İnsanlığın üvey evlatları; göçmenler
Göçmen karşıtlığını sistematik olarak yapan ve“ülkemizde yabancı istemediğini” politikalarının temel ilkesi sayan siyasetçilerimiz var. Bir de “biz onlar gibi değiliz” diyerek ayrıldığını iddia edip, aynı politikaları fiili olarak uygulayanlar var.
Sinan Ön’ün yazısı:
2020 Dünya Göç Raporu’na göre dünyada üç yüz milyondan fazla insan göçmen, sığınmacı ya da mülteci olarak kendilerine yeni bir yaşam alanı arıyor. Göçü oluşturan sebepler hepimizin malumu olsa da, daha insani bir yaşam uğruna yurtlarını terk etmeye mecbur kalan bu milyonları anlamak istemeyen, tahammül edemeyen, istememekle kalmayıp sistemli bir şekilde göçmen karşıtlığı yapan gruplar ve insanlar söz konusu.
Konuya dünya ölçeğinde ama özellikle varsıl Batı özelinden bakınca çok normal ve olağan bir olgudan bahsediliyormuş gibi geliyor. Çünkü “Onlar zaten bireysel, çıkarcı, egoist ve kendinden başka kimseyi düşünmeyen hazcı bir toplum. Dolayısıyla iktidarları da buna göre politikalar belirliyor” deyiverip çıkıyoruz işin içinden. İstisnaları tenzih ederek, söylemin haklı olması kendimize ait acı gerçeklikle yüzleşmemize engel olmamalı.
Çok değil daha birkaç yıl öncesine kadar göçmen karşıtı tutumları Avrupa ülkelerine has bir kötülük olarak bilir, özellikle Almanya’ya göç eden gurbetçilerimizin yaşadığı yabancı karşıtı tutumlardan ibaret olduğunu zannederdik. Solingen’de evleri yakılarak katledilen Türk ailenin acısını yüreğimizde taşır, ancak Afrika’nın herhangi bir ülkesine mensup göçmenlerin yaşadıklarına yabancı kalırdık. Son yıllarda ülkemizde yaşadıklarımız gösterdi ki; biz göçmen karşıtlığını ancak bize ve soydaşlarımıza yapıldığı zaman kabul ediyormuşuz.
Misafirperver Türkiye’de zinhar, yabancı düşmanı insanların varlığından söz etmeye kim cesaret edebilir? Zira onlar “ülkemizin bekasını koruyor, demografik yapısının bozulmasını önlüyor, işgal edilmesine karşı mücadele ediyorlar!”