İnsanlığın gömüldüğü çukur
Suriye’den yeni zulüm görüntüleri ile bir kere daha irkildik. Şam’ın Tadamon mıntıkasında 2013 yılında gerçekleştirilen korkunç işkence, katliam ve vahşet görüntüleriyle birlikte yeniden sarsılırken, temaşa edilen suçun büyüklüğü karşısında bir kez daha dehşete düştük.
Şöyle bir düşünelim, Suriye’den yansıyan inanılmaz manzaralar karşısında “Bu nasıl olabilir, insan insana bunu nasıl yapabilir?” sorusunu son 11 yılda kendimize ne çok sorduk değil mi? Ne çok şaşırdık, kahrolduk ve lanet ettik!
Aktarılan şahitlikler, haberler, sayısız video görüntüsü karşısında, acımasızca dövülen, işkence edilen insanların yaşadıkları korkunç acılara şahitlik edip de Rabbimiz’e bu kurbanların canlarını bir an önce alması için dua etmeyen kaldı mı aramızda? Guta’daki kimyasal saldırı sonrasında hastane koridorlarında yerlere dizilmiş can çekişen çocukların inlemeleriyle nasıl sarsılmıştık? Açlıktan kemikleri derilerine yapışmış, birçoğu yakılmış 11 bin mazluma ait 55 bin fotoğraf Auschwitz toplam kampı görüntülerinden bile daha korkunç bir manzara değil miydi?
Uçaklardan, helikopterlerden atılan varil bombalarının yaktığı şehirler, vurulan pazar yerleri, mescitler, okullar, hastaneler… Yıkıntılar altında kalmış kadınların, çocukların parçalanmış bedenleri, beton bloklardan dışarıya çaresizce uzatılmış eller, açılan avuçlar… Etrafa saçılmış ceset parçaları arasında çocuklarının kopmuş uzuvlarını arayan anneler, babalar. Bir mezara bile sahip olamadan bu dünyadan göçüp giden bedenler.
Tüm bu vahşeti insanlık seyretti. Her şey herkesin gözü önünde oldu. Kimisi gözünü yumdu. Kimisi “büyük resme bakmak lazım” diyerek yüz binlerce ölümü görmezden geldi. Kimisi katilin safında durup vahşetin faturasını doğrudan kurbanlara ya da kurbanlara sahip çıkmaya çalışanlara kesti.
Ve işte gelinen yerde bir kez daha insanlık Esed zaliminin Suriyeli mazlumları kurşunlayıp, doldurduğu çukurda boğuldu. Esed zaliminin Tadamon’da mazlumları doldurup, yakmak için açtığı o çukur hiç şüphesiz insanlığın gömüldüğü çukurdur!
Dövülen, tekmelenen, vahşice kurşunlanarak o çukura atılan mazlumların kim olduğunu bilmiyoruz. Onlar Suriye’de Esed rejiminin katlettiği on binler, yüz binler arasında yer alan isimsiz kurbanlar. Ashabı Uhdud gibi kazdıkları çukurun kenarında biraz sonra yakıp tutuşturacakları ateşin şehvetiyle kendilerinden geçmiş vahşi yaratıkların ise kim oldukları biliniyor.
Birkaç gün sonra bu görüntüler de unutulacak, bundan eminiz. Çünkü biliyoruz ki, Suriye halkının yaşadığı acıları kimse görmek, bilmek, hatırlamak istemiyor. Daha kötüsü, daha acı verici olanı ise tüm bu vahşet tabloları karşısında bile hala insanlık dışı söylemlere, zalimane ve münafıkça tutumlara kesintisiz biçimde şahitlik ediyor oluşumuz.
Ötemizde, berimizde hiç utanmadan bu katil sürüsüyle bir an önce barışmak, kucaklaşmak gerektiğini vazedenler; bu ülkeye sığınmış mazlumları işkenceci zalimlere geri yollama planları yapanlar; yüzsüzce Filistin davasını Esed rejiminin devamı için bir payanda gibi kullananlar çirkinliklerini aynen sürdürüyorlar, sürdürecekler.
Bir kez daha hepsine lanet olsun diyoruz! Allah’ın, meleklerin ve tüm lanet edicilerin laneti Esed zaliminin ve onun açık, örtük dostlarının, ortaklarının, savunucularının üzerine olsun!
Ve Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki ahiret var! Bu dünyada böylesi bir vahşete maruz kalmış mazlumların ağırlanacağı cennet ve tüm bu zalimleri ve onların hamilerini, dostlarını, yardımcılarını bekleyen bir cehennem ve ateş azabı var. Allah Teala ateşlerini söndürmesin!
YAZIYA YORUM KAT