İngiltere'nin Siyonistleri kızdıran hamlesi: White Paper of 1939
Ali Yekta Bey, İngiltere'nin Filistin'deki politikasını belirleyen son büyük belge olan "White Paper" isimli raporu incelerken İngilizlerin zaman içinde değişen Filistin politikasını analiz ediyor.
Ali Yekta Bey / Mecra
White Paper of 1939
White Paper of 1939, İngiliz hükümetinin Filistin'deki politikalarının bir parçası olarak ortaya çıkmıştı. Filistin, I. Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz Mandası altına girmişti ve bu dönemde bölgede Yahudi göçü hız kazanmıştı. 1917 Balfour Deklarasyonu ile İngiltere, Filistin'de bir Yahudi vatanı kurulmasını desteklediğini açıklamıştı. Bu deklarasyon, Yahudi toplulukları tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmış, ancak Filistin'deki Arap nüfusunun tepkisine yol açmıştı. 1920'ler ve 1930'lar boyunca Filistin'e Yahudi göçü hızla artmış ve bu durum Arap nüfusu arasında büyük bir rahatsızlık yaratmıştı. Araplar, Yahudi göçünün kendi topraklarını ve ekonomik kaynaklarını tehdit ettiğini düşünüyorlardı.
1936 yılında Filistin'de başlayan Arap İsyanı, İngiliz hükümetini Filistin'deki durumla ilgili olarak yeni politikalar geliştirmeye zorlamıştı.
Bu isyan, Arapların İngiliz Mandası yönetimine karşı başlattığı geniş çaplı bir ayaklanma olmuş ve Filistin'deki Yahudi yerleşimlerine ve İngiliz yönetimine karşı şiddetli eylemlerle kendini göstermişti. İngiliz hükümeti, isyanı bastırmak için askerî güç kullanmış, ancak isyanın kökeninde yatan sorunların çözülmesi gerektiğini anlamıştı. Bu dönemde İngiltere, Filistin'deki Yahudi göçünü ve Arap topraklarının Yahudilere satılmasını sınırlayan yeni bir politika belgesi hazırlama kararı almıştı. 1939 Beyaz Kitap, İngiliz hükümetinin Filistin'deki sorunları çözme çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı.
- Beyaz Kitap, Yahudi göçünü sınırlandırmayı ve Filistin'deki Arap nüfusunun haklarını korumayı amaçlamıştı. Belgeye göre, Filistin'deki Yahudi göçü beş yıl boyunca yılda 10 bin kişi ile sınırlanacak ve toplamda 75 bin kişiden fazla Yahudi göçmen kabul edilmeyecekti. Bu beş yıllık dönemin sonunda ise Yahudi göçü, Filistin'deki Arap nüfusunun onayı olmadan tamamen durdurulacaktı. Ayrıca, Filistin'de Yahudilere toprak satışları da ciddi şekilde kısıtlanacaktı.
Bu önlemler, İngiliz hükümetinin Arapların taleplerine yanıt verme ve bölgede bir denge sağlama çabasının bir parçasıydı.
White Paper of 1939, hem Yahudi hem de Arap toplulukları tarafından büyük tepkilerle karşılanmıştı. Yahudi liderler, bu belgeyi Balfour Deklarasyonu'na bir ihanet olarak görmüş ve İngiliz hükümetine karşı öfkeyle tepki göstermişlerdi. Yahudi Ajansı, Beyaz Kitap'ı kabul edilemez bulmuş ve Filistin'deki Yahudi göçünün kısıtlanmasının Yahudi halkının geleceğini tehlikeye attığını savunmuştu. Yahudi toplulukları, özellikle Avrupa'da Nazi zulmünden kaçan Yahudilerin Filistin'e göç etme hakkının ellerinden alındığını düşünüyorlardı. Bu dönemde, Avrupa'daki Yahudi nüfusun büyük bir kısmı Nazi Almanyası'nın soykırım politikalarına maruz kalmıştı ve Filistin, Yahudiler için güvenli bir sığınak olarak görülüyordu. Beyaz Kitap, bu sığınma hakkını kısıtladığı için Yahudi liderler tarafından şiddetle eleştirilmişti.
Araplar ise Beyaz Kitap'ı genel olarak olumlu karşılamışlardı, ancak belgedeki bazı maddelerle ilgili çekinceleri vardı.
- Arap liderler, Yahudi göçünün sınırlanmasını memnuniyetle karşılamıştı ancak Filistin'de bağımsız bir Arap devletinin kurulması taleplerine yeterince yanıt verilmediğini düşünüyorlardı. Araplar, İngiliz hükümetinin bu belgeyle Filistin'de bir Yahudi devletinin kurulmasını engelleyeceğini ummuşlardı, ancak belgenin kesin bir bağımsızlık taahhüdü içermemesi Arap liderlerde hayal kırıklığı yaratmıştı. Ayrıca, Arap liderler, Yahudi göçünün tamamen durdurulması yerine sadece beş yıllık bir süre için sınırlanmasını yetersiz bulmuşlardı.
White Paper of 1939, Filistin'deki İngiliz yönetimi için de ciddi zorluklar yaratmıştı. İngiliz hükümeti, Filistin'deki Yahudi ve Arap topluluklarını memnun edememiş ve bu durum İngiltere'nin bölgedeki etkisini zayıflatmıştı. Yahudi toplulukları, Beyaz Kitap'ın ardından İngiliz yönetimine karşı direniş hareketlerini artırmışlardı.
Haganah gibi Siyonist örgütler, Filistin'deki Yahudi göçünü yasadışı yollarla sürdürmek için çalışmalarına hız vermişti.
Bu dönemde, Yahudi göçmenler gizli yollarla Filistin'e getirilmeye başlanmış ve İngiliz yetkililerle Yahudi direnişçileri arasında çatışmalar yaşanmıştı. Bu durum, Filistin'deki İngiliz Mandası yönetimini daha da zor bir duruma sokmuştu.
İngiliz hükümeti, 1939 Beyaz Kitap'ı yayınladıktan sonra Filistin'deki durumu kontrol altına almakta zorlanmıştı. Beyaz Kitap, İngiltere'nin Filistin'deki politikasını belirleyen son büyük belge olmuştu, ancak belgenin uygulanması sırasında yaşanan sorunlar İngiliz yönetiminin zayıflamasına neden olmuştu. Beyaz Kitap, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte daha da tartışmalı hale gelmişti. Savaşın patlak vermesi, Filistin'deki Yahudi topluluklarının İngiltere'ye olan güvenini sarsmış ve Siyonist hareketlerin bağımsızlık taleplerini güçlendirmişti. İngiltere, savaş sırasında Filistin'deki Yahudi göçünü sınırlamaya çalışmış, ancak bu durum Yahudi liderlerin tepkisini daha da artırmıştı.
White Paper of 1939, Filistin'deki Yahudi-Arap çatışmalarının çözümünde başarısız bir girişim olarak tarihe geçmişti. Beyaz Kitap, İngiliz hükümetinin Filistin'deki sorunları çözme çabasının bir parçası olarak ortaya çıkmış, ancak her iki tarafı da memnun edememişti. Yahudi liderler, belgenin Yahudi halkının haklarını gasp ettiğini savunmuş ve İngiltere'ye karşı direniş hareketlerini artırmışlardı. Araplar ise belgenin bağımsız bir Filistin devleti kurma taleplerine yanıt vermediğini düşünmüş ve İngiltere'ye olan güvensizliklerini sürdürmüşlerdi.
White Paper of 1939, Filistin'deki İngiliz Mandası yönetiminin sonunu getiren süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştu. Beyaz Kitap'ın ardından, Filistin'deki çatışmalar daha da şiddetlenmiş ve İngiltere'nin bölgedeki kontrolü zayıflamıştı. İngiliz hükümeti, Filistin'deki Yahudi göçünü engellemekte zorlanmış ve Siyonist hareketlerin direnişiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu dönemde, Yahudi liderler Filistin'de bağımsız bir Yahudi devleti kurma hedeflerine daha da odaklanmışlardı.
- 1947 yılında İngiltere, Filistin'deki durumu çözmek için Birleşmiş Milletler'e başvurma kararı almıştı. Birleşmiş Milletler, Filistin'i Yahudi ve Arap devletleri olarak ikiye bölmeyi öneren bir plan sunmuştu.
Bu plan, Yahudi liderler tarafından kabul edilmiş, ancak Arap liderler tarafından reddedilmişti. Netice olarak, Filistin'deki çatışmalar daha da şiddetlenmiş ve 1948 yılında İsrail Devleti'nin kurulmasıyla birlikte bölgedeki savaş daha da genişlemişti.
HABERE YORUM KAT