İnsan kulluğunun ve acziyetinin farkında olmalı!
Sefa Saygılı, şükretmenin insan tabiatı için gerekliliğine işaret ediyor.
Sefa Saygılı / Yeni Akit
Rabbimize şükretmek
Üsküdar’da denizi gören bir kafede birkaç dostumla oturup huzur içinde çay içiyoruz. Karşımızda olağanüstü güzelliğiyle Boğaziçi; masmavi ve çarşaf gibi serilmiş. Gemiler sanki nazlanarak gidiyor, insanlar acele acele koşturuyor. Hava güzel, çaylar lezzetli, ortam hoş.
Arkadaşlardan biri dedi ki:
“Çok şükür Rabbime. Ne kadar şükretsek az gelir. En başta imanlıyız, Müslüman olma nimeti ile şeref kazanmışız. Sonra sağlıklıyız, önemli bir rahatsızlığımız yok. Aç değil açıkta değiliz. Ağız tadıyla çayımızı yudumluyoruz. Dostlarımız, sevenlerimiz var. Şimdi Gazze’de, Suriye’de veya başka sıkıntılı durumlarda olabilirdik.”
Dostuma iştirak etmemek mümkün değildi. Çünkü Rabbimin nimetleri saymakla bitmez. Bu dostumuz şükretmekte çok haklıydı, çünkü:
Şükür; nimetlerin artmasına¸ isyan ve nankörlük ise bu nimetlerin yok olmasına sebebiyet verirdi. Bu itibarla nimetlerin artışı veya yok oluşu bir anlamda bizim tutum ve davranışlarımıza bağlıdır. Nitekim Yüce Mevlâ’mız Kur’an-ı Kerim’de “Andolsun şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir” buyurmak suretiyle bu hususu dile getirmektedir. Allahu Teâl⸠verdiği nimetler sebebiyle kullarının kendisine şükretmesini istemektedir.
Aslında şükrün şükredene sayılamayacak kadar faydaları vardır:
*Şükür; kulun kulluğunun ve aciz olduğunun farkına varmasını, Allah’a yaklaşmasını ve rızasını kazanmasını sağlar.
*İnsan kendisine verilen nimetlerin değerini anlar¸ nimeti verene şükrederek mutlu olur ve hayatından zevk alır.
*Şükretmek kişiliği geliştirip özgüveni artırır. Günlük başına gelen üzücü olayları daha ağırlarını aklına getirerek gözünde çok büyütmez, çoğuna güler geçer.
*Sahip olduğu güzellikleri görüp şükretmeyi bilen kişi pozitif düşünür. İyimser kişilerin sağlığı, mutluluğu, morali karamsarlara oranla yüksek olur.
*Kendine verilen nimetleri görebilen kişi¸ kendisine nimetlerin ulaşmasında aracı olanları da bilip takdir eder. Sahip olduğu nimetleri paylaşmak ister. Böylece şükür¸ insanlar arasında kaynaşmayı sağlar. Hadisi şerifte buyrulduğu gibi, “Kula teşekkür etmeyen Allah’a da şükredemez.”
*Kul¸ nimetlere şükrettikçe o nimetler hem devam edecek hem de çoğalacaktır. Zira şükür nimetin artmasına vesile olur.
*Şükreden bir kul stresten ve sıkıntıdan uzak olur.
Rabbim bizleri hakkıyla şükreden kullarından eylesin…
HEKATON’LA SON TANGO
Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter hocamız müthiş bir kitap yazdı. Binlerce kaynak yayına dayanarak insanoğlunun nasıl bir çıkmaz içine sokulduğunu, ailenin nasıl ifsat edildiğini ve yeniden yapılandırma gayretlerini o kadar güzel anlatıyor ki üzülmemek elde değil. Uyanık ve dikkatli olmalıyız.
İleride bu müthiş kitaptan daha söz edeceğiz. Ancak tanıtımı için birkaç cümle almak istiyorum:
“Son tango”nun Hekaton’u ise küresel çapta sürdürülen çeşitli propaganda ve eşik altı mesaj uygulamalarıyla “Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Proje Savaşı”nın bir temsilidir. Günümüzün Web 2.0 ve yeni medya dünyasında kadim terbiye sisteminin çökertilmesi, kadın hakları adı altında bir “erkek kadın” figürü yaratılması, baba otoritesinin kasıtlı olarak yıktırılması, her türlü cinsel sapkınlığın eş zamanlı olarak arttırılması ve “toplumsal cinsiyet” adı altında kadın ve erkek farkının ortadan kaldırılması gibi beş ana cephede süren bu savaşa ulusal ve global anlamda, ayağı yere basan çözüm önerileriyle dur demenin vakti gelmiştir.
Dokuz Yüz Katlı İnsan ve Nefs Psikolojisi ve Rüyaların Dili kitaplarıyla günümüz psikiyatri ve psikoloji ekollerine gelenek merkezli yeni bir anlayış getiren Psikiyatrist Dr. Mustafa Merter, Hekaton’la Son Tango (Ketebe Yayınları): Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesi’nin Bir Meta-Analizi’nde, küresel boyutta ilerleyen ailenin ifsadı ve yeni bir insanlık inşası çalışmalarını akademisyenler, filozoflar, psikoloji-psikiyatri uzmanları ve sosyologlar üzerinden verileriyle inceleyip hem dünya hem de ülkemiz adına geniş çaplı bir araştırmanın sonuçlarını aktarırken meseleye devlet ve toplum bazlı çözüm önerileri getiriyor. Bunu yaparken dört başı mamur bir “Yüksek Sosyal Stratejik Araştırmalar Enstitüsü”nün gerekliliğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Yeni materyalizm, cinsel kimlik, nefret söylemi, akademik objektiflik ve insan hakları gibi içi boş/boşaltılan terimlere ve söylemlere dair, alanında yetkin bir psikiyatrist tarafından, bu zamana kadar yapılmış en kapsamlı bilimsel araştırmalardan biri olan bu çalışmayı okurumuza sunmakla iftihar ediyoruz.”
NOT: Bütün okurlarımızın ve İslam Âleminin mübarek Kurban Bayramını tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Rabbimden dua ediyorum.
HABERE YORUM KAT