1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. İnönü Üniversitesindeki “Kur'an'dan Dersler” programına Nisa Suresi ile devam edildi
İnönü Üniversitesindeki “Kur'an'dan Dersler” programına Nisa Suresi ile devam edildi

İnönü Üniversitesindeki “Kur'an'dan Dersler” programına Nisa Suresi ile devam edildi

İnönü Üniversitesi Bilgi ve Erdem topluluğu, Prof. Dr. Abdurrahman Ateş'in sunumu ile “Kur'an'dan Dersler” adlı programın 2. Dönemin  2. Dersini Nisa  Suresi'nin 2. 3. ve 4. ayeti ile gerçekleştirdi.

11 Mayıs 2024 Cumartesi 23:14A+A-

Abdurrahmam  Ateş  söze  şöyle başladı:

Nisa Suresine bir giriş yaptık bir önceki derste ilk ayet özellikle yaratılışla ilgili, insanın yaratılışı  ve bir aile oluşu ve bir aile örneği ile ilgili .Orda şunu söylemiştik. Nisa Suresinin bu ayeti bundan sonra gelecek olan ayetlerin anlaşılmasında  bir temel oluşturması lazım. Yani bundan sonra gelecek olan ayetler 1. Ayetin ışığında anlaşılması lazım.1 ayette Allah Teala  sizi bir nefisten bir özden yarattı. Aynı özden eşini yarattı. Sonra bu ikisinden de yani ilk kadın ve  ilk erkekten de yeryüzünde birçok erkek ve kadın yarattı ve insanlık böylece yeryüzünde hayata başlamış oldu .Yani bu ayet erkekle kadın birbirinin tezi anti tezi değildir. Kadın ve erkek birbirine eşitte değildir. Kadın ve erkek birbirine eşdeğerdir.Dolayısıyla birinin varlığı diğerinin varlığına bağlıdır.Hangisi diğerinden daha değerlidir hiçbiri. Hangisi diğerinden daha değersizdir yine hiçbiri .Kadın ve erkek arasında bir rekabet söz konusu değildir.Aileyi paylaşan hayatı paylaşan ve hayatı anlamlı kılan iki varlık türü olarak Rabbimiz tarafından ortaya konuldu. 2. ayet ve devamında göreceğiz ki daha çok yetimler ön planda tutularak Rabbimiz tarafından mesajlar verilecek.Bu yetimlerle ilgili hem evlilik ile alakalı hem onların mallarını korumayla ilgili . Onların istismar edilememesi, sömürülmemesi gibi konular Nisa Suresinde gündeme getiriliyor.

Ayetin başında  وَاٰتُوا الْيَتَامٰٓى اَمْوَالَهُمْ yetimlere mallarını veriniz der. Ne zaman diye sorarsak yetimlere mallarını verdiğiniz zaman birileri istismar edecek ellerinden alınacaktır.Daha sonraki ayetlerde Allah Teâlâ onların özellikle  kendi mallarına sahip çıkabilecekleri bir güce eriştikten sonra.Buna Kur'an rüşd çağı der.Rüşd Çağı bir insanın zararını, kârını bildiği, malına sahip çıkabilecek bir güce eriştiği bir dönemdir.Dolayısıyla öyle bir zamana erdikleri zaman yetimlerin mallarını veriniz.Peki diğer zamanlarda yetimlerin malları kimin elinde? Velilerin ellerinde, bu yakın akraba olabilir.İşre bu mal bir emanet olarak değerlendirileceği için zamanı gelince verin. Ayetin devamında   تَتَبَدَّلُوا الْخَبٖيثَ بِالطَّيِّبِۖ  değersiz mallarınızı onların değerli mallarıyla değiştirmeyin.Onların malının kıymetli olması durumunda mallarını istismar etmeye yönelik bir teşebbüs Allah tarafından yasaklanmıştır. وَلَا تَأْكُلُٓوا اَمْوَالَهُمْ اِلٰٓى اَمْوَالِكُمْؕ onların mallarını da kendi mallarınıza katarak yemeyin. اِنَّهُ كَانَ حُوباً كَبٖيراً Çünkü bu gerçekten çok büyük bir günahtır. Bu yetimlerle ilgili Kuran'da da Medine ve Mekke Döneminde yetimlerle alakalı özel bir takım talimatların emirlerin verildiğini görüyoruz.Yani bu konu bütün zamanlarda Rabbimizin hassas olduğu bir konudur.Nisa Suresi yetimlerden en çok söz eden  suredir.Ve Mekke döneminde Kur'an'ın nuzulunun ilk yıllarında inmiştir.Sahabe o dönemde çok hassas davranmıştır.Yetimlerin yanından bile geçmemişler, mallarının yanından bile geçmemişler, yetimlerin ağaçlarından gölgelenmek bile istememişler.Şöyle bir hassasiyetede değinmek istiyorum dedi: Mesela birisinin babası vefat etti diyelim.Vefatta yetim çocuklar var, evin içerisinde ergenlik çağına ulaşmayan çocuklar var.Ergenlik çağına ulaşmayan çocukların yetim kaldığı bir evde normal herhangi bir evde sıradan yediğiniz içtiğiniz gibi içmeyin yemeyin.Bu caiz değildir.Çünkü o çocuk babasından kalan malın bir sahibidir.Ve size orada ikram edilen bir çayın bir yemeğin bile babasından kalan bir malın ya da bir servetin karşılığı olarak  size veriliyor.O çocuk bu hukukun farkında bile değildir.O yüzden müslümana düşen bu tür sakıncalı durumlardan uzak kalmaktır.Mesela diyelim siz oraya gittiniz çay götürün,  şeker götürün, gıda maddesi götürün.En azından orada tüketeceğiniz çayın yada  gıdanın telafisi anlamına gelir dedi.

Daha sonra  Ateş sözlerine şöyle devam etti:

Kur'an'ı   Kerim'de anlatılanların  modern dönemde  bazı insanların ya cehaletten kaynaklanan ya da önyargılarından kaynaklanan bir takım  yaklaşımlarla Kur'an'ın ortaya koymuş olduğu ayetleri  farklı yönlere çekerek Allah'ın kelamını tartışmaya açma gibi girişimlerde bulunmuşlardır. İşte sözünü etiğim ayetlerden biride Nisa Suresi 3. Ayettir. وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُـقْسِطُوا فِي الْيَتَامٰى yetim kızlarla evlenince adaletsizlik yapacağınızdan endişe ederseniz, haklarını gözetemeyeceğinizden endişe ederseniz.  فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَٓاءِ مَثْنٰى وَثُلٰثَ وَرُبَاعَۚ kendisine haksızlık yapacağınız bu yetim kızlarla değil  size helal olan ve uygun görülen iki üç dört hanımla evlenebilirsiniz.  فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا eğer adil olmama endişesine sahipseniz, فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْؕ  o zaman bir kadınla ya da hür kadınlarala evlilikten ziyade  (savaşın hukukunun getirdiği o bir sonuç olarak,çünkü cariyelik savaş hukukunun sonucudur) cariye olarak elinizina altında bulunanlarla evliliği devam ettirin. ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَلَّا تَـعُولُواؕ Bu adaletten ayrılmamanız için en uygun olan yoldur.

Burada iki üç yada dört evlilik yani birden fazla evlilik hukukuna dikkat etmemiz gerekir.  Ayetin başına baktığımızda  yetim kızlarla evlilikten endişe ederseniz dedikten sonra yani bir şart cümlesinden sonra arkasından gelen bir husus.Bu Allah Teâlâ'nın evlenin şeklindeki bir emri değildir.Bu sadece kıyamete kadar baki kalacak olan bu dinin  bir zaman içerisinde, bir toplumda , bir ortamda lazım olabilecek, bir tedbir, bir çözüm, bir ruhsat olarak Allah tarafından ortaya konur. Ve ayetin devamında adil davranmamak gibi bir endişeye sahip olursanız  evlenebileceğiniz kadın tektir der.Peygamberin ashabında da bu böyledir, şimdiki Müslümanlarda da bu böyledir. İslam'ın uygulamaları ile müslümanların uygulamaları kabul etmekte hemen teslim olamayacağımız buna benzer konularda dikkat etmemiz gereken Müslümanların önümüzde duran farklı uygulamaları değil. Her İslam adına konulan İslam olmayabilir. Müslümanların söyledikleriyle İslam'ın söylediklerinin ayrı değerlendirilmesi gerekir. Nisa suresinin 3 ayeti birden fazla kadınla evliliği tavsiye eden bir ayet olarak gelmemiştir. Bunun sınırını belirlemek üzere gelen bir ayet de değil. Yetim kızlara haksızlık yapmayı yasaklayan bir ayettir.Kendimiz oluşturduğumuz zaman iyi bir Müslüman olduğumuzu zannediyoruz. Zina konusunda hassas davranmayan yetimler konusunda  özellikle farklı bir şekilde hayatını ortaya koyan, zinadan çekiniyorsanız yetimlerin hakkını gasp etmekten de çekinin. İslamın kafanıza göre duygunuza göre yorumlanacak bir şekli yoktur. Dolayısıyla çok evliliğin tavsiye edildiği bir ayet değil. Çok evlilik bugün Medeni Hukuk tarafından yasaklanmış. Bir şeyi emretmek ayrıdır bir şeye ruhsat koymak ayrıdır. Bu bir emir değildir çözüm biçimidir. Medeni Hukuk mevcut eşini boşamadan bir evlilik yapmasına asla izin vermez. Bir şeyi  hoş karşılamamak ayrıdır ruhsat olarak ortaya konan şeyi reddetmek ayrıdır.  Sahabede çok evliliği teşvik eden özendiren bir ayet değildir. Zaruri durumlar söz konusu olduğunda başvurulacak bir çözüm olarak değerlendirilmesi lazım. Birden fazla evlilik sırasında eşler arasında adaleti gerçekleştirmekten korkarsanız bir evlilik bu ifade Hz. Peygamber dönemindeki uygulamalar ayetin  4'ten fazla olamayacağını gösterir bu adaletin tesis edilmesi Allah tarafından bir zorluk olarak hatırlatıldığına göre kimse bu zorluğa talip olmayacaktır. Nisa suresinin 129. ayetinde ne kadar uğraşırsanız uğraşın kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz. Çok evlilikten kaynaklanan sorunları Peygamber bile yaşamıştır. Peygamber bile yaşamıştır demek çok evlilikten kaynaklanan bir sorun yaşamayan Müslüman yok demek anlamına gelir. Bir evde olursa du zen  (iki kadın) kalmaz o evde düzen. Onların uygulamaları bizi  aldatmamalı İslam diye ortaya koymamalıdır.

Nisa Suresi 4. ayette Mihir ile alakalı bir konudur. Evleneceğiniz zaman kadınlara mehirlerini gönül rızasıyla içinizden gelerek, tiksinerek değil, hoş karşılamadan değil, gönül hoşluğu ile verin kadınlara mehirlerini. Mehrin sahibi olan kadındır. Kadın mihrini gönül rızasıyla hibe ederse içinize sinerek afiyetle yiyin diyor Allah teala. Kur'an'da "Sadukat"diye ifade edilir. Karşılıklı sadakatin aslında eşlerin kendi aralarındaki sadakatinin bir ölçüsü olarak ekonomik ayetle ilgili birbirlerine sadık olduklarının bir ölçüsü olarak sadukat denir. Bu da mehirdir. Bir de "ucuz" ücret kelimesi Mehir için kullanılır. Evlilikte ücret mehirdir. Kur'an'ın kavram dünyası böyledir burada mehir'le başlık parasını birbirine karıştırmak söz konusu olabilir. Mehir ayrıdır başlık parası. Başlık zaten meşru değildir mehirle de alakası yoktur.

Diyerek sözlerine son verdi.

img-20240511-172242-727.jpg

img-20240511-172249-071.jpg

img-20240511-172242-461.jpg

Haber: Gülcan Canpolat - Seher Kızılbağ

HABERE YORUM KAT

1 Yorum