1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İmam Harun'un ırkçılıkla mücadelesi ve Cape Town’da Filistin hassasiyeti
İmam Harun'un ırkçılıkla mücadelesi ve Cape Town’da Filistin hassasiyeti

İmam Harun'un ırkçılıkla mücadelesi ve Cape Town’da Filistin hassasiyeti

Taha Kılıç, İmam Abdullah Harun’un ölümü hakkında yayımlanan raporları incelerken bugün onun yaktığı mücadele meşalesinin Filistin konusunda oluşturduğu duyarlılığa dikkat çekiyor.

25 Ekim 2023 Çarşamba 09:33A+A-

Taha Kılıç / Yeni Şafak

Cape Town’dan Filistin’e selam

Geçtiğimiz mart ayından bu yana, Güney Afrika medyasını zaman zaman kontrol ediyordum. Aradığım şey, ırkçı Apartheid rejimi döneminde, 123 günlük tutukluluk ve işkence sürecinin ardından 27 Eylül 1969’da katledilen İmam Abdullah Harun’un yeniden açılan dosyasına dair karar duruşmasının haberiydi. Cape Town’daki Yüksek Mahkeme binasında 7-18 Kasım 2022’de yapılan ilk duruşmaların ardından, nihaî kararın açıklanması 2023’ün bahar aylarına ertelenmişti. İmam Harun’un kızı Fâtıma Hanım, o günlerdeki bir yazışmamızda, “Kararın çok gecikmeyeceğini umuyoruz, ama kesin tarih belli değil” demişti.

Geçen hafta yine Güney Afrika medyasını tararken, aradığım o başlığı buldum: “Yargıç Daniel Thulare, İmam Harun’un ölümüyle ilgili 1970 tarihli raporun geçersiz sayılmasına hükmetti.” Haberin detaylarında şunlar vardı: “İmam Harun’un vücudundaki yaralanma ve çürük izlerine odaklanan Yargıç Thulare, 101 sayfalık özel raporunun ana başlıklarını mahkeme salonunda okudu. Bu çerçevede, 1970 yılında hazırlanan ve İmam’ın polis karakolunda ölümü sebebiyle hiç kimsenin sorumlu tutulamayacağına işaret eden soruşturma sonucunun geçersizliğini ilân etti. İmam Harun’un, iddia edildiği gibi merdivenden düşerek değil, işkence sonucu hayatını kaybettiğinin altını çizen Thulare, hepsi de dönemin Apartheid rejiminin aktif ve resmî üyeleri olan polis memurları hakkında cinayet suçunun sabit görüldüğünü belirtti.” Metnin devamında, kararın mahkeme salonundaki kalabalık izleyici kitlesi tarafından alkışlarla ve gözyaşlarıyla karşılandığı belirtiliyordu.

Hemen Fâtıma Hanım’a tebrik, destek ve dua içerikli bir mesaj yolladım. “Çok teşekkür ederim Taha” diyordu cevabında, “Yargıcın verdiği isabetli karar, bütün şehitler için adaletin sağlanmasında pozitif bir adım olacaktır. İnanıyorum ki, bu karar, Apartheid döneminin diğer dosyalarının da teker teker açılmasında emsal yerine geçecektir. Bu olumlu netice için Rabbimize hamd ediyoruz.”

Babanız ırkçı ve zalim bir rejim tarafından katledilse, siz de uzun yıllar mücadele vererek dosyasını yeniden açtırsanız ve nihayet -yine yorucu ve zorlu bir hukukî mücadelenin sonunda- gerçeği resmen tescilletseniz, ne yapardınız? Herhalde günler boyunca bunu gündemde tutar, sosyal medya hesaplarınızdan paylaşır, konuyu dünyaya duyurmaya çalışırdınız, değil mi? Oysa İmam Harun’un ailesinde, yakınlarında ve destekçilerinde başka bir şey gördüm ben:

Kararın açıklandığı 9 Ekim Pazartesi gününden itibaren, tek gündemleri Filistin. Mahkeme salonuna siyah-beyaz Filistin atkılarıyla geldiler. Güney Afrika televizyonlarına verdikleri demeçlerde, yine bu Filistin manzarası öne çıktı. Şahsî sosyal medya hesaplarında, Gazzeli mazlum ve masumların maruz bırakıldıkları mezalim var sadece. Babalarının davasını gündemde tutmak yerine, ümmetin derdiyle dertlenmeyi seçmişler. İmam Abdullah Harun öylesine köklü bir temel atmış ve öyle sağlam evlatlar yetiştirmiş ki, gıpta etmemek mümkün değil.

Fâtıma Hanım, ağabeyi Muhammed Bey ve ablası Şâmile Hanım’ın bahsettiğim tavırlarında sadece soylu fıtratlarının tesiri yok elbette. Babalarının canına mal olan ırkçı Apartheid rejimi, İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı işgal, ayrımcılık ve soykırım suçlarının hepsinin uygulandığı bir paket program olarak, tüm Güney Afrika’nın olduğu gibi, İmam Harun ailesinin şuuraltında da canlılığını korumayı sürdürüyor.

Filistin halkıyla empati yapabilme noktasında, İslâm coğrafyasında belki de en hassas halk, Güney Afrika Müslümanları. Dışarıdan gelip yerleşerek, bir halkın yüzyıllardır yaşadığı toprakları işgal eden ve 1948’den 1990’lara kadar akla hayale gelmedik zulümleri uygulamaya koyan “Beyaz” ırkçıların kurduğu Apartheid rejimi, bugün İsrail’in uygulamalarında yaşamaya devam ediyor. Her iki yönetimin de 1948’de sahneye çıktığı gerçeği, meselenin bir başka hatırlatıcı unsurunu oluşturuyor. Apartheid nasıl, başladığı şekilde bir gün sona erdiyse, Filistin’deki Siyonist işgalin sona ereceğine de kesin gözüyle bakıyor Güney Afrika Müslümanları. Cape Town’da düzenlenen İsrail’i protesto gösterilerinde, “Filistin Holokost’u” vurgusuyla beraber, bu hakikatin de altı çiziliyordu.

Bu vesileyle, Güney Afrika Müslümanlarının kahraman ve bilge önderi İmam Abdullah Harun’u rahmetle anarken, davasını büyük bir sorumluluk ve ısrarla sürdüren ailesine de minnet ve teşekkürlerimizi iletelim.

HABERE YORUM KAT

3 Yorum