İmralı mektupları...
Süreç tıkanıyor ya da tıkanacak dendiği anlarda gözler İmralı’ya çevriliyor.
Oradan gelen mektuplar herkese derin bir nefes aldırıyor.
Bir, iki, üç...
Sayısını bilmek zor o mektupların.
Öcalan Kandil’e, Avrupa’ya, BDP’ye sırasıyla mektuplar yazıyor.
Kuşkusuz bu mektuplar aşk mektubu değil.
Ama gençler için yaşamın ve aşkın yolunu bu mektuplar açıyor.
Binlerce genç, yıllardır aşkı bile tanıyamadan veya tatmadan toprağa düştü.
Zamana yayıldığından olsa gerek kanıksadık bu ölümleri.
Yaşı geldiğinde, eli silah tuttuğunda gençler ya askere ya dağa gönderildi.
İmralı mektupları şimdi ölümün yolunu kapatıyor gençlere.
Dağda, askerde, hapishanede olanlara aşkın yolunu açıyor.
PKK çekilecek mi, çekilmeyecek mi tartışmaları sürerken BDP heyeti İmralı’ya yeni bir ziyaret daha gerçekleştirdi.
Örgüt, parlamento yasa çıkarmadan çekilmeyeceğini duyurunca iş yine Öcalan’a düştü.
BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamasına göre de Öcalan, yeni bir mektup daha kaleme alıyor. Kandil’den gençlerin ölmemesi ve bir damla daha kan akmaması için sınır dışına çekilmelerini isteyecek. Öcalan, hükümetin başlattığı yeni sürecin tıkatılmamasını bildirecek. Barış sürecinin önemini ve değerini örgütüne tekrar anlatacak.
Aslında Kandil’in bütün hareketleri Öcalan’la “uyum” sağlamaya dönük.
İmralı karşıtıymış görünen açıklamalar bile Öcalan’ı güçlendirmeyi, onun pozisyonunu sağlamlaştırmayı amaçlıyor.
Barış ve çözüm süreci de zaten Kandil’deki en azından son durumun böyle olması üzerine başlatıldı. Bu konuda şüpheler giderildikten sonra hükümet bu büyük adımı attı.
Ancak bu sürece “endişeli” ve “ihtiyatlı” yaklaşanlar, Kandil’deki PKK yöneticileri Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın kimi sözlerinden, kendi ruh hâllerine uygun, umutsuz çıkarımlarda bulunuyorlar.
Bayık’ın veya Karayılan’ın ne dediğinden daha çok ne demek istediğine kafa yorsalar belki de “PKK çekilmeyecek” sonucunu “sevinçle” yazıp durmazlardı.
Kandil ve İmralı için bu süreç hep “daha fazlası” üzerine kurulu, ama bu süreci berbat etme üzerine kurulu değil. En azından bu kez öyle değil.
Karşı çıkacaklar, itiraz edecekler, inat edecekler, diretecekler, muhalefet yapacaklar; ama bunların hepsi çözüm sürecinin bir parçası. Onlar da artık silahlı dönemin bittiğini biliyorlar.
Öcalan’ın çekilme için beklentisi Meclis’in yasal bir çağrı yapması, parlamentoda resmî kararlar çıkması biçimindeydi.
Kandil bu bakış açısına göre hareket etti. Daha sert bir tonda bu görüşü savundu.
Hükümet ise buna tümden “evet” demedi.
Önce “Âkil İnsanlar” komisyonu kurdu.
Sonra Meclis’te “Çözüm Süreci Değerlendirme Komisyonu” için teklif verdi.
Ne İmralı’nın isteği tümüyle karşılanmış oldu ne de Öcalan’ın beklentisi tümden gözardı edildi.
Bu süreç hep böyle ilerleyecek.
İki taraf da ödünler verecek ama sürecin ilerlemesi için de asgari adımları atmaktan geri durmayacak.
Öcalan, yeni mektubuyla örgütüne çekilme sürecinin gerekliliğini anlatacak. AKP’nin Meclis’teki son komisyon adımı, Öcalan’ın bu mektubu kaleme almasında etkili oldu. Böylece Öcalan, Kandil’i çekilmeye daha kolay razı edebilecek.
Kürt hareketinde de işler dünyanın her yerinde olduğu gibi bir sisteme dayalı; Öcalan çözüm projesini sunup onları barışa hazırlıyor, bütün diğer liderler gibi kendi bildiğine öncelik veriyor ama onları yok saymıyor ve dikkate alıyor. Bu kez de Kandil’e göndereceği mektupla dağdakileri sınır dışına çekmeye ikna edecek.
Bu mektuplar dağdakilere, gençlere ölümün yolunu kapatıp yaşamın ve aşkın yolunu açacak.
“PKK sınır dışına çekilmez” diye umutlananlar varsa boşuna heveslenmesin; barış ve çözüm sürecinden artık geri dönüş yok.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT