İmam hatipler ne anlam taşır?
AK Parti'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana milyonlarca insanı heyecanlandıran en önemli karar YÖK'ün katsayı uygulamasını kaldıran kararını açıklaması oldu. Sadece büyük bir haksızlık giderilmekle kalmadı, bir ışık kaynağının önündeki karanlık perde de kaldırılmış oldu.
28 Şubat darbesiyle 11 sene önce konulan katsayı uygulaması, imam hatipleri cezalandırmayı öngörüyordu, ama hakikatte meslek liseleri ve genelde eğitim sistemi cezalandırıldı. Adil, hakkaniyete dayalı bütün siyasi sistemlerde ve devletlerde "din eğitimi ve öğretimi" temel bir haktır. Batı Kilisesi, kendi dogmaları dışında bir dinî eğitimden veya vicdan özgürlüğünden söz edenleri ateşlerde yakarken, Müslümanlar, daha 7. yüzyılın ilk yarısından başlamak üzere bütün din müntesipleri için din ve vicdan özgürlüğünü, ibadet özgürlüğünü, dinî eğitim ve öğretimi hukukun güvencesi altına almışlardı. Batı aydınlanması bu fikre –o da kısmen- çok geç ulaştı, ama hâlâ liberal özgürlükleri savunanların ezici çoğunluğu söz konusu özgürlükleri sadece 'bireyler'le sınırlandırmakta, Müslümanların 1.400 sene önce ulaştığı özgürlükler çizgisinin çok gerisine düşmektedirler. İslam bakış açısından özgürlükler bireysel ve grupsal olarak parçalanamaz. Söylemek gerekir ki, liberal demokrasilerin Müslümanların yaşadığı ve her din müntesibinin –ister bireysel ister grup hakkı olarak- yaşaması için mücadele ettiği özgürlükler seviyesine ulaşabilmeleri için kırk fırın ekmek yemeleri gerekir.
28 Şubatçılar bu en temel özgürlüğü kısıtladılar. Herkes biliyor ki, geniş toplumsal kesimler, çocuklarını imam hatip okullarına veriyorlarsa, bu okulların bina ve donanımlarını kendileri finanse ediyorlarsa; istedikleri, çocuklarının dinî öğretime paralel diğer branşlarda da –tabiat bilimleri, sosyal bilimler, dil eğitimi vs.- eğitim görmesini sağlamaktır. Halkın isteği, çocuğunun diniyle barışık doktor, hukukçu, öğretmen, maliyeci vs. olmasını sağlamaktır. Elbette içlerinde çocuğunun imam, hatip, vaiz, müftü olmasını isteyenler de var. Ama asıl saik diniyle barışık eğitimli insan modelidir, bunu da imam hatiplere kız öğrencilerin gösterdiği büyük yönelimden anlıyoruz.
İmam hatipleri diğer liselerden ayıran önemli bir özellik var: Bu okullarda okuyanların "toplumsal profilleri"ne baktığımızda iktisadi gelir ve eğitim seviyeleri düşük kesimler olduğunu görüyoruz. Toplumu üç ana katmana ayırmak gerekirse, öğrencilerinin ağırlıklı olarak "orta-orta katman"dan başlamak üzere aşağıya doğru gittiği söylenebilir. Sıralama şöyledir: Orta-orta; orta-alt; alt-üst; alt-orta ve alt-alt. Bir işletme yöneticisi şöyle diyor: ''Ben alt-alt katmandan bir ailenin çocuğu olarak imam hatipe gittim; bugün kendimi orta katmanın "orta-orta"sında görüyorum.'' Yüz binlerce öğrenci eğer imam hatip okulları olmasaydı eğitim sistemine katılmayacak, dolayısıyla kendi katmanlarında kalacaklardı. 28 Şubatçılar, imam hatip okullarına 'sınıfsal' refleksler gösterdiler. Onlara göre halkın çocukları bir okulda 'dindar ve başı örtülü müstahdem' olabilirdi ancak, ama asla "öğretmen veya idareci" olamazdı.
İmam hatiplerin çok daha büyük özellikleri var. Bu okullar, İslam dünyasında -modern zamanlara mahsus olmak üzere- İslami ilimler ile Batılı bilimleri buluşturan; öğrenciyi hem geleneksel İslam tefekkürü ve irfanından hem modern dünyadan haberdar kılan yegâne örneklerdir. İslam dünyasının en büyük sıkıntısı bu değil mi? Modern eğitim almış aydınları ve akademisyenleri İslam'ın cahili; geleneksel medrese okumuş son dönem uleması da Batı'dan habersiz. İşte imam hatipler bu şizofreniyi ortadan kaldırmaya aday bir modeldir. Ciddi bir reformdan geçirilirlerse, imam hatipler İslam dünyasına Türkiye'nin sunabileceği en büyük armağan olur.
Hayatımda YÖK'ü tebrik edeceğim hiç aklımdan geçmemişti, bu kararın alınmasında emeği geçen herkese sonsuz şükran borçluyuz.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT