İnegöl-Dörtyol: Jeton düştüğünde...
Marmara bölgesindeki birçok yerleşim merkezimiz gibi yurdun, hatta Balkanlar ve Kafkaslar'ın her yerinden göçlerle gelen insanların, yıllarca hiçbir kötü olaya fırsat vermeden iç içe, yan yana yaşadıkları bir belde İnegöl.
İnegöl'de PKK yok. İnegöl'de BDP'nin ilçe binası bile yok.
İşte bu İnegöl, bir gün, akılalmaz bir hadise ile Türkiye'nin gündemine oturuyor ve herkesi korkutuyor.
Adi bir olayın parlattığı kıvılcımdan, bir yangın çıkıyor adeta.
Türkiye'nin en çok korktuğu, korkması gereken şey yaşanıyor.
İnegöl'deki yangın-biraz da polis gücünün yetersizliği sebebiyle-söndürülmeden, bu defa Hatay'ın Dörtyol ilçesinde başlıyor yangın. Sokakta çatışmalar oluyor, bazı işyerlerine molotofkokteyli atılıyor.
Ben, bu ateşin adını koymaya korktum hep. Yangının içinde yer alanları taraf taraf nitelemeye korktum.
Çünkü orada adını koyduğunuz şeyin, vatanın başka bölgelerinde, insanların yüreklerine ateş düşüreceğinden endişe ettim.
Benim aklım, Türk'ün, Kürt'ün, Doğulunun Batılının, Kuzeylinin Güneylinin birbiriyle kavgalı olmasını almıyor. Almıyor aklım ne yapayım.
Ne yapayım yani, kapı komşuma şüphe ile mi bakayım ya da o bana kaygı ile mi baksın?
Bu memlekette herkes her yerde.
Molotofkokteyli attığınız belediye otobüsünde Kürtçe'den başka dil bilmeyen anneniz, ablanız, kardeşiniz olabilir.
Devirdiğiniz, ateşe verdiğiniz polis otosunu fikren size yakın bir memur kullanıyor olabilir.
Attığınız taş, o karambolde, babanızın başını yarabilir.
İnegöl'e bakıyorum polis araçları ateşe verilmiş, kimileri devriliyor.
Bu tür yakma-yıkmalar, sol veya bölücü örgütler için normal karşılanabilir. Yani alışılan şeyler. Peki İnegöl'deki yakma-yıkmaları kim yaptı? Ülkücüler ya da milliyetçiler mi? Akıl alır iş mi?
Gecenin karanlığında kim hangi rolü oynar, bilebilir misiniz?
Kim hangi rolü oynar, şayet bilemiyorsak, bu işin içine hangi fesat yuvası karıştı, diye sormak daha doğru olmaz mı?
Evet, bu işlere bazı fesat yuvaları karışır. Her fesadın bir politikası vardır. Vuracağı bir yer vardır.
Birileri vatan ya da din ya da laiklik ya da devlet elden gidiyor diye karışır bu tür işlere, birileri rantını toplar.
Zaman içinde herkeste jeton düşer ama çoğu zaman geç kalınır. Ülke bedel öder.
Bakın hâlâ, 6-7 Eylül olaylarının gölgesi gitmiyor ülkenin üzerinden.
Bakın hâlâ, Sivas Madımak'ın, Maraş, Çorum olaylarının sancısı devam ediyor.
Bir olayda slogan atan, yumruk sıkan, "haydi arslanlarım" diyen, en ağır küfürleri edenlerin hepsi dava uğruna hareket ediyor değildir.
Bu tür toplumsal olaylarda, dünyanın her yerinde de böyledir ama bizde daha çok böyledir, epeyce bir ajan provokatör vardır. Ajan provokatörün Türkçesi kışkırtıcı ajan demektir.
Kitleler çoğu zaman örgütlü güçler adına kullanılır.
Şu, küfürleşme katsayısı gittikçe tırmanan halk oylaması zemini.
Şu askeri vesayeti Türkiye gündeminden çıkaracak olan Ergenekon yargılaması zemini.
Şu statükonun kökten değişimi için zorlanması zemini...
Şu, herkesin Türkiye'nin yükselme seyrine girdiğini konuştuğu zemin...
Şu, Türkiye deyince, uluslararası odaklarda "Eksen kayması" tartışmalarının başladığı zemin.
İşte tüm bunlar, her türlü fesat ocağının harekete geçirileceği zemini anlatır bizlere...
Bazen, PKK eşkıyasının eylemleri ile karşıt eylemler besler birbirini...
Arada olan, halka olur, bilinçsiz yığınlara, çocuklara olur.
Taş atan çocuklardan kaç tanesi, kimi hangi sebeple taşladığını bilir?
Bazen şehit cenazesi şehit cenazesi olmaktan çıkıp tam bir gösteri alanına dönüşmüyor mu? Orada, ana babalar ana babadır da o slogancılar kimdir, hangi rolü oynarlar bilinir mi?
İnegöl ve Dörtyol büyük bir badireyi atlattı.
İbret olsun, memleketin başka yerlerinde kıvılcımdan yangın çıkmasın.
Bunun, şer odakları dışında kimseye yararı olmaz. İnsanların kim vurduya gideceği zeminlere fırsat vermemek lazım.
Ben bir dost uyarısı olarak derim ki:
Sizinle meydanda yumruk sıkan, slogan atan adamları, yarın herhangi bir yerde sizi sorguya çekerken görmek istemiyorsanız, her yangına körükle gitmemeye itina edin.
Siz bedel ödemeyin, Türkiye bedel ödemesin. Çünkü Türkiye herkese lazım.
Öcalan ve derinlikler konusunda bir uyarı:
Hüseyin Yıldırım eski bir PKK avukatı. Sonra, PKK tarafından ihanetle suçlanmış ve suikasta hedef olmuş. İşte bu Hüseyin Yıldırım şunu söylüyor:
"Öcalan PKK'ya hakim ama derin devlet de Öcalan'a hakim. Öcalan artık derin devletin dediğini yapıyor. Şimdi kendisine çatışma dayatılıyor. Ergenekon Öcalan'ı esir almış, Öcalan da Kandil'i esir almış."
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT