önlemlerden dolayı feci şekilde can vermiştir. "Mahkûmların yerde yatmak için bile sıraya girdikleri" ve "Hayvanlar bile buralarda barınamaz" gerçeği sık sık insan hakları kuruluşlarınca dile getirilmesine ve bu konuda uyarılar yapılmasına rağmen iyileştirmeler yapılmamış ve isyana zemin hazırlanmıştır. Bu gerçek Adalet Bakanlığı'na bağlı Şanlıurfa Cezaevi İzleme Kurulu'nun cezaevindeki olumsuz koşulları Bakanlığa hem de "defalarca" bildirdiği beyanlarından da net olarak anlaşılmaktadır.
Hükümet Uludere katliamında olduğu gibi Şanlıurfa vahşetinde de sınıfta kalmıştır. Hükümetin olaylara yaklaşımı devleti önceleyen klasik tavrın ötesine geçememiştir. Olaylarda ihmali olanların saptanması ve görevlerinden derhal el çektirilmeleri gerekirken, yine devletin kolluğu-bürokratı-bakanı aklanmak suretiyle olay örtbas edilmeye çalışılmıştır. Bu noktada Şanlıurfa Cezaevi Müdürü'nün başka göreve atandığının duyurulması ve yine AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in "Cezaevleri kapatılınca tepki geliyor. Çünkü o illerin ekonomisine de getirisi var." şeklindeki beyanatı hükümetin meseleye yaklaşımını ibret vesikası olarak ortaya koymaktadır.
Bu noktada medyanın olayı çarpıtmaya ve adını yanlış koymaya karşılık; cezaevlerinde yaşananların sıradan bir yangın olmayıp, isyan olduğunu ve mahkumların bunu bir hak talebi olarak kullandığını kabul etmek durumundayız. İsyan anından itibaren olayın cezaevlerindeki hak ihlallerinden bağımsız olarak ele alınması ve basit bir yangın vakası olarak lanse edilmeye çalışılması medyanın kamuoyunu devletin beklentileri doğrultusunda yönlendirme ve manipüle etme anlayışını sürdürdüğünü göstermektedir. 13 insanın diri diri yandığı bir olayda medyanın bu klasik devlet ve iktidar odaklı tavrı kabul edilemezdir ve sorgulanmalıdır.
Şanlıurfa cezaevinde çıkan ve 13 mahkûmun diri diri yanmasına neden olan isyan ve sonucundan öncellikle devlet-hükümet sorumludur. Suçlarının niteliği ne olursa olsun devletin himayesinde olan bu insanların yaşam hakları devletin sorumluluğu altındadır. Devlet cezaevlerinde tuttuğu bu insanları yaşam haklarını korumakla yükümlü olduğu gibi bu insanların temel insani haklarını da güvence altına almak mecburiyetindedir. Dolayısıyla 13 insanın diri diri yanması ve onlarca insanın yaralanmasının birinci derecede sorumlusu devlettir ve onun başındaki siyasi iradedir.
Urfa'da başlayan ve diğer cezaevlerine sıçrayan isyanlar; işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik olumlu adımlara karşılık cezaevlerinde hak ihlallerinin devam ettiğini göstermektedir. AK Parti iktidarında azalma gösterse de ölüm olayları, tutuklu ve hükümlülere yönelik şiddet ve işkence uygulamaları, cezaya dönüşen uzun tutukluluk süreci, cezaevlerinin sağlıksız koşullarından kaynaklı sorunlar, idarecilerin keyfi tutumları, tedavi haklarının engellenmesi, tutukluların istekleri dışında başka hapishanelere sürülmeleri ve sosyal ve kültürel hakların engellenmesi gibi sorunlar eksik olmamıştır. Bu vesileyle buna benzer sorunların saptanması ve önlem alınması hayati bir zorunluluktur. Cezaevlerinde yaşayan insanların koşulları derhal düzeltilmeli, tutukluların insanca yaşamalarının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
Özgür-Der olarak 13 mahkûmun diri diri yanarak ölümünü kınıyoruz. Kolluk, bürokrat ve hatta Adalet Bakanı kim olursa olsun olayda ihmali bulunanların açıklanması ve derhal görevlerinden el çektirilip hesap sorulması bu türden olayların tekrarlanmaması açısından hayati önem arz etmektedir.
Av. Serdar Bülent Yılmaz
Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı
HABERE YORUM KAT