1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İnançla bilimi karşı karşıya getirmeye çalışanlar
İnançla bilimi karşı karşıya getirmeye çalışanlar

İnançla bilimi karşı karşıya getirmeye çalışanlar

Gökhan Özcan her tartışmada bilim üzerinden inançla olan sorunları gün yüzüne çıkanların bakış açısını inceliyor.

20 Şubat 2023 Pazartesi 11:00A+A-

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Sığ sularda

Kalabalıklar halinde ve gürültülü bir şekilde tartıştığımız şeylerin bir çoğu eninde sonunda inançla bilimi karşı karşıya getiren bir ikilik zeminine oturuyor. Bir yanda inançların bilimle çelişmediğine inanan bir kalabalık oluyor, diğer tarafta inançların bilimsel davranışın önündeki en büyük engel olduğuna inanan başka bir kalabalık... Meselenin aklıselim dairesinde böyle keskin yargılı cümlelerle konuşulup kavranamayacağı biraz vukufiyet sahibi olan herkesin malumu... Ancak bu tartışmalar, bizim toplumumuz özelinde, çok uzun zamandır bu vasattan kurtarılıp aklıselim zeminine taşınamıyor.

Aslında sürgiden bu tartışmalar, iki taraf arasında gidip gelen derinlikten yoksun kalıp ifadeler ve inatçı ezberler göz önüne alındığında tabiatı gereği bir yere ulaşma ihtimalini bünyesinde barındırmıyor.

Tartışan iki karakter var karşılıklı...

Bu karakterlerden biri, bilimin teoriler üzerinden ilerleyen hayal gücüne dayalı niteliklerini görmezden gelen ve bilimselliğin kendi içinde geçirdiği değişimlerden pek de haberli olmayan, bilimi bir katı ‘inanç’ gibi benimseyen bir zihniyetin insanı... Tekrar ettiği birkaç ezbere cümle üzerinden etrafa bilimsellik tafrası atıyor. Ona göre, kendi söylediklerini tekrar etmeyen herkes karanlık bir cahiliyetin temsilcisi... Hayatın doğal süreçleri içinde yaşanan her türlü olumsuzluk, bilimin şaşmaz doğrularını iplemeyen cahillerin eseri olarak ortaya çıkıyor. Yakından bakıldığında bu karakterin bilimle ilişkisinin bilimselliğinin sorunlu olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyor. Çünkü gerçek bilim insanları, bilimsel bilginin sürekli yenilemek zorunda olduğunu ve bu yolda ancak her türden zihinsel katılaşmanın aşılmasıyla yol alınabileceğini söylüyor ısrarla. Kaldı ki o bilim insanlarının da itiraf ettiği gibi, bilim tarihinin başından beri, insanlık pek azının cevabını bulabildiği ucu açık sorularla bu yolda adım adım ilerlemeye çalışıyor.

Nobel ödüllü Amerikalı bilim insanı Richard P. Feynman ‘Her Şeyin Anlamı’ kitabında bu gerçeğin altını şu çarpıcı ifadelerle çiziyor mesela: “Düşlerimiz, açık kanalı bulmak içindir. O halde nedir her şeyin anlamı? Varoluşun gizemini ortadan kaldırmak için bugün ne söyleyebiliriz? Eğer sadece eskilerin bildiklerini değil, fakat aynı zamanda, onların bilmediği ve bizim bugüne kadar öğrendiğimiz tüm bilgileri de hesaba katarak düşünürsek, sanıyorum ki açık yüreklilikle bir şey bilmediğimizi kabul etmek zorundayız. Ancak zannediyorum ki, açık kanalı, muhtemelen, bu gerçeği kabul etmekle bulduk.”

Bilimin arayışları içinde fizik araştırmaları önemli yer tutuyor ve bilimsel ilerleyişin temeli kabul edilebilecek bir ağırlık taşıyor. Yine kabul etmemiz gereken bir başka şey de fiziğin dünyasında varlığın kanunlarını anlama çabasının içinde insanın hayal gücü ve metafizik kavrayış, aslında baştan beri var olan ama her geçen daha da büyüyen bir yer tutuyor. Einstein bu metafizik açılımı bilimin önündeki bir imkan olarak şöyle ifade ediyor: “Hayal gücü önemlidir. Çünkü bilgi şu anda bildiğimiz ve kavradığımız şeylerin tümüyle sınırlıyken hayal gücü tüm dünyayı, bilinebilecek ve kavranabilecek her şeyi kapsar.”

Einstein, bilimselliğin yol alabilmesi için hayal gücüne ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. İnanç da aynı yerden doğmuyor mu zaten; inancımız duyularımızın ötesine taşarak ulaştığımız gerçeğimiz değil mi bizim? O halde bilimle inancın böylesine mutlak bir zıtlık içinde olması nasıl mümkün olabilir?

Bu karakter ve karşısındaki diğer katılaşmış karakter üzerinde iz sürmeye sonraki yazıda devam edeceğiz.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum