İngiltere'de Brexit Kördüğümü Siyasi Kaosa Dönüştü
Avrupa Birliği'nden ayrılma (Brexit) sürecinin anayasal krize dönüştüğü İngiltere’de siyasetin ibresi erken genel seçimi göstermeye başladı.
İngiltere, 2016’da yapılan Avrupa Birliği (AB) referandumundan yüzde 48’e karşı yüzde 52 oy oranıyla Brexit (ayrılma) kararı alınmasıyla girdiği kaostan çıkamadı.
Referandumun ardından dönemin Başbakanı David Cameron’ın istifasıyla başlayan süreçte önce Theresa May, ardından da geçen ay görevi ondan devralan Boris Johnson, Brexit kördüğümünü çözmeye talip oldu.
Ancak ne May’in Brexit destekçisi ve karşıtlarının dengeli yer aldığı hükümeti ne de Johnson’ın katı Brexitçilerden oluşan hükümeti Brexit karşıtlarının ağırlıkta olduğu parlamentoyu aşmayı başardı.
Kendi kararıyla gittiği erken seçimde parlamentodaki çoğunluğunu kaybederek azınlık hükümetine mahkum kalan May’in otoritesi her geçen gün eridi.
May’in 2 yıl süren müzakerelerin ardından AB ile vardığı Brexit anlaşması parlamentonda tarihi farklarla 3 kez üst üste reddedildi.
Üye ülkelerin AB’den ayrılmasını düzenleyen Lizbon Anlaşması'nın 50. maddesine göre 29 Mart’ta gerçekleşmesi gereken Brexit, milletvekillerinin son anda çıkardığı yasa ile önce 12 Nisan’a, sonra da 31 Ekim’e ertelendi.
Brexit tartışmaları nedeniyle 40’tan fazla bakanın istifasına sahne olan May dönemi, mayıs ayında yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçiminde Muhafazakar Partinin 5'inci sıraya düşerek tarihinin en ağır seçim yenilgisini almasıyla sona erdi.
Johnson “darbesi”
İstifa eden May’in yerine parti üyelerinin oylarıyla lider olarak seçilen Johnson, geçen ay başbakanlık görevini üstlendi.
Ülkeyi 31 Ekim’de anlaşmalı veya anlaşmasız ama mutlaka AB üyeliğinden ayıracağı vaadiyle yola çıkan Johnson, kabinesini salt katı Brexitçilerden oluşturdu.
Johnson, böylece Bakanlar Kurulundaki muhtemel direnişleri ortadan kaldırarak May ’in sonunu hazırlayan parlamento direncine karşı radikal bir adım attı.
Milletvekillerinin 29 Mart sürecindekine benzer bir yasa çıkararak kendi Brexit siyasetini engellemesinden endişe eden Johnson, parlamentoyu 9 Eylül-14 Ekim tarihlerinde 5 hafta tatil etme yoluna gitti. Johnson böylece milletvekillerine Brexit karşıtı bir adım atmak için yeterli süreyi bırakmamayı amaçlıyordu.
Milletvekillerinden sert cevap
Ancak bu adımı “anayasal zorbalık” ve “parlamentoya darbe” olarak nitelendiren milletvekillerinin Johnson’a tepkisi sert oldu.
İngiliz parlamentosunun alt kanadı Avam Kamarasında dün yapılan oylamayla milletvekilleri, parlamento gündemini belirleme yetkisini hükümetten kendi ellerine aldı.
Muhalefet partileri, bugün Avam Kamarasında ülkenin AB'den anlaşmasız ayrılmasını engellemeye yönelik bir tasarıyı yasalaştırmaya çalışacak.
Bu gelişmeyle milletvekilleri, Johnson’ın geçen hafta yaptığı “parlamento darbesini” boşa çıkarmaya son derece yaklaşmış oldu.
İhraçlar
Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti içinden 21 milletvekili de dün muhalefet partileriyle hareket ederek hükümete karşı oy kullandı.
Buna sert tepki gösteren Johnson, aralarında iki eski maliye bakanı ile Winston Churchill’in torunun da yer aldığı “isyancı” milletvekillerini partinin parlamento grubundan ihraç etti.
İhraç edilen milletvekillerinin gelecek seçimde Muhafazakar Parti listelerinden aday gösterilmemesi de bekleniyor.
Johnson’ın ayrıca, Brexit sürecinde aldığı kararlarla hükümetler karşısında parlamentonun üstünlüğünü pekiştiren Avam Kamarası Başkanı John Bercow’u da koltuğundan etmeye hazırlandığı belirtiliyor.
İngiltere’de teamüle göre Avam Kamarası başkanlarının seçim bölgelerinde hiçbir parti aday göstermeyerek başkanların yeniden seçilmesini sağlarken, Johnson’ı gelecek seçimde Bercow’a karşı aday çıkaracağı ifade ediliyor.
Erken seçim
Johnson, dün parlamentoda aldığı yenilginin ardından milletvekillerinin bugün de anlaşmasız Brexit’i önleyecek tasarıya destek vermeleri halinde ülkeyi erken genel seçime götürme niyetini beyan etti.
Ancak İngiltere’de parlamentonun erken seçim kararı alabilmesi, 3’te 2 çoğunluğunun sağlanmasını gerektiriyor. Bu da ana muhalefetteki İşçi Partisinin desteğinin zorunlu olduğu anlamına geliyor.
İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn ise erken seçim kararına desteği, anlaşmasız Brexit’i önleyecek yasanın başarıyla çıkarılması koşuluna bağladı.
İngiltere’de Brexit karşıtları, Başbakan Johnson’ın bir erken seçim karambolünde fiili durum yaratarak ülkeyi AB’den anlaşmasız ayırmasından endişe ediyor.
Ülkede muhtemel erken seçim tarihi olarak 15 Ekim işaret ediliyor. Bu, 17 Ekim’de yapılacak AB liderler zirvesine yeni bir hükümetin katılması ve Brexit sürecinin geleceğini onun tayin etmesi anlamına gelecek.
Siyaset arenasındaki dengeler
Ancak İngiltere’de siyaset arenası ülkenin modern tarihindeki en karmaşık tabloyu teşkil ediyor.
Yapılacak bir seçimin ana gündem maddesini teşkil etmesi kaçınılmaz görünen Brexit, ülkeyi ikiye ayırmış bulunuyor.
Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti, aşırı sağcı Nigel Farage liderliğindeki Brexit Partisi ve Kuzey İrlanda’nın İngiltere ile birlik yanlısı Demokratik Birlik Partisi (DUP) seçimde Brexit cephesini teşkil edecek. Liberal Demokrat Parti, İşçi Partisi ve İskoç Ulusal Partisi (SNP) ise Brexit karşıtı cepheyi oluşturacak.
Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti, son olarak ihraç edilen 21 yüksek profilli milletvekiliyle fiilen bölünmüş oldu.
Siyasi gözlemciler ihraç kararını AB üyeliği yanlılarının partiden “tasfiyesi” ve Muhafazakar Partinin bir "Brexit partisine" dönüşmesi olarak değerlendiriyor.
Ana muhalefetteki İşçi Partisinin seçmen tabanı ise parti yönetim kademesi son haftalarda Brexit karşıtı cepheye kaymış olmasına karşın önemli oranda Brexit destekçilerine dayanıyor. Bu, Brexit gündemli bir seçimde partinin lideri Corbyn’in işini son derece zorlaştıracak.
Ancak her durumda İngiltere’de yapılacak bir erken genel seçimin koalis yon veya azınlık hükümetini getirmesi kaçınılmaz görünüyor.
İhtimaller
Brexit destekçisi bir koalisyonun seçimi kazanması halinde ülkenin 31 Ekim’de AB’den ayırmasına kesin gözüyle bakılıyor.
Brexit karşıtlarının oluşturacağı bir hükümetin ise AB’den bir Brexit ertelemesi daha alarak konuyu yeni bir referanduma taşıması en güçlü ihtimal olarak görülüyor.
Liberal Demokratlar ve SNP, Brexit’in bütünüyle iptal edilmesinden yana olsa da İşçi Partisinin kendi tabanındaki hassasiyetleri gözeterek seçeneklerin daha ayrıntılı tanımlandığı yeni bir referandumdan yana ağırlık koyması bekleniyor.
İngiltere’de ekim ayında bir erken seçim gidilmesi ve Muhafazakar Partinin hükümet çoğunluğuna erişememesi durumunda Boris Johnson, Brexit’e "kurban giden" 3'üncü başbakan olacak.
Bu durumda Johnson, "İngiltere tarihinin gelmiş geçmiş en kısa süre görevde kalan başbakanı" unvanını da alacak. Dolayısıyla, AB referandumunda Brexitçi kampın liderliğini yapan Johnson’ın kendi yarattığı kaosun kurbanı olabileceği yorumları yapılıyor.
AA
HABERE YORUM KAT