İnsan tek başına ne yapabilir?
Bayramın ikinci günü ziyaretine gittiğim eski bir dostumla sohbetteyim. Sevgili dostum sürekli şikâyet ediyor, her şeyden yakınıyor: Tam bir “gayr-i memnun!” Şikâyetlerini azaltacak faaliyetlerde bulunup bulunmadığını, yakındığı konularda kurulmuş vakıf ve derneklere üye olup olmadığını soruyorum...
Omuz silkiyor: “Bir çiçekle bahar gelmez ki, tek başıma bir şey yapamam” diyor.
Hatırlamıyor ki, vahşi bir dünyada Hz. Âdem de tek başına idi, Hz. Havva da... Neden sonra buluşturulduklarında iki kişi ettiler ve dünyaya iki kişilik bir ordu ile meydan okudular!
Hz. Nuh, kendisiyle alay eden kalabalıklara karşı tek başına mücadele verdi...
Hz. İbrahim, hem Nemrud’a, hem de ordularına karşı tek başına idi...
Hz. Yusuf zindanda tek başına idi...
Hz. Musa, Firavun karşısında mücadelesini yıllar boyu tek başına sürdürdü...
Nihayet Peygamber Efendimiz, müşrik ordusuna meydan okumaya tek başına başladı...
Kazandılar...
Çünkü umutla meşru hedefine yürüyeni Allah hedefine ulaştırır...
Bu örnekler Kur’an’da boşuna zikredilmiyor. Bizi yaradan, ondan asla umut kesmememizi istiyor. Dünyayı karanlık görmememizi istiyor. Hayattan lezzet almamızı ve şükretmemizi istiyor.
Dostuma bunları anlatmaya çalışıyorum, ama anlamak istemiyor. Derdi olumsuzlukları düzeltmek için didinenlere katkıda bulunmak değil, yan gelip yatarak yakınmak! Yakınarak, öfkelenerek, homurdanarak üzerine düşeni yaptığını sanıyor.
İyi uykular dileyip ayrılıyorum yanından. Biliyorum ki, o geceyi de rahat uyuyacak. Yine biliyorum ki, gecelerini uykusuz geçiren yüz binler var. Sadece Müslümanların değil, tüm insanların ortak problemlerini yüreğinde hissedenler, çözüm arayanlar, canıyla, malıyla ve bütün imkânlarıyla olumlu işler yapmaya çalışanlar var...
Unutmayalım ki, olumlu şeylerin sayısı arttıkça olumsuzluklarda azalma olacaktır.
Gamsızlar rahat uyur. Böyle gamsız birisiyle karşılaşan bir tefekkür insanının söyledikleri hâlâ kulaklarımda: “Allah senin aklını bir geceliğine bana verse de, rahat bir uyku çeksem” demişti.
Bazı insanları uyku tutmuyor. Bazıları bizi bizden fazla düşünüyor. Onlar da olmasa, zaten dünya yaşanmaz hale gelirdi.
Ama bazı insanlar da uyanmamakta direniyor...
“İyi uykular” dilemekten başka çaremiz yok!
¥
Kimse, “Tek başıma bir şey yapamam” demesin. Unutmayalım ki, dünya bugünkü seviyesini, misyonu olan vizyon sahibi kişilere borçludur...
Mesela Fatih olmasaydı, fetih olmazdı...
Edison olmasaydı, ampul olmazdı...
Daha bir sürü örnek verilebilir... Bu insanlar önce hedeflerini belirlediler, hedeflerine kilitlendiler ve arkalarına bakmadan koştular, koştular!
Bu insanların hepsi başlangıçta tek kişiydi...
Dostlarım: Her biriniz kendi dünyanızda “tek”siniz. Eşinizle iki ediyorsunuz. İki de çocuğunuz varsa, ettiniz dört...
Eh başlangıç olarak hiç fena sayılmaz. Çabalarsanız bir şeyleri belki değiştirebilirsiniz. En azından kendinizi değiştirebilirsiniz. Kendinizi ve çocuklarınızı ziyan olmaktan kurtarabilirsiniz.
Herkes üzerine düşeni yapsın.
¥
Ey “Bir benden ne çıkar, tek başıma ne yapabilirim”cilik mazeretine sığınanlar!.. Dikkat edin! Sizden başarı isteyen yok, sadece gayret isteniyor, elinizden geleni yapsanız yeter. Ancak Allah isterse başarıya ulaşılır. Her gayretin neticesi başarı olsaydı, dünyada imtihan sırrı diye bir şey kalır mıydı?
Bazı peygamberleri hatırlıyorum: “Allah’ın elçisi” sıfatıyla dünyayı teşrif etmişler, “tebliğ ve irşad” vazifesini eksiksiz yapmışlar; ama tek “ümmet” bulamadan göçüp gitmişler. Yine de peygamberlik sevabından ve şerefinden hiçbir şey kaybetmemişler.
İşte can alıcı nokta budur. Hidâyet, Cenâb-ı Allah’ın tasarrufudur, buna karışmak kul kısmının ne hakkı, ne de haddidir. Kul kısmı kendinden başlayarak “tebliğ”le mükelleftir.
Tebliğ peygamber mesleğidir ki, takdir Allah’a aittir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT