İnönü Üni.’de “Kur'an'dan Dersler” programı devam ediyor
İnönü Üniversitesi Bilgi ve Erdem Topluluğu Prof. Dr. Abdurrahman Ateş'in sunumuyla “Kur'an'dan Dersler” adlı programın ikincisini, Tahrim Suresinin 2. ayetiyle gerçekleştirdi.
Abdurrahman Ateş sözlerine şu şekilde başladı:
Tahrim Suresi tam anlamıyla bir aile süresi. Aileyle ilgili iyi veya kötü örneklerin anlatıldığı bir suredir. Surenin girişinde ilk 5 ayetinde özellikle Hz. Peygamber ailesi üzerinde ailenin karşılaşabileceği sorunların çözümü için Allah Tea'nın söyledikleri söz konusu. Her ne kadar Peygambere hitap edilmiş olsada, Ey Peygamberin aslında muhatabı Peygambere tabi olan bütün Müslüman kadın ve erkeklere yöneliktir. Gelen 2. ayette özellikle siz zamirini kullanarak normalde Ey Peygamber diye başlayan cümlede sen diye devam etmesi gerekirken arkada gelen cümlede Allah Teala siz ifadesini kullanmayı yeminlerinizden şeklinde kullanmaktan hareketle anlıyoruz ki bu kurallar Müslümanların geneli için konulmuş kurallardır. Allah Resulunün ailesinde karşılaştığı temel sorun kadınlarının rızasını, gönlünü almak adına Peygamberin yaptığı bir hareketin Allah tarafından kabul edilmemesi. Peygamberin yaşamış olduğu bu durumla ilgili Allah'ın getirmiş olduğu bir çözümdür.
Yeminlerimizi bozarken bunların nasıl telafi edileceğini Allah Teala ortaya koymuştur. Yemin edilen şey meşru bir şeyi yapmamak ise bu yemin bozulmalı. Veya insanlara bir iyiliğin dokunmasını engelleyecek bir yemin ise bu yemin bozulmalıdır. Yemin edildi diye o yanlışta ısrar Allah tarafından da istenmiyor. İyilik yapmaya engel olmak ve kötülük yapmaya yönelmek üzere her iki tür yeminde bozulmak zorundadır. Bakara Suresi 224. ayette Rabbimiz bunu Müslümanlara hatırlatır. "Yemin ederek iyilik etmeye, günahlardan uzak durmaya ve insanların arasını düzeltmeye Allah'ın adını engel yapmayın." Allah'ın yasakladığı büyük ya da küçük bir günahın işlenmesi, bir müslümanın bir müslümanla küsmesi ya da akrabasını ziyâret etmeyecegim demesi kötü bir yemindir. Bunun da bozulması lazımdır. Bu yemin edildiği halde bozulmaması bir vebaldir, günahtır. Bu tür yeminlerin bozulması durumunda bunun bedelini Allah Teala Maide Suresinin 89. Ayetinde Müslümanlara hatırlatır. " Allah düşünmeden ağzınızdan kaçırdığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutmaz. Ama bilerek isteyerek yaptığınız yeminlerden sorumlu tutacaktır. Böyle bir yemini bozmanın keffareti; Ailenize yedirdiginizin ortalamasından on fakir doyurmak veya on fakiri giydirmek veya bir köleyi hürriyyetine kavuşturmaktır. Bunlara gücü yetmeyen kimse 3 gün oruç tutsun."
Ateş sözlerine şu sekilde devam etti: Hani peygamber eşlerinden birine gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sırrı başkasına haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber sırrı açıklayan eşine bunu haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber," bunu bana her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olan Allah haber verdi" dedi.
Burada( Hz. Peygamberin bildirdiği kısım) cariyesini / balı kendisine haram kıldığını sır olarak eşlerine söylemesi, onlardan bunu saklı tutmalarını istemesidir.
(Hz. Peygamberin bildirmediği kısım), sır olarak kalmasına rağmen merak konusu olmuş, tespite çalışılmış. Peygamber aleyhisselamın ailesinde bunlar yaşanırken tabii gizli kalan aslında iki kişiden başka kimsenin bilmediği bir konuyu Allah-u Teala peygambere bildirince ve peygamber dolayısıyla bunu hanımlarına açınca hanımlar da şok olmuşlardır.
Abdurrahman Ateş burada bir konu başlığı açmak istiyorum diyerek sözlerine devam etti: Bu konuda Allahu Teala peygambere haber verdi peki Allah verdiği
haber veya bilgi Kur-an'ı Kerim'in neresinde var. Hiçbir yerinde yok.Peki Allah bildirdiyse ve bunu ayetle tescillediyse demek ki Kur'an dışında da vahiy olmalı. Allah peygamber arasında bir diyaloğun ve bu diyaloğun sonucunda emir ve yasaklar olması gerekmez miydi? Demek oluyor ki Kur'an dışında da bir bilgiyi Allah Kur'an'daki bir bilgi olarak sunuyor ve bunun özellikle peygamberin hayatının hiçbir aşamasında vahyin kontrolü dışında kalmayacağını özellikle dini bir özelliği barındıran bir davranış konusunda vahyin kontrolü dışında kalmadığını hatırlatıyor bize.Peygamberin tüm hayatı kontrol altında .Bunu bir örnekle size açıklamak isterim: Peygamber birgün insanları İslam'a davet etmek onlara İslamın güzelliklerini anlatmak için bir toplulukta oturuyordu.O sırada müşriklerin ileri gelenleri de oradaydı ve peygamber onlara İslam'ı tebliğ ediyordu. O esnada gözleri görmeyen amâ bir sahabe peygamberin yanına geldi.Peygamber ise onu biraz erteledi, ihmal etti Çünkü müşriklerle ilgileniyordu orada müşriklerin kalbini İslam'a ısındırmaya çalışıyordu ama bu olayda Allah peygamberi uyarmıştır. Abese suresinde: "Yanında gözleri görmeyen biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü", şeklinde peygamberi sert bir şekilde uyarmıştır.Bu olayda da gördüğümüz gibi peygamberin hayatı kontrol altındadır peygamberin hayatında bir söz bir davranış Allah'ın kitabında Kur'an'a yerleştirilen bir kural haline getirilir.
Abdurrahman Ateş sözlerine Tahrim Suresi'nin 4. ayetiyle devam etti: Allah bu ayette peygamberin eşlerini uyarıyor: "Eğer tövbe ettiyseniz bu sizin lehinize eğer etmediyseniz; ikiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrâil ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır."şeklinde belirtmiştir. Aynı zamanda bu ayet eşlerine karışır sert tavırlı olan onların İslami emir ve arzularını yerine getirmeyen kadınlar için de bir uyarı ve ibrettir.Peygamber eşleri üzerinden uyarı kadınların eşlerine karşı olumsuz tavırlarının kabul edilemez olduğuna işarettir.
Ateş 5. ayete geçti: "Eğer sizi boşayacak olursa Rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir."Peygamberin hanımlarını boşadığına dair bir bilgi yoktur bu sadece o noktaya doğru giden bir aile sürecinin yaşanabileceği hatırlatılmıştır. İslam iyi gitmeyen bir evliliğe de çözüm,alternatif sunmuştur. Eşler geçinemiyorlarsa boşanabilirler.Boşanmayı tamamen öğreten bir anlayış İslam'da yoktur.Bedenin tamamı telef olup kangren olmasındansa sadece bir organın kesilmesi en mantıklıdır.Bu hususta İslam boşanma gibi bir alternatif sunmuştur eşlere.
Abdurrahman Ateş Müslüman bir kadının sahip olması gereken özellikleri şöyle belirtti:
-Teslimiyet
-İman ,itaat
-Boyun eğme, kulluk ibadet eden
-Oruç tutan ,Allah rızası için yola koyulur .
Bu özellikler hem erkekte hem kadında olması gereken özelliklerdir. Müslüman bir kimse hayatını birleştireceği kişiyi seçerken bu hususlara dikkat etmelidir direyerek sözlerine son verdi.
HABERE YORUM KAT