
İngiliz milletvekillerinin sınır dışı edilmesi İsrail'in suçlarını gizlemeyi amaçlıyor
İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarına erişimi engelleyerek parlamenterlerin çatışmayı yerinde değerlendirmesini engelliyor.
Chris Doyle’nin Middle East Eye’da yayınlanan makalesi, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
İsrail hükümeti tarihte ilk kez seçilmiş iki İngiliz parlamento üyesini sınır dışı etti. Şubat ayında Avrupa Parlamentosu'nun iki üyesi de dâhil olmak üzere daha önce başka ülkelerden gelen siyasetçilerin ülkeye girişine izin vermeyen İsrail, teorik olarak İsrail'in müttefiki olan İngiltere söz konusu olduğunda bunu daha önce hiç yapmamıştı.
Son yıllarda Orta Doğu'ya, özellikle de işgal altındaki Filistin topraklarına düzinelerce İngiliz parlamento heyeti organize etmiş ve bu heyetlere eşlik etmiş olmasına rağmen, sınır dışı edilme olayını öğrenmek şok etkisi yarattı.
Bu, İngiliz Arap Anlayışı Konseyi (CAABU- Birleşik Krallık'ta Arap dünyası ile Britanya arasında karşılıklı anlayış, diyalog ve iş birliğini teşvik etmeyi amaçlayan bir sivil toplum kuruluşudur) olarak düzenlediğimiz uzun soluklu Parlamento heyetleri programının sadece en sonuncusuydu.
Filistinliler için Tıbbi Yardım ile ortaklaşa düzenlediğimiz heyette iki İngiliz İşçi Partisi milletvekili, Abtisam Muhammed ve Yuan Yang yer aldı. Henüz geçen yıl seçilen bu iki isim de daha önce İsrail'i ya da işgal altındaki Filistin topraklarını ziyaret etmemişti.
Hafta sonu yaşadıkları gözaltı, sorgulama ve sınır dışı edilme çilesi, elbette işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilerin düzenli olarak katlandıklarıyla kıyaslanamaz.
İsrail'in iki milletvekilinin ülkeye girişine izin vermemesine ilişkin resmi açıklaması tek kelimeyle yanlıştı ve heyetin İsrail'i “güvenlik güçlerini belgelemek ve İsrail'e karşı nefret söylemi yaymak” için ziyaret ettiğini iddia ediyordu.
Bunun “yasadışı göçün önlenmesi” için yapıldığı belirtiliyordu. Ancak heyetin tüm üyeleri gelmeden önce İsrail'den seyahat izni almışlardı - yani İsrailli yetkililer delegelerin geldiğini ve ne yapacaklarını biliyorlardı.
Bir başka kırmızı halka da İsrail'in bunun “resmi bir heyet” olmadığı iddiasıydı. Bu sınır dışı edilmek için yeterli bir gerekçe değildir. 1997 yılından bu yana CAABU 161 parlamento delegesini işgal altındaki Filistin topraklarına götürmüştür. Bunların hiçbiri resmi delegasyon değildi, ancak aralarında parti liderleri, bakanlar ve seçkin komite başkanları vardı. Hiçbir katılımcı nefret yaymak üzere tasarlanmış bir propaganda turuna çıkarıldıklarından şikâyet etmemiştir.
“İsrail'in Muhafazakâr Dostları” da bölgeye sorunsuz bir şekilde geziler düzenlemektedir. Grup, son on yılda 180'den fazla kişi için İsrail'e 24 heyet koordine ettiğini söylüyor.
Olağanüstü tepkiler
CAABU'nun delegasyonları, katılımcılara Filistinli topluluklara ve insani yardım projelerine ziyaretler de dâhil olmak üzere sahadaki duruma ilk elden bir bakış sunmayı amaçlamaktadır. Muhammed ve Yang bir hastaneyi, bir mobil kliniği ve bir mülteci kampındaki engelli projesini ziyaret edeceklerdi.
Yerleşimci şiddetine ve zorla yerinden edilmeye maruz kalan insanlarla konuşacaklardı. Oxfam, Sınır Tanımayan Doktorlar ve İngiltere'den fon alan Batı Şeria Koruma Konsorsiyumu gibi insani yardım kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geleceklerdi.
İsrailli hak grubu B'Tselem ve İnsan Hakları İzleme Örgütü çalışanlarıyla bir araya geleceklerdi. İnsani konulara ve sivil topluma odaklanan bir heyette BM kuruluşları ve İngiliz diplomatlarla görüşmeler yapacaklardı.
Sınır dışı edilmelerinin asıl nedeninin delegelerin görüşleri ve kimi ziyaret etmeyi planladıkları olduğu açıktı. Muhammed parlamentoya verdiği demeçte “Uluslararası hukukla sıkı bir şekilde uyumlu olan meşru siyasi görüşlerimiz nedeniyle girişimiz reddedildi” dedi.
İngiliz hükümeti milletvekillerine destek verirken, Dışişleri Bakanı David Lammy sınır dışı edilmelerini “kabul edilemez” ve “ters tepici” olarak nitelendirdi.
Ancak Muhafazakâr Parti lideri Kemi Badenoch ve gölge Dışişleri Bakanı Wendy Morton'un İsrail'in kararını desteklemeleri ve parlamenter arkadaşlarının çektiği çileye tepki göstermemeleri olağandışı bir durumdu.
Badenoch ve Morton, pek çok üst düzey Muhafazakâr milletvekilinin CAABU heyetlerinde yer aldığını göz önünde bulundursa iyi olur. Güzergâhlar, resmi ziyaretlerde bulunan seçkin komiteler tarafından takip edilen programlara benzemektedir.
Morton, İngiltere Dışişleri Bakanlığı'nın “İsrail Devleti'ni alenen eleştirdiği düşünülenler de dâhil olmak üzere bazı ziyaretçilerin daha uzun süreli arama ve sorgulamalara maruz kalabileceği” yönündeki uyarısına atıfta bulunarak, İsrail'in kendisini ziyaret eden herkesin ülkeye girişine izin vermeme hakkına sahip olduğunu savundu.
Hiç kimse İsrail'in bu hakka sahip olmadığını iddia etmedi. Bu saçma bir argüman. İsrail isterse İngiltere ve hatta ABD büyükelçisini sınır dışı edebilir ama bu onu dostane ve haklı bir eylem haline getirmez. Orta Doğu Bakanı Hamish Falconer'in dediği gibi: “Ortak ve yakın bir ülkenin demokratik yollarla seçilmiş temsilcilerine böyle davranılamaz.”
Bu işin sonu nereye varacak?
Parlamenterlerin işgal altındaki Batı Şeria'ya gitmek için İsrail sınır kontrollerinden geçmekten başka seçenekleri yok. Milletvekillerinin girişinin yasaklanması, İngiliz vergi mükelleflerinin yüz milyonlarca sterlinlik parasının nasıl harcandığı da dâhil olmak üzere, bu çatışmaya ilişkin bir değerlendirme yapmalarını engellemektedir.
Birleşik Krallık BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesidir ve bu tür çatışmaların çözüme kavuşturulması için çaba göstermek ve uluslararası hukuku savunmak gibi yasal ve ahlaki bir görevi vardır.
Bu işin sonu nereye varacak? Şimdi hangi milletvekilleri yasaklanacak? İsrail bir liste verecek mi? Gazze zaten kapalı; diplomatlar, gazeteciler, siyasetçiler, insan hakları grupları ve yardım kuruluşları Gazze'ye giremiyor. İşgal altındaki Batı Şeria'nın geleceği de bu mu?
Bu olay, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetinin giderek artan otoriter eğilimlerinin altını çiziyor. Rejimi uluslararası hukuku görmezden geliyor, BM'ye iftira atıyor ve müttefiklerine bile hor davranıyor. İsrail halkı bu hükümete karşı her geçen gün daha fazla sayıda gösteri düzenliyor.
Ancak en büyük sorun, giderek yalnızlaşan ve dünyadan kopan Filistinliler için bunun ne anlama geldiğidir. BM kuruluşlarının faaliyet özgürlüğü azaldı ve insani yardım kuruluşları İsrail'in acımasız kayıt prosedürleriyle karşı karşıya kaldı. Bugün Filistinliler, Amerikan tarihinin en aşırı rejimi tarafından desteklenen İsrail tarihinin en aşırı sağcı hükümetine karşı her zamankinden daha savunmasız durumdalar.
İsrail'in cevaplaması gereken soru şudur: Saklayacak neyi var? Bu hem Gazze hem de işgal altındaki Batı Şeria için geçerlidir.
İsrailli liderler dünyanın en yüksek mahkemelerinde savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım da dâhil olmak üzere en ciddi suçlarla itham edilirken, bu örtbas sadece bu iddialara itibar kazandıracaktır. Eğer İsrail bu suçlamalara karşı koymak istiyorsa, işgal altındaki Filistin topraklarına girişi engellemekten vazgeçmelidir.
* Chris Doyle, CAABU'nun (İngiliz Arap Anlayışı Konseyi) yöneticisidir. CAABU'nun baş sözcüsü ve bölge konusunda tanınmış bir uzman olan Chris, televizyon ve radyolarda sık sık yorumculuk yapmakta ve Arap Baharı, Libya, Suriye, Filistin, Irak, İslamofobi ve İngiltere'deki Araplar gibi konularda ülke çapında çok sayıda konuşma yapmaktadır.
HABERE YORUM KAT